*

  • anneler tarafından dünyanın en özene bezene yapılan işidir. en güzel masa örtüsü serilir, kullanılması yasak olan çatal bıçakla bu vesile ile tanışılır, vitrinin en tepesinde duran bardaklar gün yüzüne çıkar. sofrada ise inanılmaz bir uyum hakimdir. domatesler bile aynı hizaya bakaca şekilde dizilmiştir tabaklara. her sabah dolaptakilerini olduğu gibi masaya çıkaran annenin içindeki cevherle bu zamanlar tanışılır.ekmekler doranır, normal zamanlarda sadece tek çeşit olan kahvaltı ana yemeği* üçe beşe çıkar insan kendini zengin hisseder. (insanın kendini zengin hissetme duygusu vücutta yayılırken dimağlarda şu fikir dolanır: "ulan zengin gibi olduk haa bari sofrayıda yarım bırakıp acelem varmış gibi kalkayımda tam olsun" tabi bu fikir (mideninde katkısıyla) "güzelim sofrayı ayda yılda bir buluyoruz zaten amk sömür sömüre bildiğin kadar yemişim misafirini" fikrini yenemez ve ayı gibi yenir masadekiler.)
    işte aşşa yukarı böyledir misafir geldiğinde hazırlanan kahvaltı candır, kandır.
  • söz konusu öğrenci evi ise, kahvaltının diğer günlerden farkı fazladan çatal ve bardak demektir. bak çay kaşığı değil ama, o her zamanki gibi elden ele dolaştırılır.
  • yeme de yanında yat.
  • "yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem
    ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı"

    demiş cemal süreya...
  • "iki biradan sonra herkes birbirini sever, sen beni kahvaltıda sev"
  • özellikle yeni evlenen çiftlerin misafir kahvaltı masalarına bir göz atalım, kızımızın evi ya pembe ya altın rengi detaylardan oluştuğundan tabi ki bu hali masaya da yansıyacaktır. herşey dahil bir otelin masası gibi fazla kesin çizgilere sahiptir.
    ben şimdiye kadar peçetelik kullanmamıştım mesela tabağın içinde, ama bu kızlarımız kullanmak için o kahvaltı gününü beklemiştir. anasının evinde peçetelik kullanır mıydı inanın görmedim. sonra tabaklar daire şeklinden kare ya da dikdörtgene dönüşmüştür eğri büğrü tek şey siyah ve yeşil zeytinin renk renk sırayla yerleştirildiği s şeklindeki zeytinliktir. üzerinde bir gram zeytinyağı yoktur. şarküteride daha yenesi duruyordur varsan baksan.
    peynir de ayrı bi tez konusu, pazar günlerini en kıyak mekanlarda köy kahvaltısında! geçirdiklerinden mütevellit hiç yenmeyecek peynirleri önünüze serilir, mis gibi ezine peyniri sofrada varsa ancak bir parça yiyebilirsin, kontrollü tabak herkese 1 parça her peynirden sunmuştur çünkü. zaten diğer peynirlerde ancak şarabın yanında gidecektir ama köy kahvaltısı özentiliği herşeyi mümkün kılmaktadır.
    sonra masada saçmasapan 2 katlı tabaklar gökdelenler gibi yükseltmekte ve üzerinde içine yatsan cildine iyi gelebilecek yoğunlukta kükürt olan sarı kayısılar incirler bulunmaktadır. hadi herşeye tamam, full şekilli tabaklar ve üzerinde uçuşan kelebekler kuşlar bir yana o tavada mis gibi pişmiş sucuğu niye hala tabakta servis edersin, buz gibi oldu buz, carpaccio oldu o. nutella niye kutusundan çıktıda kahvaltılık takımının bir parçası oldu! ben baya bilenmişim bu masalara.. off konu aktı da aktı.
  • her zamanki gibi olmayan kahvaltıdır.

    + anne resmen döktürmüşsün kral sofrası olmuş bu

    - ilahi oğlum her zamanki gibi işte ha hay

    + anne nasıl her zamanki gibi

    - ha hay türkan bu hep böyle işte hep bir şaka hep bir eğlence. hadi oğlum seni arkadaşın beklemiyor mu? ha hay

    şair burda kes sesini defol git rezil etme beni oğlum diyor. kurban olurum canım anam.
hesabın var mı? giriş yap