• kadınların kendi ekonomik özgürlüklerini kullanmaya başlamasıyla doğru orantılıdır.

    kısaca anlatmak gerekirse; kadın erkeğe muhtaç olmaz ve erkeğin kadına yaptığı ataerkil manipülasyon boşanma ile sonuçlanır.

    kadın çalıştığı için yemek, temizlik, sex, çocuk, vs gibi konulardan en az birini yerine getiremez. eşler orta yolu bulamaz ve boşanır.

    toplumsal baskı içerisinde erkek evlenmeden kadına fazla yaklaşamaz. kadın da erkekle görülemez. erkek evlendiğinde cinsel ihtiyaçlarının da giderilceği hayalini kurar ancak kadınlar toplum baskısından dolayı kendi bedenlerini dahi tanımadan büyürler. eşler anlaşamaz boşanır.

    son olarak gelişen toplum şartlarıyla insanların sinirleri daha da yıpranır. ruh hastaları daha da psikopata bağlar. kadınlar canını kurtarmak için boşanır.
  • %100 mutlu bir hayatın var olabileceği sanrısına kapılma ve olmayacak bu hayalin peşinde koşma, temel sebeplerden biri gibi geliyor, özellikle son dönem evliliklerde.

    evlilik, konsept gereği uzun süreçli olması planlanan bir akit. her uzun süreli iş gibi inişli çıkışlı olması gayet normal. bu durumun üstesinden gelebilmek için fedakarlık, özveri, anlayış gerekir. ancak özellikle sosyal medya etkisi ile artık hayatlarımızda inişe yer yok. sürekli en tepede, deli sikmiş gibi mutlu mesut gezmeliyiz. çünkü tüm instagram'ı deli sikmiş. bizim onlardan neyimiz eksik?

    ben erkek gözüyle bakayım, kadınlar için de tam tersi geçerlidir muhakkak. her erkek için, sevgilinin yanında yöresinde gezen, her sorunda "yaa kızım takma kafana, gel bi yoldan geçene dibimizi dövdürelim, rahatlarız. kendi kaybeder" diyen, dost sohbetlerinde "mına kodumun kaşarı" diye anılan bi yakın arkadaş vardır.
    reel hayatta bu sayı 1-2'yken, sosyal medyanın tamamı bunlardan oluşuyor. "kim kimi sikiyor lan bu hayatta" diye google amcaya sordum biraz önce. erkeklerin %58'i, kadınların %40'ı en az bir defa eşini/sevgilisini aldatıyormuş. erkeklerin 5'de 3'ü, kadınların 5'de 2'si. düşün işte hepimiz birbirimizin sevgilisini filan sikiyoruz aslında sürekli.
    "iyi günde kötü günde, hastalıkta sağlıkta..." diye onaylanan, yani en temel özelliği sadakat olması gereken bir işe kalkışan insanların yarısı birbirini aldatıyor. neden?
    çünkü artık aldatmak çok kolay. sosyal medyada herhangi bir sayfaya giriyorsun ve bingo!!
    yukarıda verdiğim istatistik fiziksel aldatmayı anlatıyor. bunun içine ego tatmini için başkasına kendini pazarlama, boşluk doldurmak için başkasıyla cilveleşme gibi şeyleri de eklersek, aldatma oranı %80'leri bulur muhtemelen genç evlilerde. doymuyoruz çünkü artık biz.

    ben, kendimle derdim olan zamanlarda sosyal medya hesaplarımı kapatırım. sorunumu sanal ego masturbasyonuyla değil, kendi kendime düşünerek çözmeye çalışırım ve böyle böyle her çözümden sonra daha düzgün biri olarak çıkarım o süreçten.
    çoğunluk ise "gerçek hayatta eşimle/sevgilimle tartıştım. öyleyse neden internete en güzel fotoğrafımı atmayayım?" derdinde. bunalımlı anlarda sosyal medyayı daha aktif kullanma peşinde.
    internet, %100 mutluluğun olduğu tek ortam. seni, sen dışında ne olursan ol mutlu olacağına ikna ediyorlar.
    "haydiii 5 kuruş parasız dünya turuna çıkalım, götümüzü siktire siktire gezelim. çünkü mutluluk bu"
    "haydiii cumartesi gecesi sokaklarda çılgınca dans edelim, grup seksten bdsm'ye koşalım. çünkü mutluluk bu."
    "haydiiii snapchat'te mememizi açıp köpek efekti yapalım. çünkü mutluluk bu"
    "haydiiii amuda kalkıp dik merdivenden aşağı doğru inelim. çünkü mutluluk bu."
    vs vs vs.
    sürekli bi "sen dalyarağın tekisin lan, benim dediklerimi yaparsan mutlu olursun" pompalaması var internette. onları yapınca mutlu olacak mıyız? tabii ki hayır. ama "ya olursak?"
    işte bu "ya olursak?" kandırmacası insanların doyum noktasını körleştiriyor. "ben bu adamı/kadını seviyorum" duygusu, bi yerden sonra yetmiyor ve sürekli maruz kalınan sahte mutluluk propagandasına yenilen insan da "bak melahatler götüne zigon sehpa sokmuş, biz niye sokmuyoruz pffff,. s. s. s" moduna geliyor.

    doymamış bir insanla evlenmeyin. bu doygunluk "500 kişiyle seviştim, yemediğim küskü, yalamadığım meme kalmadı, artık evleneyim" değil. yani isteyen bunu da tercih eder ama ben istemem düğünümde piyanist şantörün "evet şimdi de gelinin fuckbuddylerini halaya davet ediyoruz alkışlarla" demesini.
    benim dediğim fikri bir doygunluk. karakteri, kişiliği oturmuş, melahatlerin zigon sehpaya gözü kaymayacak, her sabah yeni bir hayalle uyanmayacak, tek başına ego tatmini yaşatacak insan aramadan da mutlu olabilecek, ilk boşlukta eski sevgiliye "eheh naber" demeyecek.
    kısacası %100 mutluluk diye bir şey olmadığının farkına varabilmiş.

    lan yazarken fark ettim, ömür boyu bekar kalacağız hepimiz. ya da nafakaya devam.
  • kendi adıma konuşayım, uzun zamandır kıyısında geziyorum. bu sözü söyleyen her seferinde eşin oldu. ben de evliliğim daha farklı olsun isterdim ama bu gerçekten ayrılmaya değer mi bilmiyorum. artık kısmen hazırlıklıyım ne olur ne olmaz diye bir yol haritası cebimde yaşıyorum. oluşacak masraflar tutacağım ev gibi bir çok konunun fizibilitesi var :) ama eşim istemediği sürece ayrılmam. yakın zamanda ayrılan bir arkadaşımla konuştum. böyle daha iyi dedi. bilemiyorum altan. kafam çok karışık o konuda.
  • pardon buradan ekşi sözlük yönetimine soruyorum, “ekşi sözlükte söylenmemiş söz, açılmamış başlık tartışılmamış konu kaldı mı?” diye.

    şu ortama bir yılı geçkin bir süredir ki çaylak kontenjanından hizmet vermekteyim, bu başlığın iki güne bir açıldığına şahit oldum. arkadaş aynı şeyleri tartışmanın kime ne faydası var?
    bakın şimdi efendiler, boşanmalar neden artıyor ben size anlatayım, bir daha bu başlığı açmayın.
    her ağzı olan bu hususta konuştuğu anda ilk ettiği kelam, “ekonomik sebepler” diye muhteşem bir tespit kasıyor. doğrudur ama hepsi bu mudur? hayır.
    geçen bir hatun kişi başlık açmıştı, “türk erkeklerinin iyi sevişemiyor oluşu” diye. bakın bu önemli bir nedendir. hatun kişi bu hususta bir hayli tecrübeli ki böyle bir başlık açma cesareti göstermiş. insan merak etmeden duramıyor, bu hatun arkadaş bu hususta ki kati yargısını kaç erkekle test etti diye. değil mi?
    işin cinsellik boyutunu atlamamak gerekiyor. bakın şimdi okkalı bir laf yazacağım buraya “ten uyumsuzluğu” anladınız mı?

    yok ben bu işi uzatmaktan vazgeçtim. boşanmak iyi bir şeydir. bence herkes zamanı geldiğinde boşanmalıdır. tek eşlilik insan doğasına terstir. mümkün olduğunca çok kişi ile sevişmek eylemini gerçekleştiriniz. bunu keşfetmiş olan herkes, bu keşfi yaptıktan sonra derhal mahkemeye koşup boşanma davasını açıyor. sonra mı? ver elini özgürlük ve her gece değişik bir partner. tabi bu durumu etrafındaki evli çiftlere açarak mevcut pozisyonunun yaratmış olduğu mutluluk hallerini bu evli çiftlere yansıtmak suretiyle rol model oluyor. e haliyle evli çiftler bu işe özenmek suretiyle, boşanma eylemini gerçekleştirerek çok eşliliğin yaratmış olduğu özgürlük ortamına kendilerini atıyorlar. bütün mesele budur. fazla kasmayın.
  • evlendigi insanin sevmeden evlenmis olmasi . elimi sallasam ellisi dusuncesi yuzunden en ufak anlasmazlikta bosanmalar kacinilmaz . eskiden oldugu gibi gonul alma gonul yapma kaygisi kalmamis . daha iyisini bulurumcular yuzunden
  • "insan ulaşamadığı şeyin delisi ulaştığı şeyin nankörüdür"

    not: ulaşılan şey evlilik değil, eş-sevgilidir.
  • başına gelmeyenin anlamayacağı durumdur. neden mi artıyor? bunlara bir çok nedenler sayılabilir. fakat kişisel tecrübelerimle olayları yorumlamaya çalışacağım.

    * ekonomik sebepler: eşler çalışıyordur. belli bir hayat standardı yakalanır. diyelim ki ikisi toplam 6000 tl civarı maaş alıyor olsun. ülkede yaşanan bir durumun ardından birinin ya da her ikisinin işsiz kalması durumu. birikim varsa belli bir dönem idare edilir fakat birikim yoksa doğal olarak çalışması gereken kişi olan erkeğin 1/3 oranında maaş alması (toplamdan) yakalanan hayat şartlarının düşmesine sebep olur. eğer ki olgun birer bireylerse bu durum kabullenilir ve şartlar yeniden düzenlenir. fakat olgunlaşmamış bireyler bu durumu olduğu gibi kabul etmek yerine sitem ve şikayete başlar. ilk dönemlerde belli olmasa da zamanla bu durum birbirine sarmaya gelir. kadın susarken erkek suçlar, erkek susarken kadın suçlar ve zamanla ikisi birbirini suçlar.

    *sosyolojik etkenler: ülkenin ortalama bir eğitim, kültür ve sosyal hayatı vardır. farklı sosyolojik sınıflara mensup insanların evliliği sadece türk filmlerinde rastlanan bir durum değildir. erkek veya kadın kendisinden daha yüksek seviyede olan eşinin sosyolojik sınıfına ayak uydurma adına elinden geleni yapmadığı sürece boşanmaya doğru yol alınır. çünkü zamanla sosyal sınıf farklılığı kendini çok belli etmeye başlar. yüksekte olan kesim alttakini olduğu gibi kabul etmez, alttaki de yükselmeye çaba göstermiyorsa bu bir boşanma sebebidir.

    *cinsen sorunlar: ülkemizin kadınlarının tabular sebebi ile cinselliğe karşı bakışı olumsuzdur. yani önsevişme nedir bilmeyen erkeklerle yapılan evlilikler, kadınların geçmişte yaşadığı travmalar, ilk gece efsaneleri falan zamanla bilinçaltına yerleşir ve kadında bir tabu halini alır. erkek zaten yaratılış gereği çok eşliliğe yatkındır. yani erkek cinsel açıdan zayıf ve zaaf sahibidir. kadınlar ise cinselliği yaşamadan da hayatını devam ettirebilir. vajinismus yaşayan kadınların korku, baskı ve ötekileşme endişesi ile eşine veya ailesine bu durumu açıklamak konusunda sıkıntılar çeker. sanki ayıpmış gibi davranılır. kadın bu sebeple de içine kapanır. bilinçli değilse doktor, psikolog gibi yollara başvur(a)maz. erkek de ona yardımcı olmazsa aldatma dürtüsü devreye girer. aldatma ve sadakatsizlik de zaten başlı başına bir boşanma sebebidir. hatta sebeplerin en başında yer alır.

    toplum baskısının iliklere kadar hissedildiği ve hissetirildiği bir toplumda yaşıyoruz. baskılar şu sırada ilerler; üniversite kazan > üniversiteyi bitir> askere git> iş bul > evlen > çocuk sahibi ol ........ işte bu baskı zincirinin birer parçası olan evlilik ve çocuk sahibi olmak evresinde en büyük hatalar yapılır. flört değil de görücü usülü olursa bu evlilik ciddi bir kumar oynanır. hiç tanımadığı biri ile evlenen erkek / kadın gerdek gecesinde de bocalar. kadın vajinismus hastası ise buyrun cenaze namazına. uzun süre cinsel ilişki yaşayamayan çiftlere toplum bir de çocuk baskısı yapar. çiftler de bilinçli ve geleceği düşünmeden hareket ederse aşılama ve tüp bebek yolu ile çocuk sahibi olur. sonrası hayat ikisine de zindan olsa da ortada çocuk gibi bir etken olduğundan boşanma kararı çok zor verilir. size baskı kuran toplumun unsurlarının umurunda dahi olmazsınız.

    *aile içi şiddet/şiddetli geçimsizlik: bir ülkenin atasözleri o ülkenin insanları hakkında size az çok bir fikir verir. mesela ülkemizde çok kullanılan bir atasözü vardır; "karının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin" hangi ruh halinde hangi zihnini si...m söylemişse onun ben ejdadını s...im. böyle ataların romantik nesilleri romantik olacak değil ya. en ufak sebeple şiddete başvuracaktır. ve artık eskisi kadar etkisiz ve sessiz kalmayan kadınların azınlığı boşanmayı seçmektedir.

    benim tecrübelerim bunlardır. elbette bilimsel bir nitelik taşımamaktadır.
  • insanların tahammülsüzlüğü kimsenin hiçbir şeyi alttan almaması hoş görmemesi
  • tahammülsüzlük.
  • sozlugun foruma donmus basliklarindan...
    herkes kendi tecrubesini genellemeye calismis. bekar haliyle buraya yazanlarinki de tamamen cehaletten gelen ozguven.

    neyse, derdiniz gercekleri ogrenmekse buyrun size tuık arastirmasi:link

    linki acmaya zahmet etmeyecekler icin yazayim: ılk sirada %50,9 ile sorumsuz ve ilgisiz davranma var. bunu ekonomik sorunlar ve eslerin ailelerinden kaynaklanan sorunlar izliyor.

    demek ki insanlar eslerinden bekledikleri davranislari goremeyince sorunlar basliyor. bunun temel sebebi de su arastirmaya gore esler arasindaki uyumsuzluk (farkli karakterler, farkli dunya gorusleri, farkli beklentiler vs). yine ayni arastirma sorunun cozumunun dogru es seciminde yattigini soyluyor. yani evlenmeden once ne istedigini bilmeyen, hayata dair beklentilerini konusup anlasmayan insanlarin bosanma ihtimali gayet yuksek.

    sonuc olarak: evlenecek ciftlerin bu istatistiklere goz atmalari ve ilgili arastirmayi okumalari farz.
hesabın var mı? giriş yap