• ııı
    donmus degil,bir akarsudan koparılmıştır sadece
    bu dizeler, dedi, durup dururken
    yaklaşıp yaklaşıp itiyorum düzyazıyı
    nerdeyse durduruyorum onu (siiri)
    billurlar gibi tıpkı, titreşen alevlerin üstünde
    saydam, yoğun, dengeli.

    bir balık tuttu bu ara (bitirmişti sözlerini tam)
    yalnızlığın o kaygan tanrısını
    çırpınırken bulmuş kadar sevindi

    ıv
    görmediğiniz bir yanı da yaşamın
    onun dile geçme tutkusu.

    senden mi başlasam -bilmem ki- dumanından mı yanık otların
    sonbaharın kenarındaki
    bir çığlık gibi gelişirken gün -yazmalı gecikmeden-
    yorgun ve özür dileyerek bitecek çünkü

    olağanüstü bir çakıl -cam kasenin icinde-
    bütün bicimlerle uyumlu -yumuşak, dingin-
    yontucu olsam çakılla baslardim işe ben
    büyütmek icin yalınlığı -ve abartmak icin-

    koyuyor sözcüklerini önüme
    bir sokak feneri -yanmakta olan güpegündüz-
    ve söylenip duruyor bos arsada bir kadin
    ev yıkıldı eylül yok.

    olmadı, olmayacak da
    iste..kırık taşlar gibi bir anlatım!
    üstelik teker teker düşüyorlar yere, kayboluyorlar.

    gün alışmadı bana
    geri verdim sözcüklerini çaresiz
    cok yalancıyım bugün, onlar da.
  • i

    küpe çiçeği güneş ister
    yol ağustosun
    (birinci dizeyi bir bahçıvan söyledi
    ikinci dizeyi ben)

    haziran bir bardaktır susayana
    (içkiliyken yazmış biri
    yukardaki notların altına)

    elindeki beyaz güllerle
    merdivenlerden çıkan kadın
    çerçevedir bir anlamda
    bir bildiridir
    (john cheever'ın bir öyküsünden aldım
    bir cümleyi dört dize yaptım hemen)

    o yaz hiçbir söz söylenmedi
    ve bitti her söylenmeyen
    (birinci dize bachmann'ın otuz yaş öyküsünden
    altını rujla çizmiş arkadaşım
    olaysız bir olaydı ikinci dize
    gördüm, bir zamanlar seviştiğim kadını
    otururken cam kenarında
    barında bir otelin akşam vakti
    kağıt peçeteye yazmıştım bunları da)

    yol haziranın
    yol mayısın
    (belki böyle şiirler de yazacakmışım yakında.)

    ıı

    ayaklarını kirletme
    diye bağırdı kadın
    (altını çizdim havadaki yankının)

    iyi günler dedim yanımdan geçen birine
    bilmem ki ne anlamı var bunun
    iyi günler dedi o da
    tütününü parmağıyla bastırarak piposunun
    (şiirde tersidir bu sonsuzluğun)

    mevsimler uygundur içeriğine
    örneğin bir hırsız gibi sevdim bu haziranı
    bir başka hazirandan anımsadığım
    bitirilmiş bir sevda gerekçesiyle
    (bitmemiş bir şiirden aktardım bu şiire)

    işleniyorum dünyaya
    uçsuz bucaksız bir kumaşa işlenir gibi
    (dünya!
    kapadım dönüşünden yapılmış gözlerimi.)

    edip cansever

    şairin seyir defteri* / adam yayınları / 9.b, aralık 1998 / s.138-140
  • hafızanın ve an'ın kuyusuna düşülür.

    sıkıca kapatıp kapısını, unutmakla kanamayacağını düşünmenin aldatılmışlığına isyan edip kapıyı kırmak ve dahi an'ın havasını, ışığını, rengini, sesini katıp kendinden geçmek.

    eksikliği kovup esrikliğe yol almak. çoğalarak.
  • turnalar kalkar önce.
    sonra göl de şair de yalnız kalır...

    "turnaları kalkmış göle döndüm" denilmişse`burda`.
    orada yara vardır.
    ve siz ne zaman okursanız okuyun
    az önce yazılmıştır...
hesabın var mı? giriş yap