• sosyoloji okuyan bir kız arkadaşımın "yetişkinler bosaninca tekrar ergenliğe giriyor" sözü geldi aklıma. "boşanmaların tek sebebi evlenmek" diye dalga geçmiştim. ne kadar da aptalmışım.
  • kendi annem ve babamın zamanında yapmasını istediğim şey, hala evliler ancak içi boş ve tek taraflı fedakarlığa dönüşen bir evlilik.

    çocuğu olan ve boşanmama konusunda babam gibi çocuklarını bahane edenlere bu iletim, boşanın abi. mutsuz bir evliliğin çocuğun üzerinde yarattığı travmalar çocuk büyüdüğünde ortaya çıkıyor, mutsuz bir birlikteliktense mutlu bir ayrılığı tercih eder çocuklar büyüdüklerinde.
  • soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim evli olmaktan diye girseydim belki çok daha edebi bir başlangıç olurdu, lakin ben klozetteki idrar lekelerini ovalayıp temizlerken vazgeçtim evli olmaktan. ilk eşimden boşanma kararını verdiğim anı net olarak hatırlıyorum. klozette sarı sarı idrar lekelerini temizlerken, "tamam" dedim buraya kadar. " hayatımın bundan sonrasını bir adama bakıcılık yaparak geçirmeyeceğim." odaya gidip eşyalarını topladım ve valizini kapının önüne bıraktım. sonra kapının kilidini değiştirttim. bunları yaptım da, ben de bu noktaya bir günde gelmedim...

    #102281920 burada biraz bahsetmiştim, daha da açayım. bizimki aşk evliliği değildi. biz iyi arkadaştık, ailelerimiz iyi anlaşırdı vs vs. akla uygun geliyor aslında böyle söyleyince. ama evlenip aynı evde yaşamaya başlayınca, birbirimiz için ne kadar kötü bir tercih olduğumuzu anladım.

    bazı şeyleri sürekli söylerdim ama hiç umursamazdı. mesela derdim ki; klozetin kapağını kaldır, sıçratma etrafa. ne kadar basit ve yapılabilir bir istek değil mi? yapmadı ama adam. banyo yaptıktan veya sakalını düzelttikten sonra lavaboya ve gidere su döküver. zor bir şey mi bu? ya da başka bir örnek vereyim, salonda sigara içersen küllüğü boşalt demek çok mu garip? bence gayet normal şeylerdi bunlar. bunlar zamanla birikti. ilk zamanlar sakince uyardım, olmadı. biraz daha yüksek tonda söyledim, yine olmadı. söylüyorum söylüyorum insan hesabına almıyor adam beni. en sonunda yeter dedim.

    ben kendine dikkat eden biri oldum hep. kiloma dikkat ederim. saçıma, makyajıma özen gösteririm. severim de bunu. ama o dönem öyle bir noktaya geldim ki, bunların hiçbirini yapmak içimden gelmiyordu. ben, o bir buçuk sene gibi kısa bir sürede 15 kilo aldım. markete giderken bile makyaj yapan ben, kuaföre gitmeye üşenir oldum. hani diyorsunuz ya, evlenince kadınlar salıyor kendini diye. işte sebep bu. bu düzeltilebilir ama eşinin düzeltmek için hiç çaba sarfetmediği şeyler kadında bıkkınlık yaratıyor. o da kendini varsa çocuğuna, yoksa yemeğe veriyor.

    mutsuz olacağım, olmadığım biri gibi davranacağım, sürekli sinirim tepemde dolaşacağım bir ilişkiyi sürdürmenin bir anlamı yoktu. kestirip attım ben de. tek bir an bile pişmanlık da hissetmedim. hayatımda verdiğim en doğru kararlardan biridir. size de tavsiyem, mutsuz olduğunuzu düşünüyorsanız ve düzelmesi için hiç umut yoksa uzatmayın. dünyadaki tek erkek veya kadın eşiniz değil. mutlu olacağınız birilerini bulursunuz elbet. hayat mutsuz bir evlilik içinde debelenmek için çok kısa...
  • bu başlık için lanetli diyorlardı, doğruymuş.
    öyle ki başlığı okuduktan iki gün sonra rüyamda eşimden boşandığımı gördüm. ona karşı sevgi ya da nefret de dahil olmak üzere herhangi bir his besleyemiyordum. sanki hiç tanışmayan iki insanmışız da tesadüfen aynı yoldan geçerken birisi ikimizin ortasına bir cocuk atıp kaçmış ve biz de mecburen çocuğun geleceği için konuşmak, birbirimize tahammül etmek zorunda kalmış gibiydik. velayetin kimde olacağı, çocuğun yollarda heba olmaması için hangi semtlerde oturmamız, ne sıklıkla ve nerelerde görüşmemiz gerektiği gibi mevzuları, çocuğu götürebileceğimiz terapist isimlerini falan konuşuyorduk uzun uzun.

    sonra uyanıp bir süre, boşanmanın, ortada çocuk varken boşanmanın ne zor iş olduğunu düşündüm.
    neyse ki evli ve çocuklu olmadığımı, rüyamdaki müstakbel eski eşimin sahiden de bir yabancı olduğunu fark edip rahatladım.

    son olarak özellikle burada okuduklarımdan yola çıkarak, rüyalarımda bile boşanma sürecinde bu kadar kibar ve olgun davranan bir insanla evlendiğim ve sonrasında böyle bir insanla bile ilişki yürütemediğim için kendimi tebrik ediyorum.
  • çok zor bir karar. bu kararı almak, uygulamaya çalışmak insanın yaşama sevincini bitiriyor. yılların ne kadar olduğu nelere mal olduğu nasıl geçtiği insanın gözüne geliyor. hatalar aranıyor önce karşıda sonra kendiniz de.
    bir daha başka bir insana güvenilebilinir mi? tekrar aynı yollardan yürünür mü? bence tam bir güven imkansız. toplum öyle bir şekilde zorluyor ki insanları herkes evlenmek zorunda ve herkes çocuk sahibi olmak zorunda. ölmeden önce yapılması gereken bölüm sonu canavarları gibi. galiba bunları kendi adıma aşamayacağım.
  • yılbaşına yakın üniversiteden eski ev arkadaşımla buluştum. anlattı da anlattı. yok şöyle anlaşamıyoruz, yok bana bunu dedi, yok beni artık çalışanı gibi görüyor azarlıyor, zerre sevgimiz saygımız kalmadı, cinsellik pılını pırtını toplayıp evi terk etti gitti, benim gözüm hep dışarıda falan. benim de başım çok ağrıyordu söylemesi ayıp. dayanamadım. "boşanın amunoğm o zaman ne duruyonuz" dedim. çocuk sustu, sessizleşti. "öyle olacak muhtemelen" diye de devam etti. öpüştük, vedalaştık. 1 hafta geçti geçmedi, telefonum çalışıyor, arayan o. açtım, "boşanıyoz" dedi. "heeeeğğ... iyi hacı, hayırlısı olsun" dedim. boşandılar!
  • hiç kimse boşanmak ümidi ile evlenmez ama boşanmanın da hayatın içinde olduğunu duygusal olarak kabul etmeden girerler evlilik yoluna. ayrılıkla biten ilişkiler için de geçerli aynı durum. gel gelelim aile ve çevre baskısı evlilikte daha yoğun olduğu için evliliği bitirmek sevgililiği bitirmekten daha zor daha sancılı geçiyor.
    oysa insan kendisinin insanlık ve toplum için yeteri kadar önemli olmadığını baştan kabul etmiş olsa, dünyanın kendi etrafında dönmediğini en baştan biliyor olsa bu süreç birkaç günlük dalgınlığın ardından her şey normale döner.
  • gelin size hikayemi anlatayım. bunu kendim için değil sizlere örnek olsun diye yazıyorum. evlilik kararımın hayatımın en korkunç hatası olacağını bu kadar tahmin etmiyordum. eski eşimle yirmi bir yaşında tanışmıştım ve kendisi ilk kız arkadaşımdı. üniversiteye ara verdiğim dönemde geçici olarak bir gsm operatörünün çağrı merkezinde işe başlamıştım. o döneme kadar hiç sevgilim olmamıştı. bu arada bu benim tercihimdi. siyasal islamcı bir aile içerisinde doğup büyüdüğüm için sevgilim olacak kadının ilk erkek arkadaşı olmam gerekiyordu. bunu bilerek hep yola devam ettim ve bu sebepten eski eşimle sevgili oldum.

    güzel geçen ilk bir yılın sonunda askere gitmiştim. asker süresince doğuda olduğum için fazla görüşememiştik ancak sorun yaşamamıştık. lakin askerden geldikten sonra kendisi gsm operatörünün kadrolu personeli olmuştu. maaşı artmıştı ve biraz havalanmıştı. karakter olarak değişimler başlamıştı eskiden kavga etmeyen kız her olayda bana laf sokmaya ve benimle kavga eder hale gelmişti. ancak zayıf noktam olan gözyaşları ile bir şekilde kendini haklı çıkarıyordu. derken ben ne zaman ilişkiye nokta koymaya kalksam vicdanım ile oynuyordu ve ayrılmıyordu. sürekli ya sabır çekerek bu ilişkiyi sürdürüyordum.

    zaman su gibi geçip giderken bir süre sonra işin artık ciddiye binmesi gerektiğini söyledi. kız istemeye gittik babası ev alınması gerektiğini kızını kiraya vermek istemediğini söyledi. annem eve döndükten sonra adamı haklı bulduğunu söyledi ve ev almamız gerektiğini söyledi. bir süre sonra nişanlandık ve ben o dönemde bir şekilde harç borca girerek çok iyi bir semt olmayan bir yerden kaba bina durumundayken yüksek giriş kat daire aldım. bunu yaptığım zaman 25 yaşındaydım. ona mutlu bir şekilde bak ev aldım dedim evi görmek istiyorum dedi. o lanet olası annesi ile geldiler evi görmeye ve ortalığı birbirine kattı. ben burada oturamam diyerek ortalığı inletti. ben ilk defa çok sinirlendim ve beğenmiyorsan daha iyisini alabilecek birisi ile evlen dedim. ertesi gün mali müşavirlik sınavı için dershaneye yazıldım. üç gün sonra yanıma gelerek evin sorun olmadığını söyledi ancak bu sefer sınav yüzünden görüşemeyeceğimizi öne sürerek bundan kavga çıkardı. bu sefer nişanı atıp bitiriyorum dedim. bir iki gün geçti ve annemleri devreye sokarak bir şekilde beni ikna ettiler. düğün yaklaşıyordu ev sonunda bitmişti. eşya alırken de çok anlayışlı davrandı ve her şeyin en pahalısını aldırmıştı. erkek tarafına ait denilerek ev, balayı, düğün, mobilyalar hepsi bana kilitlenmişti. bu süreç beni iyiden iyiye nefret ettiriyordu. derken düğün günü geldi çattı o gün düğün günümdü ancak çok mutsuzdum sürekli hata mı yapıyorum deyip duruyordum. evet demiştim iş işten geçmişti.

    o evet dediğim güne lanet olsun. bitmek bilmeyen kıskançlıklar, sürekli kaprisler, dediği olmayınca ağlamaları, ailesinin bitmek bilmeyen ekonomik sorunları v.s. artık çıldıracak radde geliyordum. sürekli seni terk edeceğim ben bu evlilikten bıktım diyordu. güle güle kapı orada dediğimde ne biçim adamsın diyordu. stresten 25 kilo aldım ve bütün vücudum lekelerle dolmuştu. annesi babasına ne yapsa o da bana yapmaya çalışıyordu. bir fark vardı ben babası değildim. allah yüzüme güldü bir şekilde evlerimiz ayrıldı. bugün benim için çok değerli bir arkadaşım olan insanın sayesinde o boktan evlilik sona ermişti. evden ayrılmam bana yetmişti. defalarca annemi ve dedemi arayarak ikna çalışmaları artık işe yaramıyordu. ondan ayrılınca kendime gelmiştim. o malum boşanma günü gelmişti ve tek celse de bitmişti. kurtulmuştum sonunda ondan ancak kurtulmak öyle kolay olmamıştı. kendisi ortak hesabımızdaki bütün parayı cukkalamıştı. üstüne para istiyordu. ben ona bankadaki parayı sıfırladığını söyledim ve bu işin tek celse de biteceğini söylemiştim. hanımefendi ortak borçlarımızı bana kilitledi ve parayı aldı çekti gitti. kendi alıp getirdiği tuvalet fırçasını bile alıp gitmişti. benim aldığım televizyonu bile götürmüşlerdi. lanet olsun yeter ki hayatımdan çıkıp gitsin demiştim.

    boşanmak hayatımda verdiğim en doğru karar oldu. tecrübesizliğim bana çok pahalıya mal oldu ama maalesef bazı şeyleri öğrenmiş olduk. bekaretin önem derecesinin ne kadar boktan olduğunu öğrendim. bir insanla evlenirken ailenin ne kadar önemli olduğunu öğrendim. siz de bunlara dikkat edin. görmemiş insandan, lüks budalası insandan, arkadaşlarına hava atmayı seven insanlardan uzak durun.

    bu evlilikten geriye kalan bana bir evim, öfke kontrol sorunum, kimseye güvenemiyorum, sıkılmaya gelemiyorum ve sinir harbi kaldı. benim bütün hayatımı etkiledi boşanmış adam statüsüne yükseldik. ben o evlilik için üzerime düşen her şeyi yaptım. eski arkadaşlarımızdan birisi ile yazıştık benimle boşandığı için, bana o dönem yaptıkları için, benim kıymetimi bilemediği için köpek gibi pişman olduğunu söylemiş. benim umurumda mı değil giden zamanım oldu. şu yaşıma kadar evlenmek en büyük pişmanlığım boşanmak en doğru kararım oldu. evleneceğiniz kişinin en önce karakterine sonra ailesine bakın.
  • öncelikle allah yardımcın olsun. ikinci diyeceğim şey de kendi düşen ağlamaz. en baştan belliymiş olacaklar. tabi erken yaşta evlenmenin tecrübesizliği sana baya tecrübe katmıştır.
  • yazayım da aradan çıksın. 1 yıl sonra da bakarım apır sapır saçmalamışsam editlerim.

    benim için evliliğin iptali gibi bir şey. olmamış ki hiç o evlilik, kurulmamış ki hiç yuva. bu durumda yıkılan bir şey yok. yanlıştan dönmek var. kaybedilen bir şey yok, aksine kaybedilmekte olan bir, belki de iki hayatın geri kazanılması var.

    hele ki terapiye gitmek, kendini değişime-gelişime- can yanmasına sonuna kadar açmak dahil büyük oranda emek veren siz olmuşsanız çok da koymuyor. kendi yaptığın kumdan kaleyi yıkmak gibi. bir benim elim duruyormuş kibrit çöpünden yuvanın altında. çektim. pufff..

    4 yıl. çocuk yok.
    tek kaybım zaman.

    millete de bakmayın.

    yazmış yukarıda "erkek bilmem kaç yılda kadın bilmem kaç yılda kendine gelir" falan. yok devenin nalı.

    yok "yasını tut da kendini iyileştir de öyle devam et."

    kendini bilen, kendisiyle sürekli uğraşan, gelişmeye çalışan insan için kervan yolda düzülür, hayat yaşayarak öğrenilir, zamanla gelişilir, iyileşilir.

    belki benim iyileşmem boşanmaktı, ne biliyorsun? ameliyat masasından yeni kalktım da her yer kan revan sanıyorsun ama belki ben ruhen taburcu oldum, yaralar çoktan kapanmaya başladı, olamaz mı?

    zaten emek veren; evlilik içinde vereceği emeği vermiş, gelişeceği kadar gelişmiş, yeteri kadar geliştiği için kendi hayatını-psikolojisini-akıl sağlığını kurtarabilecek kadar güçlenip boşanmayı başarmıştır, ağlayacağı kadar da ağlamıştır, yas tutacağı kadar tutmuştur. evlilik içindeki tüm o umutlarına tutunmaya çalışırken aynı esnada yasını da tutmuştur çünkü olan o sırada olmaktadır. o sırada acıdır. halının altına süpürmeyip gecelerce acısını yaşamıştır. ertesi gün unutup umuduna emek vermeye devam etmiştir. boşandıktan sonra ne acısı? kaç kere ağlanır aynı şeye? evet acıyı vaktinde çekeceksin. evlilik içinde kendimi kandırmış olsaydım ve çekmemiş olsaydım, evet bir kaç ay ya da yıl çekilmesi gereken çekilirdi. ama benim payıma kalmadı hiç. o gecelerde dönüp sırtını uyuyabilen, ertesi gün de emek vermemeye devam eden düşünmelidir varsa çekilecek bir acı. ha yine de dilerim ki çekmesin. gerçi kişisel gelişimine faydalı olacaksa çeke de bilir bilemedim şimdi. beni pek ilgilendirmiyor artık.

    kararından eminsin, vicdanın rahat, kimseye borcun yok. aksine alacağın var, kendine borcunu ödediğin takdirde. ki ödemeye başlamışsın kendine sahip çıkarak.

    acılar da, güzel anılar da bugünüme, şu anıma musallat olamazlar. hepsini öptüm, geçsinler, gitsinler, iyi ki vardılar, teşekkürler, bye bye lar..

    elalem de her zamanki gibi popomu yesin vallahi.. ne başarısızlığı? ne dulluğu? ne yaşlanması? ne korkusu? ne kalp kırıklığı? hayat lan bu herşey dahil. buruş buruş bile olsam, eksiğimle fazlamla hatamla sevabımla her insanın olabileceği kadar güzel bir insanım, her öğrenme fırsatıyla daha da iyi olacağım. benimle farklı şeylere değer verenler/inananlar otomatik olarak elenecek. miss. başıma gelebilecekler karmamdan çok da sapamaz herhalde. abdestinden şüphesi olmayanın namazından da şüphesi olmaz. gerekirse yeniden düşülür, yeniden kalkılır, daha güzel kalkılır. gelsin hayat bildiği gibi.

    kuşlar da uçuyor. kesin bilgi.

    tarih de vereyim. 3 ayı geçti. sigara gibi 3 aydan sonra vuruyorsa bilemem. benim için ilk 3 gün zordu. sonrası hep güzel. dansın ve sağlıklı beslenmenin çok faydası oldu. onun için daha da güzel olsun valla gözüm yok. mutlu ol eski eş. hepiniz olun inşallah :)

    şuraya kadar yazdıklarımda yanlışım olabilir ama yalanım yok. varsa her ikisi de çarpar zaten.

    hatam da vardı tabi:

    yeteri kadar tanımadan evlenmek.

    uzak mesafe ilişkisinden uzak durun ilk tavsiyem bu olabilir.

    bir de kimse kötü değildir, farklıdır. siz savaşmazsınız aslında, savunma mekanizmalarınızdır sahada çarpışan. ya o mekanizmaları iyice bir elden geçirin, kimseye zarar vermeyecek hale getirin, olmuyorsa da çarpışmakla ömür geçirmeyin. çünkü insanlar savunma mekanizmalarını yani karakterlerini bırakmazlar, sizi bırakırlar. ben bile öyle yaptım. yaşama içgüdüsü bu. şaka değil.

    ve kesinlikle psikolojik/tıbbi destek alın. insan isterse, kemikleşmiş karakteri değişmese de, biriyle ona zarar vermeden geçinecek kadar kendini törpüleyebilir, dengeleyebilir. o da mutluluğu garantiler mi bilmem ama çocuk büyütmek için yeterli olabilir. denemek lazım. yuva kurtulsun diye değil. siz gelişin, daha mutlu, daha da önemlisi daha sağlıklı olun diye. ki çocuk da sağlıklı olsun falan. he bir de bu çabayı tek tarafın göstermesinin evliliğe çok faydası yok, kendisine var. göstermeyen uzay mekiğinin kopup geride kalan parçası gibi kalıyor geride ve her saniye mesafeyi kaçınılmaz olarak açıyor.. ayrılık da bu tam olarak.

    son olarak bu başlığın lanetine inanmayın. hiç bir basmakalıp şeye inanmayın. boşanmak akla düştü diye başa gelmek zorunda değil. başa gelecekleri seçmek ve şekillendirmek mümkün. yeter ki bedelini ödemeye hazır olun, emek vermekten çekinmeyin.

    diyeceksiniz ki sen emek vermişsin bak işe yaramamış. yavrum işe yaramasa ben bugünkü ben olmaz hala daha kötü durumda olurdum bu bir, gelecekte de eminim işime yarayacak bu iki. ille de bu ilişkide ve bugün işe yaraması gerekmiyor. evrene salıyorsun böyle temiz niyetli emeklerini, balık bilmezse halîk biliyor, daha güzel bir balık yolluyor sana. yanında da roka :) yollamazsa da kurufasulye ye, nesi var yani? kır yanına da soğanı. ay acıktım ben.

    buraya kadar okumuşsun, özet geçiyorum. bu hafifliğin sırrı; vicdanının rahat olması, o da elinden geleni yaptığını bilmek ve kendine dürüst olmakla alakalı.

    allah emek veren herkesin yardımcısıdır. ve adildir. buna inan. o zaman varlık da yokluk da, başlangıç da bitiş de nimet ve bal oluyor. sürekli farkında olabilmek dileğiyle.

    debe editi: çok güzel mesajlar aldım teşekkür ederim. ve tekrarlamak isterim, kurtarmak her zaman yıkmaktan iyidir. gaza gelmeyin. her insan, her ilişki kendine özeldir. başkalarının hikayelerinin etkisinde kalmadan kendi hikayenizi psikolojik destek de alarak yazmayı denemek en güzeli. bakıyorsun tam beni anlatıyor dersin ama asla aynı değildir.

    bir de bir kaç entry altta birisi kahramanlık gibi anlatmayın, aptallık hikayesi bu demiş. doğru söylüyor. yanlış ya da doğru tüm seçimlerimizin sorumluluğunu almak gerekiyor. hayatımıza soktuğumuz ve izin verdiğimiz insanlara neden deme hakkımız yok pek. tabi ki benim hatamdı, hakettim ama aptallıktı dersem de eski eşe de kendime de ayıp olur. ne geçmişteki eş, ne geçmişteki scarlet hakareti hak etmiyor. o kadar da değil :) hatalar da insana mahsus. öpün, sarın, geçin. ben geçme kısmını başaramıyordum. loop a düşmüş gibiydim. basit bir insani refleks olan kendini koruma ve sınır çizme becerisini kazanmış olsaydım belki karşı tarafa da hata alanı açmamış olurdum. tabiki de sorun her iki tarafta. onca yıl aynı yastığa baş koyup ya da sevgili olup bir gün sonra tü kaka diye gömmenin sağlıklı ve gerçekçi bir yanı yok. çamurluk yapmak o. hiç hoş değil. sen de tü kakaydın o zaman, yoksa ne işin vardı onunla derler adama. her konuda denge önemli. ay bit artık entry.. :)

    1 yıl editi: apır sapır saçmalamışsam editlerim demiştim.. :) kısmen evet. şu hayata balıklama atlama ve kendini nadasa çekmeme kısmı hatalı. öyle bugün sünnet yarın deniz gibi iyileşme olmuyormuş. psikolojik hasar kısa zamanda iyileşmiyor. tedavi görünüz. sevgiler.
hesabın var mı? giriş yap