• bir sözlük yazarı kendisi. ben buldum.
  • gıyaben haberdardım kendisinden bir zamanlar. o sıralar başka mecralarda kendisine ait olan hatıralar da okumuşum ama ikisinin aynı kişi olduğundan haberim yok. gıyaben dinlediğim haline imrenmiştim. başka mecralarda okuduğum hatıralarından sonra "aa ben de tanısaydım onu" diye düşünmüştüm. sonra alakasız bir zamanda tanıştırıldık biz. ben ona tipime hiç yakışmayacak bir şekilde "lan" filan demiştim o zamanlar. korkmuştu kendisi. zamanla onun da edebini bozdum. artık korkmuyor.
    gel zaman git zaman, bir sürü ortak yanımız olduğunu fark ettik biz. ama bu ortak yönlere rağmen çok da farklı insanlarız. nasıl arkadaş olduğumuzu bilmiyorum. zaten arkadaş değiliz.*
    o değil de nazarımdaki yerini nasıl tafir edebileceğimi bilmiyorum sahiden. benim için çok farklı ve bi o kadar da kıymetli bir mahluk kendisi. onu tarif edemem belki ama, ne zaman ağlasam kapısına koşabileceğim ve beni tereddütsüz içeri alacak biri var artık sayesinde. "saye ne demek?"
    en çok ismiyle müsemma; hayat ve ışık. kendisiyle wawa'nın dibine vuracağımız günleri özlemle bekliyor, noktası olmayacak cümlelerimizin şerefine gülümsüyorum.
  • zaman zaman özlüyorum ben onu. hayret doğrusu.
  • yıllar önce konuşmamızda geçen sözünü unutmayarak beni mutlu etmiş, duygulandırmış, düşünceli dost. ilaç gibi insan.
    sanırım bu yaptığı jestten daha güzeli kendisiyle karşılıklı kahve içerek cadbury flakes yemek olacaktır. o da olur inşallah.
  • aylar sonra bi gorusme firsatimiz olmus. melok bizim eve gelecek. gelmeden once bana ne alayim diye soruyor, yiyecek icecek olarak, ben de gerek yok diyorum, sen gel yeter. ama melok'un icine sinmiyor, dondurma almaya karar veriyor ama neli dondurma sevdigimi bilmediginden esime mesaj atiyor; "mimwish neli dondurma seviyor" diye. esim de evde dondurma oldugunu bildiginden "hic zahmet etme, zaten evde de vardi" diye cevap veriyor. sonra melok'un yine icine sinmediginden "olsun ya sen yine sevdigi seyi soyle" diyor, esim de "bogurtlen ve kahve" diye cevap veriyor.
    sonra melok bize geliyor, elinde bi poset, posetin icinde alti yedi paket turk kahvesi. alla alla diyorum, kahveyi seviyorum tamam da bu kiz niye boyle paket paket kahve almis. tabii bisey demiyorum, oturuyoruz gulusuyoruz saatler geciyor ve melok evine gitmek icin kalkiyor. kapida onu gecirirken "ya aslinda bogurtlen de cok aradim, cadde uzerinde ne kadar market varsa girdim ama hicbirinde yoktu =(" diyor. "bogurtlen niye aradin ki?" diyorum, "e sen seviyormussun, sana getirecektim" diyor, "ben bogurtlen sevmem ki?!" diyorum ve isin aslini anliyoruz. melok ikinci mesajinda sevdigim herhangi biseyi sormus esime vefakat esim hala dondurmadan bahsediyor zannettiginden kahveli ve bogurtlenli dondurma sevdigimi ifade etmeye calismis. meloksa bunu normal bogurtlen ve kahve sandigindan, bindigi servisten bizim eve gelmeden cok once inerek yedi sekiz tane markete girip bogurtlen sormus. bogurtlen bulamayinca da paket paket kahve alip gelmis, bizleri senlendirmis.

    melok hakkinda bilgi verin diyor ya surada, iste yukaridaki gibi bir sey. kendi incelikligindeki dostlarla dort bi tarafi cevrilesice! o boyle incelikli ve naif oldukca kotu seyler onu bulamaz ki. boyle bi insana kotulukler ulasamaz ki. ondan sebep kalbine girmeye calisan karamsarlik parcalarinin ustune dogru bi uflesin! arkadasi icin yedi sekiz market boyunca bogurtlen arayan insana, hayatin cok guzel, en guzel surprizleri hazirladigindan eminim ben nitekim.
hesabın var mı? giriş yap