• 1897-1971 yılları arasında yaşamış fransız dil felsefecisi. jean-luc godardın 1962 yılında gösterime giren vivre sa vie adlı filminde oynamış, en önemli eserlerinden biri olduğunu tahmin ettiğim "recherches sur la nature et les fonctions du langage"ı 1942 yılında kaleme almıştır.

    godard, bu filmle ilgili olarak verdiği bir röportajda o dönem dil konusuna takık olduğunu, brice parain i de bu nedenden ötürü oyuncu kadrosuna aldığını beyan etmiştir. iyi ki de almıştır, zira fahişe nana yı canlandıran başrol oyuncusu anna karina ile kendini oynayan filozofun paris'te bir kafede yaptıkları muhabbet, bence filmin en güzel sahnelerinden biridir. yaptığı oyunculuk, kendisine bir içki ısmarlamasını rica eden kadının masasına gelip ardarda sıraladığı sorulara felsefi yanıtlar vermekten ibaret olan filozof, rol kesmesi istenmediğinden midir bilinmez, inanılmaz derecede doğal, yapmacıksız bir performans sergilemeyi başarmıştır. bu performans bana derrida belgeseli'nde, kendisine sorulan bağlamsız soruları yanıtlarken derrida'nın takındığı konsantre tavrı anımsatmaktadır. kurulan bu paralellik bazılarına saçma gelebilir, zira kıyaslamaya konu edilen iki performansın ortaya kondukları bağlamlardan biri kurgu, diğeri ise belgeseldir (üstelik de derrida konulu bir belgesel). lakin, doğallığı mümkün kılan, bu adamların kamera önünde sırıtmamalarını sağlayan şey, her ikisinin de sorulan soruları ciddiye almaları, sadece içlerinden çıkartıp söze dökecekleri bir yanıtın arayışına girmeleridir. ve bu arayış, dinamik jest ve mimiklerin eşlik ettiği bir konuşma şeklinde dışavurulur. doğaçlama faktörü kameranın varlığını devre dışı bırakır. örneklerin her ikisi için de geçerli olan ve benzerliği yaratan faktör şudur: kendisine soru yöneltilen düşünür, zaten elde tuttuğu hazır bir yanıtı bağlama uygun bir tavırla ortaya dökmek yerine, yaşadığı içedönüşlü (bkz: self-reflective) yanıt arayışını bir süreç olarak gözler önüne serer.
  • godard’ın 1962 tarihli filmi vivre sa vie’de, fransız dil felsefecisi brice parain, filmin baş karakteri nana tarafından konuşmak ile konuşmamak arasındaki ilişki hakkında -konuşmadan yaşama arzusu ve bunu yapmanın olanaksızlığı hakkında- bir tartışma içine çekilir. iyi konuşmak için, der parain, dilin şiddetinin farkına varmanın aslında onu kullanmamızı yasakladığı bir aşamadan geçmemiz gerekir:
    “insan ancak yaşamdan bir süreliğine vazgeçtikten sonra, iyi konuşmayı öğrenir bana kalırsa... yaşamla ilişki açısından, konuşmak neredeyse bir diriliştir. konuşma, insanın
    konuşmadığı zamankinden başka bir yaşamdır. bu nedenle, konuşma içinde yaşayabilmek için yaşamın ölümünü konuşmadan görüp geçirmek gerekir...yaşamı belli bir mesafeden görmeyi başarana kadar insanın iyi konuşmasını engelleyen bir nevi çileci kural vardır”
hesabın var mı? giriş yap