• an itibariyle cnn türk'te. alkol yasağıyla ilgili, "akp gençleri korumayı çok istiyorsa sokaklarda mendil satan, su satan, ufak yaşta çalıştırılan çocuklardan başlasın" diyen chp'nin nadir iyi milletvekillerinden.
  • lezbiyen, gay, biseksüel, transseksüel ve travestilerin sorunlarının tespit edilip çözüm önerileri geliştirilebilmesi için talep sunulmasına öncülük etmiş, chp içinde bir grubun da imzalarını alarak bu konuda meclis araştırması talebi iletmiş kişi. elleri dert görmesin.

    ''siyaset kurumunun tutumu, devlet bürokrasisindeki görevlilerin vatandaşlara karşı nasıl davranacaklarını da belirlemektedir. nitekim, lezbiyen, gay, biseksüel ve transseksüellerin en fazla şikayetçi oldukları hususlardan biri, polis tacizi ve şiddetidir. kimi zaman polis, hukuki olmayan yöntemlere başvurmaktadır. toplumun azımsanmayacak bir kesimini oluşturan bu vatandaşların büyük çoğunluğu, kendini güvende hissetmemekte, herhangi bir saldırıya uğradıkları takdirde polisin kendilerini koruyacağına inanmamaktadır. bu kişiler, çalışma yaşamında da ayrımcılık, aşağılanma, mobbing ve damgalanmaya maruz kalıyor. cinsiyet kimliği nedeniyle çalışma hayatının dışına itilen çoğu kimse, yaşamını sürdürebilmek için seks işçiliği yapmaktadır. kimliklerinden dolayı maruz kaldıkları ayrımcılık, yaşamlarının her boyutunda karşılarına çıkmaktadır.''
  • hocalığını pek bilmem. boğaziçi politika'yı, ondan hiç ders almadan bitirmiş olmayı kendime başarı sayarım. "hocalığını bilmiyosan ne bik bik?" diye soran olursa, "üç beş bir şey duymuşluğum var" derim.

    ama yöneticiliğini bilirim. boğaziçi'nde olduğum sürenin büyük bölümünde bölüm başkanıydı kendisi. şimdi chp'ye yönetici olmuş galiba, kendisinden ümitli olan yazarlar da vardır muhakkak, chp beni pek ilgilendirmiyor ama onların işine yarar belki şu anekdot:

    okula girdim, bir dönem hazırlık okudum, ara proficiency'de sınavı geçtim. normal olarak bölüme başlamam gerekiyor ama duymuşum bir yerlerden, irregular olmak deniyormuş o işe, pek iyi bir şey değilmiş, derslerin karışıyormuş, arkadaşın olmuyormuş falan, herkes "bir dönem dondur boğaziçi'nin keyfine bak" diyor. belli ki herkes de yapıyor, iş bir dilekçe yazmaya bakıyor. "iyi" dedim, bir dilekçe doldurdum, aile büyüklerindeki çeşitli sağlık problemlerini sebep gösterdim, ki doğruydular, belki bu konudaki kendi sorumluluğumu biraz abartmış olabilirim ama kriz yaratacak bir durum yok ortada. binnaz hanım'a göre varmış.

    bir asistan aradı iki gün sonra, "binnaz hoca senle görüşmek istiyor" dedi, iyi dedim gittim odasına. sinirliydi, elinde bir tomar kağıt tutuyordu, neden dondurmak istediğimi sordu. hem dilekçede yazanları, hem de (daha) gerçek sebeplerimi anlattım. "olmaz öyle şey" dedi, nedenini sorunca, "bu bölümün kapısında binlerce insan bekliyor, madem donduracaksın hiç gelmeseydin!" dedi bağırarak. ben durumu idrak etmeye çalışırken, zaten hangi ingilizce'yle hazırlığı geçtiğimi sordu. yıllardır çalıştığı, şimdi de bölüm başkanı olduğu bir üniversitenin merkezi sınavının kanıtladığı ingilizcemle geçtiğimi söyledim.

    saçma tartışmamıza bir süre daha devam ettik, ben sıkılmıştım, o kadar da önemli değildi, "neyse" dedim, "kabul etmiyor musunuz sonuç olarak?". "buna ben karar veremem, yönetim kurulu'nda görüşülecek, ama benim oyum hayır" dedi. teşekkür ettim çıktım.

    bir-iki hafta geçti, ben hiçbir haber alamadım. 1 hafta sonra ders seçimleri var, ben bölüme mi başlıyorum yoksa dönemim dondurulmuş durumda mı bilmiyorum. asistanlara gittim, "noldu benim dondurma?" (bkz: dondurma var mı dondurma) diye sordum. "aa, binnaz hanım senin dosyanı yollatmadı yönetim kurulu'na, hiç görüşülmedi bile" cevabını aldım. (bkz: bu da böyle bir anımdır)

    elbette bu hikâyeden kendisinin yöneticiliği hakkında bir genelleme yapamam. ya da dürüstlüğü hakkında. ya da hafızası hakkında. ya da iyi niyeti hakkında. belki de altı ok'u şahlandıracak odur, ne bileyim.

    siyasi analizleri içinde en sevdiğimse, "bir durumu/olayı marx ve weber karşılaştırması yaparak anlatın, bu iki yaklaşımın avantajlarını/dezavantajlarını değerlendirin" konulu pols 101 paper'ı, ay pardon radikal yazısıdır.
  • güzel bir işin altına imza atmış olan milletvekilidir: (bkz: http://www.radikal.com.tr/…id=1121466&categoryid=78)
  • hayyatta gordugum, en cok kandirilan ve kafalanan insan. bunun bir ornegini de, malesef, son yaptigi turkiye'de otekilesme calismasinda gostermistir.

    ah be hocam, sizi eskiden de kafalarlardi. kandirirlardi. keklerlerdi. ama simdi ne oldu ne bitti derken bir o yana bir bu yana derken bir de baktik niteliksel bir arastirmadan turkiye genellemesi yapmaya kalktin. yani bir ogrenciniz bu hatayi yapsa sizden sittin sene gecemezdi.

    --- spoiler ---

    simdi, binnaz toprak'i anlamanin yolu, bogazici universitesi politika bolumunu anlamadan geciyor.

    ilk once kasim 2002 oncesine gidelim. 2000 yili, bir milad olmasi disinda, iki buyuk yenilik getirdi sosyal bilimler dunyasina.

    birincisi, kahrolasi, nalet olasi bir otekilesme, izolasyona girme, disarda kalma, dona kalma edebiyati hakim oldu, niteliksel mikro sosyolojiye. bu bir anlamda, gittikce istatistiklesen, makro bazda niceliksel sosyolojik calismalara bir tepkiydi. misal, ulkelerdeki ortalama ilkokul mezuniyet orani % 1 artinca gelir duzeyi %0.2 artiyor, sosyal patlama ihtimali % 0.3 azaliyor tarzi aciklamalar yapan arastirmalara bir tepkiydi bu. en basitinden, gidip simitciyle, gecekonduda yasayanlarla konusmayi gerektiriyordu. yok fahiselerle konusalim yok tinercilerle. bu akimi ozetleyen slogan nasil oluyor da oluyor sorusudur.

    ikinci buyuk olay ise, artik avrupa birligi aday uyesi olmustuk. avrupa birligi artik bir fantazi degildi. gerceklesme ihtimali olan birseydi. yani yari finaldeydik.

    peki bunlarin bogazici politikayla, hele hele binnaz toprak ile ne alakasi var?

    cok alakasi var.

    efendim, bu iki gelismeye binnaz toprak iki buyuk hatayla cevap verdi ki, dedigim gibi, bu kadar saf, iyi niyetli, kendini iyi yetistirmis ama bu kadar fazla kafalanan bir hocanin yapmasi dogaldi bu hatalari. sahsen sasirmadim.

    hata 1: be hocam, hadi sosyoloji bolumunde zafer yenal ve tabii ki kankasi, sahbaz nazan ustundag, politika bolumunde de zeynep gambeti bunu yapiyor. bu mikro sosyoloji, efendim yoksulluk, dislanilmislik, otekilik filan calisiyor. yahu size ne? siz sinema ve politika, karsilastirmali siyasal yapilar uzmanisiniz. ya birakin gencler yapsin. size ne? alismamis kasede don durur mu? ben de baraj yapicam der gibi girilir mi bu islere? "ay valla sekerim cok canim cekti" demeyle olmaz ki.

    hata 2: simdi efendim avrupa birligi uyeligi bogazici politikanin motoru oldu, hem akademik hem argo anlamda. akademik anlamda motoru oldu cunku bolum canlandi, bir suru yayin yapildi, konferanslar toplantilar buyukelci cagirmalar filan herkes salon adami oldu rahatladi oh. bu isler kemal kirisci ile tabii ki entelejans hakan yilmazhocalarin elindeydi. bunlar avrupa birligi de avrupa birligi calisiyordu. ama binnaz toprak durur mu? calgici karisi binnaz, esnaf karisi binnaz, kumarci karisi binnaz dizelerini hatirlatir sekilde bu konuya da atladi. yahu size ne? siz sinema ve politika, karsilastirmali siyasal yapilar uzmanisiniz. ya birakin gencler yapsin. size ne? alismamis kasede don durur mu? ben de baraj yapicam der gibi girilir mi bu islere? "ay valla sekerim cok canim cekti" demeyle olmaz ki.

    simdi bogazici kampusunde tenesir olmayacagi icin, akademik konulardaki azginligi en yakin caminin imami anlayamadigi icin, binnaz hocayi paklayan olmadi. binnaz hoca direk girdi bu iki konuya.

    2002 kasim oncesi atmosfer bu sekildeydi. binnaz hoca inanilmaz birikim ve kulturunu, ustelik iyi niyetini, koyacak saha bulamazken, secimleri akp'nin kazanacagi belli oluyordu yavas yavas. bogazici politika hocalari, televizyonlara cikip (trt 2, zafer tv filan, fazla bisey bekleme) konustular. "akp gelirse eyvah ki ne eyvah, biteriz. ecevit donemindeki avrupa birligi adimlari atilmazsa omen yavrum" dediler. bu kisiler arasinda hakan yilmaz, kemal kirisci gibi hocalar vardi. televizyonlara cikamayan binnaz toprak bunu sinifta soylerken, cumhuriyet ile yasit suna kili bunu cumhuriyet gazetesinde ve tabii ki yine sinifta -aglayarak- bizlere soyledi.

    sonra secimler oldu akp geldi. akp baslarda, baya avrupa birligi taraftariydi hatirlarsaniz. sebeplerini o zaman da ben yakin cevreme belirtmistim. avrupa birligi karsiti olamazlardi, yer yerinden oynardi. "ben cok ugrastim, gordunuz, ama bizi almiyorlar a.q." diyip direk silip atmak daha iyi bir yoldu.

    binnaz hocamin da, kafalanma donemi burda basladi ilkin. gitti "ah ah bunlar aslinda seker gibi insanlarmis sekerim" diyerek akp politikalarindan ovuncle bahsederek onlarla yakinlasti. yobazlastigi filan yoktu. dedim ya, kafaladilar. inandi. hatta tayyip erdogan ve abdullah gul ile resimleri mevcuttur, konferanslarda filan, siritarak filan boyle.

    sonra bakti ki akp gercekte oyle degil, onlarin ab umrunda degil. uyandi binnaz hocam. bu sefer "geleneksel binnaz hoca kafalamalama senliklerinin ikincisi" duzenlendi. bu sefer de "seriat geliyor kaciiiin" diye yediler eski tufekler, kemalistler, solumtraklar ve biraz da ergenekoncular binnaz hocayi. ab arastirmalariyla hizini alamamisti zaten zahir, direk bu otekilesme filan islerine girdi.

    baslarda bas ortulu ogrenciler nasil eziliyor, haklari gasp ediliyor, feminizm acisindan basortusu gibi bir kac sey yapmaya calisti. hatta bas ortusu konusunu, kadinlar uzerindeki erkek kontrolu olarak goren, "erkekler kadinlarin ne giyecegini tartisiyor" seviyesinde olayi tartisan, akademik yonu olmayan gazeteci agziyla konusan bir feminizm tutturdu. ama bu izmir'e yagan kar stili direk eridi gitti. tornistan deyip tam tersi yol tutturdu.

    isin diger boyutuna, islamlasma filan kisimlarina indi. turbanlilarin cogaldigini iddia etti, "daha gorunur" oldugunu, cogalmadigini savunan tezleri hic duymadan. zaten eskiden de boyleydi, derste bir soyledigi seye itiraz et, direk bilimsel cevap vermez, "aman canim olur mu oyle sey aaaaaa askolsun cik cik cik" seklinde cevap verirdi. o zamandan da pek duymazdi elestiriyi. cani sagolsun.
    mahalle baskisi kavramini, herkes gibi, o da yanlis anladi ve ordaki ekmegi gordu, daldi. sonuc malum.

    --- spoiler ---

    binnaz hocamin yaptigi arastirma, bir niteliksel calismadir. niteliksel arastirma metodlari kullanilan bir calismada istatistiksel yonler pek aranmaz. genellenebilir bilgi degil ayrintili bilgi aranir.
    (bkz: genellenebilir bilgi vs. ayrintili bilgi)
    misal, ikinci dunya savasi'nda kac kisi vefat etti, yaralandi filan bunlara bakarsiniz. bu vefat edenlerin egitim durumlari gelir durumlari nedir ona bakarsiniz. bu niceliksel calismadir. istatistik bilgi icerir. genellenebilir bilgi uretmek amaci tasir.

    ama ote yandan, 100 tane savas gazisi ile saatlerce konusur isin detaylarini incelersiniz. bu derinlemesine ayrintili bilgi getirir size. olan olayi tarih kitaplarin anlattigindan cok daha iyi anlarsiniz. ama bu bilgi genellenemez. cunku hikayesi dinlenen insanlar, marjinal ornekler, basina ekstra is gelmis kisiler olabilir.

    binnaz hoca ikincisini yapmistir. belli ideolojik goruse sahip kisilerle konusmus, belli bir data toplamistir.

    yaptigi sey tamammen bilimseldir.

    ama topladigi bilgi genellenemez. tum turkiye'de bu var boyle oluyor denemez. sadece "basina boyle boyle isler gelmis insanlar da var yahu" denebilir.

    budur.

    bunu ben bilirim de binnaz hoca bilmez mi?

    bilir.

    bu da binnaz hocanin ucuncu ve umarim son kandirilisidir. bu kadar iyi niyetli ve birikimli bir hocayi yipratmayin. ne guzel show ana haber'e de cikti, unlu de oldu. tamam yeter. ne olur.
  • chp'nin lgbt hakları şampiyonu, hocamız. son araştırma önergesi için chp'den 59 imza toplamayı başarmasıyla aylin nazlıaka'nın rekorunu kırmış. bir şey fark ettim: önergeye imza atan milletvekilleri hep chp'nin solcuları. taşkafa kemalistler lgbt meselesine gıkını bile çıkarmamış.

    süheyl batum ve deniz baykal'dan zaten imza beklemiyorduk; ama belki birgül ayman güler ve nur serter gibi kadın milletvekilleri "modernlik, çağdaşlık, batıcılık" ayağına bir imza verirdi. yok, vermemişler. kemalistler topluca çöpe ... ne varsa yine solcularda var şekerim.
  • bu dönem comparative politics, cinema and politics dersleri veren, öğrenci asistan prof ayırt etmeden herkese şekerim diye hitap eden şeker tadında bir profesör. konu ne zaman ingiltere'ye gelse stand-up yapmaya başlar. havasızlıktan yakınıp derslerde camları sonuna kadar açtırır."sigara içenler ellerini kaldırsın" der, el kaldıranlara şöyle bir bakıp, "aptalsınız, aklı olan genç insan sigaraya başlamaz" der, sonra da sigara molası verir.
  • taha parla'dan sonra tekrardan boğaziçi üniversitesi siyaset bilimi & uluslararası ilişkiler bölüm başkanı olmuş, "şekerim" lafıyla bir insan hem nasıl mutlu edilir hem de nasıl yerin dibine sokulurun dersini veren, ama son tahlilde yardımsever ve çalışkan bir bilim kadını.
  • galiba 2006 yılıydı, abant platformunun paris toplantılarına o sıralar oralardan geçerken! uğramıştım. alain touraine filan vardı katılımcılar arasında. binnaz toprak da dinleyiciler arasındaydı ve yanına oturmuştum tanımadan. efendime söliyim, bir an -kim tebliğ sunuyordu hatırlamıyorum- binnaz hanım uyuyordu yanımda. sonra uyandı çantasından rujuyla aynasını çıkardı. benden de aynasını tutmamı rica etmişti. alain touraine'in de kürsüde konuşurken zırt pırt cep telefonu çalmıştı. işte o an dedim ki bunlar böyle akademisyenler olduysa ben de olurum. demez olaydım*.

    bu da böyle bir anımdır.
  • "değişen türkiye'de din toplum ve siyaset" araştırmalarından sonra "uzlaşmaz" kesimlerin tepkilerini almıştı. türkiye klasiği işte.. ancak gene bi türkiye klasiği olarak lgbt için attığı adımlar direniş gündeminde kaybolmadı aslında.

    ben, parlamentodan umudumu çooooktan kestim. ben, muhafazakar tahakküm iktidarında lgbt'ye yönelik düzenleme yapılacağı kanısında hiiiiç değiliim. gene de, zafer olarak görüyorum binnaz toprak'ın adımını. direnişte, lgbt'nin yoğun katılımı oluyorsa kendisinin katkısı azımsanamaz.

    benim mebusum.
hesabın var mı? giriş yap