• bilim bazinda kraldan çok kralcılığın karşılığıdır. eğer pozitivizm ve benzeri, gerçekliğin muhattap olunan duyumsal algılardan ötelere tekabul ettiği hakkında söylemlerde bulunulduğunda, bir insan fevri bir şekilde "bilimin sesi", "bilim çağı" gibi spekülatif ve de esnetilebilir söylemlere sarılıyorsa, o kişi çok ama çok büyük bir olasılıkla bilim ötesi ve bilimci bir şahsiyetti. almış olduğu ve şu an alıyor olduğu eğitim-öğretim herhangibir fen fakültesinin uzağından yakınından teğet geçmediği halde çeşitli sosyo kültürel nedenlerden ötürü kendince bilimsel zannettiği söylemlerde bulunuyordur.

    biyolojik bilimler, fiziksel bilimler bazında bunun birçok örneğini sözlük dahilinde görebiliriz.
  • bilimsel düşüncenin tanrı'sız bir dünyanın yeni tanrısı olduğunu düşünenleri nitelemek için kullanılan ibare...
  • epey basit bir anlatımla, bilimin yanlış bir şey yapmayacağı düşüncesi demek olan bilimcilik, bilimselcilik(scientism) hiroşima'ya atılan atom bombası ile sona erer. ya da bir başka deyişle hiroşima, bu görüşü savunanların durup düşünmelerine yolaçan ilk büyük dünya olayıydı.
    bilimin ilk kez etik bir ikilem doğurabileceği anlaşılır. böylece bombanın hiroşima'ya düştüğü sabaha kadar bilimadamı olan bütün o kuşak, o an felsefeci olurlar.

    biz de 19. yy. ın ortalarında genel olarak alman vülgermateryalizminin etkisinde, özel olarak da ludwig büchner'in "madde ve kuvvet" kitabının etkisiyle, hani neredeyse bir iman alanıymışcasına belirir bilimcilik. örneğin beşir fuad bey: "bilimsellikle bağdaşmadığı" için şiirin bir kenara bırakılmasını ister; dr. şerafeddin mağmumi," beynin işlevlerini kalbe atfederek bilimsellikten uzaklaştıkları için" şairlere karşı kampanya başlatır.

    ikinci meşrutiyet'in en bilinen bilimci sözlerinden birisi, " din avamın ilmidir, ilm havassın dinidir" sözüdür.
  • (bkz: scientology)
  • scientology ile karıştırılan felsefi akım.
    "no statements are true unless they can be proven scientifically" deyişini mihenk taşı bellemiş, bilimle alakası olmayan kişi ve konuları küçümseyen insanlar peşinden sürüklenmiştir. insanlar dediğim de hep bilim adamı filozof. her bilim adamı azıcık scientizm görüşüne sahiptir. zaten önde gelen filozofu ernst mach kabul edilse de aslında birçok bilim adamının desteğini bulmuştur. o kadar ilim irfan sahibi olunca kendi sınıflarını oluşturmak istemeleri de normal kabul edilebilir.
  • bence iki turlu anlasilabilir:

    1) insan zihninden/eylemlerinden bagimsiz bir dis dunya vardir ve dogru bilimsel teoriler/onermeler bu dis dunya hakkinda konusmanin tek yoludur. ek olarak dogru bilimsel onermelerin/teorilerin yanlis olma ihtimali yoktur. evrenle ilgili tum gerceklik bilim araciligiyla elde edilir (ahlak, politika gibi alanlar da dahil olmak uzere).

    2) insan zihninden/eylemlerinden bagimsiz bir dis dunya vardir ve dogru bilimsel teoriler/onermeler bu dis dunya hakkinda konusmanin en iyi yoludur cunku bilim dis dunya hakkinda bilgi edinmemizin en iyi adayidir. bilim bize evren hakkinda sistematik bilgiler verdigi icin oncelikle bilime basvurmak daha guvenilir bir yoldur. bilimin dogrudan ugrasmadigi konularda da bilime basvurmak iyi bir yol olabilir ancak bu tek yol degildir.

    ikinci opsiyon bana daha mantikli geliyor acikcasi.

    p.s. tabi bilimcilik bir kavram olarak daha ozel bir anlama geliyor olabilir, bu baglamda yukarida yazdiklarim bilimciligi yansitmiyor olabilir. peki o zaman niye yazdim? beni kim pasa yapti? bunlar cevapsiz sorular.
  • “bilginin tek kaynağı bilim, bilimin tek kaynağı gözlem-deneydir” diyenler, bu iddialarının bile gözlem-deneye dayanmadığını göremeyecek durumdalar.
  • bilimcilik kötü bir şey midir?

    - evrim ve ermeni soykırımı örnekleri özelinde kısa bir değerlendirme -

    yeni şafak'ta bugün yayınlanan köşe yazılarından biri... başlık şöyle: bu yobazlarla başımız dertte

    gerek üslubu gerekse içeriği itibariyle türkçe islami yazında belki binlerce örneği olan anti-darwinist metinlerden biri. ilgili yazın ne yazık ki bu konuda onyıllardır bir adım dahi mesafe kat edemedi. (aynı durum, evrimi kabul eden mustafa islamoğlu gibi nisbeten daha açık fikirli müslümanların anti-darwinist argümanları için de maalesef geçerli.)

    yazıdaki tekil hatalar çok önemli değil. bu konudaki temelsiz iddialar bugüne dek yüzlerce kez cevaplandı. hatta sorulan soruların ve sunulan karşı-argümanların aslında bilimsel çerçeve içinde soru ve argüman dahi olmadıkları defalarca izah edildi. (ingilizce bilmediği için ilgili tartışmaları takip edemeyenler evrimagaci.org gibi sitelerden türkçe bilgi alabilirler.)

    dünyada epey bir zamandır aklı başında hiç kimse böyle yazıları ciddiye alıp okumuyor, ve böyle yazılar yazan kimseleri muteber bulup onlara cevap vermiyor. mesela, richard dawkins din adamları ile inancı tartışıyor, ama evrim karşıtları ile herhangi bir tartışmaya girmiyor. zira dünyada bilim insanları arasında böyle bir tartışma yok. evrim ile evrim teorisi aynı şey değil. evrim, çok sayıda farklı örnekleri ile bugün de gözlenebilen bir gerçeklik ve dolayısıyla ortada tartışılacak bir şey yok. (bkz: #44728940) dahası, bu gibi tartışmaların sanki bu konuda iki muteber görüş varmış gibi bir intiba doğurması ve konuya yabancı olan (ekseriyetle eğitimsiz) insanları yanıltması da mümkün.

    aynı durum, soykırım tartışmaları için de geçerli... örneğin, dünya üzerinde ermeni soykırımını birleşmiş milletler tanımı çerçevesinde soykırım olarak görmeyen hiçbir ciddi bilim insanı yok. böyle bir şey şaşırtıcı değil, zira birleşmiş milletler'in soykırım tanımı zaten ermeni soykırımı ve holokost'a bakılarak yapıldı. yani türkiye’de 1915'in soykırım olup olmadığını tartışanlar, "kendisine bakılarak soykırım kavramının tanımlandığı bir hadisenin soykırım olup olmadığını tartış"tıklarının dahi farkında değiller. tek başına bu gerçek dahi, türkiye'de soykırım konusundaki cehaletin boyutu konusunda bir fikir verebilir.

    bilim dünyasında 1915 konusunda böyle bir tartışmanın olmaması, haliyle ermeni soykırımı inkarcılarını zor durumda bırakıyor. neredeyse tamamı türkiye ve azerbaycanlı olan inkarcılar (denialists), edirne'nin ötesine geçtiklerinde kendilerini ciddiye alıp konuşacak insan bulmakta zorlanıyorlar. yazdıkları metinler ise, uluslararası akademik yayınlarda sadece "inkarcı literatür" olarak atıf alıyor.

    böyle bir tablonun, kendisini bilim insanı olarak sunma gayreti içinde olan kimseler için pek de iç açıcı olmadığı malum... ama onlar yine de türkiye içinde kuyruklarını dik tutuyor ve tartışma çağrısında bulundukları tarihçilerin kendilerinden kaçtıklarını söylüyorlar!.. (bir örnek) normal şartlar altında bu tavırlarına gülmek belki mümkün olabilirdi. ama gerçeği yansıtmaktan epey uzak olan bu gibi sözler, türkiye'deki lisan ve eğitim bariyeri nedeniyle çoklarını ikna edebiliyor, ve büyük acıların ve haksızlıkların üzerlerini örtebiliyor.

    * * *

    özetle, evrim ve soykırım inkarı, her şeyden önce, bilgi kavramına olan yabancılık ile ayakta duruyor. bu yabancılığı bugün dahi sürdürülebilir kılan ise, lisan ve eğitim bariyeri nedeniyle dünyaya olan kapalılık.

    yeni şafak yazarının yazısındaki bir ifade, bu noktada önemli. şöyle ki, "bu yobazlarla başımız dertte" diyen yazar, meb'nin evrimi müfredattan çıkarmasını eleştiren insanları "bilimselci" olarak nitelendiriyor. "(herhalde "bilimci" demek istiyor.) yazara göre, bu kişiler, bilimi bilimselcilik olarak algılamışlar!..

    acaba yazar haklı olabilir mi? bir bakalım... british dictionary, bilimciliği (scientism) şöyle tanımlamış: "bilimsel yöntemin uygulanması ya da bilimsel yönteme olan inanç." ama ben wikipedia'daki anonim tanımı biraz daha kapsamlı olduğu için daha çok beğendim: "bilimcilik, bilimsel yöntem ve yaklaşımın evrensel uygulanabilirliğine olan inançtır, ve deneysel bilimin en yetkin dünya görüşü ya da öğrenmenin en değerli parçası olduğu yönündeki -dışlayıcı- görüştür."

    bu ifadenin daha açık türkçesi şu: bu dünyanın/evrenin çarkları nasıl döner anlamak ve doğru anladığımızdan emin olmak istiyorsak, herhangi bir şeyi bildiğimizi iddia etmeden önce sınamak, sonra yeniden sınamak, sonra yeniden sınamak zorundayız. nihayetinde bulgularımızın hep teyid edildiğini görsek dahi, bilgimizin yine de yanlışlanabileceği gerçeğinin her zaman bilincinde olmak ve dolayısıyla mütevazi davranmak durumundayız. öğrenmenin en doğru yöntemi budur ve bu yöntem sınamaya dayanmayan diğer bütün yöntemlerden daha geçerli ve muteberdir.

    bilimcilik özetle bu... ve görünüşe bakılırsa son derece tehlikeli bir görüş!.. belki de yeni şafak yazarı haklı... belki gerçekten de bu yobazlarla başımız dertte!.. bilimcilik gibi ne idüğü belirsiz şeylere iman etmek yerine, hiçbir şekilde sınayamayacağımız bilgileri mutlak doğru addetsek, herhalde çok daha isabetli davranmış olurduk! hatta, çeşitli korkuların ve korkutmaların tesirinde hareket ederek yanılıyor olma ihtimalimizi kendimizden bile gizlemeye çalışsak, büyük bir iç huzuruna ermemiz de mümkün olabilirdi. nereden gelip nereye gittiğimiz gibi çetin soruların cevabından da emin olur, aslında hiçbir fikrimiz olmayan bazı siyasi kavramlar hakkında kesin görüşler beyan ederdik.

    mutluluk da zaten böyle bir şey değil mi?

    tema:
    (bkz: bilim felsefesi/@derinsular)
  • nedir ya da ne degildir diye ahkam kesemem, ama elmalarla armutlari ayni kefeye koymak degildir bence.

    bir seyi savunuyorsak, argumanlarimiz sanki ayni kategoriye aitlermiscesine sunulup esasinda birbiriyle alakasiz olmamali.
  • ucuza bilim yapıp pahalıya satmaktır. en azından ülkemizde çoğunlukla bu şekilde icra edilir.
hesabın var mı? giriş yap