• büyükşehirlerin müstesna (en azından gecekondu olmayan) semtlerinde akşamları satılan bir tatlı. taşındığımız apartmanlı ilk akşamlarında bu adam ne satıyor acaba diye epey bakmıştık camdan, en sonunda çağırdık, annem tepsiyi uzattı, adam birşey demedi, doldurdu dümdüz tepsiyi. sonra beraber kaşıkladık, sonraki gecelerde de hep tepsiyle aldık. ta ki, yeni kız arkadaşı adayıyla, ankara ulus'ta akman'a gidip bardakta gelen bozaya bakıp "aaaa salaklara bak bardakta getirdiler" diyene kadar bilemedik nasıl yendiğini. hala o bozacıya kızarım, insan bir uyarır "hanım hanım, doğru dürüst bir kap ver, sürahi ver, baklava mı bu" diye uyarmayışına.
  • yurt dışında merak salıp evde yapmaya başladığım içecek. içenler vefa'da daha güzel derler.

    benim gibi yurt dışındaysanız ve maya olarak kullanmak için boza bulamıyorsanız. kurumuş ekmekleri bir sütlaç tabağının içinde suya yatırın. küçük tırnak yarısı kadar yaş maya da koyabilirsiniz. fazla koymayın yoksa kokusu alınıyor bozada. tabağı sıcak, güneş gören bir yerde 4-5 gün bekletin. gerekirse su ekleyin kurumasın. karışım ekşiyecek iyice.

    sonra darı alacaksınız. ben darı diye mısırı bilirdim. mısır değil bu. aynı zamanda ingilizcesi millet olan tahıla da deniyor (bkz: darı irmiği) . mısırla yapmaya kalkmayın. şu tahıl oluyor kendisi:
    http://en.wikipedia.org/wiki/proso_millet

    bu küçük boncuk gibi olan tahıldan tencerenin altıda birine koyun, bir avuç bulgur, bir avuç pirinç, sonra geri kalanına su ekleyip kaynatın. alet kaynayacak ve sık sık karıştırışacak. darı şişip tüm tencereyi kaplıyor. karıştırın ki alttan yanmasın.

    bir saat falan kaynadıktan sonra soğutun ve el blendiriyle öğütün. sonra en meşakkatli kısma geliyoruz. tüm karışım en küçük delikli süzgeçten geçirilecek kaşık sırtı baskısıyla. posa bir tencereye, süzülen boza kıvamındaki sıvı bir tencereye. posayı isterseniz tekrar su ekleyip kaynatabilirsiniz. çok verimli olmuyor ama sıvı çok yoğunsa doğrudan su eklemek yerine ikinci kaynayıp süzülenden eklemek daha mantıklı. kıvamını ayarlarken su eklerken çok cıvıtmamaya özen gösterin unutmayın ki boza yoğun bir içecek.

    iki çorba kaşığı da kepekli un teflon tavada yağsız kavrulacak. kızıla dönmüş kavrulmuş unu da karışıma ekleyin. un kısmı isteğe bağlı. olsa da olur olmasa da. olunca daha iyi oluyor sanki.

    sonra elde ettiğiniz sıvıyı "m e t a l o l m a y a n" bir kaba alıyorsunuz. bu en büyük püf noktası. bakteri metali sevmiyor. aynısı kefir için de geçerlidir.

    sıvı 45 derecenin altında soğuyunca önceden başladığınız ekşimiş mayayı yine süzgeç ve kaşık sırtıyla karışıma ekleyin. erken (sıcakken) atarsanız mayanız ölüyor ve emekleriniz boşa gidiyor (tecrübe). bir sütlaç kabı büyüklüğünde toz şeker ekleyip evin sıcakça bir kısmına koyun. 2-3 gün sonra şeker tadı gidip boğazı yakan tat gelmesi lazım. daha sertleştirmek ve alkol miktarını artırmak için mayayı daha çok şekerle beslemek isteyebilirsiniz. ben genelde 3. gün bir o kadar daha şeker atıyorum. zaten çok üremiş olan bakteri kısa zamanda tüketiyor şekeri ve boza sağlamlaşıyor.

    4. 5. güne boza hazır.

    mutfak sitelerine kopyalayacaksanız kaynak belirtirseniz sevinirim.
  • o zamanlar sokaklarda dolaşan bozacılar vardı. akşamın bir saatinden sonra bir de bakardınız ki uzaktan bir çığırtı yükseliyor. bozaaaa. ben üsküdar'da oturuyordum. üsküdar üsküdar, istanbul istanbul'du. caddelerde sokaklarda toplu taşıma araçlarında türkçe'nin tek dil olarak konuşulduğu zamanlar. bir eski istanbul lafı döner, eski filmlere bakılarak "hey gidinin istanbul'u" denirdi ama o eski istanbul'un kalıntılarına rastlamak her an mümkündü. sonrasını biliyorsunuz, azalarak yok oldu her şey.

    boza için tuttuğum bir sürahim olurdu evde. bozacı sesini duyar duymaz balkona koşardım. "hişşt bozacı, hey" bozacı da kulağını dikmiş böylesi bir sesi bekliyordu zaten. koşarak gelir sürahimi doldururdu. bozanın tadı da bir başkaydı gibi geliyor bana şimdi düşününce. marketlerde boza satılıyor, o tadı bulabilmek için alıyorum. bir anımsatma var fakat aynı şey değil. hafif ekşimsi, çoğu zaman kendine özgü bir tadı vardı. aynı tadı bulamadım sonraları.
  • kış geldiğinde akla düşen; "boza içsek ne güzel olur." cümlesinde "boza"yı, "bozaaaaa" diyerek söylerken bulunan bir içecek.

    kelimenin nereden, nasıl geldiğiyle ilgili yazılar mevcut. açıklamalardan biri de şöyle;

    boza; darı, mısır veya pirincin ezilerek, kabuk kısımlarının ayrılarak, su katılması ve süzülerek pişirilmesi ve süzüldükten sonra hafifçe mayalandırarak şeker ilave edilmesi ile hazırlanan; kremsi, koyu kıvamda, tatlı ve ekşimsi lezzeetğ olan bir maddedir.

    kelimenin etimojik açıdan incelemesine bakıldığında ise durum şu;

    " boza" kelimesi farsçada darı anlamına gelen "buze"dir. fakat asım efendi'nin burhan-ı katı tercümesinde, pirinç ve darı unundan yapılan içki adı verilmiştir.
    kazan ve çağatat türkçelerinde boza, sırpça, macar ve arnavut dillerinde boza, rumencede bozan, yunancada bozas, ingilizecde boza ya da bosa; rus, çek ve leh dillerinde buza, fransızcada bouza veya bosan, almancaya busa ve italyan, ispanyol, portekiz dillerine boza olarak geçmiştir.

    bozanın yapımında kullanılan hammaddede bölgesel ve coğrafik farklılıklar da oluşmaktadır. birbirinin ikamesi yerine geçen maddelere bakacak olursak şöyleler;

    ülkemizde genellikle darıdan yapılan boza, kırım ve türkistan'da pirinç ve darıdan, tataristan'da yarı yarıya darı, buğday ve yulaf unundan, kafkasya'da(osetlerde) arpa maltu karıştırılarak pişirilmil kızarmıl ekmekten, kırgızlar buğday yarmasından, yugoslavya'da mısırdan, bal eklenerek ve yarı yarıya kayın özü kullanılarak yapılmaktadır. bunlara ek olarak bazı ülkelerde; çavdar, buğday, kara buğday, yulaf, arpa gibi maddelerden de yapılmaktadır.

    not: ahmet efendi-mütercim
    k:birer,s.
  • mayalanmi$ bulgur'dan yapilan bir icecek.. ki$in eski$ehir'de faydalanilacak nadir nimetlerden..
  • arkadasin annesi evde yapmaya kalmis ama nasil olduysa yuksek alkollu bisi olmus..
    deli guzel ve kafa yapan bisidi..
  • karar verirken götü başı oynamayan beni bile ikilemde bırakmıştır. ulan üç gün oldu içeli, hala daha karar veremedim lezzetli olup olmadığına. en sonunda çaresizce anneme sordum. kendisi bana, lezzetli, deyince karar verdim lezzetli olduğuna. lezzetliymiş.
  • seslerini en cok sevdigim seyyar saticilarin sattigi icecek, huzunlu huzunlu bagirirlar, boooozaaaaaaaaa diye. kucukken ben o adamlara cok uzulur, hep aglardim. yazik adamlara derdim, nedense... ayni zamanda boza cinsel gucu arttırır. (bkz: bir nevi viagra)
  • yüzde 2 oranında alkol içerir.
  • eskiden yeniçeriler, seferlerde boza içermiş. neden çünkü hem tok tutuyor hem enerji veriyor. bol bol boza içerlermiş bunlar da. osmanlı birası gibi bişi. istanbulun her yanı bozahane doluymuş. neyse, sonrasında içine afyon atıp kafa bulmaya başlayınca, boza yasaklanmış. ama bitirememişler işte bozayı. canım bozam benim.
hesabın var mı? giriş yap