• (bkz: hermann hesse)
  • budalardan biri..
  • hintli, super basketbol oynayan bir arkadasimin adi.
  • budizm'in kurucusu buda'nin ismi.
    bi zamanlar bi sarayda ekmek elden su golden prensler gibi ya$atilan siddhartha bunlari elinin tersiyle itmi$,sancho panza* misali yaveriyle atinin sirtinda dunyayi ke$fe cikmistir. sonunda da budizm dogmu$. normal bi insan olup seksenlerinde hayata veda eymi$tir.
  • kelimenin kökeni sanskritçeden gelir. "siddha", "başarmak, elde etmek, ulaşmak" anlamlarına gelen "sidh" fiil kökünden türemiştir. "artha" ise "amaç, hedef" anlamındadır. dolayısıyla birleştirdiğimizde "amacını yerine getirmiş kimse" anlamına geliyor. (veya "one who has fulfilled the object of his coming on earth" gibisinden bir anlam daha uygun olacaktır)
  • (bkz: siddharta)
  • (bkz: vasudeva)
  • hükümdarın oğlu olarak doğar, büyür. ışıltılı, altın rengi bir hayatın içinden süzülüp şehirde dolaşırken, şehirdeki sefalete tanık olur ve kendi yaşadığının gerçek hayat olmadığına kanaat getirir ve bu oyunda daha fazla oynamamaya karar verir. bu meş’um uykudan buda (budh, sanskritçede 'uyanmış' demek) olarak uyanır ve kendisini oyuna kaptıranlardan sıyrılarak hiçbir şeye bağlı olmamayı seçer. yolu artık saffeti, masumiyeti, mükemmelliği arayışın yolu olur.

    tek başına çıktığı çile dolu yolculuğun sonunda, kendisini dünyanın en büyük dinlerinden birinin tanrısı olarak bulur.

    bin yıllar önce bütün unvanlarından sıyrılıp bilgeliğin, arınmışlığın, gerçek hayatın ve mutluluğun yoluna yalnız başına çıkmış olan bu adam bugün hâlâ müritlerine ve bütün dünyaya bakıp muzipçe gülümser.
  • alman yazar herman hesse'nin, benim okuduğum baskısında 176 sayfa olan kitabı.

    benim okuduğum baskıda kitabın adı böyle yazıyordu. doğru türkçe kullanımı olsaydı, zaten böyle yazılmalıydı. ancak türkçe'mizin bu kuralı terk edileli çok oluyor. eskiden yabancı bir kelime nasıl okunursa öyle yazılırmış. eski gazetelerde bu yazım kuralına uyulduğu daha çok görülebilir. bir örnek olmak üzere "alsace-lorraine" yerine "alsas-loren" yazılırmış. bu kural değişikliği türk dil kurumu tarafından mı yapıldı? yoksa pratikte bu şekilde mi uygulanmaya başladı? cevabını bilmiyorum. bu bağlamda kitap hakkında daha çok yorum okumak için (bkz: siddharta) başlığına girmelisiniz.

    hızlı okunabilen bir kitap. kendinizi kitaba bırakırsanız kitapta vurgusu yapılan nehir gibi bir anda geçip gidiyor, kitabı bitirmiş oluyorsunuz. kitabın güzel olduğunu söyleyebilirim. ancak kitaptaki bilgelik arayışı, en azından bana biraz klişe geldi. bazı klişeler güzel de işlenebilir. ancak bir klişe güzel de işlense, o klişeye denk geldiğinizde onun olumsuz taraflarını da hatırlarsınız, zihniniz de hoş olmayan çağrışımlar da bırakır.
  • hermann hesse'nin eseridir.

    brahman oğlu sidarta'nın doğru yolu, aydınlanmayı bulmasını konu edinen fantastik ögeli mistik bir kitap. sidarta aydınlanma yolunda samana (keşiş) olmuş ve dilenerek karnını doyurmuş, sırtındaki çuldan başka bir malı olmamış; sonrasında ayrılmış ve yine yola düşmüş, sevme sanatını kamala isimli güzel kadından öğrenmek uğruna tüccar olmuş, tüccarlıkta çok para kazanmış, içkiye alışmış ve kumar oynamış çok para kaybetmiş, cimrileşmiş ve karakteri değişmiştir, ancak yine tüm her şeyden vazgeçip kamala'yı da tüccarlığı da bırakmış ve tekrar yola düşmüştür; vasudeva isimli kayıkçı'nın öğretmenliğinde aydınlanmanın yolunda ilerlemiş, ırmağın sesini dinlemiş ve om (mükemmellik, kusursuzluk) ile gerçeğin ve ırmağın sunduğu gerçeklerin ve derslerin farkına varmış, değişmiştir.

    budizm'in kurucusu gotama buda gibi sidarta da kitabın sonunda aydınlanmakta, ermektedir. ancak sidarta'nın öğretisi gotama'nın öğretisinden farklıdır. bir alıntı ile anlatmak gerekirse;
    "bir gerçek ancak tek taraflıysa dile getirilip sözcüklere dökülebilir. düşüncelerle düşünülüp, sözcüklerle söylenebilen ne varsa tek taraflıdır, hepsi tek taraflı, hepsi yarım, hepsi bütünlükten, mükemmellikten ve birlikten yoksun. ulu gotama öğrencilerine dünyadan söz açarken, onu ister istemez sansara ve nirvana, yanılgı ve gerçek, çile ve esenlik diye ikiye ayırdı. başka türlüsü olanaksızdır, öğretmek isteyen birinin izleyeceği başka yol yoktur. ancak dünyanın kendisi, gerek çevremizdeki, gerek içimizdeki varlık, asla tek taraflı değildir. asla bir insan ya da bir eylem tümüyle sansara, tümüyle nirvana değildir, asla bir insan tümüyle kutsal ya da tümüyle günahkar olamaz. böyle görünmesi yanılmamızdan, zamana gerçek bir nesne gibi bakmamızdandır. zaman gerçek değildir... dünya ile sonsuzluk, acı ile mutluluk, kötü ile iyi arasında var gibi görünen çizgi de bir yanılgıdan başka şey değildir.... dünya.... mükemmellikten yoksun ya da mükemmellik yolunda ağır ağır ilerliyor değildir, hayır, her an mükemmeldir, o tüm günahlar bağışlanmayı, tüm küçük çocuklar yaşlıyı, tüm bebekler ölümü, tüm ölenler sonsuz yaşamı kendi içinde taşır. hiç kimse bir başkasının yürüdüğü yolda ne kadar ilerlemiş olduğunu göremez, haydutların ve zar atıp kumar oynayanların içinde bekleyen bir buda, brahmanların içinde bekleyen bir haydut vardır. yoğun bir meditasyonla zamanı yok etme, var olmuş olan, var olan, var olacak olan tüm yaşamı bir eşzamanlılık içinde görme olanağı ele geçirilir, böyle bir durumda her şey iyidir, her şey mükemmel, her şey brahman'dır. bu yüzden, var olan her şey iyi görünüyor bana..... şu gördüğün bir taştır, belli bir zaman sonra toprak olacak belki, topraktan bitki olarak boy verecek ya da bir hayvana, bir insana dönüşecek. eskiden olsa derdim ki, bu taş yalnızca bir taştır, değersizdir,.... ama dönüşüm döngüsünde insan ve ruh da olabileceğinden bu taşa da önem veriyorum...."
hesabın var mı? giriş yap