• içindeyiz bunun diyorlar, hem de aşırı derecede.
    olaylar o kadar hızlı gelişiyor ki düşün bi bak. kendi hayatında da, dünya genelinde de böyle.
    her şeyi duyuyosun, görüyorsun, biliyorsun ve hepsini anlamlandırmaya calışırken bu günü kaçırıyorsun.
    bilgi çağı, bu işte.
  • bilgi çağı diye bir şey yok, g*tlerinden çağ ismi uyduruyorlar. taş, tunç, demir ve nihayet plastik çağ... evet, plastik çağ yok öyle bilgi çağı falan.
  • an itibariyle yaşanmakta olan çağ.
  • manuel castells'in magnum opusu olarak kabul edilen üçlemesinin adıdır (information age triology). bu üçlemenin ilk cildi the rise of network society (ağ toplumunun yükselişi-doğuşu) (1996) ikinci cildi the power of identity(kimliğin gücü) (1997) ve son cildi de the end of millenium'dur (binyılın sonu) (1998).

    manuel castells’in üçlemesi olan bilgi çağı, bilgi toplumu’nun gelecekteki tüm meta anlatılarının ölçülebileceği yeni bir standart kurmaktadır. castells’in ana argümanı, bu yüzyılın sonunda kapitalizmin küresel karakterli, amaçları katılaşmış ve seleflerinin hepsinden çok daha esnek olan yeni bir biçiminin ortaya çıkmış olduğudur. bu yeni tip kapitalizme dünyanın her yanından kültürel teklik yanlısı toplumsal hareketler ve insanların kendi yaşamları ve çevreleri üzerindeki kontrolleri aracılığıyla direnilmektedir. net, network (ağ)halindeki iletişim medyasının yaygın kullanımına dayanan yeni örgütsel formasyonlardır. network örüntüleri, topluluklar ve toplumsal hareketler için olduğu kadar, en ileri ekonomik sektörler ve yüksek rekabet düzeyindeki işletmeler için de karakteristiktir. self (ben), insanların temel toplumsal ve ekonomik etkinliklerinden dinamik networklere kadar her yerde varolan yapısal değişiklik ve değişkenlik koşulları altında kimliklerini yeniden doğrulamak için giriştikleri etkinlikleri simgelemektedir. “toplumlarımız gittikçe artan bir şekilde net ve self arasındaki iki kutuplu zıtlı etrafında yapılandığı” için, bu gerilim bilgi çağının merkezî dinamiğini oluşturmaktadır. işlev ve anlam arasındaki bu yapısal şizofreni durumunda, toplumsal iletişim gittikçe daha baskı altına girer. bu iletişim (toplumsal çabalar ya da politik zıtlaşmalarda olduğu gibi çatışmacı bile olsa) koptuğunda ise toplumsal gruplar ve birbirlerine yabancılaşır, hatta birbirlerini tehdit olarak algılarlar. insanlar anlamlarını, ne yaptıkları değil, ne oldukları ya da ne olduklarına inandıkları etrafında örgütlerler. bu nedenle de kimlik, temel hale gelir. diğer taraftan araçsal değişimlerin küresel ağları, bireyleri gruplar, dinler ve hatta ülkeler üzerinde çalışırlar. bunu izleyerek, soyut, evrensel araçlı, tarihsel köklü özel kimlikler birbirlerinden ayrılıp uzaklaşmaya başlar. yeni toplumsal biçimler, seksüel, dinsel, etnik, bölgesel veya ulusal odaklı temel kimlikler etrafında oluşurlar. bu kimlikler genellikle biyolojik ya da toplumsal olarak değişmez olarak, yani hızla değişen toplumsal manzarayla bir zıtlık içinde görülürler. net ve self’in karşılıklı etkileşiminde, dünyada insan yaşamı ve deneyiminin koşulları derin bir şekilde yeniden şekillenir.

    bu üçleme, dünya etrafında bilgi çağını yaratan çoklu toplumsal değişmeleri ayrıntılandırıyor, geniş bir alan çalışmaları dizini içeriyor ve çerçevesi karşılaştırmalı bir analizden oluşuyor. teorik soyutlamalar ampirik analizden geliştirilmiş. castells’in analizi yeni bir toplumun hipotezleriyle başlıyor: “üretim, iktidar ve deneyim ilişkilerinde yapısal bir dönüşüm yaşandığı zaman ve ancak o zaman yeni bir toplum ortaya çıkar”. bu dönüşümlerin gözlemi, üçlemenin merkezî yapısını gösterir. ilk cilt üretim ilişkilerindeki değişime odaklanır, küresel ekonomiden, network girişimciliğinden ve işgücünün değişen yapısından bahseder. (bkz: the rise of network society)

    ikinci cilt, iktidar ve deneyim ilişkileri üzerinde odaklanır. bu ilişkiler, küresel kurumlar karşısında ulus devletin krizi ve yeni kurulan kimlikler karşısında politik demokrasinin krizi olarak çerçevelenir. (bkz: the power of identity)

    üçüncü cilt, birçok sonu birbirine bağlar. bu sonların kendileri de bilgi çağının önemli özellikleridir, ama analiz edilen dönüşümlerde aktör olmaktan çok bu dönüşümlerin sonucudurlar: sovyetler birliği’nin çöküşü, dışlanan bölge ve toplumsal gruplardan oluşan dördüncü dünyanın büyümesi ve mafyavari örgütler şeklinde küresel bir suç ekonomisinin ortaya çıkması. (bkz: the end of millenium)

    castells’in bilgi çağı çalışması, teori hakkında bir çalışma değildir, “pratiği analiz ederek teoriyle iletişim kurma”dır. net ve self arasındaki diyalektik zıtlığın merkezî hipotezi, iki teorik varsayımın orijinal ve güçlü bir kombinasyonuna dayanır. çalışmadaki ilk varsayım, castells’in net’in yükselişi söylemini yapılandırır: toplumsal ilişkilerin ve teknolojik icatların, ya da castells’in terminolojisiyle, üretim ve gelişme modlarının karşılıklı diyalektik bir ilişkileri olduğudur. toplumsal gelişme, birçok etkinliğin sayesinde yürütüldüğü teknolojik altyapıdan ayrılamaz, çünkü “teknoloji toplumdur ve toplum da teknolojik araçlar olmaksızın anlaşılamaz ve betimlenemez”. toplumsal ve teknolojik değişimler birbirleriyle ayrıntılı olarak ilişkilidir. bu etkileşim şu şekilde gerçekleşir: toplum, belirli toplumsal ilişkilerle (üretim modlarıyla) mal ve hizmet üretir. sanayi devriminden beri, batı toplumlarının yaygın üretim modu, kârı üreten ve dağıtan, tarihsel ve coğrafi olarak geniş bir dizi kurumda somutlaşan kapitalizm olmuştur. diğer taraftan, delişme biçimleri (modes of development) işgücünün malları üretmek ve son noktada artığın seviyesini ve niteliğini belirlemek için kullandığı teknolojik düzenlemelerdir.

    marksist teori, sonradan gelenlerin pek de marksist sayılamayacağı bir noktaya gelmiştir, ama bu durum castells’in teknolojinin mi toplumsal gelişmeyi belirlediği yoksa toplumsal aktörlerin mi teknolojiyi bir araç olarak kullandıkları tartışmasını ateşleyen teorik tuzaklardan uzak kalmasına olanak sağlamıştır. castells, teknolojik gelişmenin tam olarak ekonomik süreci yansıtmadığını ileri sürer çünkü teknolojik gelişme aynı zamanda ekonomik olmayan amaçlarla yaratıcılık ve deneyler gibi başka faktörlerden de etkilenmektedir. teknolojik buluşların sonuçları, onları kullanan toplumsal aktörler tarafından farkedilebilecek ya da farkedilmeyebilecek yeni olasılıklar oluştururlar. buluş ve uygulama süreçleri arasında güçlü bir karşılıklı etkileşim vardır; ama birinin diğerini belirlediği lineer bir bağımsızlığa indirgenemezler. bu nedenle teknolojik determinizm suçlamaları haklı değildir. zaten castells, “teknoloji toplumdur ve toplum da teknolojik araçlar olmadan anlaşılamaz ve betimlenemez” derken teknolojik determinizm ikileminin muhtemelen yanlış kurulmuş bir problem olduğunu belirtiyor. sonuçta yeni ortaya çıkan toplumsal formların teknolojinin sonucu olduğu yargısına varmıyor.

    ikinci varsayım, self’in önemini vurgular: toplumsal grupların kendi kimliklerini tanımlama yolları, toplumun kurumlarını biçimlendirir. castells, “her tip kimlik inşa etme sürecinin toplumu oluşturmada farklı bir sonuç doğurduğunu belirtir. bu ikinci varsayım, castells’in araştırmasını topluluksal gelişmede kimliğin rolüyle ilişkilendiriyor. geleneksel bir marksistin yapacağı gibi bunu bir etki olarak görmüyor, tam tersini ileri sürüyor: kimlik inşa etmenin kendisi toplumu biçimlendirmede dinamik bir motordur. kimlik, diğer anlam kaynaklarından daha öncelikli sayılan bir kültürel nitelik ya da ilişkili bir kültürel nitelikler dizisi temelinde anlam inşa etme süreci olarak tanımlanıyor. castells şu hipotezi formüle ediyor: “her kim ki bir kolektif kimlik inşa eder, bu kimliğin sembolik içeriğini ve bu kimliğin kendini bu kimlikle tanımlayanlar veya bu kimliğin dışına yerleştirilenler için taşıdığı anlamı da büyük ölçüde belirler”. toplumsal hareketler çalışan fransız sosyolog alain touraine’den etkilenerek castells farklı toplumsal birliklerle ilişkili olan üç tip kimlik belirler:
    1)meşrulaştıran kimlik: toplumun baskın kurumları tarafından, baskınlıklarını toplumsal aktörler üzerinde genişletmek ve rasyonelleştirmek amacıyla oluşturulur. meşrulaştırıcı kimlikler, weber’in “rasyonel otorite” olarak adlandırdığı sivil toplumları ve bunların kurumlarını oluştururlar.
    2)direnç kimliği: baskınlığı oluşturan mantığın dışında bırakılmış aktörler tarafından, reaktif hareketler tarafından oluşturulur. direnç için kimlik, baskının dayanılmaz koşullarıyla başa çıkmanın bir yolu olarak komünler veya toplulukların oluşumuna yol açarlar. bu kimliği oluşturanlar, direnmek için tanrı, ulus, etnik durum, aile ya da bölge yanlısı olma gibi direnç siperleri kullanırlar.
    3)proje kimliği: baskın aktörlere zıt olarak kendi katılımlarını sağlayacak koşulları kurmaktansa, toplumu bir bütün olarak, en radikal seviyede dönüştürmeyi amaçlayan proaktif hareketlerin kimliğidir. feminizm ve çevre hareketleri bu gruba girer.
  • meta özelliğini ölçen bir terazinin ayrı kollarına konmuş, soyut olan bilginin, somut olan maddeyi yok sayabildiği çağdır.
  • kontrolden çıkmak üzere sanki. kendi kendime düşünüyorum bazen, 20 yıl önceki koşullarda yaşasaydık bugün daha kötü ya da daha iyi ne olurdu?

    bilgiye erişim kolay. çok fazla bilgi üretiliyor. çok fazla bilgi tüketiliyor. her alanda böyle. insanlar hızlı öğreniyor. sınırlar zorlanıyor. sürekli bir yetersizlik ve daha fazlasına ihtiyaç var.

    son 20-30 yılda bilgi teknolojileri 3 konuya odaklandı. verinin hesaplanması, verinin saklanması ve verinin iletilmesi. bitler daha hızlı işleniyor, daha çok saklanıyor, daha kısa sürede taşınıyor. 2- 3-4-5g diye sürüp gidecek teknolojilerin temelinde de bu var.

    mühendislikteki değişim çok hızlı gerçekleşiyor. tüm düşünceler eniyileme odaklı. daha fazlasının, daha zahmetsizinin, daha ucuzunun peşinde tüm dünya.

    bilgiye karşı bu agresif tutum dünyayı 50-100 yıl sonra nereye getirecek merak ediyorum. gelişmeye paralel artan tüketim dünya kaynaklarını da hiç olmadığı kadar tehdit ediyor.

    insanlık bugün öncelikleri konusunda bir karmaşa yaşıyor gibi.
  • (bkz: #13320126)
  • aktif bir sekilde yasanmadikca, laf salatasindan ileri gidemeyen kelime grubu. (bkz: nonstop compaq) (bkz: information management)
  • bilgi çağının yaptığı tek şey daha fazla gerizekalı üretmek oldu.
  • bilgi çağı iki çeşit insan yarattı. daha gerizekalı ve daha akıllı insanlar.

    daha gerizekalı dememin sebebi bilgi çağında interneti hiç kullanılmaması gereken yerlere kullanan insanlar. sosyal medyada zaman öldüren, hayatını youtube'de geçiren insanlar mesela. twitterda boş boş millete laf atan, tuttuğu partinin fanatikliğini yapan tipler.

    daha akıllı yarattığı insanlar ise doğru olarak araştıran, yenilikçi, kendine değer katacak şekilde kullanmak, eğitimler almak, kendini geliştirecek videolar izlemek, yeni iş kolları üretmek, yeni diller öğrenmek vb birçok yeniliğe de bu sayede ayak uydurabilen tür.
hesabın var mı? giriş yap