• robert kolej spor kulübü kurulmadan önceki robertin kulüp takiminin adi.
  • babamin ve mr.barry nin girisimleriyle sonu gelen buyuk takim.
  • sekiz sene formasını gururla giydiğim takım. tek sorun konuyla alakasız birine "zeyrek'te oynuyorum" dediğim zaman aldığım "o ne lan?" cevabıydı. olsun varsın. benim takımımdı o. forması da halen dolapta güzelce naftalinlenmiş şekilde durur*
  • bilinen tek özgün tezahüratı şöyledir:

    kırmızı leylek
    aslan zeyrek

    eh ciddi bir karizma sorunu olduğu kesin. bi de kırmızı leylek ne alaka. ne biliyim çiçek, direk, çörek gibi bir kelimeden yapılamaz mıydı bu kafiye

    benden birkaç öneri:
    en güzel çiçek
    gönlümüzde zeyrek

    pota altında direk
    blok yapar zeyrek

    (bkz: aklin neredeydi)
  • sedad hakkı eldem'in sosyal sigortalar binasının bulunduğu bizanstan kalan semt.
  • (bkz: zeyrek evleri)
  • geleneksel yolları, çeşitli konut tipleri ve anıtları ile günümüze dek bir bütün olarak gelebilmiş sayılı istanbul semtlerinden bir tanesi olan zeyrek, fatih ilçesinde, şehrin dördüncü tepesi üzerinde ve eteklerinde yer almaktadır. fatih ve eminönü ilçelerini de içine alan tarihi yarımada zeyrek, istanbul kentinin geçmişten bugünümüze değin uzanan tarihi dokusu içerisinde önemli bir basamak taşıdır. tepeden bakıldığında haliç’in ve boğazın panoramik bir görüntüsünün çıkarıldığı zeyrek semti, dik merdivenleriyle, camileriyle, hamamlarıyla, türbeleriyle, parke taşlı yollarıyla ve cumbalı ahşap evleriyle ziyaretçilerine istanbul’un tarih kokan zamanlarını yaşatıyor gibidir.

    zeyrek, atatürk bulvarı ve haliç’ten başlayıp yükselen yamaçta, atatürk bulvarı tarafından yer yer 15 m’ye varan yüksek istinat duvarları ile bizans döneminden bugüne kadar yapılmış çeşitli teraslamalar ve setler üzerine yerleşmiştir. bölgeye kendi has özelliğini veren mimari dokunun ve yol yapısının oluşumunda, topografik özelliklerin ve eğimin belirleyiciliği olmuştur. eğime ve topografik özelliklere bağlı olarak, yolla eğim çizgilerine paralel olarak veya setler arası bağlantıyı kuran dik yokuşlar biçiminde oluşmuştur.

    zeyrek, bizans ve osmanlı tarihlerinin dönüm ve düğüm noktalarını yaşayan bir semttir. fatih sultan mehmet’in istanbul’u fethinin ardından bölgeyi türkleştirme tasarısı, kenttin iskan özelliklerinin bütünüyle değişmesini sağlamıştır. o zamana değin kiliseleriyle, ibadethaneleriyle tam bir hristiyan bölgesi olan zeyrek, fetihle birlikte ayasofya’nın ardından tam anlamıyla türkleştirilerek türk-islam kültürünün yaşandığı bir semt olarak önem kazanmıştır. 16. yüzyılda fatih mahallesine bağlanan zeyrek, bu yüzyıldan itibaren irili ufaklı birçok camilerin, mescitlerin, hamamların ve çeşmelerin kuşatmasıyla müslüman halkın ikamet ettiği bir yer olma hüviyetini kazanmıştır. bugünkü zeyrek camii, bizans döneminde pantokrator manastırı ve kilisesiydi; ve bizans’ın son dönemindeki önemi, kilise kavgalarının yoğunlaştığı bir yer olmasından gelmekteydi. ortodoks bizans ve latin-katolik kiliselerinin birleşmesi için bizans’ın son döneminde roma ile kurulan ilişki, birkaç ruhani konsülünün toplanmasına neden olmuştu. 1438’de toplanan ferrara-floransa konsülünün aldığı kararlar ise ortodoks ruhbanın çoğunluğu tarafından kabul edilmemişti. kiliselerin birleşmesine en sert muhalefeti yürüten kişi ise, gennadios scholarios idi. politik tahrikleri dolayısıyla makamından azledildi ve pantokrator kilisesine kapatıldı. gennadios’un taraftarı olan halk, bu hareketi protesto için pantokrator kilisesi’nin etrafından ayrılmadı ve kilise bir anda şehrin en kalabalık cemaate sahip ibadet mahalli haline geldi. 1453’te istanbul’u fetheden fatih sultan mehmed, bu politik atmosferi çok iyi değerlendirmek suretiyle, katolik kilisesinin düşmanı gennadios’u patrik tayin etmişti.

    semtin ismi, fatih sultan mehmet (1451-1481) tarafından burada kurulan medresenin başmüderrisi molla zeyrek’ten gelmektedir. istanbul’u fethettikten sonra önde gelen sekiz kiliseyi camiye çeviren fatih sultan mehmet, unkapanı ile saraçhane arasında, bugünkü caminin batısında kalan bir yerde 55 odası bulunan pantokrator kilisesi’ni medreseye dönüştürerek molla mehmed zeyrek efendi’nin yönetimine vermiştir. medresenin, istanbul üniversitesi’nin başlangıç tarihini oluşturduğu düşünülmektedir. molla mehmed’e, farsça’da “anlayışlı, uyanık, zeki” anlamlarına gelen “zeyrek” lakabının çocukluğunda hocası hacı bayram veli tarafından takıldığı sanılmaktadır. daha evvelinde bursa’da ii. murad medresesinde müderrislik görevinde bulunan molla zeyrek’in buraya atanmasıyla, önce yaklaşık 20 yıl kadar hizmet veren medrese, sonra da bütün bir semt onun adıyla, zeyrek olarak, anılmıştır.

    bizans’ın ilk dönemlerinde, manastırların yer aldığı bir semt olarak tanınan zeyrek, denizden uzak konumu ve yamaç yerleşimi olması nedeniyle, tarih boyunca yerleşim alanı yoğunluklu bir bölge olmuştur. bölge, i. konsantinus (324-337) tarafından yaptırılan ve imparatorların defnedildiği yer olan havariyun kilisesi ve çevresinde inşa edilen büyüklü küçüklü kilise ve manastırlarla kent içinde bir “dinsel alan” özelliği kazanmıştır. havariyun kilisesi, imparatorların mezarlığı olma özelliğini, on ikinci yüzyıldan itibaren imparator mezarlığı olma işlevini, pantokrator manastırı kilisesi’ne (bugünkü haliyle zeyrek camii’ne) devretmeye başlamıştır. yörede yer alan bir diğer önemli eski manastır, bugün eski imaret camii olarak bilinen pantepoptes manastırıdır. 1462-1470 arasında fatih külliyesi’nin yapılmasıyla birlikte, pantokrator kilisesi camiye dönüştürülmüş, pantepoptes manastırı ise imaret olarak hizmet vermiştir. bugün, bu yapıların mevcut olmasına rağmen, geniş bir alana yayıldığı sanılan manastırın öteki yapılarından bir iz kalmamıştır. ayrıca, bu bölgede olduğu iddia edilen “üç prenses sarayı” ile diğer bizans konaklarından da bir eser yoktur bugün.

    on altıncı yüzyıldan itibaren, o ana kadar mevcut olan bölgenin etnik sürekliliği, istanbul’un imparatorluğun merkezi olarak gelişmesiyle birlikte, bölgeye gelen müslüman nüfus lehine değişmeye başlamıştır. rum nüfus, ya galata’ya yerleşmişler ya da zamanla dağılıp başka başka yerlere gitmişlerdir. bugün bölgede bulunan camilerin yoğunluğu ve rum evlerinin kalmayışı da, bu değişimin bir göstergesi olarak görünmektedir. bütün bu gelişmeler neticesinde, on altıncı yüzyıldan itibaren zeyrek bölgesi islam kültürünün yoğunlaştığı bir yerleşim bölgesi olarak günümüze uzanmaktadır. bölge, on altıncı yüzyılda fatih mahallesine bağlandı
    bölgede yerleşenlerin sosyo-ekonomik statülerinde, yakın dönemlere kadar önemli değişiklikler olmamış ve genellikle bölgede, hanlar bölgesinde çalışan orta sınıf mensuplarının yaşadığı anlaşılmaktadır. bizans döneminde yerleşimin esasını oluşturan sıra-evler şeklindeki doku korunup geliştirilmiştir. semtte, osmanlı imparatorluğunun önde gelenlerince yaptırılmış köşk, konak gibi yapılar bulunmamaktadır. bunun istisnalarından bir tanesi, 1703’te idam edilen şeyhülislam seyyid erzurumlu feyzullah efendi’nin yaptırdığı konak da, daha sonraları çıkan bir yangın neticesinde yok olup gitmiştir. diğer bir önemli konak da, zeyrek caddesi 9 numaradaki doğanzade konağı’ydı, ancak o da, 1979 yılında çıkan bir yangında kül oldu.
    çok da yoğun olmayan orta sınıf yerleşim bölgesi olduğu anlaşılan zeyrek’te, hizmet binaları da çok az sayıdadır. var olanların da semtin sınır kesimlerinde yer alması dikkat çekicidir. semtin güneyinde yer alan çinili hamam, kuzeyindeki haydarhane hamamı, batısında bulunan —fatih külliyesine bağlı, ama on dokuzuncu yüzyılda yıkılmış bulunan— çukur hamamı, bu özellikleriyle, zeyrek semtini diğer semtlerden farklı kılmaktadırlar.
    bölgenin özelliği, geleneksel mimari özelliğini günümüze kadar korumuş olmasından gelmektedir. çoğunlukla ahşap yapılardan oluşan mimari yapı, kuzey yönünde çırçır semtini de kapsayarak haliç’e kadar uzanmaktadır. zeyrek’te bulunan ahşap konutların çoğunluğu, 1800-1840 yılları arasında inşa edilmiş sıra-evlerdir (parmaklık sokağı, bıçakçı sokağı, çeşme sokağı, güllü bahçe sokağı vb.). ortalama 50 m2 zemin alanına oturan, ortalama 2-3 kat ve toplam brüt alanı 100-150 m2 olan bu sıra evlerin parsel genişliği 5-10 m arasında değişmektedir. (konaklarda ise, ortalama taban alanı 100 m2’dir.) yaşama mekanları cadde tarafına bakan, arka taraflarında küçük bahçelere sahip bu ahşap evlerin bir diğer ortak özellikleri de, hepsinin farklı yükseklik ve genişlikte cumbalara sahip olmalarıdır. konaklarda görülen haremlik-selamlık bölümleri, sıra evlerde görülmez. ahşap sıra evlerin yanlarında diğer sıra evler bulunur. konaklarda iki cepheye sahip sıra evlerden farklı olarak, dört cephe bulunur. bahçe içinde yer alan konakların bir cephesi yol sınırı oluşturacak şekilde örnekleri de mevcuttur. konaklar üç tam, bir de çatı katından oluşmaktadır. süslemeler, konaklarda daha yoğun olarak görülmektedir. konağın planı, oldukça geniş bir yaşama alanı ve bu alanı çevreleyen odalardan oluşmaktadır. servis alanları ise giriş katında ya da alçak olan bir ara katta yer alır.

    evlerin yapımında ahşap malzemenin kullanılmasının tarihi daha eskidir. ahşap malzeme, malzemenin karadeniz eteklerinden kolay temini, malzemenin kolay taşınır ve yenilenme bakımından uygunluğu, çıkma ve girintilerin, pencerelerin ve büyük saçakların kolay yapımına izin vermesi, ısı ve ses yalıtımı özelliği, sıcaklık duygusu, yapım kolaylığı ve ekonomik oluşu gibi nedenlerle tercih edilmiştir. 1930’lardan itibaren, gerek ahşap malzemenin zor bulunur oluşu ve gerekse de yangın talimatnamelerindeki düzenlemeler nedeniyle kâgir binalar yapılmaya başlanmışsa da, binaların planları ve formları, 1940’lı yılların sonuna kadar aslını korumuş ve ahşap dokuya uygunluğunu sürdürmüştür.

    geleneksel ahşap konut mimarisi örneklerinin yanı sıra, zeyrek’te anıt olma özelliği taşıyan daha pek çok yapıt bulunmaktadır: haydar paşa medresesi, divitdar keklik mehmed efendi camii (eski kaptan paşa camii), bıçakçı mescidi, hacı hasanzade mescidi, kasap demirhan mescidi, piri mehmed paşa (soğukkuyu) mescidi ve medresesi, şeyh süleyman mescidi, haliliye medresesi, zembilli ali efendi mektebi ve türbesi, haydar hamamı. bu yapılar arasında, özellikle cami ve medrese gibi alanların içerisinde, manastır ve kilise kalıntıları da bulunmaktadır. ayrıca çeşitli yapıların altında kalmış eski bizans sarnıçları da mevcuttur: eski imaret camii sarnıcı, hacı hasan sokağı sarnıcı, ibadethane sokağı sarnıcı vb. zeyrek’te ayrıca haydar paşa çeşmesi, bıçakçı alaeddin çeşmesi, hacı eyübzade şükrü bey çeşmesi gibi çeşitli çeşmeler, çeşme kalıntıları, mezar ve türbeler de yer almaktadır.

    “serçeden başka kuş, zeyrek’ten başka yokuş bilmez” şeklinde söylenen bir deyime girmiş olan, sokak dokusu ve yokuşlarıyla meşhur olan bir semttir zeyrek. nevşehirli ibrahim paşa caddesi’nden atatürk bulvarı’na kadar inen ve 16 m’ye ulaşan kot farklarının doğurduğu zorunluluk nedeniyle, kıvrımlı, dik, yer yer bulunan merdivenlerin oluşturduğu sokak dokusu, günümüzde istanbul içindeki mevcut geleneksek sokak dokularının en iyi durumda bulananıdır. sokakları kaplayan geleneksel kırmızı-siyah taş kaplamalar, araç trafiğinin yoğunluk kazanmasıyla, asfaltla kaplanmış ve kaybolmuştur. yolun iki tarafı arasındaki sınırı, genellikle ya konutlar ya da bahçe duvarları belirler. bahçe duvarlarından yola taşan yeşillikler ise, ayrı bir güzelliktir bölge için. konutlar ile yol arasındaki geçişi sağlayan giriş kapıları, genelde yol seviyesinden merdivenlerle yükseltilmiştir. giriş katında yol sınırıyla çakışan evlerin üst katlarındaki cumbaların yola taşması geleneksel yol dokusuna hareketli bir perspektif kazandırır. günümüzde, bu yol dokusunun yanında, birbirini dik kesen, çok daha geniş mesafeli, motorlu taşıt fonksiyonuna önem veren bir yol dokusu görülmektedir. bunlar, geleneksel yol dokusuna tamamen zıt bir durumdur. bölgenin geçirmiş olduğu yangınlardan sonra, farklı bir doku anlayışının hakim olduğu görülür. bu anlayış farklılığı, eğimin az olduğu kısımlarda karşımıza çıkar. çıkmaz sokak dokusu ise, —zeyrek camii çevresindeki ibadethane sokağı, fazilet sokağı, haydar caddesi, bıçakçı çeşme sokağı, zeyrek mehmet paşa sokağı, zeyrek caddesi, çırçır caddesi, fenerli çıkmazı, gül bahçe sokağı, parmaklık sokağı vb. yerlerde olduğu gibi— zeyrek’teki geleneksel anlayışın tüm özelliklerini yansıtmaktadır.

    merkezinde zeyrek camii’nin bulunduğu bölgede, halen eski dokusunu koruyan, birbirini dik olmayan açılarla kesen sokakların bulunduğu bir alan vardır. 1968’de itü mimarlık fakültesi’ne bağlı bir çalışma grubu tarafından yapılan tespitler neticesinde, 1975 yılında bu alan koruma altına alınmıştır. 1980’den itibaren bu alanda yapılaşma yasaktır. zeyrek’teki koruma çalışmaları, ayrıca, unesco tarafından da desteklenmektedir.
    zeyrek bölgesinde, kent oluşumundan söz edilememekle birlikte, geleneksel doku içine sıkıştırılmış meydancıklarla karşılaşılmaktadır. buna karşılık, 1908 yangınından evvel bölgenin güneyinde yer alan ahşap ve kâgir dokunun, yangınla yok olması sonucunda ortaya çıkan kadınlar pazarı meydanı ile 1950 sonrasında, zeyrek camii önünde ve arkasındaki set üzerinde oluşan boş alanlar, yıkımlar neticesinde oluşmuş ve geleneksel dokunun bir parçası olmayan alanlar bulunmaktadır.

    çoğunlukla haliç kıyısındaki imalathanelerde çıkan ve kuzey rüzgarının etkisi ile zeyrek’e kadar yayılan yangınlar (örneğin, 1633, 1660, 1693, 1718, 1756, 1833, 1908 ve 1918 yangınları) zeyrek’teki yapılar üzerinde ciddi tahribatlar yapmış ve yapıların yenilenmesini gerekmiştir. yangınların bir etkisi, bölgede yaşayan insanların fakirleşmesini doğurmuş ise, diğer bir etkisi de, zeyrek’in yapılarının, mimarisinin ve sokak dokularının değişmesine neden olmuştur. on dokuzuncu yüzyılda başlanan, yangın bölgelerinin birbirine dik yollar ile bunların arasında kalan kare ya da dikdörtgen yapı adaları biçiminde yeniden düzenlenmesi uygulaması, zeyrek ve çevresinde de gerçekleştirilmiştir. bunun bir örneği, itfaiye caddesi, ömer efendi sokağı ve eski mutaflar sokağı arasında kalan eski organik dokudan açıkça ayrıştırılmış bölgedir.
    geçmişte istanbul’un en hoş manzaralı semti olan zeyrek’te, 1960 ilâ 1975 arasında, hızlı bir yapılaşma gözükmektedir: eski ahşap evler yıkılıp yerlerini 4-6 katlı apartmanlar almaya başlamıştır. bu beton yapılaşma önlenmişse de, zeyrek’in, tamamıyla koruma altına alınmış olduğunu söylemek zordur.*
  • kayıtlı ekşi sözlük okurudur.
  • dokuzuncu nesil biçare yazar.
  • pek sevgili kardesim, kader arkadasimdir. bektasiligim de kendisinden galattir.
hesabın var mı? giriş yap