• serzenmiş.

    https://www.facebook.com/…tem/posts/918408838256792

    şikayet edeceğine bin tepelerine reyiz. bu kadar gariban, genciyle yaşlısıyla senden bi etkinlik bekliyor. onulmaz dertlere gark etme bizi.
  • ınfected mushroom türkiye şubesi
  • yıllar önce dinlemiştim, aklımda cincıkcincıkcincık'lı parçaları kalmış. ismini zor buldum.
    kanımca bir pr çalışmasıyla iyi bir yere gelebilecek isim. profesyonel bir el dokunması gerekiyor.
  • az evvel hamburg, almanya konumu ile şu satırları paylaşarak, düzenin çarkına çomağını sokup bırakmıştır.

    "arkadaşlar bir sürü mesaj geliyor sürekli "böbrek ne zaman konser var", "artık çalmicak mısın" falan filan diye. öyle sosyal medyacı tutacak bir param ve daha önemlisi egom olmadığından, siklemeyip cevap atmayan insan olmak da istemediğimden herkese tek tek ufak tefek cevaplar da yazıyorum da, artık buradan genel bir duyuru yapayım, uğraşmayayım dedim.
    böbrek soundsystem bir deney olarak başladı. zaten bas bas bağırdım bunu her röportajda da. açık açık dedim ki "ulan iyi kötü bi sound yapıyorum, buna oryantal şeyler soksam, biraz da komik olsa kesin herkes bunu yer" diye başladım. tabii bu demek değil ki parçaları götümle yaptım, hepsine emek verdim. 3-5 cahil cüheylanın deyimiyle "sağdan soldan iki sample keserek" yapmadım. hayvan gibi prodüksiyon kastım. evde referans kulaklığıyla yaptığım parçayı arkadaşımın çalıştığı stüdyoda hayvan gibi ses sistemiyle doğru bir odada dinleme heyecanı için yaptım. bunları her şeyden önce kendime ve kendi emeğime saygım olduğu için yaptım. bu yolculuk sırasında bir şeyler öğrenmek için yaptım. bundan zevk de aldım kısa bir süre için.
    fakat aslında bu deneyin sosyolojik başka bir boyutu da vardı. onla yüzleştikçe midem ekşidikçe ekşidi. türkiye'de acaip bi "tayfacılık" var. tayfalar içinde yüzüyoruz. sanat falan yok. sanat tüketimi yok. bir kimlik olarak "sanatçılık" var. bi de onların kankaları "sanatçıcılık" yapanlar var. o kadar. herkes sanatçı oldu zaten artık falan da, oralara hiç girmeyeyim şimdi. olm kalkıp karma sergi yapıyorlar, eş dost aynı "tayfa"nın elemanları sergi açılışına gidiyor, çıkıp "arkadaş"ının işine bakmaya tenezzül falan etmiyorlar. maksat makara kukara, bira içelim geyik yapalım, gelecekteki olası sekslere yatırım yapalım. onu normalde de yaparsın zaten sergiye ne gerek var? bu mu amk tarafını belli ettiğin nokta? bu mu "bir gruba ait olma" hissi için verdiğin bedel? çok çok garipler. ya da belki kıskançlık, belki fikir ayrılığı, belki sırf o tayfaya dahil olmak isteyip de olamadığı için falan "insan olarak" pek haz etmediği birilerinin ürettiği işlere bakmaya tenezzül bile etmiyorlar.
    yani kısacası insanlar bir sanat ürünüyle karşılaşınca önce ürünün ne olduğuna değil, ürünü üretenin kim olduğuna bakıyor bu ülkede, bu kültürde. ona göre notunu veriyor.
    böbrek soundsystem denen projenin kim olduğu bu yüzden mümkün mertebe gizli tutuldu. ortaya konan ürünün, üreticisinin kim olduğu bilinmediği zaman nasıl daha kolay tüketildiğini, hazmedildiğini, "tutulduğunu", paylaşıldığını, hype yaratıldığını gözlemlemek için yaptığım bir deneydi bu proje. sonuçlar gerçekten mide bulandırıcıydı. tek tek örneklendirmeye ihtiyaç duymuyorum ama, cidden beni tiksindirttiler. bu gizli kimlik durumundan "ilginç" bir şekilde rahatlayan, sosyal medyada sivri dilli ve gevşek bir dil tutturmamın sonucu olarak hemen aşırı şımaran, 40 yıllık dostuymuşum da ona "takılıyomuş" gibi davrananlar falan bayağı kekremsi bir tat bıraktı ağzımda.
    böbrek bu yüzden ne zamandır konser vermiyor, böbrek bu yüzden ne zamandır ürün vermiyor. istemiyor bir kere. yoksa ben de bilirdim amk tayfacılık yapmayı, sizin bihaber olduğunuz müzik kariyerimin diğer taraflarından edindiğim bağlantılarımı kullanıp ekmeğe koşmayı, şarkı başına 1 saat mesai ayırıp turkisch psychedelic anatolian rockk şarkıları warp marker'la bpm'e oturtup altına 2 beat döşeyip haftada 1 albüm çıkarmayı, dorock xl'de anlamsız giriş paralarına konser yapmayı, ben maskemin altında üf püf bitse de gitsek diye (çok) terleyip sıkılırken sizler dansedin de cebime para girsin diye kasmayı, hatta başka disiplinden ekmeğe koşmak için falan "giriş parası" olan karma sergiye illüstrasyon vermeyi. enerjimi bunlara harcayacağıma daha "gerçek" şeylere harcamayı tercih ettiğimden yapmadım bunları.
    gelecekte belki bu proje adı altında başka ürünler de veririm. isim güzel çünkü, kullanmazsam ona yanarım. ama ortaya çıkan ürünlerin eskisiyle bir bağlantısı olur mu bilemem. ben müziği böbrek dahil her projemde kendim için, bir şeyler öğrenmek için, gelişmek için, paylaşmak için ve bunların sonucunda da zevk almak için yaptım. yine de öyle yaparım. herkes bunu reddetmeye çalışsa da insanlar değişiyor, ben de değiştiğim ve geldiğim yeni halin müziğini yaparım. sizin istediğiniz müziği değil. (yazar burada kendisine "aga şu şarkıyı da yapsana, aga buradan sample alsana" diye akıl verenlere sesleniyor. her şeyi geçtim de "aga" ne amk? ne ara bu kadar samimi olduk?)
    hepinizi öpüyorum. ikinci bir emre kadar evde mp3'lerimi açıp dansetmeye devam ediniz. sevgiler."
  • şu sıra dadandığım
  • gayet guzel ve cok emek verilmis sarkilar , elestirilerini de cok yerinde buldum, bu kadar da kesin cizgi koymayip basarili projelerine devam etsen istedim.
  • keşke projelere devam etseydi.

    manifestosuna bayıldım.
  • edit: ismi ve yaptığı işler her aklıma geldiğinde içimden aşskdjadsjfhlasdjkfh diye bir gülüş atıyorum. eklemek istedim.

    uzun zamandır hiç biriyle veya birileriyle tanışmaya bu kadar hevesli olmamıştım. ne garip adam/adamlar kadın/kadınlarsınız... aramızdaysanız bir yeşil beklerim.

    tuhaf tuhaf remixler yapan bir grup. tek mi kişidir grup mudurlar bilemiyorum. ama hem bu ne ya diyip hem de dinlediğim tuhaf müziklere imza atmışlar. mantarların içinde- üzüntüden uzakta
  • şahane. kış kış cinler kış kış.
  • sevip sevmediğime henüz karar veremediğim ancak baya başarılı bulduğum müzik oluşumu. ekmek lucky ve amerikan boyu gibi deneysel yaklaşımların hastasıyız. sanırım sevmişim.
hesabın var mı? giriş yap