• ghetto kulturunu en iyi anlatan filmlerden biri. icindeki insanlarin umutsuzlugu, kurtulmak icin kivranislari, uyusturucu, silah ve daha fazlasi. cuba gooding jr'dan normalde 6 yas buyuk olan morpheus abinin genc baba rolu gayet guzel. aslinda filmin ilk cumlesi filmin kendisini ozetliyor:
    her 21 afrika kokenli erkek amerikalidan 1'i hayatini oldurulerek sonlandiracak ve bunlarin bircogunu sonlandiran eller yine siyah erkek olacak.
  • john singleton'ın yazıp yönettiği 1991 yapımı amerikanın arka sokaklarında yaşayan zencilerin anlatıldığı harika bir film. filmde yönetmen arka sokaklarda yaşamanın ne kadar zor olduğunu ve insanların burada şiddet ve sefalet içinde nasıl yaşadıklarını gösteriyor. babası tarafından çok iyi yetiştirilmiş olan ve sürekli üniversite hayali içinde yaşayan birinin bile burada pisliğe batabileceğini gösteriyor film. ayrıca film en iyi yönetmen ve en iyi senaryo dallarında oscar'a aday olmuş ama ikisini de alamamış, oscarı alamamasının asıl nedenlerinden biride yönetmenin zenci olması o yıllarda zencilere pek ödül vermiyorlardı. filmin oscara aday olması bile büyük bir ilerleme bence hem film zenci hayatının zorluklarını anlatıyor hemde yönetmen zenci.
  • '' her 21 siyah amerikalı erkekten biri cinayete kurban gidecek çoğu bir başka siyah erkeğin ellerinde ölecek'' sözüyle açılış yapan film. filmde neredeyse hiç beyaz yok, siyahi amerikalıların gündelik hayatlarını ve birbirleriyle mücadelesi anlatan, ölümün sıradan bir olay olduğunu gösteren film.
  • aynı zamanda güzel bir eazy - e şarkısıdır. hatta öyle bir şarkıdır ki batı yakasında ki rapperların liriksel tarzından tut bindikleri arabaya kadar her şeyi etkilemiş ve değiştirmistir. batı'nın yıllarca liriksel anlamda daha sert, çete hayatını vs anlatan yapısının en büyük nedenlerinden biridir. sözlerini ice cube yazmıştır.

    filme dönersek cuba gooding jr sevilla maçında ki uğur normal gibi oynamıştır. filmde baş rol olmamasına rağmen gerek kendisinin oyunculuğu gerekse karakterinin ağırlığı bunun en büyük nedeni. şarkının yazarı ice cube'un filmde rol kapması güzel olmuş. karakteri çok iyi yansıtmış.

    dağınık oldu ama son olarak storytelling rap şarkısı dinler gibi izlediğim bir film oldu. tüm detayları ile anlatılmış bir storytelling telling şarkısı gibi.
  • elemanların tren raylarından yürüyüp ceseti görmeye gittikleri sahne tatlı bir stand by me referansıdır.
  • birlikte büyüyen üç genç arkadaşın öyküsünü anlatan izlenesi film.

    los angeles, gangster, getto, şiddet, nefret, uyuşturucu, dram, suç ve hayatta kalma mücadelesi...

    (boyz n the hood - 1991 / john singleton)
  • iktidarın (bu film özelinde konuşursak amerikan devletinin) siyahlar gibi istenmeyen topluluklar üzerinde kurduğu üstünlük mekanizmasının nasıl çalıştığını gösteren film.

    furious styles: why is it that there is a gun shop on almost every corner in this community?
    the old man: why?
    furious styles: i'll tell you why. for the same reason that there is a liquor store on almost every corner in the black community. why? they want us to kill ourselves.

    yöntemleri furious'un da gösterdiği gibi çok basit. bu insanları kendi bölgelerinde, kendileriyle baş başa bırakmak, adeta hapsetmek. ardından eğitimsiz, cahil ve işsiz kalmalarını sağlamak; dolayısıyla suç oranlarını artırmak. fakat bu suçları sadece kendilerine karşı işlesinler istiyorlar ve bunu başarıyorlar da. bu yüzden ölen siyahilerin çoğunun katili yine bir siyahi oluyor. film de zaten buna benzer bir yazı ile açılışı yapıp, olayların iç yüzünü göstermeye geçiyor.

    iktidar bu mükemmel yöntem ile artık olası müdahalesi için haklı durumdadır. hem de tüm dünya karşısında.

    filmde sevdiğim diğer bir replik ise daha duygusal:

    "any fool with a dick can make a baby, but only a real man can raise his children."
  • ghettolarda yaşayan siyah insanların hayatlarındaki acıyı,zorlukları,mücadeleyi,ve daha birçok öğesini çok gerçekçi ve cesur bir dille anlatan film.aslında çoğu insanın görmediği,göstermediği veya umursamadığı şeyleri gören,gösteren ve umursayan film.

    özetle çocukluktan arkadaş olan,zor şartlarda,uyuşturucu,şiddet ve ümitsizlik içinde doğan büyüyen küçük bir arkadaş grubunun acımasız hayata tutunuşunu,ya da tutunamayışını izliyoruz.

    şiddetle büyüyen ve şiddetle yaşayanlar,hayallerinin peşinden koşmak isteyen gençler,hayatını boş geçiren ümitsizler ve daha fazlası.hepsinin ortak özelliği ise boktan ve çıkış yolu olmayan bir hayatın tam ortasına saplanmış olmaları.

    amerikanın görmezden geldiği bu ghettoları, amerikanın bir güzel gözüne sokuyor bu film.ghettoları ve ırk ayrımıyla ilgili pek rahatsızlık duymayan devlet ve halka güzel bir ders verir nitelikte bir film kanımca.onlarla empati kurmanızı,anlamanızı ve en önemlisi düşünmenizi sağlıyor.

    neden?

    başrollerinde cuba gooding jr. , laurence fishburne , ice cube gibi isimleri barındıran.ve oyunculuk açısından bir hazine olan filmin yönetmenliğini de baby boy,higher learning,poetic justice,four brothers gibi isimlerden tanıdığımız john singleton üstlenmiş,çok da başarılı olmuş helal olsun.

    aklımda kalan quotelar ise şöyledir.

    keşke o zenci ölseydi, sokaklardan bir pislik daha azalırdı diyen siyahi polis memuruna ters bakışlarından sonra somethings wrong sorusuna...

    'somethings wrong?yeah.its just too bad that you dont know'

    neden siyahların yaşadığı fakir mahallelerinde her köşede bir alkol dükkanı ya da bir silah dükkanı var?bunu beverly hillste göremezsiniz.
    çünkü kendimizi öldürmemizi istiyorlar.

    'they want us to kill ourselves'

    ve kardeşi ölen kahramanlardan biri sabah televizyonu açtığını,ama ne kardeşi ne de ghetto olan bitenlere dair hiçbirşey görmediğini söylerken

    'either they don't know,don't show,or don't care'

    izlenmeli.
  • 112 dakikalık, 1991 yapımı film.

    2 oscar adaylığı da bulunan yapım, zamanına damga vurmuş filmlerden. amerikan sinema tarihi açısından da önemli bir yere haiz. dönemin ve şartların atmosferi direk olarak hissedilebiliyor; yüklü olarak da sosyal mesaj var doğal olarak. ( aids muhabbeti sahnesinde olduğu gibi )

    fakat şunu da eklemeli; ( uzun yıllar sonra tekrar izleme sonrası açıkça farkettim ki ) aslında oyunculukların yüzde doksanı pek fena, türlü hata var ( aralarında yaşlanmayan polisler, diyalog esnasında donup kalmalar gibi komikleri de var ) türlü kusur var, teknik anlamda sahneler sanki ayrı ayrı çekilip birleştirilmişçesine yapay; ama netice itibari tuhaf bir şekilde göze batmıyor ya da filmin yerine saygıdan farkedilmek istenmiyor.

    amerikan sosyal ve kültürel tarihine getto gerçekçiliği ile bir bakış fırsatı sunan film tavsiye olunur.

    7 / 10.

    her eve imdb
  • günümüzde "bayık film" janrını yeniden yücelten yönetmen john singleton'dan doksanlı yılların en iyi yirmi beş filmi arasında gördüğüm ilk filmi-23 yaşındayken kendisini en iyi senaryo ve yönetmen dalında oscar adayı bulmasıyla biraz "edge"ini kaybediyor. ama geriye kalanlar bu zırhın sonsuzluğunda bir sinema aydınlığının ay parçaları. bu günlerde city of god'a tapınmak dışında eli kolu bağlı olan insanlık-sanırım referans noktalarını kaçırınca, elinde kalan çıplak bir hayranlık ve unutulan klasiklerin arkasındaki hayalet gülücükleri oluyor.
hesabın var mı? giriş yap