• üstümde büyük sıkıntı yaratan durumdur.
    sanırım saldırgan tavılarımın sebebi bu olsa gerek.
  • ben bir baltaya sap olamadım sanırım. dahası bundan sonra da olabileceğimi pek sanmıyorum. ben bunun farkındayım ama etrafımdaki insanların kabullenmesini bekliyorum sabırlı pasif direnişimle. her şey 31 yıl önce ismime karar verdiklerinde başladı galiba. benim kadar ismiyle müsemma bir insanla tanışmadım henüz. her neyse, aslında bir baltaya sap olamamak benim için dogru tabir değil, bir baltaya sap olmamak demeliydim. çünkü hayatımda herhangi bir şey için, süreğen bir çaba göstermem çok istisnai bir hal, daha da kötüsü bu tembellikten ziyade istememekten kaynaklanıyor. herhangi maddi bir şeye, bir duruma karşı süreğen bir istek duymuyorum, çabalamak içimden gelmiyor. çabamın muhtemel sonuçları beni heyecanlandırmıyor. aslında sartre'ı da camus'yü de hiç sevmem, ama benim için "hepsi bir". bir arkadaşım hep şımarık olduğumu söyler. kendi bakış açısından oldukça haklı.

    şöyle düşününce sadece öss'ye üçüncü girişimde düzenli olarak çaba göstermiştim galiba. tabii ben ne kadar çabalayabilirsem. o zaman sınav sistemi değişmişti ve lisede bile görmediğim konular sınava dahil olduğu için çalışmak zorundaydım. onda da ilk sınavdan sonra çok bunalıp bir hafta ortadan kaybolmuştum. ve dersaneyle anlaşırken de tek şartım beni darlamamaları olmuştu. öğrenciler kendilerini salmasınlar diye fazla sıkıyorlardı ama sadece benim çalışmamama, kaytarmama, ya da bahçede sigara içerek soru çözmeme müsaade ediyorlardı. çünkü kendimi biliyorum ve öyle olsaydı çok daha kötü sonuç alırdım. ve onları da en iyi ya da en uygun dershane oldukları için değil şartımı kabul ettikleri için seçmiştim. sınava girmeye karar verdiğimde, yaşadığım şehirdeki bütün dersaneleri dolaşıp derece öğrencisi olduğumu söyleyip pazarlık etmistim. o gün kendimi bay golatkin'le özdeşleştirmiştim. her neyse, daha az para isteyenler de oldu hatta kim ne kadar az istiyorsa biz 50 lira daha az fiyat alırız diyen de oldu ama o serbestliği onların sağlayacağını bildiğim için onları tercih ettim.

    bazen sözlükte entrilerimde ya da özel mesajlarımda şakayla karışık işsizim diyorum. bu kısmen doğru kısmen yanlış. ara ara küçük işler yapsam da düzenli bir işim yok. fakat teknik olarak işsiz olsam da ben hiç iş aramadım ki. bu tip şeyleri insanlara anlatmakta zorlanıyorum. geçenlerde bir yazar işsiz oluşumu sorguladı, bana iltifat etmek istediğini anlıyorum ama çabasız, amaçsız, arzusuz oluşumu hic sevmediğim ve insanlara da bunu anlatmakta çok zorlandığım için bu konulara girmemeyi tercih ediyorum. ılk cv'mi bir kaç ay önce hazırladım. şu an yaptığım küçük işleri de arayıp bulmadım, onlar benim onume düştü. ücreti beğenmeyen bir arkadaşım sen yapar mısın dedi ve öyle başladım. ama bir kaç aydır birazcık çabalıyorum açıkçası.

    neyse bu uzun ve kişisel entriyi yazmamın sebebi tembelliğe, vaz geçmeye güzelleme düzmek değil. bilakis çaba gösteren insanlara çok saygı duyuyorum. emeği çok önemsiyorum, emek olmadan bir şey olmayacağını biliyorum. hatta hayatta en çok kıskandığım insanlardan birisi çok yakın bir arkadaşım, 7 yıl önce tanıştığımızda çok yakın bir konumdaydık, fakat o yurtdışında çok iyi bir üniversiteden doktora için kabul aldı ve işe başlayacak. çeviri yapabilecek kadar ingilizce ve fransızca bilmesinin yanında, ne seviyede olduğunu bilmemekle birlikte farsça, arapça, latince ve antik yunanca biliyor, en son almanca öğrenmeye başlamıştı ve şu an zweig'ı almanca orijinalinden okuyor. ve aramızdaki küçük fark da onun muhteşem azmi benimse ölümüne miskinliğimden kaynaklanıyor. üniversitede huysuz bir hocam kafan çalışıyor ama leş gibi miskinsin demişti. bana dair yapılmış en iyi tanım olabilir. aslında "zeki ama çalışmıyor" demeye de çalışmıyorum kendim için, zira uzun zamandır zeki olduğumu da düşünmüyorum. bu kadar uzun ve gereksiz bir entri yazmamın sebebi, uzun zaman sonra ilk defa, beni heyecanlandıran bir iş durumu çıktı, neredeyse tanrı kıvamında gördüğüm bir adamla ilgili bir şey yapacağım, işin maddi getirisi çok iyi olmayabilir belki ama, adımın o adamla birlikte anılma ihtimali beni çok heyecanlandırıyor. dünden beri arkadaşlarıma şakayla karışık 6 ay sonra işi teslim edip hayatı zirvede bırakmak adına intihar edebilirim diyorum. aslında belki biraz abartıyorum ama uçlarda yaşayan bir insan olduğumu biliyorum. açıkçası bir baltaya sap olma ihtimalim belirdi ve bu beni korkutuyor.*

    bu da başlığın olduğu gibi bu entrinin de şarkısı olsun: kazma
  • illa ki bir "sap" olmayi ogutleyen , baltanin keskin olup olmadigini , islevini yerine getirmeye muktediriyatini hic onemsemeden sapliga ovguler ve methiyeler duzen duzenin sozu.
  • türkiye de birden fazla üniversite mezunu olmak. okuduk, gördük biliyoruz. bütün akrabaların, alemin derdi ben olmuşum. benim mutsuzluğumdan zevk alıyorlar, hissedebiliyorum. bir de yalandan sana şöyle iş var, bakıyoruz, söyledik gibi saçma cümleleri var. böyle bi beklenti içerisinde asla olmadım. bu devirde, her gün bir paket sigara içen bir insan olarak kumbaradaki bozuk paralarla yaşayabilecek bir norma sahibim. allah sağlık versin şükür. çok da umrumda değil gerisi.
  • bir baltaya sap olabilmek için şans da lazım.
    çok çabaladım çok denedim hep geliştirmeye çalıştım kendimi ama olmadı.
    şans bazılarina yapışıyor beni teğet bile geçmiyor.
    neyi tutsam elimde kalıyor. baltanın sapı elimde bile kalmadı öyle bir hayat...
  • baltaya sap olmak için yontulmak lazım. hiçbir tezgahın önüne yatmamış olan benim çok da sallamadığım bir durum.

    imkân bulabilirsem bir kitap daha fazla okumaya çalışıyorum. az ama öz, samimi insanlarla diyalog kuruyorum. o kadar.

    buralarda yazıyoruz, belki 100-200 entariden birinin faydası oluyordur.. oluyorsa ne mutlu..
  • dışarıdan bakıldığında bir baltaya sap olmuş gibi görünüyorum ama henüz tutkuyla yaptığım birşeyi bulamadığım için bu kategaride olmadığımı içten içe biliyorum.
  • bugün facebook bildirimlerine bakarken sayfa yönlendire yönlendire beni üniversiteden bir arkadaşımın profiline gönderdi.

    onun profilini incelerken birden vahiy gibi bana bu his geldi. ulan dedim bir baltaya sap olamamışım ben amk. işin ilginci profilini incelediğim kişinin de çok matah bir konuma gelmemiş olmasıydı, beni bu düşünceye sevk eden türkiye standartlarında makul kabul edilebilecek seviyede güzellikte bir kızla evlilik yoluna girmiş olması. kişinin çevresinde güvenebileceği bir kimse olmayınca ve aile eşrafından da düzenli bir ilişkinin olmasına dair beklenti ve baskı söz konusu olduğunda eğer doğru düzgün işiniz ve maddi durumunuz yoksa kişi kendini işe yaramaz hissediyor.
  • artık kabullendiğim gerçektir.
hesabın var mı? giriş yap