• bir harmonika, bir gitar bir de bob. bob'ı diğerlerinden ayrı kılan işte buydu. tek başına milyonlara haykırmak. 68 kuşağını ayrı kılan işte buydu. nasıl ki aşık veysel tek başına bir dev ise ozan ise bob da bir o kadar ozandır, devdir. nobel edebiyat ödülünü alır, vaktim olursa ödülü alırım der. bu yazı okunduktan sonra bu eseri dinlenilebilir.

    (bkz: mr. tambourine man)
  • içimde ukde... ozan.
  • müzisyen biyografilerini anlatan filmler furyasında sıra bob dylan'da. yine. hayatının farklı dönemlerini anlatan bu todd haynes filminde bob dylan'ı da altı farklı oyuncu canlandırmıştı. (cate blanchett dahil.)

    50 küsur yıllık kariyeri boyunca pek çok farklı kimliği üzerine geçiren, buna göre müziğinde de hep farklı yönlere giden (tabii rock ve blues'u hiç bırakmadan) bob dylan'ın hayatından onlarca film çıkar aslında. 60'lara giden bu yeni filmde ise ünlü müzisyeni yükselen yetenek timothée chalamet canlandıracak.

    bob dylan'ın 50 küsur yıllık kariyeri ve değişen personaları ile hakkında çekilmiş filmlere uzanan bir yazıya buradan ulaşmak mümkün.
  • bir kez daha beyazperdede, 1965-1966 arasında akustik folktan elektro gitarlı rock'n roll'a geçişi anlatılacak olan müzisyen. ancak yetmedi mi yahu? martin scorsese no direction home belgeselinde (aslında bu projeyi yönetmesi için scorsese sonradan başa getirildi ama olsun), todd haynes de i'm not there kurgusunda 1965 newport folk festival'da ayyuka çıkan bu geçiş dönemini iyi bir şekilde anlattı zaten. hem belgesel, hem de kurgu formatında anlatıldı yani. hatta 1965 tarihli don't look back belgeseli de dylan'ın 1965 ingiltere turnesini filme alarak bunu anlatıyordu. dylan söz konusu olduğunda sürekli bu geçiş mi gündeme gelecek? kendisini sürekli yenileyen, farklı tarzlar ve sesörgüleriyle farklı kişiler olarak kendini ortaya koyan ve bir anlamda kendisinden kaçan (no direction home) bir efsaneye dair sürekli aynı şeyin anlatılması beni rahatsız ediyor. evet, kariyerinin en güçlü zamanları bringing it all back home-highway 61 revisited-blonde on blonde uzunçalarlarını yayınladığı ve folk kahramanından müziği değiştiren rock yıldızına geçiş yaptığı bu 14 aylık süreçti ancak şimdiye kadar sinemaya yansıyanlar bence yeterliydi.

    filmin adının "going electric" olacağı ve james mangold tarafından yönetileceği konuşuluyor. mangold'u walk the line, wolverine ve ford v ferrari'den biliyoruz. going electric isminin seçilme sebebi de, filmin uyarlandığı elijah ward'ın dylan goes electric! kitabı. kitabın alt başlığı ise "newport, seeger, dylan, and the night that split the sixties..." 60'ları bölen o gece tabii ki 1965 newport folk festivali'nde dylan'ın sahne alarak sırasıyla maggie’s farm, like a rolling stone, it takes a lot to laugh, it takes a train to cry'ı folk seyircisinin hiç alışık olmadığı şekilde, grubuyla bangır bangır elektro olarak çaldığı ve bayağı yuhalandığı 25 temmuz akşamı. hatta bu yuhalamanın ardından sahneden zorunlu olarak inmiş ve bir süre sonra geri dönerek it’s all over now, baby blue'yu akustik olarak çalmıştı. özellikle bu şarkıyı seçmesindeki sebep seyirciye "artık eski dylan bitti" demekten başka bir şey değildi tabii ki. devamında, blonde on blonde'un da yayınlandığı 1966 baharı ise efsane ingiltere turnesiyle birlikte kariyerinin (popülerlik anlamında) zirvesi oldu diyebiliriz. ikonik kıyafetleri, basın toplantıları ve manchester free trade hall konserinde (bu konser kaydı 1997'de yanlış bir şekilde, royal albert hall ismiyle yayınlanmıştı) karşılaştığı ünlü "judas!" (hain) nitelendirmesi de bu dönemde vuku buldu. elbette sinema endüstrisi için en çekici dönem bu.

    dylan'ı canlandıracağı söylenen timothee chalamet konusunda ise kafam karışık. kendisini sadece a rainy day in new york'ta izlediğim için oyunculuğu konusunda geniş bir yorum yapamam, tipi için de idare ediyor diyebiliriz. bir cate blanchett olması zor.

    müzisyen biopic'lerinin "tuttuğu" bir atmosferde (üstelik dylan'ın klasik bir kurguyla sinemaya aktarılmadığı da düşünülürse) sıranın maalesef bob dylan'a gelmesi kaçınılmazdı. yine de uydurma motorsiklet kazası sonrası inzivaya çekilmiş bir dylan'ın dönüşünü anlatan, planet waves-blood on the tracks-desire dönemine odaklanan bir filmi buna yeğlerdim. time out of mind dönemi de olurdu. ancak endüstri her zaman eski hikayeleri tekrar tekrar çevirerek yeni jenerasyonlara da satmanın peşinde olacak. bugün amazon yüzüklerin efendisi dizisi çekiyorsa, star wars için bir üçleme daha yapılıyorsa, etraf prequel ve sequel'lar ile doluyorsa sebebi bu. yine de sadık bir dylan fanatiği olarak tabii ki vizyona girer girmez izleyeceğim. film yayınlandığı zaman bol bol dylan konuşulacak olmasından da içten içe memnunum galiba... belki bu sayede dylan dinlemeye başlar millenial kuşağı. zira müzik zevkleri kulak yakacak derecede kötü.
  • şair, ozan, folk müziğin en önemli temsilcilerinden.
    bir şeylerle uğraşırken sıfır odak kaybıyla adapte olmamı sağladığı için şu parçasına karşılık bi ücret ödemem gerekiyor şüphesizjgj :d

    bob dylan - sara
  • nickime de adını veren, 60’lar rock müziğinin başını çeken efsanelerden biri.
  • hicbir albumu baymayan ve her albumu bir sekilde fonda muthis sekilde akan nadide insanlardan. sarki secmene gerek yok adamda. ac baslasin calmaya. sardikca albumlere her calan sarki bir sonrakine nispet yaparcasina patliyor.
  • sekiz yıl aradan sonra, murder most foul isimli ilk orijinal kaydını yayınlayan müzisyen. üstelik de tam 17 dakika. kapak resmi daha dinlemeden pek çok şeyi anlatıyor aslında: john f. kennedy. kennedy ve amerikan tarihinin yakın geçmişine epey hüzünlü bir bakış. sesörgüsü olarak da dylan'ın son işlerine yakın duruyor, pes vokaller, yorgun bir umutsuzluk hali. biraz zorlarsak spokenword kategorisine bile sokabiliriz şarkıyı. 79 yaşında, hala üretmeye devam ediyor.
  • 8 yıl aradan sonra 17 dakikalık "murder most foul" adlı yeni şarkısını çıkaran efsane. özlemişim kendisini.
  • reis tozlu raflardan çıkardığı şarkıyı tivitinde

    greetings to my fans and followers with gratitude for all your support and loyalty across the years.
    this is an unreleased song we recorded a while back that you might find interesting.
    stay safe, stay observant and may god be with you.
    bob dylan

    mesajıyla duyurmuş. insan biraz kıllanıyor bu hayranlarına teşekkürü cımbızla edecek adamın az büksen vedaya evrilecek ilk cümlesine. neyse, bu dünya sultan süleyman'a kalmamış, ağustos'a da. play you only the good die young. şarkı esasen başkan kennedy hakkında ama esasında çok şey hakkında. aynı dönemde suikastlere patır patır kurban giden kardeş bob kennedy, martin luther king jr., malcolm x var. karanlık bir dönem, bu günler gibi yani. bir ulusal travma dönemini anlatan şarkı başka bir ulusal travma döneminde gün yüzüne çıkıyor. neredeyse şarkının başlığına yazmalık oldu entry. eh. allah sizlerle olsun sevgili suserlar, güven içinde kalın, gözlem içinde kalın.

    hyve kaçar.
hesabın var mı? giriş yap