• allahtan belasını isteyen çocuktur.
    ilkokul hayatım boyunca imrendim ben bunlara. zaten bi bunlara bi de her tenefüs hamburger-kola yiyen o pezevenge imrendim. biz anca 20 dakikalık o uzun tenefüste* gevrek-ayran alırdık. paramız varsa arada sade gazoz alır mideye bayram ettirirdik. ya o pis dombili, şişko nuri kılıklı haydut bozması? utanmadan her tenefüste o hamburleri lüp lüp götürürdü adi!! neyse... hey gidi günler.
    epi topu 2-3 kişi olurdu bu pastel boya tacirlerinden, tüm sınıf içinde. resim dersi olur bunlar mon amilerini bi çıkartılar sıraya, kapağını açtımı zaten başka bişiye yer kalmaz. 48 renkli-64 renkli-100 renkli.... sanırsınız bob ross. ben garip 12 rengin üzerini görmedim ilkokul hayatımda. bunlarda her rengin 4 ayrı tonu olurdu. bir de hepsini geçtim, altın yaldızı ve gümüş renkli pastelleri olurdu kimsede olmayan. isterdiniz bazen canınız çekerdi vermezdi bu adiler. işte orda içimdeki şidddet duygusu gelişti benim. içimdeki şiddet dürtüsünü mon amiye borçuluyum desem yeridir.
    geçen gün yeğenime doğum günü hediyesi aldım ben de 48liklerden. o zaman geldi aklıma tekrar. lakin o 48likler artık olmuş 10 milyon. benim zamanımda o paraya anca 6'lı nova color marka boyalardan alınırdı. hani şu pastel görünümlü kuru kalem kırması, doğan görünülü şahin. işte o 10 milyonu verirken geldi bi anda aklıma ilkokul yıllarımın o 100 parçalık mon ami çocukları.

    hediyeyi alırken charm kişisiyle telefonda konuştuk:

    g : aldım işte bilmem kaç parçalık pastel boyalardan. keçeli kalemler, kuru boyalar, ıvır zıvır.
    c : aa iyi bak çok sevinicek.
    g : ya o değil de, benim öğrenim hayatım boyunca 12yi aşan renk skalam olmadı be. o 48 parçalı mon ami çocuklarına sinir olurdum. yaldızlılardan isterdin vermezdi adiler!!
    c : ahhh canıııım . pastel boyan olmadı mı canım senin.. alıcam ben sana 48 parçalı pastel boyalardan. üzülme sen...
    g : ya git allasen... sen de anlamadın beni yaa.
    c :....
    g : cidden alıcan mı?
    c : eheheeeeh salaksın grav.

    ahh işte çocukken insan nelere imreniyor. pastel boyalı olanı affettim. bi gıcıklığım yok artık kendisine ama sen, o her teneffüs hamburger-kola yiyen dombili. seni hala sevmiyorum!
  • ailesinin belki resme ilgi duyar diye ümit beslediği çocuktur.

    çocuk ilkokulun ilk günlerinden itibaren resim ve müziğe karşı inanılmaz bir defans uygulamış, iki dersi de yok kabul etmiş, her sene resim dersinde bütün kağıdı yeşile boyamış müzik dersinde babasının aldığı pahallı orgta hazır müziklerden cıs tak cıs tak açarak sınıfta göbek havası çalmıştır. 12 yaşına kadar resim ve müzik konusunun ders olduğunu anlamamışdır, taa ki ortaokulda efsanelerle tanışıncaya kadar. (bkz: güven izmirlioğlu) (bkz: münire tüysüz)

    resim derslerinde yaptığı resimlerin resim olduğunu kendisi dahil kimse anlamamakta bu durum çocuk dışında tüm ailede esefle ve üzüntüyle karşılanmaktadır. ancak bahsi geçen arkadaş nasıl bir yüzsüzse hala 7 yaşında ilkokul çocukları gibi resimlerin altına yazılar yazarak meramını anlatmaya çalışmakta, tükürerek flüt çalınabileceğini göstermeye çabalamaktadır.

    müzik aletleri yapım öğretmeni dedeye özel flüt yaptırılır çocuk bununla kaval çalar olmaz yan flüt çalmaya kalkar, okul tarihinin 23 nisan korosuna alınmayan ilk orta 1 öğrencisi olur eve gelip yaşasın 23 nisan kutlamalarında ben evde yatıyorum korodan atıldım der. aile panik halinde çocuk embesil mi, yeteneksiz mi nedir diye kıvranırken son bir ümit 150 - 200 parça ithal pastel boya seti alınır.

    çocuk ilk resim dersinde açık yeşili ikinci de koyu yeşili bitirerek eve döner, bu arada soyut resim diye birşey öğrenmiştir kafasında 41 tilki dolaşmaktadır. aileye resimlerine bakmamalarını sene sonunda sergi açacağını iletir, aile pür neşe...bizim oğlan bir şeye ilgi duydu sonunda, değdi doğrusu o pastellere verilen onca paraya.

    çocuk soyut resim işini kapmış 10 hafta resim derslerinde aynı kağıda yeşilin değişik tonlamalarını yapmıştır. dönem sonu geldiğinide resim dersinden bir akşam önce 10 tane kağıda yeşil pasteller tüketilir ertesi gün tüysüz sergiyi açtırır. oğlan sergisini temasını sunar önce yeşil!!!

    haftalarca soyut resim gak guk eden hoca yeşil ıvık gıvık şekillere bakar bakar bakar, çocuk oynanan kumarın sonucunu kalbi 150 beklemektedir.

    - oğlum bu resimde sen biraz içgörü kullanmışsın
    - hocam kendimi dinledim denizlere baktım bulutları takip ettim
    - bravo resim ancak kalbin eli hareket ettirmesiyle olur zaten çok sevindim
    - resim benim için kaçış oldu hocam, büyüdüğümü ve artık içimdeki o adamla konuşmam gerektiğini anladım
    - bravo evladım teknik birkaç pürüz var tabi ama ilk denemen
    - elbette, yeşil ile de çocukluğuma ve doğaya olan özlemi baskılıyorum hocam. apartman çocuğu olmamızı hicvediyorum
    - aferin 9 veriyorum takip edicem seni

    ve man of honor ömründe ilk ve de son kez resim müzik beden üçlüsünden 9 alır tarihe geçer. aile haberi alınca resimler evde girişteki masada sergilenir. kimse bir bok anlamaz ama olsundur oğlumuz dışavurum resim yapmakta ve 9 almaktadır. pasteller çok işe yaramıştır. herkes mutludur.

    edit : dugmelerine basildikca silgiyi, kalemtra$i vb di$ari cikaran, $ifreli, otomatik kalem kutusu da olan cocuk ta aynı çocuk evet doğru tespit bravo.
  • nerede yaşadıysa yaşasın; asıl adı ne olursa olsun, kimin çocukluğunu zehretmişse etsin; benim nazarımda adı sadece "uyuz"dur bunun.

    fildişi renginde pastel boyası vardı adinin, bi kerecik kullandırmamıştı ya.. fildişi dediği de bildiğin krem rengi işte.(yavruağzı olan var bi de, rica ediciim, onu kastetmiyorum!) gıcık kız ya, küspe şey. pislieeeeek! bak hala cinlerim tepeme çıkıyo!! anneme koca bir şehri "ya anne böle diil fildişi rengindeaaaaa!! filizinki gibiee =((" diyerek, "pardon, içinde fildişi rengi de olan pastel boya setiniz var mı acaba?" diye senin yüzünden gezdirdiğim için hala nası bi suçluluk duyuyorum biliyo musun?? düdük magarnasıa. hayır o diil, kız

    "fildişi bu boyanın rengiee, fildişieee fildişieee işteeaaa!!"

    dedikçe, nası bi gözümde büyürdü o renk, anlatamam. gece rüyalarımda filler skşirdi.. töbe yarabbim. olmazdı tabi öle bişiy, şaka diyorum. allahın cezasıydın sen filiz, hala da öylesin; kabusumsun!

    fildişiymiş! götüne batsın o filin dişleri işalla.

    ha, ama noldu, ben örtmen oldum; şimdi geç filin dişini; 23876487234623 adet rengi olan pastel, kuru, gazlı boya sahibiyim. zimmetli hepsi üstüme hem de. orospu filiz.
  • ayni zamanda, dugmelerine basildikca silgiyi, kalemtra$i vb di$ari cikaran, $ifreli, otomatik kalem kutusu da olan cocuktur.
  • binbir renk olmasa da 11 yaşında doğum gününde olunan ameliyat sonrası hastanede yatarken hediye edilen 48' li monami pastel boya da benzer misyona sahip olabilir. resimle azıcık ilgili her çocuğun hayali olsa gerek bu çanta içindeki dünya.

    48 tane lan boru mu?!!
  • biten yeşil boyayı, maviyle sarıyı karıştırarak elde etmenin hazzını bilmeyen çocuktur. en az 4 tip yeşil vardı velette haki bitse fıstığı kullanır. fıstık bitse fosforluyu kullanır...
  • eğer resim yapmayı gerçekten seviyorsa, haftalarca semtin en büyük kırtasiyesinin süslü vitrininde duran o pahalı boyalara her geçişinde uzun uzun bakmıştır. hatta o boyaları görebilmek için birşeyler alınacağı zaman çarşıya çıkmak için ortaya atlamıştır. belki çeşit çeşit oyuncak, veya onyüz tane bisiklet, veya her tebnefüs hamburger yiyecek parası yoktur, belki sadece o boyaların hayalini kuruyordur, çünkü bütün zamanını resim yaparak geçiriyordur. belki de annesine bir gün laf arasında bu boyalardan bahsetmiştir, almalarını istememiştir bile, annesi de neden istemedğini sorunca çok pahalı olduğunu söylemiştir. annesi buna üzülmüş, ama duyarlı bir çocuğu olduğu için sevinmiş, ve o boyaları çocuğuna almıştır. 128 renkli pastel boyalar, 80'lerde resşm yapmayı çok seven çocuklar için çok önemliydi. bir de pastel boyaların kapaklarına öyle resimler koyarlardı ki sanki 128 pasteliniz olmasa o resimleri yapamazdınız. güzel ve masalsı resimlerdi bunlar, saraylar, denizlatı resimleri, prensesler, altın yaldızlı arabalar vesaire.
    binbir renkli pastel sahibi olan çocuklar, pastellerine kolay kolay kıyamazlardı. bazı renkler önceden biterse diye. mesela ben ilkokuldayken, hatırlıyorum, fazla bastırmazdım ki hemen bitmesinler, özelikle yaldızlılar. her isteyen arkadaşıma da verirdim. ama onlar -ki bir çoğu resim yapmayı sevmez, resim dersinde mecburen yaparlardı- o kadar hoyratça kullanırlardı ki, sanki kızını evlendirmiş de ona kötü davranıldığını görmüş babalar gibi tuhaf hislere kapılırdım. kırarlar, ezerler, ben yine de birşey diyemezdim, paylaşmak iyi bir şey ya. biraz büyüdüğümde harçlıklarımı biriktirip iki takım birden almıştım, ancak o zaman her pasteli bol bol ve istiyorsam bastırarak kullanmıştım, tyedeğinin odluğunu bilmenin rahatlığıyla. o zamanki duygularım da, kış öncesi kilerini ağzına kadar doldurmuş insanların duygularına benziyordu.
    pastel boyalar ucuzlamış olsa da, resim yapmayı çok seven bir çocuk için iyi kalitede ve binbir renkli bir pastel takımı hâlâ en güzel hediye olabilir. ama herşeyin bol ve ucuz olduğu bu dönemde, eski çocuklar gibi pastellerinin üzerine titrerler mi, bilmem.
  • günümüzdeki muadilleri 6 yaşında akülü araba kullanmaya başlarlar. o zamanın ulaşılmayanı mon ami pastel boyaların yerini akülü arabalar aldı artık.
    (bkz: ben alti yasindan beri araba kullaniyorum)
  • (bkz: mon ami)
  • bir ihtimal, bag evinde yasayan ve sadece yedi renkli suluboya kutusuna sahip olan cocuk kadar sansli olmayan cocuktur.
hesabın var mı? giriş yap