• ülkede milyonlarca yoksulun bulunması....
  • şüphesiz ki ucuz ve samimi olmasıdır.

    tezgahlar mütevazidir, ürünler kaliteli, fiyatlar uygundur.
    içeri girerken dükkandaki en pahalı şeyi alabileceğini bilmek insanın öz güvenini artıran bir şey arkadaş. ben bunu bilirim, bunu söylerim.
  • büyük oranda ilk olması ve bu sayede insanlarda oluşturduğı ucuzluk algısı. ben dahil çoğu insan artık eskisi kadar ucuz olmasa da buradan alışveriş yapmaya alıştı. ayrıca her yerde var, çalışanları iyi çalışıyor, malzemeleri güneş-soğuk-sıcak görmeden direkt depoda saklıyorlar, değişim-para iade konularında hiçbir şekilde sorun çıkarmıyorlar.
  • bim market zincirinin 2 sırrı vardır o da ebette zamanlaması ve muhafazakarlık algısı.

    bakınız;
    dünyadaki marketçilik sistemi bellidir.

    grossmarket - (toptancı marketi)
    hiper ve supermarket - (kipa, carrefour vs. gibi)
    market - (migros gibi)
    discount market - (bir ara migros'un altındayken şok mağazaları öyleydi, sonra harddiscount sisteme geçtiler)
    harddiscount market - (bim ve a101 gibi marketler bu sınıfta)

    efenim,
    1993-2005 yılları arası türkiye marketçilik sektörünün altın yılllarıdır.
    biraz da 90'lı yıllarda her ne kadar enflasyon yüksek olsa da insanlarda bugünlere göre daha iyi bir geçim parametresi vardı.
    türkiye'de clup, disco vesaire döneminin ve 5 yıldızlı otellerin de parladığı dönemlerdir.

    şimdi 90'lı yıllarda koç grubu migros ile atağa kalktı. ege bölgesinde tansaş derken market sektörü hareketlendi.
    süpermarketlerde de carrefour ve kipa gibi dev mağazalar açılmaya başlandı.
    grossmarket olarak da metro giriş yaptı ülkeye.
    discount market denemesini ilk kez migros yaptı. şok mağazaları ile.
    ancak bir boşluk kaldı ülkede ki, harddiscount market alanında, orayı da bim doldurdu ilk. ki kurucusu cüneyd zapsu çok fırsatçı, ticari olarak kafası çok çalışan bir adamdı. bir dönem başka bir şirketinde çalıştığım için biliyorum.

    ülkede supermarket, market, grossmarket sayısı artıyordu.

    ürün gider durumları ve sistemleri şöyledir;

    hiper ve supermarketler - çok insan istihdam ederler, çok giderleri vardır, bilindik ürünleri az kâr marjıyla çok insana satıp sürümden kazanıyorlardı.

    marketler - çok insan istihdamı, çok gider. bilindik ürünleri normal fiyata satarlar, nispeten supermarketlerden pahalıdırlar.

    discount marketler - marketlerin daha az gideri vardır, çalışan sayısından ve market dekorasyonundan kaçarlar, bilindik markaları ve bilinmedik markaları bir arada satarlar.

    harddiscount marketler - sinekten yağ çıkarırlar. hatta hatırlarım, ilk zamanlar tek çalışanla açılıp kapanan birçok marketleri vardı. tam anlamıyla sinekten yağ çıkarırlar. buna karşılık çok mağaza açarlar. genelde varoş mahallelerden yayılmaya başlarlar. hiç bilinmedik ancak bilindik markalara muadil ürünler satarlar. oldukça ucuz fiyatlara.

    şimdi yelpaze bu, evet zamanlamayı iyi değerlendirdi bim ancak başka faktörler yok muydu?
    elbet vardı.
    o faktörlerden biri de türkiye'de yoksulluğun yaşandığı mahalleler muhafazakar yapıda olduğu için bim, kendini öncelikle o mahallerde tanımladı.
    cuma namazı saatlerinde mağazalar kapanırdı vs. derken muhafazakar kesimin öncelikli tercihi oluverdi.

    2000'li yılların ortalarına doğru daha da büyümek için yeni fırsatlara yönelmesi gerektiği için farklı kesimlere de hitap etmeye başlayacaktı. çünkü muhafazakar kesim ile o sektör pazarı daha da büyümeyecekti ve yeni oyuncular da gidiyordu devreye.

    ve 2005 yılından sonra artık zengin semtlere girmeye başladı bim.
    ürün yelpazesinden büyük değişimler yaptı. çarpıcı ürünlerle kendinden söz ettirdi.
    açıkçası bim reklamını insanlar birbirine yapar oldu.
    iphone'dur, star wars'tır, ucuz sosistir derken baksanıza reklamsız, reklam bütçesiz bir şekilde insanlara kendi aralarında reklam yaptırıyor.

    ben bile oturmuş dakikalardır entry yazıyorum hiç kendilerinden alışveriş yapmadığım halde.
    hadi benim zamanım boldu, sen de üşenmeden okudun bu yazıyı.
    daha ne?

    böyle bir ticari zeka kimde olsa kazanan elbette o olacaktı.
  • bereket tabi ki. ne zaman kasaya gelirken şu kadar tutar diye tahmin etsem tahminimin altında çıkıyor toplam tutar.
  • - genelde ara sokaklarda yer tutarlar. sistem oturmuştur (altında bim olan apartman bile tanımlıdır) kira maliyeti minimumdur.

    - aralık 2015 itibariyle 4970 mağazası olan bir sistemden bahsediyoruz efendim.

    - raf ve dekorasyon maliyeti yok kadar azdır

    - cepheyi oluşturan tabela ve aluminyum elemanlar hep aynıdır özel imalat yok gibidir

    - çalışanlar, ürünleri rafa dizerler, kasaya bakarlar, temizlik yaparlar. herkes her işi yapar.

    - hep aynı ürünler satılır. çeşitlilik ve tabii farklı yatırım maliyeti yok gibidir.

    - ürünler tek bir merkezden dağıtılır, lojistik nispeten iyi çözülmüştür.

    - süt ürünleri ve bazı ürünler için kendi markasını yaratmıştır. sıfır reklam ve pazarlama maliyeti ile.

    - örnek: bioxcin isimli saçı dökülenler için şampuanı başka bir marka ile hatta aynı ambalajda satar. (biota firmasının aynı ütünü bioblas) ürün bireri aynıdır ama %40'a varacak şekilde ucuzdur.

    - uygun bir iş modeli sunar, çok zengin de fakir de faydalanır.

    - bazı ürünleri efsanedir (tahinli çörekleri vardı markası: yaşam. bırakmak için rehabilitasyona girdim. bağımlılık yaptı.)

    -cep telfonu kontürü dahi satar. uyguna satar çok kullanan var. hatta bu hafta 99 tl'ye renkli cep telefonu satıyordu (şu asker telefonu denenlerden bir hafta pili gider)

    - yeri gelir star wars orijinal ürün bile satar

    - sistem başarılı olunca hemen kopyaları çıkmıştır. ki normaldir.

    eh bunlar yetiyor işte.
  • yoksullukla doğrudan alakalı olmayan sır. almanya'da da benzer bir market zinciri var, aldi. onlar da çok başarılı ama almanya'da yoksulluktan söz etmek çok mümkün değil.

    olay operasyon maliyetini en aza indirip aynı ürünü rakiplere göre daha uygun fiyatla satmak sadece.
  • iyi kalite uygun fiyat. ayrıca;

    - dost yoğurt, dost süt ve benzerleri
    - osmanoğlu tatlıları
    - güncel ürünleri
    - orta sert diş fırçası
    - ve çok daha fazlası

    ilaveten

    - hiçbir zaman kazık yemediğin duygusu
    - aradığın temel ihtiyaçların tamamına yakınını bulabilmek ve bunların yıllardır değişmemesi
    - sakin ortam
    - ve çok daha fazlası..
  • ucuzluğun yanında tanıdıklık hissidir. herhangi bir şehirde herhangi bir bim'e girdiğimde kendimi evimde hissediyorum. başka hiçbir market, bakkal, dükkan, marka bana bu hissi yaşatamadı.

    bir de her zaman her yerde bulunurluğu var. istediğin yerden ev tut, bim'i buluyorsun. içinde ne olduğunu da biliyorsun. henüz bim rezaleti de görmedik sanırım.

    a101 de benzer politika izliyor ama çoğunlukla onların kasiyerleri aksi, nalet ve mendebur oluyor.

    canım bim. yarın gideyim de bir dost yoğurt filan alayım bari.
  • elektrikli testere ile yoresel sucuklari ayni potada eritebilmesidir.
hesabın var mı? giriş yap