• sorun borcamın bordan yapılması değil. sorun bor deyince aklına borcam gelecek kadar vizyonsuz bir enerji ve tabii kaynaklar bakanına sahip olmamız. bor madeni nükleer reaktörlerden organik kimya sanayisine kadar geniş bir alanda kullanılabilecek bir maden, ama gel gör ki vizyon borcamda kısıtlı kalıyor.
  • bunun altına hala daha borun borcam içindeki oranından yakınıp "hayır bordan yapılmıyor" diyen var. ya, gerçekten... tavuk göğsü gibi bir şey gerçekten, ana malzeme değil ama tadını veriyor, kıvamını veriyor ve o amaçla kritik, günün sonunda da adını veriyor.

    araştırmıyorsunuz, sizin yerinize araştırdım ve google'a cam'ı sordum şunu dedi:

    cam'ın üç tip bileşeni var:
    "former", "flux", "stabilizör"
    (teknik bir hata yapmamak için direkt tercüme etmedim)

    "former" için genelde silika tercih ediyorlar (sio2) ama erime noktası 1723 santigrat derece, çalışması zor. diğer "former"ların çok daha "düşük" erime noktaları var (borik oksit b2o3 bunlardan biri). kolay eritilmelerine rağmen suda çözüldükleri için kısıtlı kullanım sorunları var.

    "flux"ları genelde ekliyorlar çünkü camı işleyebilmek için erime noktasını düşürmeleri gerekiyor. 800-900 dereceye kadar indiriyorlar.

    "stabilizer" var bir de.
    en sık rastlananı lime (cao) imiş, magnezya (mgo) ya da barya (bao) -yanlış anlamayın borya değil ve borla alakası yok- ve ya kurşun oksit de kullanılabiliyormuş.

    kaynak şu: `http://www.chemistryexplained.com/…ml#ixzz5ilavltns`

    bundan genel olarak anladığımız, camın yapısında üç bileşen olduğu, borik oksitin bir baz olarak silikaya kıyasla dezavantajlı olduğu.
    yani üç aşamaya da borun suyu, borun eti, borun yumurtası koyunca cam elde edeceğinizden pek emin değilim. ikisine koysanız da çok kaliteli bir cam çıkmaz.

    ama yine de daha detaylı araştırdım, o zaman borun cam için anlam ve önemi ne diye. bir başka kaynakta "flux" olarak yararlarından bahsedilmiş. aha da şu yazıyor:

    cam, farklı biçimleriyle, bor ürünleri için en geniş tek pazar.
    boron çok güçlü bir "flux" ve camlara genel olarak kimyasal dayanıklılık kazandırıyor. "flux" olarak kullanıldığında, erime noktasını, viskositeyi, termal genleşme katsayısını düşürüyor ve kırılım indeksini, transparanlıkla aydınlığı ve ısıya dayanıklılığı artıyor.

    ısıya dayanıklılık da erime noktası nedeniyle değil, genleşmeye gösterdiği dirençle. yani fırına girdiğinde yan gelip yatmıyor, dik duruyor, şekilden şekile girmiyor, dolayısıyla çatlayıp patlamıyor.

    ayrıca üç farklı üründen bahsedilmiş, bunlardan ikisi türkçe tercümesi cam bile olmayan fiberglas, diğeri borosilikat cam, yani borcam.
    fiberglas için en yaygın borat kullanım alanı diye bahseden yazıda, içinde orada burada "yok daha neler, petibör'de de bor var o zaman puahaha" diyenleri sevindirecek bir espri kaynağı var: petibor değilse de etibor diye bir şey var! üstelik adından da anlaşılacağı üzere, zaten çoğu eti madencilik tarafından üretiliyor! hatta dur la, kaynak bile amerikan kılığına girmiş eti zaten.

    (kaynak: http://www.etimineusa.com/…lass-and-specialty-glass )

    fiberglastan borcama geri dönecek olursak, şurada da borosilikat cam ile normal camın karşılaştırmalı içerik tablosu var:

    http://camblab.info/…-pyrex-what-is-the-difference/
    eğer tüm bileşenleri bordan koymak işe yarasaydı inanın yaparlardı. bir gram koymayı deneyen 50 gram koymayı da düşünmüştür.

    yine aynı madenciler, 123139128 farklı sektörde kullanım biçimlerinden bahseden website hazırladıklarına ve ona rağmen (fiberglas dahil) camın en önemlisi olduğunu belirttiklerine göre, belki de artık sakinleşip borun bir petrol olmadığını kabullenmemiz en hayırlısı.

    ve tabi şu an muharrem ince'nin bildiği, eti madencilik'in bilmediği ya da yapmadığı şeyin ne olduğunu çok merak ediyorum ve sözlerine bakıyorum:
    "siz bor madeninin üzerinde yaşıyorsunuz. biz madenleri ne yazık ki işlemeden satıyoruz. madenleri cevher olarak satıyoruz. bu da ucuza gidiyor. biz madenlerimizi mamul madde olarak satmamız lazım. yani bordan füze yakıtı yapmamız lazım. bordan ısıya dayanıklı cam yapmamız lazım. bor olarak satarsan ucuza satarsın ama füze yakıtı olarak satarsan, ısıya dayanıklı cam olarak satarsan pahalıya satarsın."

    ısrarla savunulan, ince'nin aslında uzay koşullarında ısıya dayanıklı cam yapmaktan bahsettiği falan. ama türkçe anlamıyla bor katkısıyla ısıya dayanıklı hale getirilmiş tek cam var, o da hakikaten borcam, kimyası gereği borun bu noktaya etkisi sınırlı olacak gibi geliyor. fiberglas'tan bahsediyorsa, o da üretiliyor.

    yok über bir fiberglas'ı uzay mekiği yapıp satacaksa, kolay gelsin. dediklerinden bunu da anlamıyorum.

    yok cam demedi, dskadaajdksa üreteceğim daha çok paraya satacağım demek istediyse, o konuda aktif anlaşmalar yapıyor karşısındaki

    neticede bence hala daha, fındığı fındık olarak 1e satıp nutella olarak 5e geri almamız daha vahim, sarelle olarak 4e satmalıyız. ama nutella olarak satamıyor olmamız, ya da kakao ve yağ gibi başka bileşenlerinin olması sarelle'nin fındıktan yapıldığını değiştirmiyor.

    edit: dayanamadım son bir paragraf ekleyeceğim. bizim katma değerli ürün problemimiz var, bu da borla kısıtlı değil. sorunumuzun altında tasarım kültürü ve eğitiminden tut, uluslararası izlenimlerle ekonomik ilişkilere kadar bir çok etken var. bu konuda türkiye ihracatçılar birliği’nin yaptığı çalışmalar yeterli değil gibi geliyor, ama çalışıyorlar.
  • uzay mekiğimiz olmadığı için biz de bizim kullanacağımız alana yönelimimizden kaynaklıdır.
  • borosilikat olarak bilinir bor ve silisyum karışımından yapılıyor
  • borosilicate glass
    borcam, aslında bordan değil silisyumdan yapılır. silisyumun içine az bir miktar boron eklenerek, cam benzeri bir madde oluşturulur.
    (bkz: kutsal bilgi kaynağı)
  • peki ya bebek yağının gerçekten bebekten yapılıyor oluşu?
  • tamam
hesabın var mı? giriş yap