*

  • sivas'ın imranlı ilçesine bağlı bir köy.
  • buğanak, sağanak, bora, yağmur öncesi boğucu hava, kasırga, karabasan.

    sağnak kıpçakça bağlantısı da olan yağış biçimi. sağmaktan geliyor ve süt sağar gibi şarıl şarıl, fışkırarak, gökten kovayla boşaltılır gibi yağan yağmurun sanı. boğanak sağanakın türkiye türkçesi karşılığıymış.
  • çok şiddetli yağmur.
  • anlamlar ve yüzeyde görülen işlevsel basitlikler arasında, bir dil, ortalama öncesi evrelerde seyrediyorken gizli ve gizemli bir gelişimi, en alt katmanlarında taşıyarak yanlış kullanımların kayboluşunu bekliyor.

    'çok şiddetli yağmur'
    'halk arasındaki söylenişi'

    ilkelliğin kurumsallaşması dünyanın en hızlı metastazına sahip. herhangi bir anlamı kendi fanusunda saklı tutan yasanın bağıntı kurduğu her bir sözcüğün,
    büyük ölçekli davranışları sakat bir gelişime iten yüzdesinde bu can sıkıcı hastalıklı salgın var. anlamlara bu denli muhafazakar bakan bir mantığın, geleneğin ötesinde ne olabilir? köken yüceltip, asıl olması gereken ilkel boyutu yadsıyarak yanılgıya, hilekar bir yanılgıya ulaşma.

    kırkikindi yağmurları konveksiyonel olarak havada önce yoğunlaşınca çukurda kalan bölgelere çöker. 'yoğun ve o bölgeyi boğan şiddetli bir yağmur' su fırtınası doğar.

    soñ derken neyi taşıdığını bilmeyen, günümüzde 90 üstü bir yaşa sahip biri buna boğanak der.

    türkçenin en yoğun sözcüklerinden biridir.
hesabın var mı? giriş yap