• ortalıkta '''köyün parasını yiyor.'' söylentisi dolaştığı için muhtar, durumunun iyi olduğunu doğrudan söyleyemiyor. zira ortamda bulunan kişilerin tetikte beklediğini de çok iyi biliyor. özellikle eniştenin... dikkat edin muhtar dedikodudan bahsettiği sırada enişte göz ucuyla dönüp bakıyor. yani adam yemekle meşgul oluyormuş gibi görünse de aslında tüm dikkati sohbetin üstünde... malzeme çıkmasını bekliyor. tabi muhtar da durumun farkında ve endişeli... ama bir şekilde söylentilerin asılsız olduğu ortaya çıkmalı ve muhtar, hürmet gösterdiği özellikle fayda sağlayacağına inandığı şahıslara karşı kendisini ispat edebilmeli. nitekim hiç alakası yokken çocuklarını konuya dahil ediyor. hani durumum iyiyse (hani ortada kuzu eti, bilmem ne balı, vs. varsa) bunda çocuklarımın payı su götürmez bir gerçek algısı oluşturup kendisini aklama peşinde.
  • türk sinema tarihinde filme alınmış en doğal sahnelerden birisidir. ercan kesal ve yılmaz erdoğan'ın muhteşem jestleri sizi o sofraya hapseder ve diyalogları bir çocuk gözüyle izletir. her izleyişte ağzım kuzu eti ve lavaşla doluymuş da çiğnemeden 7 dk ortamı gözlemliyormuşum gibi olurum.
  • oyunculuk nedir gösteren sahne, oyuncular bu sahne için özel hazırlanmışlar.
    bu sene taner birsel'i bir konferansta izledim ve birsel konferansta bu sahneyi çekmek için nasıl bir yöntem izlediğini anlattı. hatırladığım kadarıyla rollerinizden önce herhangi bir hazırlık yapıyor musunuz kabilinden soruydu yöneltilen ve cevabı bu sahneyi anlatıyordu.
    geceden çekim için mekanda bulunduklarını ve sahne hakkında bilgi aldıklarını aktarmıştı, ardından nasıl en iyi çekeriz diye düşündüğünü ve sabaha kadar bir şey yemediğini. dikkatinizi çekerse 4.45'te savcı (taner birsel) soruyor, senin oğlan var mıydı diye muhtara muhtar bir kaç dakikadır oğlunu anlatıyor olmasına rağmen. bunun tamamen doğal bir muhabbet olduğunu ve o soruyu da farkında olmadan sorduğunu anlatmıştı yanlış hatırlamıyorsam.
    velhasılı kelam, üzerinde oyuncularca çalışılan bir sahne, gelişi güzel çekilmişe benzese de öyle değil.
  • elektrikler kesilmiştir.
    "gelir gelir. allah can sağlığı versin. elektrik de gelir su da gelir birşey yok onda. yaa. euzi billahi..." diyaloğuyla akıllara kazınmış sahne.
  • köye morg yaptırmak isteyen muhtar gerekçelerini anlatmaktadır.

    muhtar: yazın bilakis ölülerimizi biz ne yapacağımızı şaşırıyoruz vallahi billahi
    naci: niye?
    muhtar: kokuyor.
    savcı: sizde hemen gömün canım.
    naci: niye bekletiyorsunuz gömün gitsin
    muhtar: gömelim tabii gömmesine de, şimdi tabii göçveren köy burası yaşlı insanlar burda, özellikle istanbul'dan gelini kızı aradığında (almanya'da çok fazla vardır bizim şeyimiz) akrabaları gelip görmek istiyorlar cenazesini. adam ordan açmış telefonu diyor, babamı gömmeyin gelip öpeceğim. öp kardeşim de adam kokuyor nesini öpeceksin. ne diyeceksin mecburen bekleteceksin.
  • "göç veren köy" - "götveren" sekansı ve o anda muhtarın yanındaki memurun mimikleri mükemmel doğallıktadır.
  • muhtesem sahnedir. koy yerlerinde cok bulunmuslugum var, buradaki muhtar karakteri muthis bir gozlem yeteneginin, oyunculukla birlestirilmis hali adeta. cok hayattan, o sahnedeki her sey cok gercekci. mesela muhtarin tam olarak gegirmek sayilmasa da ona yakin bir hareketi var konusurken dikkat edin. ince ve guzel bir ayrinti. el kol hareketleri, bal hazirlatirken yaptigi seslenisler vs. izlemeye doyulamiyor bu yuzden.

    "dee mi? et kuzu etidir. yani yinecek et de kuzu etidir."
  • diyalogların yanı sıra diğer bir dikkat çekici olanı da, kenan'a bakmakla yükümlü polis izzet tıkınmakla meşgulken kenan'a yemek verenin doktor olmasıdır. böylesi de başarılı detayları barındıran sahnedir.
  • daha önce bin kez aynı sıfatla tanımlanmış; fakat kesinlikle olup olabilecek en "doğal" sahnedir. ola ki bir gün köyün birine yolum düşer de muhtarca ağırlanırsam, zerre kadar yabancılık çekmem bu sahne sayesinde.
  • sahne devlet temsilcilerinin gecenin bir vakti köye gelmesi ile başlar... telaşla koşuşturan muhtar ve yanındakiler savcı, polis ve doktoru buyur ederken muhtarın "yahu ne iyi ettiniz de geldiniz... ne iyi ettiniz de geldiniz" cümlelerinin altyazısını "nerden çıktı bunlar şimdi, ne işleri var bu saatte burada" şeklinde okumak mümkün... deneyimlerimden söyleyebilirim ki bu durum köylü devlet ilişkisini bire bir yansıtmaktadır... köylünün devlet temsilcisi karşısındaki sözleri hep budur, ama altyazısı farklıdır...devletin temsilcisi kim olursa olsun - kaymakam, savcı, doktor, jandarma vs... - köylü daima çekinir, ziyaretin altından bir çapanoğlu çıkacağı endişesi taşır, başına bir dert alacağı kuşkusu vardır...ve bu sahne de bunu dört dörtlük yansıtmaktadır...
hesabın var mı? giriş yap