• netflix üyeliği şart, netflixdeki diziler bir harika, netflix bir efsane, hatta netflix mutluluk kaynağıymış..

    netflix onlar için adeta bir medenilik göstergesi, kültürün olmazsa olmaz üstün bir parçası, orta sınıflığın vazgeçilmez sınıfsal bir sembolü haline geldi.

    peki neden böyle oluyor? çünkü bu sınıfa dahil erkekler, kadınlar vs. kendilerini toplumda hem kültürel hem üretim ilişkileri içerisinde tüm küresel tekeller ve şirketlere rağmen belirleyici zannediyor. görece üstün gelirleri ve eğitimleri onları benmerkezci kılıyor. ve esasen eğitimleri esnasında haiz oldukları pozitivist bilimsel süreçlerle törpülünen dini veya manevi boşluklarını maddeci bir anlayış çizgisinde ileri taşıyamadıkları için temelde düştükleri manevi boşluğu netflix gibi küresel yapım şirketleri ve onun dizilerine çarpık bir zihniyetle kutsiyet atfederek gideriyorlar. esasen bu bir boşluk doldurma, yerine koyma ve ikame etme işlemi. sadece biçim farklı ama öz aynı. netflixi veya küresel tüketim ağı içerisindeki herhangi bir ürün onlar için adeta yeni bir dine dönüşüyor. fakat bu sefer birer mümin değil ama küresel kapitalizm tüketim kültürünün birer müridi olarak fan'lara dönüşüyorlar. tabii bu boşluk doldurma işlerinin tarihsel olarak farklı biçimleri de mevcut. ama günümüzde bu mekanizma işliyor.

    tabii ülkemizde işin farklı bir boyutu da var. eşitsiz gelişmeyle batının endüstriyel gelişimini geriden takip eden bizim gibi kapitalizm taklitçisi bağımlı ve geri kalmış kısa bir kentleşme tarihi olan ve hala büyük oranda feodal zihniyetin izlerini barındıran bir ülkede, kökenleri taşraya ve köye dayanan yeni orta sınıflar, batı tüketim kültürünün ürünleriyle haşır neşir olmayı kendilerince bir batı temsiciliği, quality, seçkincilik hatta üstünlük göstergesi olarak da algılıyorlar. bu bir nevi ulus olarak geri kalmışlığı bireysel olarak aşma hezeyanını, toplum genelinin alışılagelmiş feodalist kültürel kalıplarının dışında burjuvaca bir kültür temsilcisi olarak hizip alma pozisyonunu, kendilerinin de birer ortadoğulu olduğu gerçeğini psikolojik olarak yadsıma anlamını da içeriyor aynı zamanda.

    orta sınıflar kendilerini de oradan oraya sürükleyen covid-19 güncelinde de şatafatlı maskesi düşmüş, sadece bir avuç zümreye fayda sağlamaya devam eden asalak kapitalist sistemi sorgulamak veya bir şekilde bu sisteme son vermek düşüncesini önlerine koymak yerine, onun ideolojik duvarları içinde hapsolmaya devam ediyorlar. çünkü onlar hırsla, kariyer aşkıyla, toplumsal piramit basamaklarını tırmanma güdüsüyle motive edilmişler ve taptıkları bir şey de bu netflix gibi.
  • (bkz: abi hadi ya)

    edit: amk adam aylık 20-30 tl tutan, insanların tamamen kişisel hayatıyla, kişisel keyfiyle, kendi parasıyla ilgili olan şeyi eleştirmek için roman yazmış yukarda bu çok mu normal yahu cidden? sanki alnımıza yazdık netflix kullanıyoruz diye, istersem yazarım da o da ayrı konu.. bunun bi sonu var mı gerçekten? şimdi ben de başlasam "spotify satın alan mal oğlu maldır" desem, tartışıp dursak kime ne yararı var? bi defa geliyoruz dünyaya, kendi hayatımızda bırakın da istediğimizi yapalım. netflix ile ilgili bi derdin varsa yaz okuyalım, ilginç.

    zorunlu edit: öncelikle yazdığım mesajı özelden eleştiren yazarlar olmuş ve gelen eleştirilerin çoğu ''ağla, kudur, çıldır'' minvalinde. yani yukardaki savları destekleyip benim cevabımı beğenmeyen yazarların olaya yaklaşım seviyesi bu, sadece dışarda biraz cümleleri süslüyorlar hepsi bu... ikinci olarak, netflix'in bir propaganda aracı ya da kapitalizme doğrudan hizmet eden bir platform olduğunu düşünmüyorum. eğer ''abiiğğğğ nasıl netflix hesabın olmaaz, inanmıyorumm'' tarzında insanlar varsa etrafınızda zaten burda olay netflix değil, kabaca o insanın mallığıdır ve mal insan için netflix, spotify, a, b, c vs. vs. fark etmez yani.. ben bunları insanların kullanımına sunulmuş ve kullanım olayı tercihe bırakılmış hizmetler olarak görüyorum. eskiden oyun için cd alır, yükler ve oynardık. gün geldi bunun yerine steam kuruldu ve oynamak istediğin oyunu burdan satın alıp oynuyorsun. bi zorunluluk yok, tamamen tercih.. şu anda internet ve basit bir akıllı telefonu olan herkes şarkılara ulaşır kolaylıkla ama noldu?? spotify kuruldu, toplandı bütün şarkılar, reklamlar kaldırıldı, arka planda çalışan bir uygulama yapıldı vs. vs. ve bu hizmetlere, haliyle, bir hizmet bedeli biçildi. netflix'in bunlardan çook farklı bir amaca hizmet ettiğini düşünmüyorum. isteyen açsın, korsan dizi izlesin, isteyen sinemaya gitsin, isteyen netflix hesabı satın alıp ordan izlesin. bunun neyini bu kadar büyüttünüz allah aşkına! yok sığlıkmış, yok budalalıkmış... ''ben burda derin savlar eşliğinde fikrimi sunuyorum'' ayağına bu platformu kullanan insanlara da budala yakıştırması şahaneymiş. kapitalist düzene karşı durmak isteyen yazarları interneti, bilgisayarı, telefonu, birçok giyim ve saat markasını vs. kullanmayı bırakmalarını tavsiye ediyorum madem. hadi bakalım görelim ''derin aneliz'' yapabilen, sağ duyulu, kahraman arkadaşları... bence burdaki asıl sığlık, yazar arkadaşın sığ olarak nitelediği insanlara, gerek ailede gerek okulda, yeterli eğitim ve bilincin aşılanamadığı bilindiği halde, topu tamamen sistemin belki de ufacık bir çarkı olan netflix'e atma olayıdır. asıl sığlık budur, önce kendinizin tekrar olayı değerlendirmenizi tavsiye ederim.

    şurda oturduk, ara sıra kullandığımız netflix'i savunur olduk diyeceğim de asıl olay netflix değil, bakış açınızın karşıt düşüncesini savunuyorum, olaylar böyle yorumlanırsa sevinirim.

    şu entry için gerçekten son edit: vladimir bungalov adlı çaylak yazarımıza mesaj yollayamadığım için bu son edit kısmını ekliyorum. güzel abim/kardeşim, zaten amerikan yapımı neredeyse her film veya dizide böyle gözüne gözüne amerikan bayrakları, işte dünyanın en iyi özel birliği tanımlamasıyla s.w.a.t. ya da güçler ayrılığının, temel özgürlüklerin kalesi amerika birleşik devletleri vs. vs. tarzında şeyler sokuluyor. bu netflix yokken de böyleydi, hala da böyle. netflix de içeriklerinde bunu kullanıyor, evet ancak bu yeni bir şey değil ki... yıllardır süregelen bir holywood rüzgarı var zaten bu konuda. ancak hepsini geçtim, burada kullanılan yumuşak güç beni bağlamıyor. ulan altı üstü günde açıp 1-2 tane film izliyoruz. kapanmışız evlere delirmemek için kafamızı dağıtacak bir şeyler arıyoruz. günümüzün yarısı beyefendilere açıklama yapmakla geçiyor. kardeşim, burası ekşi sözlük. burası özgür düşüncelerin beyan edildiği bir site değil mi?? ben bu amına koduğumun netflix'ini izlemekten de buna para ödemekten de keyif alıyorum. para da benim zevk de benim. her izlediğim amerikan filminden sonra evde ıslak amerika rüyaları görmüyorum. gören de kendi derdine yansın, hatta gidebiliyorsa gitsin. ikide bir medya okuryazarlığı dene demene gerek yok. istanbul üniversitesi siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler mezunuyum. alanında çok çok iyi hocalardan dersler gördüm yani. medya okuryazarlığının da, ''soft power''ın da, kültür emperyalizminin de ne olduğunu biliyorum ki aslında bunların genel adı soft power yani yumuşak güçtür. anlayamadığın nokta şu ki, ben 2 saat kafamı dağıtmak için izlediğim saçma bir aksiyon filmini bu kadar derinlemesine düşünmek veya incelemek is-te-mi-yo-rum... sanki rüyalar ülkesi türkiye'de yaşıyoruz, hiç derdimiz yok da beyfendiler amerikan emperyalizmine takılmış netflix üzerinden. önce bir ülkenize dönün bakın, önce bir halkın seviyesine inin (malum halkın çıkacağı yok), yaşadığınız yer için neler yapılır buna kafa yorun. sonra gider beraber netflix eleştirisi yaparız. kimseye bir düşmanlığım yok ama baydı muhabbet. esenlikler...

    editçik: imla

    editör: son dediğim halde geldim kusuruma bakmayın, hala bazı aptallarla uğraşıyorum. resimci nickli yazardan gelen mesaj: (#104716605) o kadar cahilsin ki üniversite okuyarak bir bok olduğunu sanıyorsun. soft power öğrenmiş kendini bilgili donanımlı sanıyor.

    swat amerika değil ingilizlerindir, bu bile cahilliğinin göstergesi.

    kudurmaya devam et.

    04.04.2020 19:55
    .
    .

    ''swat (özel silahlar ve taktikler birimi) amerikan eyaletlerinde teşkilatlanan seçkin bir milis taktik birimidir.'' resimci kardeş.

    yetkililere sesleniyorum, yazar yaparken iq testine de sokarsanız biz de böyle uğraşmamız oluruz. teşekkürler.. ve entrymi favlayan arkadaşlarım, görüyorsunuz yukardaki düşünceleri kimler savunuyor. böyle boş ve çapsız insanlardan da ancak böyle boş konularda manifesto okursunuz. takdiri size bırakıp tekrardan çekiliyorum. saygılar, sevgiler.
  • sauerst 5 yaşında, ama herkes ona "einstein" diyor.
  • film de mi izlemeyek ?

    her gün 1 paket sigaraya 16 lira verirsiniz ama ayda netflixe 20 lira vermezsiniz.

    pintiler sizi.
  • çoğu 1 aylık ücretsiz üyelikte izleyebildiği kadar izleyip, paylaşabildiği kadar paylaşıp hava atmaya çalışıyor. ama asla paralı üyelik yapmıyorlar.
  • netflix = konfor

    insanlar konfor severler. netflix de bunu sağlıyor. alt yazı seçenekleri, filmleri çevrimdışı izleyebilmek, kaldığın yerden devam etmek...

    sosyolojik okuma yapmayı gerektirecek bişey yok.
  • ben ikna oldum, en yakın meydanda netflix üyeliğimi yakacam. şimdi kapitalizm düşünsün.
  • ne gerek vardı ki sınıfsal ayrıma şimdi
  • (bkz: adam haklı beyler)

    ben de arada bir netflix izliyorum. türk tv dizilerinden iyidir. zaten dizi gibi bir saçmalık izleyeceksek, bari orjinal ve yüksek kalite saçmalık olsun, di mi?

    gerçek sanatsal değeri olan dizileri tenzih ederim. güzel işler de var tabii. he ben genelde izleyince boş boş dizileri izliyorum, orası ayrı. insanız işte, ne yaptığımızı bilsek de kapitalizm bizi sarıp sarmalayalı çok olmuş. ufak bir hikayeyle anlatayım:
    bir gün iki genç balık denizde takılıyorlarmış. yaşlı bir balık yanlarından geçerken, "selam gençler, su nasıl?" demiş. yaşlı balık uzaklaşınca, bir genç balık öbürüne dönüp: "su ne?" demiş.

    bizim durumumuz aynı o balıklar gibi. suyun farkında olanlar var, olmayanlar var. ama farkında olsan da, olmasan da, hayatın suda geçecek, şak diye akciğer ve bacak çıkarmadığın sürece.

    ve işte o akciğer ve bacaklar bir nesilde olacak iş değil. yavaş yavaş, asırlar süren bir süreç***. o da eğer şansımız yaver giderse. eyyorlamam bu kadar
  • maslow'un ihtiyaçlar teorisine göre hayati ihtiyaçlarınızı giderdikten sonra gelen harcamalar sembolik vazifeler üstlenebilir. harcama semboliktir. bunun en güzel örneklerinden biri sencer ayata'nın evlerin salonları hakkında yaptığı etnografik eseridir. harcama bir sembolik sermaye meselesidir, toplumsal tabakada konumunu belirleme, ilan etme ve koruma meselesidir.

    bu bağlamda netflix üyeliği sembolik harcama olarak değerlendirilebilir. memlekette netflix kullanımı şüphesiz artmış ve trend olmuştur. özellikle orta sınıf popülasyonunun alt sınıf ve sayılı elite göre fazlaca olduğu ülkelerde sembolik harcama daha da önem kazanır.

    netflix üyesi olmak, dizi ve film izleme hizmeti almanın ötesinde anlamlar taşıyabilir. netflix üyeliğine sahip olmak; fikri ve yaratıcılığa dayalı haklara saygı göstermek, seçici bir zevke sahip olmak, yeniliklere uyum sağlamak, hayati olmayan harcamalara ayıracak maddi güce sahip olmak, sinemaya ve sanata ilgili olmak gibi sembolik mesajları da içermektedir.

    bu noktada unutulmaması gereken bir gerçek vardır; sembolik harcama hiçbir zaman asıl amaç olarak görülmez. sembolik bir harcamada asli ürünü ya da hizmeti satın almaktan ziyade sembolik mesajları önemseyen insanlar şüphesiz ruh hastasıdır, aşağılık yaratıklardır, pis kokarlar, ölsündürler. ele nispet olsun diye kollarına bilezik dizen kendini bilmezler, komşulara nispet olsun diye koltuk takımı değiştirenler, dostlar alışverişte görsüncüler, entellik ayağına netflix üyeliği alanlar hakikaten dalyaraktırlar. ancak özellikle orta sınıfta yadsınamayacak bir sembolik harcama etkisi söz konusudur. burada semboller daha ziyade neyi tercih edildiğiyle, neye para harcandığıyla neyin beğenilip neyin beğenilmediğiyle ilgilidir. beğenmemezlik de kendini gerçekleştirme ve kimlik inşa etme yollarından biridir. yeni nesiller biraz da bu sebeple kendilerinden öncekilerin zevklerini "beğenmezler".

    velhasıl, netflix üyeliği, sınıfa dayalı davranışlara bir örnek olarak ele alınabilir. budalalık olup olmadığı ise tek tek vaka üzerinden ele alınmalıdır.

    öznel yargı notu: orta sınıfa mensup bir netflix üyesi olarak, netflix'in kalitesiz içeriğinin kaliteli içeriğinden fazla olduğunu, çok da takdire şayan, aman aman bir ürün/hizmet olmadığını düşünüyorum. zaman geçtikçe ürüne, hizmete ulaşma yolu değişiyor, birkaç iyi iş hatırına üye olduk. bir de artık en çok izlenenleri gösteriyor ana sayfada, oradan zaten ne kadar sikim sokum bir vaziyet olduğu anlaşılıyor.
hesabın var mı? giriş yap