• https://www.youtube.com/watch?v=tejjqpdyi00 parodisi yapılmış.

    edit: ayrıca yarın istanbul kadıköy'de olanlar için:
    (bkz: 6 ekim 2017 blade runner 2049 söyleşisi)
  • gün itibariyle vizyonda...

    ama napıyoruz? gitmiyoruz...

    (bkz: blade runner 2049'un sansürlenmesi)
  • 163 dakikalık filme 94 dakikalık soundtrack bestelenmiş. ilk filmin bestecisi vangelis ile çalışılmamış. onun yerine dunkirk filminde beraber çalışan hans zimmer ve benjamin wallfisch ile çalışılmış. müziklerin ana teması ilk filmdeki müziklerinkiyle aynı.

    filmi izledikten ve 94 dakikalık albümü komple dinleyip eski filmdeki müziklerle kıyasladıktan sonra eleştirimi buraya editlerim.
    edit geldi editi: #71299921
  • istanbul'da 2d izlenecebilecek salonlar için bir mesaj uzağınızdayım. tüm salonlar 3d gözüküyor.
  • ilk filmden daha başarılı bulduğum film. depresif hava, yağmur, neon tabelalar, yoksulluk, terk edilmiş şehirler, elbette insan-android (replicant) ilişkisi, ai atıfları vs. öncülünden özlediğim atmosferi alıp devam filmlerinde genelde karşılıksız kalan beklentimin karşılılığını hakkıyla verdi.

    filmde ayrıca melih gökçek'le ilgili bir ayrıntı da var. *bu noktadan sonra her şey spoiler olacağı için kalanı akşam yazacağım.

    peşinen not: ilk filmdeki durağanlığı hatırlayanlar filmin ilk yarısında çıkmayacaktır ama diğerlerini sabredip beklerlerse ikinci yarısı daha fazla tatmin edecektir.

    sansür editi: sansürlü olup olmadığı orijinal kopyası görüldükten sonra kesin olarak söylenebilir ama şahsi kanaatim, sansürlendiği yönünde. k'nın wallace corp. ziyaretinde replikanların fanuslarda çıplak sergilendiği salonda olduğu sırada sadece k'yı görüyoruz. (bunun gerçekte bu şekilde olduğunu son 1 haftada dolaşan screenshottan dolayı biliyoruz) en ufak çıplaklık yok buna müsait sahneler olmasına rağmen, filmin çeşitli yerlerinde çözünürlük düşüyor, 3d problemi (titreşimler) de mevcut.

    bana sansürün, dağıtımcı şirket tarafından izlenme sayısı düşünülerek, bilim kurguya ilginin düşük olduğu daha çok ortadoğu ülkelerinde uygulamaya koyulduğu izlenimini verdi.
  • (bkz: vakit kaybı)

    kesinlikle ekşi sözlük beğenmeme takımından birisi değilim. film 3 saat sürüyor, filme ayıracağınız vakitle daha güzel şeyler yapabilirsiniz. (bkz: buz pateni)

    film olarak, oyunculuklar, atmosfer, sesler ve müzikler tamam güzeldi ama filmin hikayesi çok kötü. 30 dklık hikayeyi 3 saatte anlatmışlar. film akmıyor bir türlü. eğer nuri bilge ceylan'ın filmlerine dayanamıyorsanız bu filme de dayanamazsınız.

    ben 4 puan veriyor ve sizleri bir kez daha uyarıyorum:

    filme gitmeden önce iki kere düşünün.

    not: filmden çıkar çıkmaz yorum yaptım. ilk filmi izlemedim, ilk filmi izleyip bu filmi bir daha izleyeceğim; ama hikayeyi beğeneceğimi sanmıyorum ve film çok karanlık.
  • ilk filmi ortalama üzere bulmuş biri olarak bayıldığım bir devam filmine konu olan başlık.tek bir şey yazıyım şimdilik: o nasıl bir sinematografidir. sahnelere büyüleniyor insan.

    spoiler yapalım evet.

    --- spoiler ---

    nerden girelim. süreden başlayalım. 2 saat 43 dakika gibi baya uzun bir film var elimizde. aksiyon olarak da filmin süresi göz önüne alındığında ağır ilerleyen bir yapısı var filmin. ancak bir dakikasında sıkılmıyor insan. her sahne için o kadar emek harcanmış ki. keşke sahneler durdurulsa da arka plandaki detaylara daha fazla zaman harcayabilsem dedim izlerken filmi.

    senaryo üzerinden ilerliyoruz. her şey yerinde, parçalar yavaş yavaş oturuyor film ile ilgili. filmin en temel unsuru malum k karakteri ile `ryan gosling. ama iş en temelden de çıkıyor bu film özelinde. neredeyse tüm karakterler fragmanda gösterildikleri kadar varlar. o kadar fazla sahnede var gosling. harrison ford tamamen assolist tadında filmde, leto ise neredeyse yok. fragmandaki kadarım diyor filmde.

    ilk film ne kadar vurucuysa bu da o derece vurucu. mesela roy karakterine inanılmaz bir bağ kuramamıştım. adamın oyunculuk çok iyiydi ancak ben üzülemedim filmin benden istediği kadar ilk filmde. bu sebepledir ki roy'un yaşadığının belki de daha acısını ana karakterine yaşatmış denis bey. çok daha vurucuydu bana göre k karakterinin yaşadığı. ancak şu da var, bu yönetmenin normal iş yapmadığını bildiğimden filmin hiç bir zamanında kendisinin deckard ile rachael'ın çocuğu olduğuna inanmadım. film sırtını buraya dayadıktan sonra da fikrim iyice pekişti. hafıza yerleştiren kızın, çocuk olduğunu düşünemedim tabi ki ama hoş düşünülmüş. k karakteri ile heyecan yapıyoruz. onun hayallerinin yıkıldığın an etkileyici ki yönetmen o anın üzerine son aksiyon sahnesini çekip bitirmiş filmi. k karakterinin ölüp ölmediğini net göremiyoruz ancak ölmese bile kısa vakitte ölecek şekilde bitiyor. ilk filmdeki tears in rain monoloğu burda yerini tears in snow sessizliğine bırakmış. karakterin en insancıl hamleyi yapmasının ardından hikayesinin tamamlanışı ve hayal kırıklığı içerisinde yaşamdan vazgeçtiğini görüyoruz. filmde yıllardır süre gelen ana karakterin seçilmiş kişi, özel kişi olduğu temalı filmlerin karşısında duran ve sürprizini burdan alan bir yapım olarak alkışı hakediyor bence.

    harrison ford eski oynadığı karakterleri öldürecek goygoyu vardı bir süredir. en azından bu filmde o goygoy sona ermiş oldu. filmin sinema literatürüne en ilginç kattığı şey bence sevişme sahnesiydi. nasıl bir hayal gücünün eseridir bu durum, ağzım açık izledim. o sahnenin nasıl çekildiğini de inanılmaz derecede merak ediyorum.

    --- spoiler ---

    sinemada izlenmesi gereken film. ancak ilk yarısı malum zoom kurbanı olmuş. ekranın abes yerlerine zoom yaparak sansür uygulamayı tercih etmişler. inanılmaz derecede can sıkıcı bir durumdu. ilk yarı bittiğinde salondakilerden de homurdanmalar yükseldi, farkındaydı herkes durumun. böyle bir skandalı da yaşayacağı varmış bu ülkenin.
  • siberpunk başyapıtı. sansürlü, mansürlü ama fırsat varken iyi bir sinemada seyredin.
  • ilk filmi izlemeden bunu izlemeyin. çünkü filmin ilk yarısı bitmeden çıkanlar oldu. ben dün gece izlemeyi akıl edip öyle gittim bu filme ve keyif aldım.

    1982 yapımının devamı olan bu film de dönemini iyi işlemiş. sanki 90'lardan bir film izledim. eski filmleri izlemiş biri olarak bünyem alışık bu tarz filmlere. 24 yaşında biri olarak kendimi yaşlı hissediyorum bu yüzden. filmi anlamayıp ilk yarıda çıkanlara da saygı duyuyorum. herkesin zevki ve anladığı şey farklı.

    --- spoiler ---

    officer k, reckard'ın çocuğu değil miydi şimdi? yani hafıza beynine yüklendiği için mi hatırasındaydı? sinemada önümüzde oturanlar kızın ikizi mi acaba dedi officer k için. biyolojik olarak ikizler miydi gerçekten, yoksa officer k kendisine hatıralar yüklenmiş basit bir replicant mıydı? film bittiğinde eminim bu soruları benden başka kişiler de sormuştur.
    --- spoiler ---

    edit: arkadaşlar bilgi verdi. dikkat:spoiler

    kızın ikizi değilmiş. officer k sadece basit bir replicantmıs. kızın hatıraları ona yüklenmiş sadece. bu kızın da bulunmasını engellemis ve güvende tutmus.
hesabın var mı? giriş yap