• restorasyon oncesi içinden 5 bin ton çop cikmis sarnic* sarnicin tamaminin acilamamasinin sebebi uzerine insa edilmesine izin verilmis 7 adet apartmandir.
  • gördük ki, inşaatçı firma bugüne kadar yapılmış en özenli restorasyon işlerinden birini çıkarmış. cart kırmızı, mavi, yeşil renklerle bezenmiş geniş koridorla, girişteki fosmodernize edilmiş atatürk ve türk bayrağı tasvirli ikonografik çalışma bambaşka bir hava katmış sarnıca. içerdeki taban döşemelerine ve alüminyum kaplamalı bölmelere de hayran kaldık. duyduk ki bölmelerde geleneksel türk sanatlarından emprovize edilmiş el emeği göz nuru eserler satılacakmış. sarnıcın içine kaçak çıkıldığı iddia edilen katta ise türk mutfağından örnekler sunulacakmış ziyaretçilere.

    sarnıcın 1600 küsür yıl sonra, vakt-i zemanında bile sahip olmadığı bir ihtişama bürünmüş olarak günışığına çıkmasını sağlayan bütün kişi ve kurumları tek tek tebrik etmek gerek.
  • arkeolojik kurallarin hepsinin bir kenara birakilarak insaatci mentalitesiyle hafriyati gerceklestirilen, sen bi kurek, ben bi kazma ha gayret diyerek restorasyonu yapilmis, sonunda yurdum insanimizin keyifle oturup sarap kahve icebilecegi, shik bir mekan haline gelen yer. "e istanbul'un tarihi kimin umurunda, vur patlasin cal oynasin, biz shik olalim e mi baska derdimiz olmasin" mentalitesini memnun eder.

    kazara baska dertleriniz varsa (hani soyle buranin guzel kazisi yapilsaydi, nefis bir yayini ciksaydi, biz bizans hakkinda daha neler neler ogrenirdik kimbilir?) ugramayin, aglarsiniz. istanbul'un tarihinde actigi deligi gorur aglarsiniz.
  • 5n 1 k'nın fonunu oluşturan sarnıcımızın acıklı bir hikâyesi var. bilindiği gibi yapının mülkiyeti vakıflar genel müdürlügü'ne ait. uzun süre çöplük olarak halkımıza hizmet veren sarnıç, 1995 yılında bulvar inşaat adlı bir firmaya yap-işlet-devret modeliyle restorasyon için verildi. ancak 1 numaralı kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurulundan ve eminönü belediyesinden izin almadan inşaata başlandı. sonra ne mi oldu? o iğrenç asma kat yapılarak yapının bütünlüğü bozuldu, adi bir çarşıya dönüşmesi yolunda sağlam bir adım atıldı. bulvar inşaat hakkında dava açıldıysa da 1998'de iş kitabına uydurularak kuruldan gerekli onaylar alındı.

    açılan davada prof. dr. zeynep ahunbay'ın hazırladığı bilirkiş raporu her ne kadar "böyle bir eserin yap-işlet-devret yöntemiyle kiraya verilmesindeki amacın ticari ve eski eserin ortamından yararlanarak gelir elde etmek olduğundan, bu tür ender ve eşsiz yapılar örselenmekte, anıtsal değerlerinden ödün verilmektedir" dese de hiçbir şey değişmedi. sarnıcın adliyeye bakan kısmında 5.5 metrelik bir bölüm yıkılarak tünel açıldı, içine dükkanlar ve havalandırma tesisatı yerleştirildi üstelik koruma kurulu izniyle!
  • bir iki ay kadar evvel tek başıma gezdiğim bizans sarnıcı. içeride tek bir kişi bile yoktu. bayağı underrated mekanmış burası. ayasofya çevresi tıklım tıklım doluyken, burada in cin top oynuyor. he, şikayetçi miyim? asla. elinde selfie çubuklarıyla bağıra bağıra müze gezen görgüsüz arap turistlerden ırak bir şekilde, yazın o sıcağında burayı serin serin gezmek çok iyi gelmişti. hep böyle saklı kalsın bu güzel yer. baksana, son entry bile 2009'da girilmiş.
  • seksenli yıllarda binbirdirek parkındaki mahalle arkadaşlarımla eskiden inip gezdiğimiz çöplüktü. parkta bir bekçi kulübesi vardı. bazen bekçileri ikna eder mahalle arkadaşlarımla aşağı gezmeye inerdik. hakikaten de çöplüktü. yanılmıyorsam inşaat molozlarıyla doluydu. iri kaval kemikleri falan da görmüştüm. kare şeklinde mermer bilyeler bulmuştuk. çocukların çevirdiği geyiğe göre orada bir tünel varmış da bilmem nereye varıyor diyorlardı. bizim dışımızda bazı gençler, genelde de turistlerin talebiyle bekçiler aşağıdaki sarnıcı gezdiriyordu.
  • hüseyin rahmi gürpınar 'ın efsuncu baba romanı bu sarnıçta başlıyor. benim istanbul'da bildiğim bir yerebatan sarnıcı var, o kadar. acaba eskiden adı mı farklıydı falan derken google'layınca gördüm ki birbirine çok yakın iki farklu sarnıç varmış, benim haberim yokmuş. çok şaşırdım; sözlükte başlığı altında başına gelenleri okuyunca çok üzüldüm.
  • girişi yukarıda da söylendiği gibi pavyon girişine benziyor, yanlış yere mi geldik diye düşündürüyor insana. kapıdaki adama ''öğrenci indirimi var mı'' dedik, dövecek gibi cevap verdi. yokmuş.

    sarnıcın ucunu falan göremiyorsunuz çünkü karanlık. ışıkları açmıyorlar. bir iki tanesiyle ne kadar görebiliyorsanız. 10 tl veriyorsunuz ama müzeyi göremiyorsunuz.
    içeride zaten kimse yok, bilgilendirme amaçlı hiçbir şey yok ama şehirlerarası yolculuklarda gördüğümüz dinlenme tesislerinden çok tuvalet var. insan böyle bir yerde gerek var mıydı diye düşünüyor.
    sarnıcın her yeri perdelerle örtülmüş. ortada kovalar var ve yukarıdan ara ara insanın yüreğine indiren bir şiddetle sular bu kovalara boşalıyor. ayrıca köşelerde bulunan ahşaptan yapıları da karanlık olduğu için çözemedik.

    ben daha önce bu kadar korktuğum bir müze gezmemiştim.
    çok güzel, çok değerli ama işletmesi gördüğüm kadarıyla felaket.
  • istanbul'un en eski ve üst üste iki kolondan oluşan direkleriyle en derin sarnıcı, vakıflar denetiminde kiraya verildikten sonra gerçekleştirilen restorasyon projesinden sonra istanbul'un en yüksek tavanlı ve en çok küf kokan alışveriş merkezi ve restoranı haline dönüşmüştür.
  • istanbul'un en büyük sarnıçlarından biridir. 1. konstantin döneminde yapılan sarnıcın 224 sütunu vardır. sarnıcın tavanı, güya restorasyon yapan şirketin kazıları yüzünden çökme tehlikesi altında.
hesabın var mı? giriş yap