• eskiler, yaşanmışlığa dair, dilden dile, kulaktan kulağa, gönülden gönüle uzanan kalıcı izler bırakmayı bilirlerdi. bu izdüşümlerini takip edebildiğimiz önemli menbalardan biri de eşsiz musikimizdir.

    başlığa konu olan zarif beste, kelimeler arasındaki büyüleyici ahenk ve uyumun derinden hissedildiği nadide örneklerden biridir. bu tarz eserlerle bağlantılı olan hikayeleri, yaşanmışlığı ve duygusal yönü daha iyi kavramak için araştırmak, kuşkusuz keyifli ve öğreticidir.

    bir hadise var can ile canan arasında'nın, cumhuriyet değerlerini maarif sahasına başarıyla tatbik eden ilim, kültür insanı sayın hasan ali yücel ile ilgili bir hikayesi bulunmakta.

    hasan âli bey ile gülsüm refika hanım çiftinin ikiz çocukları can (bkz: can yücel) ve canan, (bkz: canan yücel eronat) sıcacık aile tablosunu içeren bu hikayenin baş rolündedirler. rivayete göre, bu iki afacan gün boyu yaramazlıklarıyla gülsüm refika hanımefendinin tahammül sınırlarını fevkalade zorlarlarmış. akşam üzeri bitkin düşmeye başladığı anlaşılan biçare anne, eve hasan âlî bey geldiğinde "al çocuklarını ne yaparsan yap" diyerek sitemkâr biçimde söylenirmiş.

    hasan ali bey, bu manzara karşısında hayranlık uyandıran davudi sesiyle " bir hadise var, can ile canan arasında” şarkısını söyleyerek evdeki gergin ortamı yumuşatır, eşiyle şakalaşır, çocuklara kimi zaman o gür kaşlarını çatar, kimi zaman da göz kırpar, böylelikle huzuru ve sükuneti sağlarmış.

    kaynak: hıfzı veldet velidedeoğlu, hasan âli’den anılar.

    debe editi: teşekkürler
    bilvesile, bize içimizi ısıtan bu tatlı anıyı bırakan yücel ailesinin ervahmuazzezini hürmet ve sevgiyle anıyorum.
  • ben bu şarkıyı, kendimi alamadan arka arkaya defalarca dinlerken ergenliğinin baharında, kulağı onların dünyasının popüler şarkılarıyla dolmuş kardeşim "abla ruhunu hiç mi yaşlanmış hissetmiyorsun bunu böyle dinlerken" dedi. eh çocuğun içi basma kalıp edebiyat derslerine karşı nefretle doluyken başka da bir tepki beklenemezdi tabi.

    oysa ki diğer bir çok eserde olduğu gibi yine ne ince sözler mevcut. dörtlüğün tamamına bakınca burada "kaza" kelimesi hükmeden anlamında kullanılmış sanırım. ayrılık ateşi bitse, bir imkan bulsa da değiverse aşığın nazarı maşuğa; o an cân'ın varlığına son verecek cânan'ın kirpiklerindeki hüküm süren oklar... böyle leziz bir güfte hisarbûseliğin tatlı nağmeleriyle teganni edilip daha da estetik hâle getirilince onlar defa dinlenilmez de napılır a küçük yarenler, işidin! hele bu besteyi münip utandı seslendiriyorsa, hele hele ki gül yazıcı seslendiriyorsa.

    nağmelerin çağrıştırmasından mı yoksa güftesinin bu sözlerin devamı gibi olmasından mı bilinmez, hemen arkasından güzel bir göz beni attı bu derin sevdaya ya geçivermek geliyor içimden. özellikle gül yazıcı icrasında; gül hanım can ile canan arasındaki hadiseden, eğer bakışlar buluşursa olabileceklerden söz edecek. icranın sonunda kemençe bu büyük buluşmanın atmosferini temsil edecek. sonra şevval sam o güzel gözün cana kastetme ihtimalinin gerçekleştiğini, ömrün artık uzun bir rüyaya girdiğini anlatacak...

    edit; link: http://www.ttnetmuzik.com.tr/…261704/albums/3102564 (3)
    http://www.ttnetmuzik.com.tr/…k/21926/albums/300021 (14)
  • eserin orjinalinde "içün" diye söylenmektedir son dizede. zeki müren yorumu şükeladır. hele bir de üstüne hemen bir "dü çeşmimden gitmez oldu" patlatıldı mı tadından yenmez.
  • zeki müren'in radyo kayıtlarında döktürdüğü şarkıdır. sözleri aşağıdaki gibidir:

    bir hâdise var cân ile cânan arasında
    kaldım yine bir ateş-i hicran arasında
    bir tir-i kaza var yine müjgân arasında
    kastetmek içün câna bir imkân arasında
  • güfteye göre aralarında hadise mevzu bahis olan can ile canan, hasan ali yücel'in çocuklarıdır.

    (bkz: can yücel)
    (bkz: canan yücel eronat)
  • "bir tir-i kaza var yine müjgân arasında"
    diyerek tebessüm ettiren servet yesârî bey'in, hisarbuselik makamındaki pek hoş eseridir.
  • bestesi servet yesari bey'e ait yumuşacık hisarbuselik şarkı. güftesi hasan ali yücel'e ait imiş. hayır, hasan ali yücel bir yayınevi değildir.

    "bir hadise var can ile canan arasında
    kaldım yine bir ateş-i hicran arasında
    bir tir-i kaza var yine müjgan arasında
    kastetmek içün cana bir imkan arasında"

    münip utandı

    zeki müren
  • gecenin bu saatinde akla düşünce gönlü de bambaşka kederlere sürükleyen servet yesârî bey’in hisarbuselik makamındaki eşsiz eseri.

    bırakacağım kayıt lale nerkis hanımlar’ın nerkis hanım’ı tarafından şöyle okunmuş.

    icra tertemiz, pek gönülden. dikkat çeken noktası ise diğer hiçbir kayıtta rastlanmayan; nakarat kullanılagelen dizelerdeki “hicran” ve “imkan” kelimelerinin ikinci hecelerinin notada da buselik perdesi göstermesine rağmen, özellikle hisar makamının bileşeni olan hüseyni makamı dizisindeki özelliğiyle segah perdesiyle okunması. eser sanki hisarbuselik değil de hisar makamındaymış gibi bir yorumla icra edilip elbette buselikli karar edilmesi.
hesabın var mı? giriş yap