• şu ana kadar bütün bildiklerimizin toplamı 10. boyutta bir noktaya tekabül eder. kısaca özet geçmeye çalışacağım oradan buradan gördüklerimle, özellikle daha önce linki verilmiş olan videodan duyduklarımla, herkes ingilizce bilmiyor ayrıca fizikçi değilim sadece ilgileniyorum.

    öncelikle şurada burada 7 boyutlu sinema 6 boyutlu bok falan görürseniz bunlara kesinlikle inanmayın. demeye çalıştıkları x y z eksenindeki hareketin yanında xy xz ve yz eksenindeki dairesel hareketler ve zamandan bahsediyorlar, bunları boyut olarak adlandıramayız.

    1. boyut: bu bildiğiniz klasik yatay çizgi olsun ileride hayal etmesi kolay olsun diye. iki nokta alın, arasına bi çizgi çekin oldu sana 1. boyut.

    2. boyut: bu yatay çiginin üst tarafına bir nokta koyun. yatay çizgiden oraya bir çizgi çekin. artık yüksekliğimiz var. yani çizgimizden bir sapma oldu sana 2. boyut.

    3. boyut: şimdi hemen bildiğimiz uzunluk, yükseklik, genişlik tanımını yaparsak o zaman ilerideki boyutların anlatılması biraz zor bir hal alıyor. bu yüzden 3. boyut için biraz farklı bir tanım yapmak gerekiyor. şimdi 2 boyutlu bir kağıt üzerinde yürüyen bir böcek düşünün. bu böceğin kağıdın bir yerinden başka bir yerine gidebilmesi için bu iki boyutlu düzlemde bütün yolu yürümesi gerekiyor. oysaki eğer biz bu kağıdı yuvarlak bir şekil alacak şekilde büküp iki noktayı birleştirirsek, o zaman bu böcek bir noktadan başka bir noktaya çok rahat bir şekilde atlayabilir. o zaman 3. boyut tanımımız için bir alt boyutundaki bir noktadan başka bir noktaya atlamamızı sağlayan boyut diyebiliriz.

    4. boyut: hep zaman deniyor, evet zaman, ama bunu bir periyot olarak görmemiz daha doğru olur. zira daha önce de dediğimiz gibi bir boyutu anlatmamız için bize bir doğru, yani iki nokta lazım. bir nokta her hangi bir anki 3 boyutlu halimiz olsun, ikinci nokta da bundan 10 yıl sonraki 3 boyutlu halimiz. çek aralarına çizgiyi al sana 4. boyut.

    5. boyut: işler bu dakikadan itibaren karışmaya başlıyor. şimdi ben 4. boyutta tanımladığım şu andan 10 yıl sonrasına kadar milyon tane farklı şey yapabilirim, yapacağım diye bir şey yok, ama yapsam yaparım kimse de "sen ne yapıyorsun arkadaşım" diye gelip soramaz. bu süre içerisinde yapabilme ihtimalim olan olası şeyler benim 5. boyutumu oluşturuyor. yani 4. boyuttaki asıl 10 yıl çizgisinden bir sapma. (tıpkı 2. boyut gibi)

    6. boyut: bu da tıpkı 3. boyut tanımımız gibi olacak. mesela şu an 10 yıl öncesine dönmek isteseniz sadece 4. boyutta geri gitmeniz yeterli. oysa bundan 10 yıl önce cep telefonunu icat etmiş olsanız (5. boyut tanımımız gibi, yapsanız yaparsınız, kimse de neden yaptınız diye soramaz, trilyonda 1 bile olsa olası bir durum sonuçta) ve şu an çok zengin olduğunuz alternatif bir gerçeklik olsa, ve şu anki andan o zamanki ana atlayabilseniz, bunu 6. boyut sayesinde yapıyorsunuz. yani bir alt boyuttaki bir noktadan başka bir noktaya atlayabilmemizi sağlayan boyut.

    7. boyut: şimdi yapmamız gereken şey bütün 6. boyuta 7. boyutta bir oktaymış gibi yapmak (daha önce de bütün 3. boyuta 4. boyutta bir noktaymış gibi yapmıştık), sadece zaman aralığını değiştireceğiz. bizim 7. boyuttaki noktamız, big bang'den başalyıp evren yok olana kadar olan süre, tabiki bu sürenin 5. boyutta tanımladığımız gibi sonsuz farklı şekilde gerçekleşme olasılığı var. kısaca big bang'den yokoluşa kadar olan bütün olası zaman çizgileri, ya da sonsuzluk diyebiliriz. yani sonsuz dediğimiz şey 7. boyutta sadece bir nokta. ama bizim bir çizgi çizmemiz gerekiyor ki diğer boyutları görebilelim. ikinci noktamız da bizim evrenimizden farklı olan başka bir evrenin oluşumundan yok oluşuna kadar olan bütün olası zaman çizgileri olsun. yani başka bir sonsuzluk. çek aralarına çizgiyi al sana 7. boyut

    8. boyut: 7. boyutta çizdiğimiz çizgiden, farklı oluşmuş başka bir evrendeki başka bir sonsuzluğa bir çizgi çekersek, yani çizgimizden bir sapma olursa 8. boyut oluşuyor

    9. boyut: 8. boyutta oluşturduğumuz bir sonsuzluktan başka bir sonsuzluğa atlayabilmemizi sağlayan boyut

    10. boyut: bütün 9. boyutu alın, işte bu 10. boyutta sadece bir nokta. ikinci bir nokta bilemediğimiz için şu an için burada kalıyoruz.

    umuyorum anlatabilmişimdir, ben böyle anladım zira. neyse kk öptm kib bye
  • memleketimde çok yanlış tahayyül edilen hadise.. en başta söyleyelim "4 tane boyut vardır. bunlar: 1. yukarı aşağı dikey boyut, 2. sağa sol yatay boyut 3. ileri geri, gitgel boyut. 4. sü de zaman.. başka yoktur. var olduğu söylense de big bangde kaybolmuştur"

    bundan sonra şöyle habere seyirtelim:

    ankara’nın çubuk ilçesinde “mucit” olarak anılan eşref yücelyiğit (66), 7 boyutlu (7d) görüntü sistemi üretti. http://www.milliyet.com.tr/2010/08/06/index.html

    "6 yıl boyunca çok boyutlu filmlerin serilerini üreterek, çeşitli eğitici animasyon filmler yaptık. bunları yaparken filmlere 4’üncü, 5’inci hatta 7’nci boyutu verelim istedik. 3 boyutlu filmlerin hareketleriyle yetinmeyerek film sahnesine uygun su, rüzgar, koku, sarsıntı gibi çeşitli efektler ekledik."

    ya şimdi boyut kavramı tam olarak öyle değil abicim desen sen kötü olursun..
  • ..

    boyut, canlıların en az takdir ettikleri düzenleyicidir.

    haydi gelin bunu binalardan hayvanları fırlatarak ispatlayalım.

    bir fare, bir köpek ve bir fili bir gökdelenden aşağı yumuşak bir şeye atarak başlayalım. örneğin, üst üste dizilmiş yataklara.

    fare düşüp birazcık sarsılır. ama hemen kendine gelir ve sinirlenip uzaklaşır. çünkü bu yapılan çok ayıptır. köpek düştüğünde tüm kemiklerini kırarak alelade bir şekilde ölür. fil düştüğünde ise kırmızı bir sıvı ve kemik yığını olarak patlarken, sinirlenme şansı olmaz. peki neden fare kurtulur da köpekle fil kurtulamaz?

    yanıt, boyuttur. boyut canlıların en az takdir ettikleri düzenleyicidir. boyut biyolojimiz hakkında her şeyi belirler. nasıl bir yapımız olduğunu, dünyayı nasıl deneyimlediğimizi, nasıl yaşayıp öldüğümüzü. bunun nedeni, farklı boyuttaki canlılar için fizik kurallarının farklı olmasıdır.

    yaşamda yedi farklı büyüklük sırası vardır. görünmez bakteriden pirelere, karıncalara, farelere, köpeklere, insanlara, fillere ve mavi balinalara. her bir büyüklük birbirlerinin yanında kendi eşsiz dünyasında yaşar. her birinin kendi kuralları, iyi yanları ve kötü yanları vardır.

    asıl soruya geri dönelim. faremiz neden düşüşten sağ kurtuldu? çünkü boyut ölçeklendirmesi her şeyi değiştirir. tekrar tekrar karşılaşacağımız bir kural. çok küçük şeyler bu büyüklükteki düşüşlerden neredeyse hiç zarar görmezler. çünkü ne kadar küçük olursanız, yerçekimi etkisini o kadar az umursarsınız.

    teorik olarak bir bilye büyüklüğünde yuvarlak bir hayvan düşünelim. üç özelliği vardır; boyu, yüzey alanı ki bu deriyle kaplı ve hacmi. ya da içindeki her şey, organları, kasları, umutları ve hayalleri. eğer uzunluğunu 10 katına çıkarırsak, mesela bir basketbol topu kadar büyük, diğer özellikleri de 10 katına çıkmaz. derisi 100 katına, içindekiler ya da hacmi ise 1000 katına çıkar. hacim hayvanın ağırlığını, daha doğrusu kütlesini belirler. ne kadar ağırsanız, yere çarpmadan önce o kadar fazla kinetik enerjiniz olur ve düşme etkisi de o kadar artar.

    hacminize göre ne kadar fazla yüzey alanınız varsa, düşme etkisi de o kadar fazla dağıtılır, yumuşar ve hava sizi daha çok yavaşlatır. filin hacmi çok büyüktür ama yere değdiğindeki yüzey alanı hacmine göre çok küçük olacağından, çok fazla kinetik enerji çok küçük bir alana dağılır ve hava da neredeyse hiç yavaşlatmaz. bu yüzden yere çarptığı anda etkileyici bir şekilde patlar.

    diğer uç örnek olan böcekler ise küçük ağırlıklarına oranla çok fazla yüzey alanına sahiptir. bu yüzden karıncayı uçaktan aşağı atsanız ciddi bir hasar almaz. düşüş, küçüklerin dünyasında önemsiz olmasına rağmen, bize bir zararı olmayan ama böcekler için çok tehlikeli olan şeyler de vardır. mesela yüzey gerilimi. suyu böcekler için ölümcül bir maddeye dönüştürebilir. peki bu nasıl olur?

    suyun kendine yapışma özelliği vardır. moleküller birbirini çeker ve kohezyon kuvvetini oluştururlar. bu da yüzeylerinde bir gerilim yaratır. bunu görünmez bir deri olarak düşünebilirsiniz. bu deri bizim için o kadar zayıftır ki, normalde biz bunu hiç fark etmeyiz. eğer ıslanırsanız 800 gram civarında su ya da vücut ağırlığınızın %1'i size yapışır. ıslanmış bir fareye 3 gram kadar su yapışır. bu onların vücut ağırlığının %10'u kadardır. duştan her çıktığınızda üstünüzde 8 adet dolu su şişesi olduğunu düşünün.

    ama bir böcek için suyun yüzey gerilimi o kadar güçlüdür ki, ıslanmak ölüm kalım meselesi haline gelir. sizi bir karınca boyutuna küçültsek ve siz de bir su damlasına dokunsanız, sanki bir yapışkana dokunmuşsunuz gibi gelirdi. sizi çabucak yutardı. yüzey gerilimi kıramayacağınız kadar fazla olurdu ve boğulurdunuz.

    bu yüzden böcekler su itici olarak evrimleşmişlerdir. dış iskeletleri kalın bir cila tabakasıyla kaplıdır, tıpkı bir araba gibi. bu onların yüzeyini kısmen su itici yapar, çünkü su tam yapışamaz. ayrıca çoğu böcek bir bariyer görevi gören küçük kıllarla kaplıdır. bu onların yüzey alanını büyük oranda arttırır ve damlaların dış iskeletlerine ulaşmasını engeller, damlalardan arınmayı kolaylaştırır.

    yüzey gerilimini kullanmak için gereken nanoteknolojiyi, evrim bizden milyarlarca yıl önce çözdü. bazı bözekler yüzeylerinde kısa ve aşırı sık kıllar bulunduracak şekilde evrimleştiler. bazıları 1 milimetre karede, 1 milyon kadar kıla sahip. bir böcek suya daldığında hava kürklerinin içinde sıkışır ve bir hava ceketi oluşturur. hava bu ceketi delemez çünkü kıllar su gerilimini kıramayacak kadar küçüktür. ama hepsi bu kadar değil. hava baloncuğunun oksijeni bitince bu cekete yeni oksijenler girer ve karbondioksitler suda çözünür. böylece böcek kendi dış akciğerini taşımış olur ve yüzey gerilimi sayesinde suyun altında nefes alabilir. bu arada, suda koşabilen böceklerin su yüzeyinde durabilmesi de bu yüzdendir. küçük su itici kıllar.

    ne kadar küçülürseniz, etrafınızdaki dünya o kadar garipleşir. bir noktadan sonra hava bile katılaşmaya başlar. şimdi bilinen en küçük böceği inceleyelim. bir tuz tanesinin yarısı büyüklüğünde, 0,15 milimetre uzunluğunda, peri sineği. diğer böceklerden daha da garip bir dünyada yaşarlar. onlar için hava ince bir jöle gibidir. etraflarını sürekli kaplayan bir şerbet gibi. içinde hareket etmek kolay değildir. kuşların yaptığı zarif bir süzülüş gibi değil, havayı yakalayıp tutmaları gerekir. bu yüzden kolları diğer böcekler gibi normal kanatlardan ziyade, kıllı ve kaslı bir kol gibidir. havanın içinde tam anlamıyla yüzerler, şerbetin içindeki bir uzaylı gibi.

    bundan sonra her şey daha da garipleşiyor. farklı boyutların dünyalarını araştırdıkça bunu görüyoruz. her boyut için fizik kuralları o kadar farklıdır ki, evrim bu kurallar etrafında sürekli ve tekrar tekrar çalışmak zorunda kalmıştır, içinde yaşam büyüyebilsin diye.

    ..

    * kurzgesagt – in a nutshell adlı nefis youtube kanalının, the size of life adlı lezzetli videosundan alıntıdır.
  • üzerinde bir araştırma yapmış değilim, ama yine de boyut kavramının tek başına düşünülemeyeceğini, özünde garip bir çoğulluk ve izafiyet taşıdığını hissediyorum. zira varlığın tüm nitelikleri tek bir boyutta bulunsa idi, bu boyutu bir nesne olarak ele alan başka bir bakış açısı geliştirmemiz mümkün olamazdı. o halde, boyutlar çoğul olmalıdır.

    peki çoğul halde bulunan bu boyutları nasıl tarif etmeli? boyut kavramı, bir yandan içerdiği elemanları kapsayan bir küme olarak kapsayıcılığı çağrıştırsa da, diğer yandan da diğer boyutları yoksayarak dışlayıcılık özelliği gösteriyor. dışlayıcılık özelliği üzerinden boyut kavramını tarif etmeye çalışınca şöyle garip bir tanım çıkıyor ortaya: "boyut, diğer bir boyut içinde hiç bir etkisi olmayan, bir diğerine göre varlıksız bir şeydir". yani mesafenin elektrik yükü yoktur, ya da kütleyi elektrik yükü cinsinden tarif edemezsiniz *.

    geometrik boyutları ele alalım. 3 geometrik boyuta sahip bir nesne, birbiri cinsinden tarif edilemeyen en az 3 özelliğe sahiptir (en, boy ve yükseklik). mesafenin 3 boyutu birbiriyle özdeş görünüyor, bir boyutta yapılan işlemlerin tümü diğer bir boyut üzerinde de gerçekleştirilebilir ve iki işlemden de aynı sonuçlar alınır. örneğin, bir kuvvete dik yönde yerdeğiştirme yapan bir sistemin hareketi hangi boyutta olursa olsun enerjisinde değişim olmaz.

    benim kafam iyice karışmaya başladı. birbirini dışlayan, birbiri cinsinden tarif edilemeyen bu boyutların birbirleriyle özdeş olduklarını ileri süren insanoğlu, boyutlar üzerinde yorumlar yapabildiğine göre, bu boyutların da ötesinde bir noktada bulunmak zorunda değil midir? herhangi bir boyuttan bir diğerini görmek mümkün olmadığına göre, boyutları bir arada gören bir göz (zihin), bu boyutların en az bir üst mertebesinde bulunmak zorunda değil midir? [kareyi küp görür, çizgiyi düzlem, noktayı çizgi. küpü gören zihin hangi boyuttadır? buna platon boyutu diyelim :) ]

    fazla uçmadan iniş takımlarını açayım. 3 boyut, soyutlama ve indirgeme ürünü anlayışın bir eseridir. öklid uzayının nesneleri olan nokta ve doğru fiziksel evrende var olan şeyler değildir... o halde fikrimi tersyüz ediyorum şimdi: ne mesafe boyutları, ne de diğer indirgenemez fiziksel büyüklükler, bizim onları modellediğimiz gibi bir gerçekliğe sahip değildirler. evren büyük ihtimalle indirgenemez özelliklere sahiptir. küpü gören zihin, kendi yarattığı kavramları görmekten öte bir iş yapmamaktadır. zihin, evrene göre daha üst mertebede bir konumda değil; aksine onun içindedir.

    beni bu düşüncelere sevkeden asıl sebep, 3 boyut üzerinden hesapladığım yapıların başka boyutlarda yıkılıyor olabilecekleri endişesidir! şunu demek istiyorum; örneğin bir masanın ayakta durması için en az 3 ayak gerekli değil mi? 2 ayaklı yaparsanız masa devrilir. iki ayaklı masa, ancak iki boyutlu bir uzayda ayakta durabilir. üç boyutlu uzayda da bu uzayın gereklerini sağlayan yapılar ayakta durabilir. ya evrenimizin 3'ten fazla boyutu varsa? bu durumda, 3 boyutun getirdiği 9 denge denklemi üzerinden hesaplarını tamamlayan mühendislerin tasarladığı yapıların başka bir boyuta doğru devrilmediğini kimse bilemez!

    işte bu sebeple boyut kavramının yalnızca bir insan soyutlaması olduğunun ispatını yapmaya çalışıyorum. boyut yoktur arkadaşım, uydurmadır!
  • biz 3 boyutlu bir dunyada yasadigimiza inaniyoruz; kanitimiz yok sadece oyle gorunuyor. bu bana einstein'in sozunu hatirlatiyor "zaman saatin olctugudur".. yani zaman hakkinda da hicbir fikrimiz yok. sadece bir kavram; olmaya da bilir; sadece zayif beyinlerimizi yatistirmak icin yarattigimiz bir ruhsal bir yapi da...
  • benim nickim görüldüğü üzre
  • bir vektor uzayinda en buyuk bagimsiz vektor kumesinin eleman sayisi.
    genelde tam bir sayi olmasi beklenirken, fraktallar gibi garip uzaylarda basit kesir olabilir. hausdorff boyutu.
  • yeni bir altinci nesil yazar.
  • 4 adet boyuttan sağlam argümanlarla bahsetmek mümkün fakat bu bir yanılsamadan başka bir şey değildir. çizgi diyelim çizgi diye bir şey yoktur. diktdörtgen diye bir şey de yoktur. küp var ama diyeceksiniz. küp te yoktur. sürekli devinimdeki bütün içerisinde küp neresi? nerede başlıyor nerede bitiyor? onu sen tanımlıyorsun. sadece bir bütünden bahsetmek mümkün. devinen tek ve büyük bir boyuttan.

    boyutları ayrı ayrı ele almak saçmadır. hepsi aklımızda geliştirdiğimiz birer soyutlamadır ve aslında sadece zaman denen tek bir boyut vardır.

    bizim çizgiler, yüzeyler, üç boyutlu nesneler diye algıladığımız nesneler sadece zamanın durağan kabul edildiği bir ortamdan alınan kesitlerden başka bir şey değildir. yani olayı anlatmak için basite indirgenmiş tanımlardır. boyut olarak sadece zamandan bahsetmek gerekir.

    farklı zaman olasılıkları yani alternatif evrenler mi? güzel soru? nesnelerden, yüzeylerden ve çizgilerden ve durağan anlardan bahsetmeyi bırakırsak bu soru da ortadan kalkar yani cevaplanır. bir çok kişi aynı masadan iki tane mi var diye düşünür iki alternatif evrende.aynı insandan iki tane mi var.
    nesne aslında bir süreçtir. zamanın bir bölümüdür. nesnenin yapıtaşı zaman birimidir. diğer bir deyişle nesne devinimdir yani enerjidir. nesne zamanın içerisinde yer almaz onun insan tarafından tanımlanmış bir parçasıdır. alternatif evren yani aynı zamanda başka kopyaların farklı zamanlarda ve koşulalrda yaşaması fikri bu nedenle bir fantaziden başka bir şey değildir.

    diğer yandan ancak zaman sonsuz olarak ele alınırsa, bu sonsuzlukta yol alabildiğiniz sürece aynı galaksinin aynı insanların başka bir benzeri ile başka bir yerde karşılaşmak mümkündür. alternatif evren değil tek evrenin sonsuzluğundan bahsetmek olası. ancak bu evrenler alternatif değildir tek ve büyük bir bütünün benzer süreçleridir.
  • çoğulu için (bkz: ebat)
hesabın var mı? giriş yap