• birini unutmanın en iyi yolu hatırlayacak yeni birini bulmaktır.
  • küçükken, 6-7 yaşında, oruç tutmuştum büyüklere özenip. ölüm gibi bir uykudan bir zıpkın gibi uyanmıştım sahura. yiyip içip uyumuştum. öğleye doğru oyun, koşturmaca derken nasıl susadıysam artık bir alaska bizonu gibi su içtim ama oruçlu olduğumu unutarak. ağlayarak anneme koştum orucum bozuldu diye. imama kadar götürdü beni, oruçlu olduğumu unutursam yediğim içtiğim şeylerin oruç bozmayacağına beni ikna etmek için. ikna oldum da. fakat asıl olay ondan sonra başladı. tekrar oruç tuttum, tekrar kurt gibi acıkıp davar gibi susadım. içimde hep bir "unutur yer içerim nasılsa hehe" diye de allah'a tuzak kurdum. ben o an lanetlendim sanırım. bir daha asla oruçlu olduğumu unutamadım. oruçlu olduğumu unutmaya çalıştıkça daha da parlak, diri, canlı ve belirgin bir hal alıyordu zihnimde oruç. ne yaptıysam, ne ettiysem oruçlu olduğumu unutamıyordum. en son pes edip oruç tutmayı bıraktım çünkü unutamıyordum oruçlu olduğumu. o kadar ki, orucu bıraktıktan sonra bu sefer oruçsuz olduğumu unutuyordum hep. su içecek veya yemek yiyecek oluyordum, oruçluyum deyip vazgeçiyordum. sonra mal gibi "anaa" deyip dönüp tıkınıyordum.

    yani demem o ki; birini unutmanın en kötü yolu, onu unutmaya çalışmak olurdu herhalde. oruçtan biliyorum ben. neyi unutmaya çalıştığının sürekli farkında olarak, onu unutma arzusunu sürekli içinde duyarak, onu unutma gerekliliğini sürekli kendine anlatarak yaşamak bir şeye sebep olacaksa bu, unutamamak oluyor en fazla. oruçlu olduğumu, orucun unutulmasi gereken bir şey olduğunu düşünmediğim zamanlarda unutabilmiştim bir tek. bu sıra bozulunca da unutmamak ile lanetlendim.

    şarkılarda "seni artık unuttttuuuuuuğm" diyorlar ya, yalan o hep. unutmuş hali sevdiceğine şarkı yapmış köpoğlunun, unutmasa ne yapacak kim bilir! bak biri "unutmanın en iyi yolu, hatırlamaya değer görmemektir" demiş, o da yalan! unutmanın en iyi yolu, unutmaya değer görmemektir.
  • ne güzel diyor sezen "zaman sadece birazcık zaman" işte şifre bu zaman...
    aslında dışarıdan bakıldığında çekip giden her şeyi kolayca unutuyor gibi görünüyor ama içeride durum maalesef pek öyle değil. mesele sadece bir insanın hayatından çıkmak veya onu kendi hayatınızın sınırları dışında bırakmak değil ki, keşke bu kadar kolay olsaydı. o zaman sadece bir "elveda" bile tüm sıkıntılara iyi gelirdi belki..
    ortada bir yığın yaşanmışlık var, iyi kötü anılar var, karşılıklı verilmiş ama bir türlü tutulmayan ya da tutulamamış sözler var. o kişinin sizde açtığı ya da sardığı yaralar var, artık sadece bir fotoğraf karesine hapsolmuş geçmiş var. her ne kadar ardına bakmadan yoluna devam etmeye çalışsa da insan, ne acıdır ki aklının en narin köşesinde bir müddet daha paslı bir kancaya asılı düşüncelerini taşımak durumundadır. acı veren bir yük gibi, kimseye göstermeden sarıp sarmaladığınız bir yara gibi...
    sakın ha geçmez demeyin geçiyor, unutulmaz demeyin, unutuluyor, inanın azalarak bitiyor.
    gerçek şu ki; yaşananlar, yaşanmışlıklar onlarda zamanın potasında erimeye mecbur, o içinizde döne döne bir cığa evrilen düşünceler onlar da erimeye mecbur, var olan her şey gibi..

    bir sabah uyandığınız an aynada yeni bir suret buluyorsunuz. sonra bir bakıyorsunuz ki eski duygularınızdan eser yok. günler geceleri, haftalar ayları kovaladıkça o buruk hüzünlü boşluğun yerini tuhaf bir hafiflik duygusu alıyor. evet böylelikle dönüşüm gerçekleşti.
    tebrikler! artık yeniden yara almaya ve yeni yaralar açmaya hazırsınız..
  • - gün içinde kendini işsiz bırakmamak.
    - kişiye ait fotoğraf, ses kaydı vs herşeyi silmek.
    - kişiyi görebilecek yerlerden uzak durmak.(günlük hayatta bulunulan yer, sosyal medya hesapları vs.)
    - hiç yaşamamış gibi onunla ilgili tüm gerçekliklerden uzaklaşmak, sanki yokmuş gibi davranmak.
    - onunla ilgili düşüncelerden bilinçli olarak uzak durmak, isminin geçeceği ortamlardan uzak durmak yada arkadaşlar yakın ise onlardan rica etmek.
    - vee en önemlisi.. yeterince zaman.

    tabi bi yerde istemeden denk gelirseniz triplere girme ihtimaliniz yüksek.

    siz üzülün hayat devam ediyor..
    (bkz: hayatın en acımasız gerçeği)
  • peyami safa'nın bir sözü var, en iyi yol "unutmaya çalışmak değil, çalışmamaktır." diyor..
    çünkü beynin işleyiş mekanizması böyle, tecrübeler de böyle.. unutmaya çalıştıkça hatırlanır.

    ne uğultulu tepeler'in heatcliff'i ne cehov'un treplev'i.. ne werther.. ne de herhangi biri.. insan unutamamış iyi bir örnek bulamıyor.
    sonunda ölüm olmasa da, her unutma çabası bir trajedi.. içindeki yaşam özsuyunu yitirip kuruma hâli.. yaşam belirtileri var ama yaşanan "bitkisel hayat"..

    uzmanlara sorarsanız, "limbik sistem" yüzünden.. o kişiyi hayatımızdan çıkaramıyoruz, sanki varmış gibi davranıyoruz. ama yok. bu, beyinde yoksunluk duygusu oluşturuyor ve madde bağımlılığının yarattığı etkiyi yapıyor; kıvrandıran bir acı..

    yok olduğunu kabul edin. öldü!
    "unutmak ölmek değil mi? önce öldürmek!" böyle der cemil meriç, jurnal'de..
    ve bir mezar hayal edin, ölen sevgiliye çiçekler götürdüğünüzü.. gül fidanı filan dikin, en sevdiği renkten.. ağlayın, dağıtın, çok acı çekin..
    acıdan kurtulmanın yolu acıyı sonuna kadar yaşamaktır.
    bitecek.. hiçbir şeyin sonsuza kadar sürmediğini hatırlayın. yine unutmayacaksınız ama bir gün puslu bir camın arakasından bakacaksınız o anıya.. gerçek miydi, değil miydi, yoksa siz mi yaratmıştınız, belirsiz..

    şimdi yeni dertler edinin kendinize, dünyaya dair dertler olsun.. kendinden kaçmanın da kurtulmanın da en iyi yolu budur.

    hem bakarsınız bir gün öyle bir şey olur ki, hiç tanımadığınız, tanımış olsanız da görmezden geldiğiniz bir yanıyla yüzleşirsiniz, midenize kramp girer, "bu muydu bunca zaman unutamadığım!" deyip, tam o an etrafınızda dönüp duran hayalete veda edersiniz.
    hayaletlerinize veda edin, onlar siz istedikçe var olurlar.

    "aşk iki kişiliktir" görüşüne hiç katılmadığım şair başka bir şiirinde "sanki hiçbir şey olmadı/ikimiz yokuz sadece/biz olan ikimiz yokuz.." diyor.
    "iki kişilik" , "ikimiz" üzerine kurduğumuz dünyalarda tek başımızayız oysa..
    yanılmak.. ayrılmak, kaybetmek de hayata dahil.. yollar ve acılar hep tanıdık..
  • ben seni nerenden terkedeceğimi de bilmiyorum ki kamuran
    ellerinden mi gözlerinden mi rüyalarımdan mı
    ben seni nasıl bırakacagımı bilmiyorum
    ben seni çok seviyorum kamuran
    çalıkuşu~
  • yokmuş gibi davranmak.. zamanla beyin gerçekten olmadığına inanmaya başlıyor.. siliyor her şeyi...

    sonrası kuşlar.. böcekler.. dünya güzel...
  • öncelikle o birisi hayat denen bu keşmekeşin içerisinde bir dönüm noktasında ise, unutamazsınız. sadece onsuz nasıl yaşamanız gerektiğini öğrenmeniz gerekiyor a dostlar. kendi açımdan neler yaptığımı yazayım da, ister siz de aynılarını yapın ya da kendinize bir ders çıkarmış olun;

    -hergün içeyim, kendimi kaybedeyim, hem onu hem kendimi unuturum derseniz vücudunuz dayanıklılığına göre bir süre sonra iflas edecektir. ben 1 hafta sonra diz çöküp tövbe istemiştim kırmızı tuborgtan. üstüne yaptığım rezillikleri saymak istemiyorum

    -sigarayı bıraktım ki bu güzel birşey değil mi? yok değilmiş işte. ardından öküz gibi yemek yeme dolayısıyla 10 kilo aldım

    -tekrar sigaraya başladım, tamam güzel kilo verdik ama sigara lan bu. sabahları ağzının içerisindeki timsah yuvasının varlığı yeter.

    -yok abi olmayacak böyle, yeni arayışlara girelim, yeni bir kadın teni iyi gelir dedik. hakkatten öyle oldu. başlarda.. sonra başlıyosun karşılaştırma yapmaya, karşındakini üzüyorsun, kendin üzülüyorsun ve a dangalak başka birisini unutmak sebebiyle girdiğin ilişkide karşındakini ne kadar mutlu edebilirsin, kendini ona verebilirsin. kimseyi başka biriyle ikame etme. şekeri bıraktım, tatlandırıcı kullanıyorum diyen de gavattır, bunu yapan da. ayrıca o psikoloji içerisinde yaklaştığın kişilerin hiçbiri emin ol doğru kişiler değildir. o unutulamayan başkasına caz yapıcam diye kendinizi perişan edersiniz anca.

    -sonra onlarca hayal kırıklığını topladım yanıma kapattım eve kendimi. bu yaptığımın ne kadar kötü birşey olduğunu açıklama ihtiyacı hissetmiyorum.

    daha fazla örnek verebilirdim ama gerek yok. yukarıda yazdıklarımın ortak noktasını açıklayayım direk. birisini unutma adına birşeyler yapmak tamamen ters tepki doğuruyor. bir kere onu unutacağım dedikçe aklına geliyor namussuz. her eyleminin ardında o oluyor. ne gerek var güzel kardeşim. ilk olarak kendini kimseye bu kadar bağlama. hadi bağladın ve onu unutman gereken noktaya geldin. geç aynanın karşısına, unutacağın kişiye neler hissettiğini ölç içinde. öfkeliysen affet gitsin. gidip canını alacak değilsin ya. anca kendini tüketir öfken. özlem duyuyorsan bi tokat vur yüzüne. bu hayata yalnız gelip, yalnız öleceğini asla unutma. bu sebeple hayatında kimseye yaslanma. ne kadar yaslanırsan bi desteğe, o destek kırıldığında düşüşün o kadar sert olur.

    son olarak unutmanın en güzel yolu zamandır. zaman geçsin hele yemin ederim birşeyin kalmayacak. zaman geçmiyor diyeceksin belki, geçecek, ardında bıraktıklarına şaşıracaksın.

    ve aklında bulunsun güzel kardeşim, boksör düştüğü zaman değil ayağa kalkamadığı zaman kaybeder.

    bi sigara daha yakayım en iyisi.
  • işe yaramaz yollar bütünü. tek yol var; unutmaya çalışmamak.

    çelişkili gelebilir ancak; değildir.

    çevremde de görüyorum bu çabaya girenleri. unutmak için başkasıyla birlikte olmak, tatile gitmek, yabancı dil kursuna yazılmak, tangoya başlamak vs

    yani elbette yeni bir şey öğren, eğlen, kendine muhteşem bir kahvaltı hazırla, başka bir eve taşın hatta belki ülke değiştir.

    sadece bunları unutmak için yapma! nefes aldığın için yap.

    unutmaya çalışmamalısınız.

    milat başlatmak için uzattığın elin ısırıldığında, ateş basacak. çok üzüleceksin evet. sorun yok! çünkü; ne olacak biliyor musun?

    yaşayacaksın.

    çünkü; güzel bir duyguyu yok saymak ölmektir.

    tamam, pastanelerde gördüğünüz o muhteşem alman pastalarını yememenizi anlarım ancak onlar zaten yapay.

    yapay olmayan duygudan kaçma.

    eğer herkes duygularını bastırmaya çalışsaydı; o besteler yapılmaz, o kitaplar yazılmaz, o notalar ortaya çıkmazdı. o resimler, heykeller ve o dans figürleri asla olmazdı.

    o ne yaparsa yapsın, sen iyi olmasını dile ve sev. güzel sev, masum sev.

    tırnak etlerinden, alnındaki bebek saçlarına, diş yapısından, göz altı morluklarına kadar..

    başka yolu yok.
  • unutamıyorum dediğim zaman.
    bilge şöyle seslendi.
    neden unutasın ki?
    seni sen yapan şeyler onlar.
hesabın var mı? giriş yap