• ... ah, bu bizim büyük çaresizliğimiz:

    "(...)
    benden okumak için kitap önermemi isteyenlerin
    kalbimi de istediklerini sanıyordum; hâlâ öyle!"
  • dışarıdan bakıldığında iki can arkadaşın aynı kadına aşık olması olarak görülen roman. tarif etmesi ne kadar basit, iki arkadaş aynı kadına aşık olur ve olaylar gelişir. oysa aslen çocukluğa yakılan bir ağıt. asıl büyük çaresizlik bu diyor bıçakçı romanın bir yerinde; yani sesimizin dışarıdaki çocuk seslerinin arasında olmayışı. gerisi sadece bir cümle.

    bir de şu var bir pazar günü bir solukta bitiyormuş bu kitap. ardında kendi çaresizliği üzerine düşünmeye başlayan bir okur bırakarak. hepimizin ortak çaresizliği değil mi sesimizin dışarıdaki çocuk seslerinin arasında olmayışı?
  • tam ihtiyacım olan zamanda... günlerce bekledikten sonra tesadüf müydü o gece beyoğlunda bulmam? yoksa nasıl geçerdi ertesi gün? "en büyük ahlaksızlık, demiştim kendi kendime bir aşkı yaşamamaktır. hayatı mümkün olan en geniş haliyle yaşamak gerekir, demiştim"... demiştim de bir türlü durumumu o genellemelere uyduramamıştım yazarın deyimiyle... bir kaç saat sürdü bütün kitabı okumam... yine akıyordu kelimeler, cümleler... diyordu ki "aşk eşitler arasında yaşanır" oysa asıl eşit olmayanların arasındaki aşktı, kavuşamamaktan doğar çünkü aşk imkansızlıkla beslenir.
    ve ben kitabın sonuna şöyle yazdım bir eylül sabahı "peki ya bizimki?..."
  • bir süredir yatağımın başında okuma lambasının hemen altında okunmayı bekleyen ama "bitmeyen işler yüzünden" (ki biz böyle olsun istemezdik) okunamayan kitap. benim vakitleri yetiştirememe konusundaki büyük çaresizliğim kitabın büyük çaresizliğiyle çakışıyor belki de. kitapla aramızdaki en kısa mesafe bir türlü kapanmıyor herkesin herkesi okuyormuş gibi davrandığı çağımızda. bir solukta okunan iki kitabından sonra fazlasıyla okunmayı hak ediyor barış bıçakçı; çabuk olmak lazım, çaresizlikleri aşmak bir de.
  • biraz fareler ve insanlar hayranlığı,biraz da jules et jime kendilerini benzetme esintileri taşıyan sakin,samimi roman.

    kitabın içinden geçen soundtrack :
    -tindersticks-let's pretend
    -boat on the river
    -bryan ferry-your painted smile
    -rose room

    --- spoiler ---

    enderin gözünden çetin ile ender ilişkisini en güzel şu cümlesi açıklar aslında :

    "seninle konuşmanın özel grameri: hemen hemen her cümle 'hatırlıyor musun' sorusuyla biter,ortak geçmişimizin gsi büyük yazılır,eylemlerimizin kipi daima güzel geçmiş zamandır ve çetin ile enderi birbirine bağlayan bağlaçlar saymakla bitmez."

    ama en kısa en özetbeözet anlatan için (bkz: çetinikisalakenderdört)

    --- spoiler ---
  • yeniden turgut ve selim ile karşılaştığım kitap. onlar anlar, tutunamayanlar.

    "birlikte geçirdiğimiz o güzel günlere ne olmuştu? benim aklım hep o günlerdeydi. ne olmuştu o günlere?yaşanan şeyler ne olur çetin, nerede durur?hatırlamaya ve belleğe ilişkin eğretilemeler beni kesmiyor. tozlu tavan arasına girmek, eski bir sandığı açmak, sararmış bir defterin sayfalarını çevirmek filan diyorum, beni kesmiyor. geçmişimizle bağlantı kurmanın tek yolu hatırlamak mıdır? başka bir eylem yok mu, olamaz mı?" s.133
  • eğer filmi aşağıdaki kitaptan cümlelerin duygusunu bir nebze bile vermeyi başarmışsa, enfes bir filmdir.

    --- spoiler ---

    nihal, daha doğrusu ona beslediğim yaşanmamaya mahkum aşk, beni bir erkeğe indirgemişti. iki yıl boyunca bütün sınıflandırmaları kadın ve erkek başlıkları altında yapmaya zorlamıştı. halbuki bulutlar da var, kediler de, herdemyeşil bitkiler, binlerce yıldır yeri değişmeyen taşlar, mutfakta bulaşıklar, kenarı kıvrılan kilimler, kar altında kalanlar, sınıflandırmalara tabi olmayanlar....

    oysa ben, iki yıl boyunca, bir erkekten başka bir şey olamamıştım. aşkın insanı zenginleştirdiğini biliyorduk, fakirleştirdiğini de bilelim.

    --- spoiler ---

    filmi izledikten sonra not: kitabın yakınından uzağından geçememiş filmdir. hatta şöyledir diyebilirim, kitabın akışı içinde kesik kesik tuhaf görünmeyen her ilişki (örnek: çetin-ender), her durum (örnek: nihal'in ender'den kendine şiir yazmasını istemesi) senaryo ve çekimler vesilesi ile bir felakete dönüşmüştür. film üzmüştür.
  • her sayfasini kac defa okudum, kimi cumlelerin altini baska baska zamanlarda baska baska kalemlerle kac defa cizdim bilmiyorum. cay ve meyve lekeleri iki katina cikartti kitabin hacmini. disardayken elimde tutmadim ki kitabi birileri bakmak isteyip de icine dustugum notlari gormesin. sonra iste birine hediye ettim ayni kitabi. diyelim ki cetin'e. sonra iste cetin degilmis. kalbim kitapta kaldi.
  • aşkı, dostluğu, yaşamı, geride kalanları ve hiç olmamışları olanca sadeliğiyle anlatan, "ah ulan rıza üslubu"na hayran olduğum, bana yeniden ankara'yı sevdiren kitap.

    --- spoiler ---

    kitabın ve hayatın anlamlı bir özeti için (bkz: çetinikisalakenderdört)

    --- spoiler ---
  • bir solukta okunan kitaplardan, hani hemen içine çekiveren cinsten.

    "her şeyin geçip gittiğine, yaşadıklarımızın geçmişte kaldığına kim inandırabilir bizi? anılarımızı avuç dolusu su gibi her sabah yüzümüze çarpmanın işe yaramayacağına kim inandırabilir?"

    diye başlar ve devam eder...
hesabın var mı? giriş yap