• bir kere kesinlikle esnaf lokantası değil. 10 liraya çorba, 6 liraya cacık satılan mekan esnaf lokantası olamaz. olsa olsa patron lokantası falan olur. ana yemeklerin fiyatını söylemiyorum bile, size kötü bir sürpriz olsun.

    benim başka bir isyanım var; arkadaş ankara'nın en eski lokantası diye ün yapmışsın, menülerin üstünde 1956 falan yazıyor eyvallah. içeri bir giriyorsun herşey milenyum dizayn. yahu bu nostaljiyi neden korumazsın ki hakikaten anlamıyorum. etrafa zibilyon tane saçılmış sütiş, saray muhallebicisi gibi bir yer olmuş işte.
  • ulus semtinde, denizciler caddesinde yer alan, ankaranın en köklü esnaf lokanlatalarından biridir. son derece sade bir dekorasyonu vardır ki, yenilediklerini bile malzemenin yeniliğinde anlarsınız. etleri oldukça lezzetli, servisi güleryüzlü ve çabuktur. yemekleri görerek sipariş edebilirsiniz. her gittiğinizde bir siyasetçi ile karşılaşmanız mümkündür ki bugünkü simamız gürsel tekin idi.
    benim tercihim popüler yemeklerinin aksine krebe sarılmış döner.
  • vedat milorun programına cıktıktan sonra istilaya ugramıs lokanta. gerçi ben ve dostlarım da bu program sayesinde haberdar olup vedat hocamızdan kalite fiyat terazisinde 5 yıldız alan bogazıcı lokantasına uğradık. bir pazar günü gençlerbirliği maçı ertesi türlü yollardan, çeşitli badireler atlatıp , ulusan yan sokaklarında , operanın arka taraflarındaki bu mükellef lokantayı buldurduk. direk adresi denizciler caddesi no1 ama benim için bu adres pek bi anlam ifade etmedi lakin sora sora bagdat misali dagları asıp buldurduk lokantayı. tarihinde gormedıgı yogunlugu vedat milor ertesi 2 gunde gordugu her halinden belli olan lokantada vedat hocamın pek methettiği hünkar beğendiyi yiyemedik maalesef. garson oglen servisinin cok yogun oldugunu , 4. posta yemek cıktığını falan tatlı bir telaş ve yorgunlukla bizlere aktardı. daha sonra beğenidinin tükendiğini lakin ankara tavanın yeni cıktıgının,tavasının pek leziz oldugunu belirterel bize açıkça ankara tavayı işaret etti. ruzgar ne yone esse o yöne koşacak gastronomi birikimine sahip masamızdan çorba ertesi birer ankara tava siparişi almayı başardı. pilav biraz lapaydı, daha diri olup damaga dokunmasını tercih ederdim neyse. kuzu eti ise mükellefti ve sanırım 3 aşamalı pişirilerek suyu içinde muhafaza edilmişti. ve evet vedat milorun hastasıyım.

    öte yandan yana yakıla canımın çektiği ayva tatlısını burada da yiyemedim, çünkü dediğim gibi öğle servisi çok yogundu ve ayva tatlısı da bitmişti. (bkz: sözlük bana ayva tatlısı bul lan allahsız)
    neyseki normalde pek yüz vermediğim sütlaç burada enfesti ve durumu kurtardı.

    bu noktada şu tespiti de rahatlıkla yapabilirim ki vedat milor parakende gıda ekonomisine can veren yegane insandır, tuttuğu altın, üflediği gümüştür.

    ayrıca lokantadan bir anektod :
    yan masamızda yanındaki radikalını okuyan musterinin garsonla girdiği dumur diyolag. bu eksende ulkemizdeki gurme sayısının fevri artışına kanaat getirişim.
    -müşteri: yalnız paça çorbası zayıf olmuş.(hayatımda gördüğüm en bet surat ifadesiyle)
    -garson: ehem efendim köhöm efendim kusura bakmayın efendim.
    -müşteri: safi kemik vardi.
    -önündeki paçaya bakan ingazhi içinden : çorbanın içinde biftek arıyor dürzü
  • ankara'nın simgelerinden biri olup esnaf lokantası yaklaşımından bir süre önce uzaklaşmış lokantadır.
    akıllarda esnaf lokantası kalmasının sebeplerinden bir çoğu artık geçerliliğini yitirmiştir. başta; samanpazarı ve civarda hastanelere iş yapan eczacıların çoğunun emekli olması ya da eski karlılığı bulamayıp işi devretmesi, civardaki esnafın da tıpki eczacılar gibi jenerasyon değiştirmesi ve eskisi kadar kazanamaması bunda büyük etken. takım elbise ya da ceket içine kazak giyen orta yaşlı insanlar artık torun seviyor kısacası. etraftaki maaşlı çalışan doktorların, mavi yakalıların gerek maddi gerek vakit darlığından tercih etmemesi de büyük etken tabiki. bu geniş grubun yerini ise ulus'un değişen çehresi ile birlikte turistler almaya başladı ve ankara'nın simgelerinden olduğundan bu durumu değerlendirmeye çalışan bir mekan görüyoruz. bunun yansımasını fiyatlarda aşırı görmüyoruz belki ancak ürün gamında görmek oldukça kolay oluyor. tatlılar aynı standartta ve doğallığında olmasına karşın özellikle et yemekleri tatmin etmez oldu. kırmızı etin kullanıldığı her yemekte, tedarikçinin verdiği aynı etin kullanılması yemekler arasındaki farklılığı kaldırıyor. ankara tava ile elbasan arasındaki fark püre, beşamel ve yağ miktarına indirgeniyor. bu pek keyifli bir durum olmamakla birlikte çalışanların samimiyeti ve yakınlığı ideal düzeyde. ankara yerlisinin eskisi kadar ilgisini çekmek için ya kendilerinden taviz verip uludağ gibi çankaya semtine açılacaklar ya da yavaş yavaş küçülecekler gibi duruyor.
  • yıllar önce gidip, enfes kuzu kapamasını ve fırın sütlacını yiyip bayıldığım mekan. şimdi ne durumdadır bilemem. ama fırsatım olursa yine gidip yine kuzu kapama yemek isterim.
  • yemeğimden kıl çıktığını garsona iletmem üzerine; ne tabağınızı değiştirelim gibi bir önerileri ne de telafi etmek için herhangi bir ikramları oldu. ücreti de tam aldılar.

    tanım: müşteri memnuniyetinden bi' haber esnaf lokantası.
  • ilerde kayınbabamı götürmek istediğim mekan. yoldan geçerken gördüğümde böyle bir temenni geçmişti içimden ve yanımdaki arkadaşımı baya güldürmüştü.
  • ulus'ta işiniz varsa öğlen yemeği için tercih edilmesi gereken lokanta. akşam öğününde yemek çeşidi azalmış ve yemekler bayatlamış olabiliyor. kelle paça ve ayak paça çorbaları ankara'nın en iyisidir. herkes ankara tava yazmış, fakat boğaziçi'nde islim kebap da harikadır...
  • bir tabak patlıcan yemeğine 120? fiyat çeken, servisi/hizmeti kötü, lezzetli yemeklere sahip mekan.
  • vedat dalokay caddesi üzerinde de şubesi bulunan efsane lokanta

    edit: bu şubeyi kapatmışlar. gidip kapıda kalmayın..
hesabın var mı? giriş yap