• ana-baba zoruyla ingilizce öğrenmek için kursa gelen veya orta yaş krizinden ingilizce öğrenerek çıkacağını sanan bir grup gerizekalının dersine girmiş bir insan olarak, değişik zamanlardaki anılarımı bünyesinde barındıran günlüktür. örnek verecek olursam:

    24 ocak 2010 pazar:

    merhaba günlük, bugün sınıftaki gerizekalılardan birine dersi ayaklarını yere temas ettirmeden dinlemesini söyledim. adam 5-10 dakika iki ayağı da havada durdu. başta etrafa attığı bakışlar falan "genç öğretmen yine kendini bi bok sanıyor" havalarındaydı. sınıftaki eşşek kadar (25-30 yaş aralığında) herifler ara sıra kikirdiyor, adamımız ise böyle basit bir cezaya anlam veremeyecek kadar sofistike benliğinin ipuçlarını veren mimiklerle, çevresindeki tiplerin hayranlığını kazandığını düşünüyordu.

    sonra adam dayanamayıp sordu:

    - hocam artık indirsem olur mu?
    + hala indirmedin mi ki?
    [sınıfta gülüşmeler]
    - yok hocam, indir demediniz
    + banane canım, indireceksen indir
    - tamam öyleyse indiriyorum hocam. böyle bi cezayı da ilk defa görüyorum
    + ben de ilk defa uyguluyorum. sana topraklama yapmışlar heralde. bilgiyi doğrudan toprağa aktarma diye böyle bi şey denedim
    [sınıf kahkaha vol. 50, öğrenci renk skalası: fuşya-lila-mor, işten atılmaya tahmini uzaklık: 66 gün]

    6 şubat 2010 cumartesi:

    selam günlük, bugün gerizekalılar sürüsüne sınav yaptım. tahmin edeceğin gibi, müdürün telkinleri olmasa, en yüksek puan yüz üzerinden 4 falan olurdu. kızın teki (şu saatlerce sevişebileceğimi düşündüğüm kız) cevapların birinde fransa'nın başkentinin roma olduğunu yazmış. ulan nerdeyse 1 saat önce tahtaya yazdıklarımın aynısını sınavda soruyorum ve daha sınavı bitirememiş 3 kişi var. ben de bu sırada günlük yazayım dedim. sınavın başında kızın tekiyle aramızda şöyle bir diyalog geçti:

    - tükenmez kalemle yazabilir miyiz hocam?
    + istersen kanınla yaz, banane.

    bütün sınıf yine kızdan fersah fersah zekiymiş gibi anırarak güldü. hepinizden iğreniyorum öğrenciler.

    bu arada bu olayın da müdüre intikal etmesinin ardından işten atılmama tahminen 50 gün falan kaldı.

    27 şubat 2010 cumartesi:

    merhaba günlük, naber? ben de iyiyim. bugün öğrencilerden biri "latince biliyor musunuz?" diye sordu. ben de "biliyorum tabii" dedim. tam da bir gerizekalıdan tahmin ettiğim üzere, "ayy lütfen konuşur musunuzzz? benim babam doktor daaa, çok güsel bi dilll" dedi. sanki baban cicero amınakoyim. benim de aklıma küçük bir oyunla cevaplamak geldi.

    - şimdi konuşsam ne söyleyeyim? ama latince roman yazdım, onu babanla okuyabilirsiniz istersen.
    + vaaaaaoovvvv ciddi misiniz hocam?
    - evet ama telif hakkından dolayı bi siteye koydum. sadece belli sayıda satırı okuyabiliyorsun
    + hangi site?
    - loremipsum-generator.com. siteye girip kaç satır okumak istediğini yaz, metin karşına çıkacaktır.
    + tişikkürlir hocam

    üzgünüm günlük, bu olayı anlayıp gülen olmadı ama ben içimden çok güldüm.

    13 mart 2010 cumartesi:

    sevgili günlük, bugün bir öğrencinin annesi koridorda "merhaba, bakar mısınız?" dedi.

    - evet?
    + vaybana hocayı arıyorum. tuğçe a.'nın annesiyim
    - ahh vaybana hoca az önce merdivenlerden indi. siz asansöre binerseniz belki yetişirsiniz
    + tamam öyleyse, ben bi şansımı deneyeyim. teşekkürler, görüşmek üzre
    - (içimden: görüşmek üzre ne lan) koşun koşun, daha yeni çıktı. görüşürüz...

    gerizekalı tuğçenin chp kadın kolları reyizi annesiyle hiç uğraşamazdım.

    16 mart 2010 salı:

    sevgili günlük, bugün öğle yemeği dönüşünde, tamamen bir boşluk dehlizi içinde olmasına rağmen derse zamanında yetişmeyi bile beceremeyen bir mal sürüsü olan öğrencilerin zemin katta asansör kapısının önünde beklediğini gördüm. asansör 4 kişilikti ve kapının önünde en az aşağı 30 kişi bekliyordu. 7. kata sikseler merdivenden çıkamazdım. 2 saat bu gerizekalı sürüsünü de bekleyemezdim. asansörün 9. katta olduğunu gördüm. aklıma hemen bir plan geldi. merdivenden koşa koşa 2. kata çıkıp asansörün düğmesine bastım. asansör durdu. içeride 2 kişi vardı. benimle birlikte 3 oldu. zemin kata indik. o 2 kişi asansörden indi ama ben inmedim. gerizekalı öğrencilerin asansöre binmek için itişmelerini asansörün içinden izledikten sonra, asansöre 4-5 kişinin bindiğini gördüm. öyle sıkış tepiş yukarı çıktık. ulan ne iğrenç insanlarsınız. artık öğretmenlik yapmayacağım için çok mutluyum.

    23 mart 2010 salı:

    sevgili günlük; biliyorum, seni bu kadar hoyratça kullandığım için bana kızıyorsun ama ne yapayım, öğretmenlik çok sıkıcı.

    bugün yine bunak koordinatörümüz, dev bir eğitim atılımı gibi lanse ettiği fill in the blanks türü alıştırmalardan vermiş. içinde de "i like _________ car" gibi, "i hate _________ computer" gibi cümleler var. yani boşluğa gelecek kelimeleri tahmin etmek için dahi olmanız gerekiyor. işte ben bu kadar büyük bir dehaya ayak uyduramadığım için cümlelerin bir tanesinde küçük bir değişiklik yaptım. hazırladığım cevap anahtarında "i'd like to __________ coke" cümlesinin boşluğuna "snort" yazdım. öğrenciler durumu çakozlamadı tabii ama her sınıfta en az 1 tane olan orospu çocuklarından bi tanesi sözlükten mi bakmıştır, jargona mı hakimdir nedir, durumu koordinatörümüze bildirmiş.

    koordinatör beni boş bir sınıfa çağırıp, deyim yerindeyse ağzıma sıçtı. başta komik gelmişti ama sonradan kendimi bi mıktar suçlu hissettim. sanırım okul çıkışında bekleyip öğrencisini döven ilk öğretmen olarak tarihe geçmek üzereyim.

    29 mayıs 2010 cumartesi:

    merhaba günlük, sana başkent üniversitesi öğrencilerini hiç sevmediğimden bahsetmiş miydim? öyleyse bahsedeyim. bugün bir öğrenciyle aramızda şöyle bir muhabbet geçti:

    - merhaba hocam, nasılsınız?
    + merhaba ceren, iyiyim
    - ben de iyiyim hocam
    + sormadım ki

    bunu bile şikayet etmişler günlük. ulan sormadım işte, sormadım. sorsam söyle ama sormadım. muhtemelen iyisindir ama sormadım. ben de ceren olsam, benim de en büyük derdim itunes kullanamamam veya bershka'daki indirimi kaçırmış olmam olsa, ben de eminim çok iyi olurdum ve başkalarının durumunu merak edip sorardım ama 700 lira maaş alıyorum ve kimsenin nasıl olduğunu merak etmiyorum amınakoyim. bizleri soracak olursanız, yarrak gibiyiz. bazen elimde bir deathnote defteri olmasını çok istiyorum günlük. kursta kayıtlı öğrencilerin tc kimlik numaralarını bile yazardım.

    5 haziran 2010 cumartesi:

    sevgili günlük, kendimi topun ağzında hissediyorum. bugün hz. koordinatör ile aramda garip bir muhabbet cereyan etti. kadına zaten ölümüne sinir oluyorum. yok yok, sinir olmak değil, iğreniyorum kendisinden. yaptığı işin özüne dair hiçbir fikri olmamasına karşın benden 5-6 kat fazla maaş alıyor. neyse, öğleyin kantine çay almaya gitmiştim. çayı aldım, kantinin yanık çayının tadını biraz olsun iyileştirsin diye 5 tane de şeker aldım. o sırada koordinatörün sesini duydum:

    - vaybana hocam naptınız? çaya o kadar şeker atılır mı?
    + napalım meral hocam; sizin beyninizin tükettiği glikozla benimki bir değil sonuçta
    - ...
    + ...

    bugün yarın işten atılmayı düşünüyorum sevgili günlük. nasıl olur sence?

    6 haziran 2010 pazar:

    bugün işten atıldım günlük. direkt işyeri sahibi anlattı durumu. daha önce kimseyi bizzat kendisi kovmamış, genellikle müdür kovuyormuş. öyle işte.... bir süre çok fazla boş vaktim olacağı için playstation'a pes 2010 aldım. bol bol oynarım artık.
  • (bkz: şafak bay)
  • özeti (bkz: bugün de ölmedim anne) olan her bir günü sabır sınatan günlüktür.
  • ne kadar çok kısmet hayırlısı yazar ve zikrederse o oranda hayırlara vesile olabilecek bir kanıt olacaktır bu günlük.
    peşin edit: atanamıyoruz be öfff.
  • sosyal bilgiler öğretmenimiz bir köy okulundaki öğrencilerle bizim öğrencilerimizi mektup arkadaşı yaptı. aylardır mektuplaşan öğrencilerimizi bugün o köy okuluna ziyarete götürdük ve "ziyarete elimiz boş gitmeyelim." kisvesi altında türlü yardımlar ulaştırdık. ancak beni üzen nokta biz çocuklara bir şeyler aşılamak için çabalarken bir velimizin telefon açıp çocuklarının köylü çocuklarla temastan kaçınmasını rica etmesi oldu.

    "acaba mı uğraşıyoruz?" diye düşünmeden edemiyorum ama insan duygularının harareti geçtikten sonra daha berrak düşüncelere ulaşıyor. bu çirkin ifadeyi dile getiren velinin öğretmenleri de muhtemelen boşa uğraşıyorum diye düşünerek çabalamayı bıraktı ve yetiştirmediği o öğrenci bugün benim öğrencimin velisi oldu. bu çocuğu ben düzeltmezsem yarın doğacak çocuğu da bu bencilliği ve had bilmezliği sürdürecek.

    herkes mesul olduğu bireyi düzgün yetiştirirse bu bozuk toplumlar da bir gün düzelecektir.
hesabın var mı? giriş yap