• trabzon devlet tiyatrosu'nun bu sezon sahneye koyduğu oyun. fatih topçuoğlu'nun mükemmel ötesi bir performans sergilediği oyunun konusu aslında izleyiciyi çok cezbetmese de oyuncuların eforlarıyla sahnede kalıyor gözler. fatih topçuoğlu ağlarken ağlamak isteyebilirsiniz, yanınızda bir mendil olması uygun olacaktır.

    edit: 2. kez izledikten sonra felsefe açısından göndermelerini daha net gördüm. kafka göndermeleri ile doluydu oyun. şunu da gördüm ki bu oyuna uykusuz gitmemek lazım. harika göndermeleri, harika oyunculukları ile sezonun en iyi dramalarından biri.

    --- spoiler ---

    ya afrika'daki aç insanlar
    --- spoiler ---
  • yaşadığın hayatı sorgulatan oyun. kendin olmayı başaramamakla ilgili.

    seyirciye göre sağda kalan ve duvarın üzerine iliştirilmiş resim, her şeyi özetler nitelikte. evrimsel süreçte homo sapiens'e, ondan da barkotlara dönüşmek... (bunu ikinci kez ve önden izleyişimde fark ettim. balkondan izlemek, sahneyi kuş bakışı görmek açısından hoşuma gidiyor ama detaylar net olmuyor)

    ilave: oyun tanıtımında "her şey barkottan ibarettir. satın aldıklarını korumaya çalışırken, eve giren hırsız da ondan çalmaya çalışır ve bu, aleks'in hayatla hesaplaşmasını tetikler" olarak geçiyor.

    stratiev oyunu 98'de yazmış. bulgaristan'ın o zamanki konjonktürünü bilmiyorum. hoş, öncesini de bilmem ya, neyse. ama bir zamanlar sosyalist rejim disiplininin, insanların özellikle kariyer planlamalarında epey etkisi olduğunu tahmin ediyorum. oyunu da bu gözle izledim. sanki toplumsal mühendisliğin acılarını hisseden bir kalemden çıkmış gibi.

    ilave: ben böyle bakarken, oyunun kendi kataloğunda aleks'in, ailesi tarafından manipüle edildiğinden bahsediyor

    sürekli çalışmaya, daha güçlü olmaya itmiş onları içinde bulundukları koşullar. onları pasifize etmiş ve seçim yapma şansı tanımamış. ne olmalı? ideal nedir? oyuna göre bir mühendis olup kendi gibi bir eş seçmek, çocuğunu da yine seçim şansı tanımadan mühendisliğe yönlendirmek. ama hayaller bunlar değil. zaten bu yüzden dayatmanın yaptırdığı seçimlerle, "vazgeçişlerin" oluyor ya... ve ıskaladıkların da canını yakıyor. üstelik kendisi de aşık olduğu kadında ve oğlunda bu acıya neden oluyor.

    yani seçimlerini, hayallerin ve mutluluğun üzerinden mi; yoksa irade ortaya koyamadan, sırf uyum sağlamaya çalıştığın ortam sana güçlü olmayı empoze ettiği şekilde mi yapmak... insan olmak ve hatta kalmak mı, yoksa bir hamam böceğine dönüşmek mi...

    oyuncu fatih topçuoğlu... balkonda oturuyorum. oyunun başından beri, "o mu ya?!" diye soruyorum kendime. katil joe'dan beri, hiçbir tiyatro oyunu ya da film hakkında ön araştırma yapmamayı alışkanlık edindim. başkalarının yorumlarıyla izlemek istemiyorum hikayeleri. çıkışta kataloğa baktım, evet o. yastık adam'ın ariel'ı. o rolde de muhteşemdi, dün akşam da harika bir performans sergiledi. sandalye bilet ayarlayıp yeniden izlemeyi planlıyorum. böyle oyunları ve oyunculukları izleme şansı her zaman ele geçmez.

    ilave: ve bu akşam önden izlerken, oyuncuların gerçekçiliklerine hayran oldum. özellikle utku ölmez ve fatih topçuoğlu'nun baba-oğul konuşması ve gözyaşları nefesimi kesti (gerçekten).
  • trabzon devlet tiyatrosu'nun uyarladigi stanislav stratiev oyunu.

    oyunda tek sevdigim sahne soyguncu gorunumlu kisinin icinden jean paul sartre cikmasiydi. sonrasında onumde oturan ve oyun boyu susmayan ve yiyisen ergen mantarlari yuzunden takip edemedim.

    buradan da uyarmis olayim. lutfen izlemeyecekseniz, izleyenleri rahatsiz edecekseniz tiyatroya gelmeyin. cunku aramizda hayatinda tiyatrodan baska bir sosyal faaliyeti olmayan arkadaslar olabilir. siz o kisinin haftada 1-2 saatlik mutlulugunu elinden alarak onu korkunc bir mutsuzluğa surukleyebilirsiniz. sayginin ne oldugunu ogrenmek bu kadar zor olmamali degil mi?
  • (bkz: sarı odalar)
  • antalya devlet tiyatrosunda bu hafta sahnelenen stanislav stratiev'in yazdığı tiyatro oyunu.

    bir sabah evinin yıkılan duvarı altına kendini siper ederek tüm binanın yıkılmasına engel olan alex'in hikayesi. duvarın altında ezildikçe ezilen ve yaşamı sorgulayan bir kadının kendi hayatı ile yüzleşmelerini izliyoruz.

    --- spoiler ---

    niagara şelalesinde ip üstünde yürümek için evden ayrılan pandomimci oğul çok mistik bir hava katıyordu ve rolü canlandıran beyefendi* çok sempatikti.

    eski sevgili karakteri biraz sinir bozucuydu ''aşkım'' ve '' bebeğim'' kelimelerinin sonundaki m harflerini yerli yersiz bastırarak söylemesine hala anlam vermeye çalışıyorum.

    oyunun başından beri sahnede olan hırsız ise alex'in psikoloğu olarak düşündüm. asla tedaviye cevap vermeyip onu parasını çalan bir dolandırıcı olarak görüyor. sonunda alex'in açmazlarının çözülmesine yardım ediyor. ayrıca karakterin oyuncusu olan süheyla güzel çöllü'ün güzelliğine sesine hayran kaldım.
    --- spoiler ---
  • yüzleşme ile geçen anlamsız bir yaşamı anlatan oyun antalya devlet tiyatrosunda gösterimde.muhteşemdi tebrikler (bkz: adt)
  • pınar dikmen’in, wovie etiketiyle yayınlanan tekli çalışması.

    söz & müzik: batıkan bilgin
    düzenleme: bilal sonses

    mustafa güzelkokar imzalı klibi buradan izlemek mümkün.

    şarkının sözleri ise şu şekilde:

    “ne kırgınım ne kızgınım
    ağladım kurudu göz pınarlarım
    topladım bavulumu deli yüreğinden
    senden firardayım

    boş odalara attım kendimi
    gecelerime yazdım matemi
    anılarıma sardım kefeni
    sebebi belli, karalıyorum”
  • yakınlarda antalya devlet tiyatrosu tarafından prömiyeri yapılmış, metnine hayran olduğum, 45 dakikada bitince şok olduğum stanislav stratiev oyunu.

    "yaşam, aralıksız ve dönüşü olmayan bir ıskalamadır."
  • fatih topçuoğlu'nun duvarlar altında ezilirken sahnede devleştiği oyun.

    verilen mesaj, hayatın bize seçim hakkı tanımadan toplumsal baskılar yüzünden kendi iç sesimizi dinlemeden mecbur olduğumuz seçimler.. bu baskının altında adeta bir hamamböceği gibi hissetmek..

    franz kafka'nın die verwandlung'una göndermeler olduğunu düşünüyorum. baskı, baskının altında ezilme, dayanamayacak hale gelme ve sonunda bir böceğe * dönüşmek. bunu kabullenerek insancıl duyguları unutmak. herkesten soyutlanmak ve hayatını bu seçimleri kabullenip insancıl duyguları unutarak bir böcek olarak sürdürmek...

    baba ve oğulun diyaloğu hüzünlendirici ve verilen mesajlar çok anlamlıydı.

    --- spoiler ---

    ya afrika'daki aç insanlar?
    --- spoiler ---
  • huzunbaz seylerdir bunlar, yalnizlik alametlerindendir hatta. bir de bu boz odalarin cirilciplak olanlari vardir, misal perdesiz bos odalar... sanki baska bir hanenin, uzak odalaridir onlar, pek oksuzdur halleri, pek iptidai... oysa yavas yavas onlarin da iclerine sinmek gerekir zira bir hanenin bos odalari hane halkini ele gecirebilir.
hesabın var mı? giriş yap