• ''yeni bir milli içeceğimiz mi doğuyor'' dedi biri.hoşaf lan bu allah belanızı vermesin hiç mi görmediniz ne doğması lan.bu erkek halimle ben bile artık ciddi ciddi türban takmayı düşünüyorum.
  • afedersiniz
    (bkz: amcık hoşafı)
  • fizik tedavi projesinin finale kalmaması bir skandaldır. bunun aksini iddia eden meyveyi evde kaynatamayan bir şeydir.

    biri gelmiş malzeme diyor, hafiflettik diyor, jüriye de gönderdik diyor kolay üretilir diyor...
    hoşafın argesi de var bi de... arge yani, meyveleri almış naasıl kaynatsam diye çalışmış basıncı falan ayarlamış herhalde,termostat falan kasmış... düdüklüde mi iyi oluyo çelikte mibakırda mı hmmm...

    (bkz: yumuşatamıyorum konuşmamı yardım edin)
  • hayatımda ilk kez duyup hayvan yetenek yarışması konseptli bir program var ve sözlük yazarlarından birinin hoşaf isimli hayvanı finale kaldı da smsle destek isteniyor gibi bir şey zannedip baktım. üzerinde bu kadar uzun konuşmaya değmeyecek bir programda, başındaki türban sayesinde oraya elinde "bardağa su doldurmayı buldum" diyerek çıksa finale kalacağına emin sırtarışıyla bir kız hoşafı şişelemeyi icad etmiş de bu konuşuluyormuş meğerse. harika bir olay, tabi bu arada galatasaray lisesi'ni birincilikle bitirip yale'den 4 senelik burs almış, müzisyen ve mucit, baştan aşağı laik cumhuriyet çocuğu olan zeynep'ten hiç bahsedildi mi? hayır. çünkü zeynep gibi tepeden tırnağa her şeyiyle örnek kızları göz önünden olabildiğince kaçırıp vizyonu hoşaf kadar olan cecelistin tekini konuşmalı, hep onu görmeli, ona maruz kalmalıyız, itiraz ederseniz dilenci sesli mağdur bağırtısı sizi bekliyor. zeynep gidecek, biz organik hoşafçı, bayatlamayan börekçi, bozulmadan duayla büyüyen fasulyeci kübraların hep finale kalacağından emin sırıtışlarına kalacağız. çocuk doğurmak için mükemmel bir ülke.
  • hoşaftan soğutan yarışma.

    hakikaten ülkeyi laboratuvar, kendimizi de denek olarak görmeye başladım. devlet televizyonunda oluyor bunlar.
  • rahmetli babaannemin, hoşafı en organiğinden yaptığını sanıyordum yıllardır. rahmetli, köyde kimya laboratuvarı kurmuş demek ki.
  • her güne yeni bir umutla başlasan da her gün yeniden öldürüyorlar insanın umutlarını.
  • biraz izledim bu programı.

    tartışma konusu şu noktaya indirgenmiş durumda. organik hoşaf projesi türkiye'de bir fikrim var yarışmasında birinci mi oldu finale mi kaldı? ha finale kalmış, ha birinci olmuş. salaklık burada değil.

    bu program dünyadaki shark tank yarışmalarının bir kopyası. uluslararası formatı ise dragons' den diye bir program. dünyadaki versiyonlarında girişimci-yarışmacı adaylar işleriyle ilgili sunum yaparlar "shark" yani köpekbalığı yatırımcılarına onlar da yatırım yapıp yapmamayı tercih ederler.

    yarışmanın jüri üyelerine bakalım.
    reysaş holding yk başkanı durmuş döven- reysaş'ın asıl iş kolu lojistik

    dap holding yk başkanı ziya yılmaz-inşaat taahhüt herhalde.

    aktifbank ceo’su dr. serdar sümer-bankacılık
    bisse giyim ortağı asiye kefeli- bisse konfeksiyon tekstil
    labx yatırım danışmanlık ceo’su fuat sami-bu da programın yapımcısı, danışmanı vs.

    vatan şaşmaz konuya şöyle girdi hep merak etmişimdir bizim osmanlı şerbetleri hoşafları filan neden yurtdışında veya türkiye'de tüketilmiyor vs.

    bir boka benzemedikleri için. standardı olmadığı için. bizim insanımızda her nedense kendisinin beğendiği şeyin güzel olduğuna dair bir kanaat var. gerçek bu değil.

    kıza söz verdiler. işte efendim vatandaşlar gazlı içecekler, glikozlu içecek filan tüketmek yerine annelerimizin yaptığı hoşaf veya kompostoları içsinler diye perakende satışa sunmayı planlamış, şeker ve glikoz içermeyen organik hoşaf yapmış vs.

    oradan asiye kefeli hanımefendi söz aldı. ve sorusunu sordu. dayanıklılığını nasıl sağlayacaksın? kız bu soruya doğru duyabildiysem ben dayanıklılık açısından şu an fabrikalarda uygulanan uht sterilizasyon sistemini kullanmak istemiyorum şeklinde cevap verdi.

    şimdi burada duralım. asiye hanım soru sordu. sorusunun cevabı olarak da bir yanıt aldı. peki bu yanıt onu tatmin etti mi? etti herhalde. ya da laf olsun diye sormuştu. çünkü tekrarlamadı sorusunu. kızım bu ürünün dayanıklılığını nasıl sağlayacaksın, raf ömrü ne bu ürünün, pastörizasyon veya uht tekniği ya da sterilizasyon üzerine hiç soru gelmedi. hatun ben bunu böyle yapmak istemiyorum dedi ve açıklaması kabul gördü. bana kalırsa cevab veremedi ama oradan bir allahın kulu da kardeşim sen ne saçmalıyorsun? kullandığın meyve suyundaki mikropları ve patojenleri duayla mı telkinle mi öldüreceksin ne bok yiyeceksin diye sormadı.

    asiye kefeli bu cevap üzerinde fazla durmadı ve ikinci sorusunu sordu. peki o zaman lojistiğini nasıl sağlayacaksın? dediğim gibi oradaki insanlar soru sormak için soru soruyorlar ve ne sormaları gerektiğini bilmiyorlar. lojistiğini nasıl sağlayacaksın ne demek? kavanozları marketlere mi satacaksın, toptancılara mı satacaksın? dükkan açıp orada mı hoşaf satacaksın? hoşafı talep üzerine anında a la minute mü yapacaksın yoksa saklaman gerekecek mi? gerekecekse ne tür ambalaj ne paketlerde, a noktasından b noktasına götürürken frigorifik donanımlı taşıma gerekiyor mu gerekmiyor mu? benim kafamda elli bin tane soru var bu organik hoşafla ilgili. orada lojistik firması sahibi var, danışman var, melek yatırımcı var, kelek yatırımcı var, bankacı var hepsi var hiçbiri sormuyor. neden? maksat gücendirmemek. maksat bu kesimi aşağılamamak. maksat sempatik davranmak çünkü türbanlı olduğundan dolayı.

    kız kendisine sorulan bu genel ama anlamsız soruya aynı anlamsızlıkta bir cevap verdi. daha doğrusu ortaya bir kavram attı. intelligent labeling diye bir şey var. öyle yapıcam dedi. sonra hiçbir şekilde bunu açıklamadan "hiçbir şekilde şeker kullanmıyorum, organik balla yapıyorum hoşafı" gibi şeyler söyledi. vatan şaşmaz isimli arkadaş da esprili bir şekilde "dur bakalım yahu bütün sırlarını söylemeye başladın" diyerek kendisini uyardı.

    ürünle ilgili bildiklerimiz, içinde şeker yok, onun yerine bal var> inovasyona gel. bir de ürün organik. doğal. falan filan. mk meyvenin suyunu sıkıp suyla karıştırıyorsun yok bir de organik olmasaydı. neyse o kısmı da geçelim. babaannelerimizin yüzyıllardır yaptığı şeyi kendi icadıymış gibi aktarmasını da geçelim. katkı maddesi kullanmayacağı için yapacağı ürün hemen hemen aynı maliyete gelecekmiş diğer ürünlerle. maliyet hesabı yaptın mı? yok. yaptığın işi ölçeklendirebilir misin? yok.

    bu kız gıda mühendisi arkadaşlar. övündüğü şey sterilizasyon, pastörizasyon vs. yapmamak yani eğitimini aldığı şeyi yapmamakla övünüyor ve buradan bir ürün çıkartıp bunu ticarileştirmenin peşinde. bu kadar salaklık ancak eğitimle olur dedirten türden bir vakayla karşı karşıyayız.

    bir başkası bu girişim programının yaratıcısı lab mab kurucusu eleman dedi ki, kübra. kübra kızın ismi. kübra ben senin fikrini çok beğendim. (hangi fikrini beğendin ortada fikir yok ki?) ama benim derdim bunun ne kadar çabuk kopyalanıp kopyalanmayacağıyla ilgili zart zurt. sanki elon musk'la konuşuyor da hyperloop'un patentini alıp almadığını soruyor. kübra da haklı olarak yaklaşık bin yıldır dedelerimizin nenelerimizin yaptığı hoşafla ilgili şu ana kadar girişiminin olmadıığndan ama bununla ilgili başvuruları yapmayı düşündüğünden bahsetti. (bence o anda patent denince aklına geldi.) yani yakında belki bir tanıdık bulursa kübra hoşafın patentini alabilir. ve örneğin kübra patent sahibi olarak ballı hoşaf üretmemizi, kullanmamızı veya eve gelenlere ikram etmemizi yasaklatabilir.

    gerizekalılık orada bitmedi. ziya yılmaz isimli jüri üyesi, döndü raf ömrünü nasıl koruyacağız diye bir soru sordu. bu soruyu kübra, market raflarında ürün 3-4 hafta kendi halinde kalıyor şeklinde cevapladı. hiçbir araştırma olmadığı belli. evinde 3-4 hafta tuttun ve içtin mi yaptığın hoşafı sorusu sorulsaydı bu da kabak gibi ortaya çıkardı.

    sonra bir bardağın maliyeti ne kadar diye sordular. en fazla 2-3 tl gibi bir cevap geldi kübra'dan. oradan sivri zeka birisi tabii bu seri üretime geçmeden böyle seri üretime geçince bu azalır dedi. seri üretimde maliyet çok aşağıya gelirmiş. peki o zaman senin yaptığın işin diğer piyasadaki meyve suyu üreticilerinden ne farkı kalacak sorusunun cevabı yok. seri üretim yatırımının miktarı nedir? ne tür makineler olacak ? sorusu sorulmuyor. yatırımın geri dönüşüyle ilgili sorulan soru yok. satış projeksiyonu yok. iş planı yok. pazar araştırması yok.

    ben hoşafı çok seviyorum herkes hoşaf içse çok güzel olur tadında bir proje var. hiç kimse bu projeyi aşağılamıyor. herkes kübra'yı çok seviyor. kübra gıda mühendisi ama gıda mühendisliğiyle alakası yok, köyde ahırın tepesinde tarhana kurutan teyzelerin gıda teknolojisi ve hijyen bilgisi kübra'dan fazladır.

    sonra jüri üyesi bir arkadaş, kübra'nın cesareti kırılmasın diye bu bence satar ama çok yaygınlaşabilir mi bilmiyorum dedi. bunun üzerine kübra, avm'lerde corner'lara konulabilir, tane mısır gibi vs. diyerek satış ve pazarlama üzerine ne denli kafa yorduğunun sinyallerini verdi. daha doğrusu şunu söyledi. abdullah gül'ün oğlu gibi siyasi bir bağlantı bulursam tane mısır gibi avm'lerde bunun kiosklarının açtırılmasını sağlarım, satılmasa da hoşafçı ya da yeni moda hareket tarzıyla hoschaff gibi bir marka koyarım. yeni açılacak avm'lerin ruhsat ve izin durumlarını bu kiosklara bağlarsak güzel bir gelir elde edebilirim. sonra bu hoşafçılar alanın elinde patlar. ya da thy'ndan üst düzey bir yetkiliyi ikna edersek uçaklarda hoşafın verilmesini mecbur kılarız. bundan sonra yurtdışı uçuşlarda mesela sprite veya fanta yerine hoşaf tüketilmesini zorunlu kılabiliriz. hamidiye suları bunu güzel başardı. neden olmasın?

    vatan şaşmaz bu arada devreye girdi jüri üyelerimizin kafası karıştı bu noktada vs. diyerek. sonra jüri üyeleri biz evet diyoruz biraz da geliştirsinler dedi. ve kübra ya finale kaldı ya bir sonraki programa orasını bilmiyorum.

    sorun şu: artık türkiye'de doğru-yanlış gibi kavramlar kalmadı. her şey esnetile esnetile her kavramın içi boşaltıldı. siyasi doğruculuk yapmak adına kimse kimseyi eleştirmiyor, eleştirmediği için ve sorgulamadığı için de bir şeyin doğrusunu bilemiyoruz. onun yerine herkes herkese gaz veriyor, neden olmasın, harika fikir, aynen, eyvallah kardeşim diyerek. zihniyet bu olunca hoşaf finale de kalır, kavağa da çıkar.
  • zamanında bir üniversitede "girişimcilik" konulu konferans düzenlenmişti. konferans çeşitli etkinliklerle birlikte 3 gün sürüyordu. tamamına katılan öğrencilere ise "1 yıllık kpss kurs kaydı" hediye edilmişti.

    yazık dedirten olaydır.
  • enteresandır. sanırım hayatımda ilk defa random gülücem. siper alın.

    awldjawodjoaıj klcxklcjawjd oajdoı awoıdawoıd o9awud u2q89eu298qeu awud akjakjxıvhsıu powld5awd6awd64a64aw5d şlklvjx cocpovosjojawpd awpdı pawdpaw pwap dawpdk şawkdpakwdpkawpdawpd.

    teşekkürler.
hesabın var mı? giriş yap