• türkiye'de bulunmayan ve amazon'da 40$ gibi bir meblağa karşılık gelen kocaman bir astronomi kitabını benim için sipariş verip getirtmiş müthiş kütüphane.

    ayrıca 2.dünya savaşı ile ilgili kalın ve kocaman bir resimli ansiklopediyi de benim ricamla bünyesine kazandırmıştır.

    sonuç: şu ana kadar ne söylediysem hepsini getirmiş, alanında bir numara bir kütüphane kendisi. seviyoruz.
  • türkiye'de bulunduğum kütüphaneler arasında (odtü, boğaziçi, sabancı, koç, bilgi, istanbul, marmara, ankara siyasal, ankara hukuk) okurken insana en keyifli ortamı sağlayan kütüphanedir. tamam bunda özel üniversite olmasının etkisi oldukça fazladır, ama birilerinin yaptığı gibi de "param var amma kroyum"düşüncesiyle yakından uzaktan alakası yoktur. buna karşılık burada sözkonusu olan, kitabın anlam ve değerini kütüphanenin atmosferinin daha ilk girdiğiniz andan itibaren size hissettirmesidir. bir odtü mezunu olarak odtü kütüphanesinin değerini, özellikle de kaynakların zenginliği açısından, küçümsemek istemiyorum, ya da boğaziçi'ninkini de aynı şekilde; ancak şunu da kabul etmek gerekir ki, kütüphane çalışanları da kütüphanenin kendisi kadar değer katmaktadır bu atmosfere. odtü ve boğaziçi ve devlet üniversitelerinin hemen hemen hepsindeki kütüphanecilerin suratları hep aynı olur dikkat edersiniz. hiç mutlu gördünüz mü bu insanları bir düşünün. her daim suratları asık, çoğu zaman da size yardımcı olmayı bir lütuf olarak gören insanlardır bunlar maalesef. genellikle kitapla uzaktan yakından alakası olmayan, ömrü hayatında okuduğu kitap çoğunun iki elin parmaklarını dahi geçmeyen bir çalışan tipolojisiyle karşı karşıya kalırız. inanın aslında kütüphaneleri ve kitapları insanlara sevdiren, onların daha sık oralara gelmesini sağlayan etkenlerin başında kütüphanecilerin "kalite"si gelmektedir. bunu söylerken tabii ki kütüphaneyi değerli kılan diğer unsurları, yani kaynak zenginliğini ve kaynaklara ulaşmada sağlanan konforu yok saymıyorum; ancak şu da bir gerçek ki, her ortamda olduğu gibi, kütüphaneleri de değerli kılan aslında oraya emek veren insanlardır. bu anlamda bilkent kütüphanesi de pek çok etkenin yanı sıra, bu niteliğe de sahip olduğu için diğerlerinden farklı bir yerdedir ve farklı bir yerde olmak durumundadır.

    asıl mesleği olmasa da, bir zamanlar kütüphanecilik yapmış bir kitapseverin naçizane düşünceleri...

    p.s. boğaziçi üniversitesi kütüphanesi'nde çalışan seyfi abi bu grubun kesinlikle dışındadır.
    (bkz: boğaziçi kütüphanesinin dillere destan seyfi abisi)
  • insanın başını kaşıyacak vakti bile olmadığında, proje makale vs. yüzünden yoğun stres altında bile olsa, u binanın alt katlarında bir masaya gömülüp onca kitabın arasında ders çalışmak tarifsiz bir huzur veriyor insana. alışkanlık yapıyor, bir süre sonra keyif için bile gitmek mümkün oluyor. kışın kahve termosuyla, yazın en tepedeki kırmızı koltuklu okuma odasındaki otomatlardan alınacak buz gbi bir meyve suyuyla şahane vakit geçirmek harika oluyor. bir süreden sonra kendi evinizmiş gibi davranabiliyorsunuz da, hangi kitapları nerede bulabileceğinizi bilgisayardan katalog taraması yapmadan tahmin edebiliyorsunuz. örneğin b blok ikinci katta (müzik odasının yanı) türk ve dünya edebiyatının en şahane eserlerini, envai çeşit dilin dilbilgisi kitabını, okul yıllıklarını bulabilirsiniz. yine aynı blokta bodrum katı tarih, siyaset ve kısmen hukuk kitaplarını içeriyor. a blok ikinci katta kapının sol tarafında kalan kısımda amerikan, ingiliz, alman edebiyatları,sosyal bilimler ve insani bilimler kitapları çoğunlukla orijinal dillerinde bulunmakta.

    bir de kütüphanede en eğlenceli yerlerden biri de okuma odasının yanındaki kapıdan girilen bölüm. sanırım 1970'ler sonlarından günümüze kadar birçok günlük gazetenin ve ünlü haber dergilerinin sayıları ciltler halinde burada bulunuyor, arada açıp seksenlerden bir gazete okumak, nostalji yapmak için pek şahaneler. sergi salonuna da sık sık uğramak gerek, çok önemli ressamların, fotoğrafçıların eserlerini görmek, elde kitaplar bir tablonun karşısında dalgın dalgın bakınmak iyi geliyor hani. hasılı, okulun huzurlu yerlerinden biri bu kütüphane. bazen içinde kaybolmak, raflardan rastgele kitap seçip öylesine göz atmak bile güzel.*
  • 4 senedir resmen tapınağım haline gelen bu güzel ortamın son 2 senedir büründüğü hal içimi sızlatıyor.

    artık girerken arkaplandaki "yuhuohaohho/ihiheahehae" sesi karşılıyor beni. tabii bir de aşağıdaki güvenlik görevlilerinin bu sesleri susturmak adına yaptıkları; ancak sadece gürültüyü daha da rahatsız hale getiren tısıltıları (tsssssss! sessiz olun hocam) eklemem gerekir. neyse deyip, a bloktaki bir yere oturuyorum. bilgisayarların olduğu ilk iki kata oturmuşsam, 3-4 saatin sonunda sinir hastası olmak gayet mümkün. muhtemelen müzik odası diye bir yerin varlığından bihaber olup, birbirlerine fısıltıyla (!) ders anlatanlar, bilgisayarda komik video izleyip gülenler, masalarda yüksek sesle şakalaşanlar... üst katta da aynı sirk devam ediyor, sadece bilgisayarlardan kaynaklı gürültüler azalmış durumda. kütüphane görevlilerinin ısrarla, tek görevlerinin kitapları dizmek olduğunu sanan odunlardan seçilmesi muhtemelen bu içler acısı durumun ana sebeplerinden birisi (genellikle b blok'ta bulunan ve işini iyi yapan bir iki tane kütüphaneci abiyi tenzih ederim). gürültü yapan öğrenciyi uyarmaktan ve uygun bir çalışma ortamı sağlamaktan geçtim, son iki senedir öğrencilerin yaptığı gürültünün on katını kütüphane görevlileri yapmaktadır.

    yıllar yılı "bilkent öğrencisi ne anlar kütüphaneden, onlara fazla bile" diyenlerin bir avuç şapşal olduğunu düşünüyordum. kendilerinden özür dilerim, haklılarmış. bilkent öğrencisine (kütüphanede gördüklerimin çoğunluğu için konuşuyorum. alınma, gücenme olmasın.) 2-3 katlı, içinde sadece masalar, bilgisayarlar ve starbucks olan bir yer layık.
  • bilkent üniversitesi hukuk fakültesi dekanı osman gürzumar bölümün tanıtım toplantısında üniversitenin bir yeryüzü cenneti olduğundan bahseder. eğer bu doğruysa, bilkent üniversitesi kütüphanesi kesinlikle illiyyun makamıdır.
  • harika bir kütüphane. olmayan ve almak istediğiniz kitapları bildiriyorsunuz bir formla, bir iki ay içinde geliyor ve sizin için ayırıyorlar, size de mail atıyorlar "efendim geldi, sizin için bekletiyoruz, gelin 3 gün içinde alın" diye.

    dönem içindeyken bir seferde 15 kitap alınabiliyor, yazınsa 5 kitap. bunlar lisans öğrencileri için geçerli. yüksek lisans ve doktora öğrencileriyse yazın da yine 15 kitap alabiliyorlar.

    yazılmıştır ama aklıma gelen diğer şeyleri de yazayım da özet entry olmuş olsun. yaklaşık 500 bin parça materyal bulunuyor, her sene 3 milyon dolara yeni materyal alınıyor, akşam 23.30'da kapanıyor. alt katında bir sergi salonu var. arada konser veriliyor, mini, öğle araları, öğrenciler tarafından. kütüphanede ayrıca halil inalcık özel koleksiyon odası ve ab araştırmaları merkezi var. burda ab'de yapılan tüm anlaşmalar bulunuyor. en üst katı da sesli çalışma salonu. odalar var, multi medya odaları filan var. bir de gazete-dergi salonu var kütüphanede. günlük gazetelerin yanı sıra haftalık ve aylık yerli ve yabancı dergiler ve bazı yabancı günlük gazetelerin bir kısım kopyası bulunuyor.

    öyle işte..
  • ülkedeki en iyi kütüphane veya en iyilerden birisi diyelim..

    içerik, düzen, büyüklüğü, sunduğu imkanlar vs. muazzam..
  • bilkent universitesi'nin en nezih ortami, sinav donemi dolup tasan ilim irfan yuvasi. bugun yaklasik 10 saatimi bu huzur dolu yerde gecirdikten sonra, anladim ki bu kutuphanenin de kendi karakterleri, ozel insanlari var. yani anlayacaginiz kendi icinde ayri bir komunite olma ozelligini tasiyan bir mabet burasi. bu bahsettigim karakterlerden ornek vermek gerekirse:

    fotokopiciler: gercekten de bi yarisma duzenlense en hizli fotokopi cekme konusunda, bu adamlar acik ara birinci bitirir. sabahtan aksama kadar fotokopi odasinda makinalarin basinda islerini yapip, kendi aralarinda da ayri bir gramer ile iletisim kuran bu arkadaslarla isiniz yoksa muhabbete girebilirsiniz. zaten muhabbet kurmak istiyosaniz ya cidden cok sikilmissinizdir, ya da paraniz olmadigi vakit beles fotokopi cektirebilmek icin yakinlik kurmaya calisiyosunuzdur "abi nasi gomdu fener dun aksam yaau" diye cumleler sallayarak.

    söven dayı: turune az rastlanir cinsten bir karakterdir kendisi. kutuphanenin temizlik gorevlilerinden birisi olan bu dayinin, gozlemlerim sonucunda aksam vardiyalarinda calistigini dusunmekteyim. onu diger gorevlilerden ayiran ozelligi, isini yaparken surekli sovmesi. bi kere bile oraya buraya sövmeden is yaptigini gormedim bu dayinin. masalarda kalan bos su siselerini, birikmis copleri falan toplarken, bi yandan da lost'taki fisiltilari andiran bir ses tonunda "hayamnkskyim, dagitmislar buralari, daginik buralar, kodugum..." (gercektir) diyerek saydirir. kendisiyle iletisim kurmakta basarisiz kaldim su ana kadar, disari sigara icmeye cikarken bile "amina koyim" diyerek kaldirima adim bastigini gordukten sonra pek de yanasmayi dusunmuyorum.

    kanka diyen kiz: simdi bu kizin adini bilmiyorum ama son zamanlarda kutuphaneye ne zaman gelsem mutlaka goruyorum, galiba orada yasiyor. hakkinda cok soylenti var, bi rivayete gore uluslararasi iliskilerde yuksek lisans ogrencisi, fbi ajani olduguna dair duyumlar bile aldik (bkz: swh). neyse, bu arkadasimiz kutuphane'de herkesle enseye saplak resmen. anlamadigim bi sekilde giristeki guvenlikcinin yaninda oturup muhabbet ederken, bes dakika sonra coffee break'te calisan arkadasla geyik cevirebiliyor. kendisiyle ilgili bilgilerim simdilik sinirli ancak her cumlesine "kanka" diyerek basladigi icin insanlar arasinda bu kelimeyle aniliyor galiba. okuldaki calisanlar uzerinde forsunun bu siddetle artmasi takdirinde, onumuzdeki rektor atamasinda okulun mutevelli heyeti tarafindan rektor adayi olarak gosterilecegini dusunuyorum.
  • servis saatini beklerken raflar arasında takılırım diye girip üzerine kaç tane servisi kaçırdığımı bilirim ben burda.
  • sabahın köründe aştide iner inmez yoluna düştüğüm,kampüs kapısındaki görevlinin '8 buçuktan önce açılmaz' uyarısına rağmen başka çarem olmadığı için 1 saat boyunca girişinin karşısındaki bankta beklediğim kütüphane.o bir saat içinde sabah okula gerek arabasıyla gerekse servisle gelen öğrencilere,akademisyenlere zabah zabah ufkumu genişlettikleri için teşekkürü bir borç bilirim.ne kadar güzeldiniz yahu.neyse.açılır açılmaz adımı,geldiğim üniversiteyi,amacımı yazdım.gayet yardımsever bir güvenliği var.önündeki listeden hemen 'ingiliz dili' ni bulup beni o binaya yönlendirdi.hatta anlamadığımı düşünüp 'pn' kodlu yeri polatlı,nevşehir gibi yakın illerle kodladı.o denli yani.sonra bir girdim ki ne göreyim..hemen bir yatak atıp kitapların dibinde uyumak istedim.çok aşırı kaynaklar,kitaplar var bildiğin gibi değil.çalışanları,öğrenciler,fotokopiciler herkes memnun işinden,halinden.takdir ettim.bitirme tezim için gerekli kaynakların fotokopisini çektirdim.ama en çok fotokopi ışığından yorulmuş gözlerle bana en yakın kantini tarif eden abiye üzüldüm.beni o kadar aç görmüştü ki kütüphane etrafındaki bütün büfe,kantin,yemekhaneleri tarif etti.sağolsun.
hesabın var mı? giriş yap