• “mavi balina” ismi verilen korsan bir oyun amerika, avrupa ve asya’da onlarca çocuğun intihar etmesine sebep oluyor. oyun “kötü niyetli algı yönetimi” teknikleri içerdiği için oldukça tehlikeli ve ülkemizde de yayılmasının önüne geçmemiz lazımdır.

    1) oyun bugün hapiste olan rus philip budelkin isimli 21 yaşında ruh hastası bir programcı tarafından yazıldı. budelkinin algı yönetimi tekniklerini nereden öğrendiği belli değil ama kullandığı sistematik yapıyı incelediğim zaman bir yerlerden bunun eğitimini aldığı belli. (işte tam da bu yüzden herkese eğitim vermiyorum)

    2) oyuna mavi balina ismi verilmesi bu balinaların depresyona girdikleri zaman intihar ettikleri hikayesi sebebiyle. oyunun tüm dizaynında da “mavi” bir renk hakim. mavi bilinçaltı olarak üzüntü, depresyon ve uyku hali etkileri verir. (mavinin belli tonlarını doğru şekilde kullanarak insanlarda depresif durumlar üretmek mümkündür. örneğin mavinin "özel bir tonuna" boyanmış bir odaya girdiğiniz zaman kısa bir sürede kendinizde nedenini bilemediğiniz bir üzgünlük hatta hıçkıra hıçkıra ağlama hissi duyabilirsiniz. bu teknik özellikle büyük toplantılarda rakiplerini etkilemek isteyen iş adamları ve politikacılar tarafından kullanılır. toplantı odasında giren rakibiniz bir anda duygularına hakim olamayıp doğru düşünemeyecek hale gelir ve ondan her tür tavizi kolaya koparırsınız.türkiyede bu işlerden haberi olmayan bir çok işadamı ve politikacının bu şekilde oyuna getirildiğini tahmin ediyorum.)

    oyun herkese açık değil ama bu işin başında birkaç ruh hastası var ve bunlar ruhsal olarak zayıf olduklarını düşündükleri çocuklarla ınternet üzerinden tanışıp bu oyunu yolluyorlar. bazı durumlarda ınternet üzerinden tanıştıkları çocuklara onların tüm bilgilerini çaldıklarını ve eğer oyunu oynayıp bitirmezlerse tüm ailelerini öldüreceklerini söyleyerek şantaj yaptıkları bilgisi de var.

    3) oyun tam 50 gün sürüyor ve her gün çocuğa bir görev verilerek yavaş yavaş intihara hazırlanıyor. burada kullanılan psikolojik hazırlama teknikleri (priming) kademeli algı kaydırma dediğimiz bir teknik. burada bir insana bir şey yaptırmak istediğiniz zaman önce ufak taleplerden başlarsınız ve her birini yaptıktan sonra daha büyük bir talepte bulunursunuz. böylece kişi sizin isteklerinizi yapmaktan rahatsız olmaz ve nereye yönlendirildiğini fark edemez. bu tekniğin değişik varyasyonları satış pazarlama ve ikna tekniklerinde kullanılır. çocukların beyinleri gelişme aşamasında olduğu için bu teknik onlarda çok daha kolay işler.

    4) 50 gün boyunca çocuğa önce belli korku videoları, rahatsız edici müzikler dinletiliyor. örneğin sabah saat 4’te kalkıp belli bir video izlemesi isteniyor. uykusuz durumda bu tür videolar çocuğu daha fazla etkiliyor. (uykusuzluk zihni daha ikna edilir hale getirir.sorgulanan insanların uykusuz bırakılmasının sebebi budur. bazı algı yönetimi tekniklerinde insanları belli bahanelerle uykusuz bırakma yöntemleride kullanılır) daha sonra vücudunun çeşitli yerlerine kollarına, dudaklarına ufak yaralar açması söyleniyor. her bir görevi bitirdikten sonra çocuğa bir sonraki görevi verilmekte. belli durumlarda yüksek bir yere çıkıp ayaklarını boşluğa sallandırma veya koluna iğne saplama gibi isteklerde bulunuluyor. tüm bu süreç boyunca çocuğa bir “mavi balina” olduğu ve mavi balinaların ona mutluluk getireceği telkini kademeli olarak arttırılmakta.

    5) oyun oynarken sürekli birileri çocuklara chat üzerinden emirler gönderip telkinlerde bulunmakta. önce çocuğun kendine zarar vermekten zevk alması sağlanıyor. verilen görevler hep gece geç saatlerde veya sabaha karşı. böylece çocuğun uykusuz kalması sağlanarak zihninin zayıflatılması amaçlanmakta. eğer kurban bir kız çocuğuysa sürekli şişman veya çirkin olduğu, erkekse başarısız olduğu ona telkin edilerek “aşağılık kompleksine” girmesi sağlanıyor. ona tüm bu dertlerinden kurtulmasının tek yolunun “mavi bir balina” olmak olduğu sürekli telkin ediliyor.

    6) oyunun son görevlerinde çocuk artık kendisine zarar vermeye iyice alışmış oluyor ve kendisine güvenini tamamen kaybediyor. uykusuzluktan zihni de iyi çalışmıyor. tüm bu süreçte eğer oyun hakkında kimseye bir şey söylerse aile ve arkadaşlarının öleceği ona söyleniyor. çocuk bu sebeple kimseyle konuşamıyor.

    7) en son görevlerden biri bıçakla koluna bir balina resmi çizmesi. çocuk bunu yaparsa artık son aşamaya gelmiş sayılıyor. ellinci günde çocuğa artık ”mavi balina” olmasının zamanının geldiği ve intihar etmesi talimatı veriliyor. 50 gün çok bilinçli seçilmiş bir unsur çünkü beyin belli eylemleri 21 günden fazla yaparsa sinir sisteminde yeni hatlar oluşturuyor ve bu eylemleri yapması kolaylaşıyor. örneğin askeri ve polis okullarında ilk acemilik eğitiminin 50 ila 60 gün olmasının sebebi de budur. bir kısım çocuk artık psikolojik olarak harabeye döndüğü için bu son emri hemen yerine getiriyor. direnç gösteren çocuklara da artık bu aşamadan sonra geriye dönüş olmadığını ve eğer “mavi balinalara” ihanet ederse tüm sevdiklerinin acılar içinde öleceğini,kendisinin de öldürüleceği tehdidi yapılıyor ve kendisini feda etmesi gerektiği söyleniyor. bir kısım çocuk bu aşamada intihar ediyor.

    8) bu oyun son derece tehlikeli algı yönetimi teknikleri içermektedir. algı yönetimi bir bıçak gibidir onunla ekmekde kesebilirsiniz,insan da bu tamamen uygulayanın vicdanına kalmıştır. bu sebeple anne, baba ve öğretmenlerin zamanında durumun farkına varıp müdahale etmesi çok önemlidir çünkü çocuğun bu kadar kuvvetli tekniklerle kendi başına mücadele etmesi çok zordur. genelde aileleri çalışan ve yeterince ilgi gösterilip takip edilmeyen çocuklar bu saldırının hedefidir.çocuğun davranışlarının ve uyku düzeninin de iyi takip edilmesi lazım. uzun saatler özellikle gece saatlerinde internet’e girmesinin kontrolü de çok önemli. en önemli meselede çocuğun vücudunda bir kısım yaralanmalar ve acayip çizimler olup olmadığının kontrolü. kısacası çocukların başı boş bırakılmaması ve sürekli takip edilmeleri gerekiyor. ailelerin yapamadığı yerde görev öğretmenlere düşüyor. çünkü eğer bu iş zamanında ortaya çıkartılabilirse çocuğun bu ruh hastalarının elinden kurtarılabilmesi mümkün.

    9) algı yönetimi konusunda insanlarımızın bilgi sahibi olması hayati önem taşımaktadır. bu konularda özellikle okullarda öğrenci ve velilere seminerler verilebilir. bu tür sosyal medya paylaşımlarının mümkün olduğunca fazla insan tarafından okunması sağlanabilir. ama en önemlisi türkiye cumhuriyeti devletinin bir algı yönetimi politikası ve stratejisi olması lazımdır. “milli algı stratejisi” üzerinde çalışılması ve sadece fetö gibi kötü niyetli yapılanmaların,dış odakların üzerimizde yaptığı çalışmalar değil bu tür kötü niyetli korsan saldırılara karşı da milli stratejiler oluşturulması lazımdır. eğitim, ekonomi, medya, siyaset, din ve bilişim alanlarının her birinde ciddi bir algı stratejiniz yoksa bu tür ruh hastaları elinde oyuncak olursunuz. çünkü karşınızdakiler boş hamaset değil “bilimsel teknik” kullanırlar.
  • kimse bahsetmemiş ama; tam bir black mirror konusudur.
  • aileyi incitmekten korkutuğum için şehri yazmadan söylüyorum: malesef türkiye'ye sıçramıştır. bir gencin hayatı daha ziyan olmuştur.
    tanıdığımız bir ailenin liseye giden çocuğu kendini yüksek bir binadan attı. ilginç olan atlamadan önce ambulans çağırmasıydı. dediğim gibi hassas bir konu çok detay yazamıyorum.

    eğitim adına yapılması gereken çok işimiz var. zaten 2017 oecd raporuna göre en mutsuz, en kaygılı gençlik biz bizde. hayatın rol yapmak ve mutluymuş gibi gözükmek olmadığını göstermeliyiz. insanlarımız sıkışmış çarklar arasında! ve çocuklarına daha iyi dönen birer çark olmaları için akılalmaz- sorgulanamaz bir yarış, bir akış içinde koşturtmayı marifet sayıyorlar. duruuunnnn! diye bağırmalıyız. bir şeyler yanlış yöne gidiyor.
  • insanlara şantaj yapmaktan başka bir şey değildir. belli ki çocukların açıkları yakalanmış.

    ulaşılması zor bir şeyi arayan çocuk bunların eline düşüyor. motivasyon falan yok ortada. tehdit var. abartı örnekler vereceğim ki bakış açınız değişsin. kurban listesinde herkesin olabileceğini anlayın. sadece şu an için bazı tehditler bize basit geliyor. kendimizi güçlü, eğitimli, akıllı sanıyoruz.

    gay pornolarından hoşlandığını farkeden çocuk bu kategorilerde sekiyor ve mavi balina tuzağına düşüyor. "ibne olduğunu arkadaşların bilsin ister misin?" ile oyun başlıyor. "esrar kullanmak istediğini ailen bilse ne der?", "okulun popüler çocuğu berk'i hacklemek istediğini berk'e söyleyeceğim?", "komşunun wi-fi şifresini kırdığını biliyorum.", "bakire olmadığını ailene söyleyeceğim" falan filan. çoğu zaman arkadaşlarını da bu suça ortak ediyor veya onları da kurban listesine ekliyor. belki fotoğraf gönder "knight online"da item kazan gibi oltalara geliyor. takip edeni takip et uygulamalarıyla belki bir fetöcüyü takip ediyor ve oyun başlıyor.

    evet listede biz de varız. "şirketin ile ilgili girdiğin entry'i yöneticin bilse ne der?", "hanımı aldattığını", "yeğeninle teknede buluştuğunu". al sana mavi balina. nedense işin içine internet girince sıradan suçları gizemli kılıyoruz. (kredi kartı bilgilerini ele geçiren 'hacker'a vay be dememiz. * (bkz: #31780489) dizi sitesi açıp parayı bulmak istememiz vs.)

    bu zımbırtı hakkında algı yönetimi, oyun, uygulama vs. gibi tanımlamalar yapmak bu tarz suçların önünü açmaktan öteye gitmez. bizim haberciler, eğitimciler de atlamış ekmek çıkar umuduyla. yok programcısı algı yönetimcisiymiş de teknikler taktikler kullanmış da. algı yönetimi eğitimi alın mavi balinadan kurtulun! 3 günde mavi balinayı yenin. ayda 4 santim ile 3 ayda kesin sonuç!

    facebook'un twitter'ın instagram'ın yaptığı şey algı yönetimidir. gençleri fenomen olmaya iten, tatmin duygumuzu 'like' ile eşleyendir algı yönetimi. aslında programcısı olduğunu söylediğiniz adam da bunun kurbanıdır. "ölmeyi hakettiler." açıklaması da bariz bir şekilde bu yola 'fenomen olmak' için çıktığını gösteriyor. bu lanetin* geleceği abartı bir şekilde de olsa nerve isimli filmde gösterilmiştir.

    mavi balina'daki olay ise yine abartı bir şekilde cyberbully isimli filmde işlenmiştir.
  • ilk olarak şunu yazayım:

    diyelim ki şantaj yapıldı.

    sevgili kardeşlerim şantajdan asla korkmayın. herkes her şeyi unutur.

    bir diğer önemli husus da bu challengeın yöneticileri rusyada, hindistanda, bangladeş gibi yerlerde. size hiçbir sikim yapamazlar.
    en kötü ihtimalle uygunsuz fotograflarınızı yayınlarlar. internette 10 milyondan fazla kişinin uygunsuz fotografı olduğunu biliyor muydunuz? 10 milyondan biri olursunuz en kötü. siktiredin. bu ülkede kaç tane ünlünün seks kasedi çıktı? hepiniz biliyorsunuz kim olduklarını. şimdi ne yapıyorlar? hiçbir şey olmamış gibi yaşıyorlar.koskoca jennifer lawranceın hayvan gibi uygunsuz fotografları yayınlandı. sonra ne oldu? hiç bir şey.
    onlara bir şey olmadıysa size hiçbir bok olmaz merak etmeyin.

    "bunu oynayan maldır, hard gerzektir" vs. gibi yazan arkadaşlar ergenliklerini unuttular herhalde. biraz empati. kelli felli herifsin amk tabi sana saçma gelecek ama bi düşün bakıyım ergenken yaptığın salaklıkları. hiç mi kendine zarar vermedin? en iyi ihtimalle kendine yumruk atmışsındır.

    15 yaşında bir genç hayatın güzelliklerinin %90ını görmemiştir. aynı şekilde hayatın kötülüklerinin de %90ını görmediği için en kötü hayat onunki gibi geliyordur. ve hayatın güzelliklerinden habersiz olduğu için hayatını sona erdirmek çok da dert değil gibi gelebilir.

    anlayışla karşılamak lazım oynayanları. ama yukarıda da dediğim gibi; arkadaşlar hayatın ne güzelliklerini, ne de kötülüklerini gördünüz. hayat sandığınız kadar küçük değil. bunları ergenlik döneminde kafasına silah dayamış, kendine zarar vermiş biri olarak söylüyorum. şimdi geriye dönünce napmışım ben amına koyim? diyorum.

    mutsuzluğun kökleri bilinçaltındadır. bilinçaltınızı deşmeye çalışın. neden mutsuzum acaba diye kendinizi yoklayın. ihtimalleri düşünün. şu sebeple mutsuz olabilirim. bakıyım hakkaten bu sebeple mutsuzmuşum ya ben diyip, bilincinizde mutsuzluğunuza sebep olarak gördüğünüz şeylerin asıl sebepler olmadığını göreceksiniz. bilinçaltınızı deşip asıl sebebi bulup çıkarın. bulduktan sonra çözümü otomatik gelecektir.

    son olarak kaygıya, strese, mutsuzluğa iyi gelmesi için özel olarak tasarlanan bir müziği koyayım. strese girdikçe dinleyin.

    weightless
  • gelin sizinle biraz dertleşelim.

    yaşımın 40'a yaklaştığı şu dönemlerde, bugüne kadar evlenmediğim gibi, çocuğum da olmadı haliyle. bazen her ne kadar çocuğu olan insanların bu mutluluklarını dillendirmelerine hayranlıkla gıpta etsem de, bazen de "bu dünya çok bozdu yea, iyi ki çocuk getirmemişim" dediğim dönemler de yaşıyorum sıkça.

    çocuğum yok ama 2 tane yeğenim var. ablamın çocukları. biri 18 yaşında erkek, diğeri 10 yaşında kız çocuğu.
    doğumlarından bugüne dek onların büyümelerine, psikolojilerine tanıklık etme imkanı buldum.

    "- offf. ölmek istiyorum. hayat çok sıkıcı."

    bu ifadeyi daha 3 ay önce erkek olan yeğenimden duydum. 18 yaşında.
    bugüne dek hayatta bütün istekleri yerine getirildi. daha çocukken son model bilgisayarlar, notebooklar, telefonlar.
    zaten sorun da bu sanırım, sırf bu yüzden bir kaç yıldır bilgisayar oyunu bağımlısıydı.
    yok yok, öyle mavi balina falan değil, saçma sapan metin 2'ler, lol'ler vesaireler.
    zamanının her saniyesini bilgisayar oyunlarıyla geçirmeye gayret ediyor, geçiremediği zamanlarda ise youtube'dan veya twitch'den sevdiği oyunları online oynayanları izleyerek geçiriyordu. müthiş bir saplantı.

    defalarca konuşuyordum kendisiyle ama nafile.

    artık hayata dair isteksizliği öyle göze çarpıyordu ki, ben yaz aylarını çok güzel denizi olan bir sahil kasabasındaki evimizde geçirdiğim halde, ısrarla çağırdığımda geliyor ama sırf bizim bölgedeki internet zayıf diye hemen izmir'deki evine dönmeye çalışıyordu. 1-2 gün durup. o iki günü de elinde telefonla youtube'dan oyunları online izleyerek geçiriyordu zaten. öyle denize girerek değil.

    düşünsene, 18 yaşında bir ergen;
    ne deniz, ne tatil, ne kızlar umurunda bile değil. aklı fikri lol gibi saçma sapan bağımlılık yaratan oyunlarında, tek derdi izmir'e bir an önce dönüp yüksek hızda internet ile online oyun oynama telaşında.

    o benim herşeyim, yeğenim.
    üzülüyordum durumuna ama onun arkadaşlarından gördüğüm kadarıyla sadece o değil, arkadaşları da aynı durumdaydı.

    düşünsenize,
    yaşamaktan daha 18'inde bıkmış, sadece bilgisayar oyunlarıyla vaktini geçirmeye çalışan ergen yığınları.

    hepsinin ortak yönleri var elbette,
    sokakta büyümediler. çimlere basmadılar bizim gibi.
    ağaç tepelerine çıkmadılar.
    kim bilir, belki de apartman zillerine basıp kaçmadılar arkadaşlarıyla.

    zira onlar için arkadaşlık kavramı, yani günümüzdeki kavram tamamen online oyun oynamak üzerine kurulmuş bir düzendeki karakterler.

    sahi, medeniyet artık şu ya, yani çocuğun ne istiyorsa anında yapacaksın. hiç ama hiç ağlamayacak, ne istese olacak. işte o da öyle yetişti, şimdiki her ebebeynin yaptığı gibi.

    evet, ablam ve iki çocuğu, bir de ben. aynı arabada izmir'e doğru yol alırken sahil kasabamızdan, arka koltukta, akşamüzeri 5'de online oyun oynamak için sözleştiği arkadaşıyla oyunu biraz kaçıracağı için yeğenim başladı "offf" lamaya.
    sanırısın ki aşktan ölmüş, terkedilimiş, sürünüyor mecnun gibi.
    ya da, 5 parasız kalmış, işi gücü yok, açlıktan sürünüyor sanki.

    -offf offff.
    -hayat çok sıkıcı. ölmek istiyorum.

    bu kelimeler de dökülüyordu ağzından.
    şaşırdım, şok oldum.
    çünkü geyik değil, ciddi ciddi.
    çünkü espri de değil, dobra dobra. suratı asık.
    öyle ya, bacakları titriyor bir de sinirden.
    çünkü lol yani league of legends oyunu onun için her şey!

    düşünsene, hayatı boyunca hayır kelimesi duymamış, son model spor ayakkabılardan, son model notebooklara, son model iphone'lara, dilediği zaman tatil zamanı olması, dilediği an dilediği restaurantta yemek yiyebilmesi vesaire mümkün olan bir insan,
    hayattan sıkılmış, ölüm'e çok normal bakıyordu.

    bakın kardeşim;
    birbirimizi kandırmayalım;
    mavi balina veya adı her neyse, bir yalanın, bir şehir efsanesinin peşinden gitmeyin.

    çocuklarınız diledikleri herşeye sahip olduğu halde mutsuz.
    çocuklarınız ruhsuz.

    belki siz çocuklarınızın her isteğini koşarak yerine getirdiğinizde onları mutlu ettiğinizi sanıyorsunuz ancak orada bence bir yanlış yapıyorsunuz.

    çocuklarınız elde etmek nedir bilmiyorlar,
    sabretmek nedir bilmiyorlar,
    sabretmekten sonraki o kazanma hissini bilmiyorlar.

    daha 3-5 yaşında çocuklarla ilgilenmemek için, sırf sussunlar diye ellerine tabletleri telefonları verip youtube'dan yayınlar izlemelerine izin veriyorsunuz. bu çocukların neleri takip ettiğini ne yaptığını bilmiyorsunuz. izlemiyorsunuz.

    kısacası sorumsuzsunuz!

    nerede kalmıştık,
    mavi balina.

    neyse,
    ben bilişim ve internet işleri ile ilgilenen bir insanım. internet, teknoloji ve bilişim işim olduğu için bu oyunu sadece sizler gibi medyadan duyuyorum.

    bakın ilginç bir detay vereceğim, bunca intiharın bu oyun yüzünden olduğu yazılıp çizilse de, geride mutlaka delil kalacağı için delilleri görmek istiyorum ama henüz görebildiğim birşey yok. halbuki 7 yaşında bir çocuk kendini bu oyun için öldürüyorsa, yaptığı görevler varsa, ya bilgisayar ya tablet ya da telefonunda mutlaka deliller olmalı ve bunları görmek istiyorum.

    ama göremiyorum. ya da el birliği ile dünyanın bütün ülkelerinde gizleniyor bu deliller.
    50. görev bana tebliğ edilmişse ve ben bu görevi yapıp ölmüşsem, 50. görevin yazılı olarak veya video her neyse mutlaka cihazımda olması gerekiyor. imha etmem mümkün değil zira. çünkü internet ortamında hiç bir şeyi imha edemezsiniz.

    hadi hadi sizi kırmıyorum, tamam diyorum bu oyunda 50 görev var. öyle mi? öyle. ve görevler gecenin 2'sinden sonra yerine getiriyormuş.
    peki gecenin 2'sinden sonra 5-7 yaşındaki çocuğunuzun ne yaptığına hiç denk gelmeyecek kadar sahipsiz mi bıraktınız gerçekten?
    bırakın şu şehir efsanelerini lütfen, siz çocuğunuzla ilgilenmiyorsunuz!

    benim kendi fikrim ise;
    bu çocuklar mutsuz.
    bu çocuklar daha 5-6 yaşlarında ellerinde son model tablet, notebooklarla büyüyor.

    bu çocuklar çimlere basmıyor, gece yarılarına kadar sokaklarda arkadaşlarıyla futbol oynayamıyorlar.

    bu çocuklar mutsuz.
    çünkü daha 10 yaşlarına gelmeden internet üzerinden cesetlerle, porno içeriklerle, saçma sapan magazin figürleriyle, saçma sapan makyaj ve oyun bloglarıyla tanışıyorlar.

    mutsuz bir nesil yetiştiğini görmemek, olsa olsa aptallıktan başka bir şey değil.

    bence bu çocuklar mutsuzluklarının ve hayatı sanal bir ortamda yaşamanın kurbanları.
    düşünsene, hayatı saçma sapan oyunlarda gçeen bir çocuk, ölmenin sadece bir can kaybı olduğunu ve yeniden devam edebileceğini görerek yaşıyor. gerçek hayatta da bunu düşünmesi normal değil mi? yani çocuk yaşta intiharların biraz da nedeni bu olamaz mı mavi balinadan önce?

    ve elbette ailelerin bu ilgisizliğini bir oyuna yüklemeleri vicdan rahatlatacak muhasebeden başka bir şey değil.

    nedir yani, benim de başıma gelse böyle talihsiz, bedbaht bir olay, sağa sola çocukla ilgilenemediğimi söylemek yerine elbette suçu başka mecralara atacağım. sırf vicdanımı yapay bir muhasebeyle rahatlatmak için.

    evet yeğenim 3 ay önce offl'ayıp pooflayıp ölmek istiyordu.
    sığ, sanal, mutsuz, sadece oyunlarla ve youtuberlarla geçen bir hayatı vardı.
    ciddi ciddi ölmek istiyordu.
    psikolog arayışına girmiştik hatta.

    şimdi ise ukrayna'da özel bir üniversiteye gönderdik. çok şekilli gözükmesin, fiyatları ve orada yaşamak türkiye'den çok daha ucuz olduğu için gününü gün ediyor kerata.
    keyfi çok yerinde, bilgisayarla bağı kalmadı. 18inde rusça ve ingilizce öğreniyor, yeni bir hayat yaşıyor. bir çok farklı milletten arkadaşı oldu. barlara, spor salonlarına da gidiyor. erkek ve kız arkadaşlarıyla fotoğraf çektirip ara sıra gönderiyor. yaşadığı hayatı da mutlulukla bizlerle paylaşıyor.
    onun adına seviniyorum evet. çünkü gözleri açıldı ve yaşamanın kıymetini anladı. onun mutlu olması beni de tarifsiz mutlu ediyor.

    umarım, sesi kesilsin diye eline tablet, telefon tutuşturulan ve internette ne yaptığı takip edilmeyen tüm çocuklar da bir gün, gerçek hayatla tanışır.
    hayatı koklar,
    güler, eğlenir, aşık olur, mutlu olurlar.

    mavi balina mı?
    mavi balina; çocuk yapmakla övünen ama çocuklarını yetiştiremeyen, takip etmeyen, ilgilenmeyen insanlardan başka bir şey değil aslında.

    tanım: bir oyun.
    dip not: çocuklarınızla aranızdaki bağları kopartmayın. çocuklarınızın hayatla bağlarını koparmasına izin vermeyin. onlarla ilgileniyormuş gibi yapmayın, gerçekten ilgilenin.
  • vk'da okuduğum bir habere göre bunun yaratıcısı rus genç, çıkarıldığı mahkemede "bu oyunu yarattım çünkü toplumun biyolojik olarak geride kalmış bu asalaklardan kurtulması gerekliydi" tarzı bir şeyler demiş intihar edenler için.

    ben mantıklı buldum söylediğini. bu oyunu oynayıp verilen emirlere uyan ağır gerizekalıdır. yokluğu toplum için daha faydalıdır.
  • rusların facebook platformu olarak bilinen vk internet sitesi üzerinden #bluewhale ile katılınan challenge. bu hastag üzerinden size bir moderatör ulaşıyor ve size gerçekten yapmak istiyor musun diye soruyor.
    sonrası ise malum. 50 adet challenge görev alıyorsunuz. 50 gün için 50 görev. sonra da bu görevleri görsel medya içerikleriyle destekleyip moderatörlere internet aracılığıyla sunuyorsunuz kanıt olarak. böylece yeni göreve geçiyorsunuz. bu görevler öyle arkadaşının enseye vur değil. saatlerce korku filmi izlemekten, gece 4 de başlayıp sabah 9 da bitirilen uyku seansı gibi aptal saçma görevler ama hepsi birleşince ortaya insan bilinçaltını berbat eden bir tablo ortaya çıkıyor. koluna bıçakla balina çizenler bile var bu challenge sayesinde. en sonunda da intihar etmek gibi bir şey var.

    işin yaptırıcı boyutu ise macera arama isteği ve oyuna ilk katıldığınızdaki gelen tehditler. ailenizi incitmekle falan tehdit ediyorlarmış. işte burası çok mantıksız geliyor. ama bahsedilenler arasında bu da var tabi.
  • cnn türk'te biraz önce doç. dr. gül karaçetin ile yapılan söyleyişi dinledim. bilgisayar oyunu değil, internet üzerinden hashtag ile katılım sağlanan bir yarışmamsı. bu oyunda 50 tane talimat var: "vücuduna bir balina resmi çiz"den "gece şu saatte uyanıp karanlık bir odada otur" ya da yüksek bir yer bulup oraya çık" gibi gittikçe zorlaşan ve riskli talimatlar. sonuç; bu talimatlar doğrultusunda başarılı olmadıklarında aileleri ya da sevdikleri insanlara zarar vermek ile tehdit edilen ve onlara zarar gelmesin diye kendilerine zarar veren çocuklar...

    böyle bir oyunun nasıl geliştirildiği, nasıl internette yayıldığı hakkında fikir yürütemiyorum. şu anda avrupa'da yasaklanmasına rağmen bu oyuna çocukların nasıl ulaşabildiğini de bilmiyorum. ancak doktor hanım'ın konu ile ilgili aktardıklarının tüm ebeveynlere ulaşabilmesi için işi gücü bıraktım, bu satırları yazıyorum.

    doç. dr. gül karaçetin; 2 yaşına kadar çocukların tüm teknoloji aletlerinden uzak tutulması gerekliliğini, 2-6 yaş arası 30 dk., 6-12 yaş arası 1 saat, 12 yaşından sonra ortak alanda olmak üzere teknoloji aletleri ile ebeveyn denetiminde ilgilenebileceklerinin özellikle altını çiziyor. teknolojinin çocukların gerçeklik algısını bozduğunu, depresif ve asosyal yaptığını da belirtiyor. risk analizi mekanizması gelişmediği için oyun konusunda da bilinçli olunmasını öneriyor. buraya kadar prof. dr. mazhar osman ruh sağlığı ve sinir hastalıkları eğitim ve araştırma hastanesi'nde çocuk ve ergen ruh sağlığı uzmanı olan gül karaçetin'in önerilerini aktardım.

    şahsi fikrim ise "özgürlük ve bireysel haklar" adı altında çocuk ve ergenlere tanınan özerkliklerin sonuçlarından ebeveynlerin bi'haber olması. yetişkin bireyler olarak biz bile sanallıktan, yapaylıktan muzdarip iken, çocuklarımızın teknoloji ile bu kadar kontrolsüz haşır neşir olması ebeveynlerinin rehberlik eksikliğinden kaynaklanıyor. sizlerden tek ricam, lütfen ama lütfen şu lanet internet ile çocuklarınızı uzmanların belirttiği süreden fazla muhattap etmemeniz. sizin denetiminizde varsa ortak alanda ve ortak bir bilgisayarda, gözünüzün önünde artık oyun mu oynayacak, ders mi yapacak, ne yapacaksa burnunuzun dibinde yapması.

    çocuklarımızı sokakta oynatmaktan korkuyoruz başlarına bir şey gelir diye. evde de sıkılmasınlar diye telefon, bilgisayar, oyun alıyoruz ancak yetişkin gibi düşünmesini, neyin zararlı neyin zararsız olduğunu ayırt etmesini bekliyoruz. lütfen, bunu beklemeyin. mart ayından beri dünyanın çeşitli yerlerinde birçok çocuk öldü "mavi balina" denilen oyun yüzünden. belki ebeveynleri iki dakika odalarına girip, neler yapıyorsun ben de sana eşlik edeyim deseydi durumun farkına varabileceklerdi... bunu bilmek çok acı veriyor.
  • oyunun genel konsepti şöyle;

    size belirli görevler veriliyor, koluna şunu çiz fotoğrafını at (çiz derken jilet ile) gece 4'de demir yoluna git tren bekle... görevlerin genel amacı sizin balina olduğunuza inanmanız. bir görevde balina olduğunuza inanıyorsanız bacaklarınızı kesin, zaten ihtiyacınız yok diye bir şey vardı. tabi bacakları kesmeseniz de bu görevi atlama şansınız var (daha balina olduğunuza inanmıyorsanız diye.) yaptığınız her eylemi fotoğraflayıp göndermeniz gerekiyor. bir daha ki göreve geçmenin tek yolu bu. görevlerin çoğunu uygularken gün içeriside hiç kimse ile iletişime geçmemeniz isteniyor. ailesi ilgisiz olan çocuklar da bu şekilde oyunda kayboluyorlar. zaten ilgili bir aile durumun anormalliğini fark ediyor.

    son görevde bi apartmandan atlamanız isteniyor. bunu da yerine getirdiğinizde yeniden doğacağınız iddia ediliyor, oyuna öylesine kaptırıp kendinizi kaybediyorsunuz ki buna da inanıyorsunuz. oynayan yüzbinlerce kişiden 130-150 civarı intihar etmiş.

    oyunun kurucusu; oyunun amacının toplumdaki her şeye inanan biyolojik atıkları* yani insanları temizlemek. ulan or.spu çocuğu 14 15 yaşında çocuklara oynatıyorsun elbet inanırlar diyen kimse çıkmamış.
hesabın var mı? giriş yap