• universite $enliklerinde birinci sinifta badi*, ikinci sinifta cigkofte yapip satip voliyi vuramamak, ucuncu sinifta meyve salatasi i$ine girmek, tezgah kom$usunun çay yapip satan rizeli bir arkada$ ve sevgilisi olmasi, $enligin ilk gunu kendileriyle "çayla para mi kazanilir olm ekieki" $eklinde dalga gecilmesi, cayi rize'den, suyu ce$meden, elektrigi seyyardan, semaveri kahveden gelen arkada$larin tek masrafinin $eker olmasi, bu arkada$larin bir haftalik $enlik suresi boyunca bardagi yuz bin liradan satilan caydan inanilmaz bir kar edip kazandiklari parayla borclarini kapatip ev kiralarini odeyip antalya'ya tatile gitmesi, yetmemesi o yaz istanbul'a yatay geci$ yapma masrafinin da cikarilmasi, olayin bugun bile ticaretin nelere kadir oldugunun anla$ilmasi acisindan ibret verici olmasi, lise caglarinda yapilan mesleki egilim ve yetenek testinde butun ölçümleri tepeye vurduran bu satirlarin yazarinin sadece ticari zekadan binde dört gibi rezil bir sonuc almasinin tesaduf olmadiginin anla$ilmasi, ya$anan $okun bugün bile etkisini surdurmesi...
  • okula kayit yaptirildiktan sonra yurda* yerle$ilmesi; oda arkada$larinin antalyalı, samsunlu, erzincanlı, kazakistanlı, edirneli ve boşnak olmasi, universite hayatinin renkli ve super ba$lamasi, ilk gunlerde sagdan soldan çömez $akasi yapildigina dair duyumlar alinmasi, bir ak$am odaya çat diye siyah giyinmi$ iki ki$inin dalmasi, odadaki ikinci siniflarin di$ari cikarilmasi, bizlerin yataklarindan kaldirilmasi, siraya dizdirilmesi, kimliklerimizin sorulmasi, olaylar esnasinda gayet lakayit olmamiz ve soylenenleri yapmak konusundaki kayitsiz tavirlarimiz, hatta adamlara diklenmemiz, yer yer iti$meler olmaya ba$lamasi, elektrigin cok hizli yukselmesi, "men in black"ten birinin cebinden silah cikarmasi, olayin birden ciddiyet kazanmasi, di$aridan odaya daha uzun boylu ve daha "men in black" bir biraderin girmesi, "noluyo lan burda" diye hönkürmesi, ilk giren ki$ilerin bembeyaz kesilmesi, bir anda diklenen uc ki$i olarak kar$idaki diger bir odaya alinmak uzere di$ari cikarilmamiz, odadan cikarken koridorda odamizin onunde neredeyse elli ki$i oldugunu gormemiz, bu kalabaligin neden toplandigini algilamaktaki kusurumuz, kar$i odada "reis" tabir edilen ki$inin ikamet ettigini ogrenmemiz, yogun sigara dumani altinda sorguya cekilmemiz, bu esnada bile diklenmeyi surdurmemiz, tekme yememiz, tokat yememiz, tokat atmamiz, "reis"in bogazina sarilmamiz, erkeklik etmemiz, antalyali arkada$in "ben solcuyum" demesi, olayin olume dogru gittigi konusunda hic kimsenin $uphesinin olmamasi, birilerinin parmak kesmekten bahsetmesi, sonra hatirlanmadik bir $ekilde ortaligin sakinle$mesi, odamiza donmemiz, sonraki aylarda kankalik muessesesinin hic bir $ey olmami$ gibi geli$mesi, "reis"in ahmet kaya dinlemek icin odamiza gelmesi, çömez $akasini yerel bazda bir krize ceviren uc dallama olarak saygi uyandirmamiz, universite hayatinin renkli, super ve adrenalin depolanmi$ bir $ekilde ba$lamasi...
  • yeni evli bayan hocanin derste su sozleri sarf etmesi: 'bu siirdeki seyleri bir erkek bana dese ona veririm valla"
  • sevgili fizyoloji prof.umuzun derste kalp ve damarlar üzerinde sigaranın olumsuz etkilerinden bahsetmesi, akabininde beş dakikalık ara verip, sınıftan çıkmadan cam kenarında sigarasını içmesi
  • bahçede havuz başında şarap içerken tavus kuşu saldırısına uğramak.
    (bkz: yıldız teknik üniversitesi)
    (bkz: based on a true story)
  • tuvaletlerdeki aynaların ilkokul çocuklarının kullanabileceği seviyede olması, (bina aslında bir ilkokul için tahsis edilmişti), öğrenim başlamadan önce değil de öğrenci anketlerindeki şikayetler sonucu (neyse ki) düzletilmesi.
  • istanbul üniversitesi merkez kampüsün şahane ve kasvetli (buradan otisabinin ilkokul kompozisyonlarına selam ederim) bir ön kapısı, veznecilere yakın bir arka kapısı bir de öğrenci kültür merkezine bakan ve haşim işcan geçidinde otobüsten indiğinizde size en yakın olan yan kapısı vardır. aha bu yan kapı bir ilginçtir. giriş ve çıkışının serbestiyeti günlük olarak belirlenir, daha doğrusu öyleydi bir zamanlar.
    işte genç ve adaleli olduğum zamanlarda bir gün saat 16.00 daki sınava yetişmek için beşiktaştan yola çıkmıştım, kahretsin ki karaköyde hayvani bir trafiğe takılmış, 15.48 gibi koşarak yan kapıya yetişmiştim. hışımla daldım yan kapıdan, hem koşuyorum hem de elimde kimliği sağa doğru tutuyorum; kimlik göstermeden girmek yasak ya!
    arkamdan güvenlik bağırdı "huuuoooooppp!!!"
    ben de kafamı sağ arkada kalan özel güvenliğe çevirerek; "siyasaldanım, sınava yetişeeeee..."
    demeye çalışırken donk diye öbür güvenlikçiye çarptım. meğerse herif soldan koşup önüme geçmiş.
    o gün yasaklanmış yan kapıdan girmek.
    -yav nasıl yasaklanır? diyorum, daha dün girdim buradan, hatta kimse yoktu kimlik sormadınız.
    -o dündü, diyor adam.
    zaten sınavım var, geç kaldım, uyumadım, bir de bazen polisler özel güvenlik kisvesinde can yakıyorlar kinliyim.açtım ağzımı yumdum gözümü;
    -bana bak! kafaya göre adamına göre yasak olmaz; nerden tebliğ? hani rektör imzalı talimat?
    neye göre yasak? ben buradan geçerim sen de arkamdan el sallarsın. sınavım var, kaçırırsam hesabını sorarım.

    adam beni omzumdan tuttu, haşin davranınca dellendim ben adamı ittim. sağda kalan geriye kulübesine koştu, aha dedim vuracak beni, kanlı bıçaklı çatışmalarda hiç göremediğimiz çevik kuvvet 30 saniye içinde yan kapıya geldi.

    ben asıp kesmeye çalışırken çeviklerden biri bir koluma öbürü öbür koluma girdi. aha dedim gidiyoruz kısmetse beyazıd karakolu, kısmetten çıktıysak gayrettepe tmş.
    sloganlık bir durum da yok; ne desen tam uymuyor duruma, sloganı geçtim "hayvan herifler" desen devlet memuruna hakarete giriyor.
    ben çeviklerin kollarında "uçtu uçtu" vaziyetinde bağırıp çağırırken, öğrenci kültür merkezinden arkadaşlar görmüş; sanmışlar ki gözaltına alınıyorum. hemen içeriyi aramışlar.
    çevikler de beni ön kapıya getirdiler umduğum herşeyin aksine.
    tam ön kapıya geldim; bir nümayiş sloganlar, 60 kişi falan arkadaşlar, kantinci birol abi ve bekir hoca da aralarında.
    beni kaybedilmekten kurtarmaya geliyorlar.
    çevikler yanlışlıkla linçe kurban gideceklerdi.
    hayatımın en utanç anlarından biridir; hakkımı aramaya gelen kitleye "yan kapıdan geçirmediler, kavga çıktı, ben de adamı itince... ehehehe işte sonrası malum, hay allah sizi de heyecanlandırdık ehem öhömm, hocam siz de şeyetmişsiniz, sağolun valla, hay allah..."
  • hıyarın biri (ben) ismi lazım değil bir sosyal derse (bkz: itb) çalımam gereken gecede sabaha kadar poker oynayıp üstüne elinde ders notları bile olmadan sınava girer. daha sonra hoca içinde bu hıyarın da bulunduğu 8-10 kişiyi yan sınıfa atar. ardından hikayemizin kahramanı sınıfı tam kopya çekilmeye müsait görür fakat gel gör ki beyninde şimşekler çakar; elinde ders notları bile yok. sınıfta elinde bi sürü kağıt kapıya doğru yürüyen kendi yaşlarında birini görür. yanına gider ve tüm içtenliğiyle "abi sınava hiç çalışamadım ders notu da yok sen kopya çekmeyeceksen o notları ben alayım mı?" der ve karşısındaki vatandaş kağıtları açıp gösterdiğinde hayatının dumurunu yaşar. kağıtlar sınav kağıtları bu vatandaş da asistandır. herif bi kaş göz çakar yerine otur anlamında kahramanımız da utançtan domates gibi kızarıp yerine oturur. daha sonra sınav boyunca sınava giren diğer elemanlar kopyanın amına kor kucağına kopyasını açan üçer beşer kağıt doldurur. kahramanımız de aval aval bakıp birsürü saçma sapan soruya verdiği "iyidir güzeldir hoştur çok süper bir tarihi mekandır" tarzı sorularla sınavdan sıçmış olur.
  • çim ekilmesi için ortaya yığılan toprağı mezar haline getirmek... mezarın başına bi tahta dikmek... mezarın başında iki kişiyi dua ederken görmek... *
  • futbol sahasına dev bir türk bayragı gerilmiştir. yukardan iplerle bağlanmış ama aşagıdaki ucları sabitlenmemiştir. rüzgarlı bir sonbahar günüdür(önemli bir ayrıntı)
    aşagıdaki ucları sabitlemek için ucları bir araya getirmeye calısan takım elbiseli * bir kişi ipleri kavrar, o esnada artan rüzgar bayragı havalandırır ve yerce acılmaya hazır bir paraşüt gibi şişer, şiştikce de havalanmaya başlar. elemanımız cüssesine güvendiginden bişey olmaz sanır yalnız yerden ayakları kesilince telaşa kapılır, ipleri bırakayım mı bırakmayayım mı derken yerden 2-3 metre havalanır. biz de olayın sonu nerde bitecek diye izleriz. neyse ki rüzgar hafiften dindi de elemana birşey olmadan sağ salim yere iniş yaptı.
hesabın var mı? giriş yap