• 1958 yılında toplanan bir büyük juri tarafından bütün zamanların en iyi filmi seçilmiştir. daha sonrali yıllarda yapılan oylamalarda ise hep ilk on arasında kendine yer bulabilmeyi başarmıştır.
    ayzenştayn potemkin zırhlısında başarılı bir kurgu ve maket çalışması gerçekleştirmiştir.zira film hareketsiz bir hurda gemide çekilmiştir. geminin denizdeki hareket görüntüsü ise maket çalışmasının
    bir eseriydi.
  • birçok gencin en sevdiği film olduğunu söylemesine sıklıkla şahit oluyorum. filmin sinema tarihi içerisindeki önemi ve sinema sanatına yaptığı büyük katkı malumdur ancak son 100 yılda gösterilen müthiş gelişim ve beslediği, sinemayı sanat yapan onlarca başyapıt dururken en büyük sinemasal hazzı bu filmden aldığını söyleyen kişi kime neyi ispat etmeye çalışmaktadır? yoksa izlediği en yeni film potemkin zırhlısı mıdır?!
  • öyküsü şu şekildedir efendim:

    --- spoiler ---
    yıl 1905. odessa limanında, karadeniz kıyısı açığında demirlermiş çarlık zırhlısı potemkin'deki gemiciler, başka sorunların yanı sıra bir de yedikleri etten kurt çıkması üzerine, artık canlarına tak edecek duruma gelmişlerdir. bir grup gemici başkaldırır ve kendi arkadaşlarından oluşan bir infaz mangasına bu gemicileri vurma emri verilir. asilerin elebaşısı "kardeşler! kime ateş açacaksınız?" diye bağırır ve başkaldırı gemi çapında bir isyana dönüşür.
    bu arada odessa sakinleri (işçiler, bebek arabalı anneler, sakallı üniversite hocaları, ayrıca bir sakat adam ve unutulmaz bir tip çizen kelebek gözlüklü yaşlı bir kadın...) isyancıların davasına hak verir ve kent ortasındaki geniş beyaz merdivenlerde neşeyle toplanır. beş dakika geçmeden birkaç yüz kazak askeri bu insanları yaylım ateşine tutar ve çiğneyip geçer. ama bu katliam devrimci ruhu söndüremez. son bölümde, potemkin zırhlısı, savaşa tutuşma kararlılığıyla bir çarlık filosunun üzerine doğru gider. filodaki toplar zırhlıya doğru çevrilmiştir, ama tam zamanında zırhlıdan "bize katılın" mesajını veren flamalar yükselir. filo ateş açmaz. herkes sevinç çığlıkları atar... budur...
    --- spoiler ---
  • 59 dakika sürer. filmden büyük bir sinema keyfi duymak isteyen ve demek modern sinemanın baş tacı bu filmmiş diyenler için hüsranla; bu zamanlara ne yollardan gelindiğini görmek isteyenler içinse gururla sonlanır.
  • internette dolanan divx'i 73 dakika olan sessiz film.

    ses senkronizasyonu gibi bir problem olmadığı için iki kat hızla izlemek, merak edip izlemek isteyenler için filmi eğlenceli kılabiliyor. bu durumda 35 dakikalık film.

    direğe asılmakla tehdit edilen denizcilerin direkte kendilerini asılı hayal etmelerini filmde göstermek, o zaman için düşünülmemiş yaratıcı zeka ürünü bir ilk olsa gerek...

    film baya da gaza getiriyo insanı allah allah!! sesleriyle nidalar atarak izlenecek sahneler mevcut... (bkz: odessa basamakları)
  • etkileyiciliği tartışılmaz, sembolik göndermelere rağmen en güçlü yanının her seviyeden seyirciye ulaşabilecek bir sadeliğe sahip olması olan sinema tarihinin belki de en önemli mihenk taşı. siyasi anlatımı, dönemin şartlarından etkilenmiş, ideolojik bir film olmasının ötesinde, izleyicinin ideolojisi ne olursa olsun, hatta tarafsız bir seyirci olsa bile onu kolaylıkla etkileyebilecek sahneleri içerir.

    örneğin;

    --- spoiler ---
    alıntı: dergi@net, kasım - aralık 2000 - 12.sayi / 0905 - gülin topaç

    gemideki ayaklanmanın başında şöyle bir sahne vardır: ayaklanan askerleri kurşuna dizmek için üstlerine bir örtü örtülür ama öteki erler ateş etmezler. filmin gösterilmesinden sonra eisenstein, potemkin'de ayaklanan askerlerden bir mektup alır. er örtünün altında kendisinin de bulunduğunu yazmaktadır. eisenstein bu örtü olayının gerçek olmayıp kendi buluşu olduğunu yazamaz bu adama. ancak kendi kuramı açısından önemli bir sonuç çıkarır: demek film, görgü tanığını bile güçlü bir empati ile etkileyip onun anılarındaki gerçek olayı değiştirebilmektedir.

    --- spoiler ---

    yazarın notu (dikkat garbage içeriktir): bu filmi aylardır aramama rağmen bulamamıştım. geçen gün gima'da bir yığın saçma sapan indirimli film arasında görünce çocuklar gibi sevindim ve hemen aldım. sinemasever biriyseniz ve sinema tarihinin belki de en önemli filmini merak ediyorsanız önemle tavsiye ederim.
  • her ne kadar propaganda öğeleri bulunursa bulunsun son derece etkileyici ve sarsıcı bir filmdir.epik yanı yoğundur yani.odessa merdivenlerindeki katliam sahnesinde çok güzel bir yakın çekim vardır.askerler basamakları inerken hepsi aynı anda adım atarlar ve fondan vurgulu ses gelir.askerlerin dizden aşağısının gösterildiği bu sahne ile tabiki bebek arabası sahnesi gerçekten harikadır.

    --- spoiler ---
    ayrıca film beş bölümden oluşur.(75 dakikalık olanda)
    1.insanlar ve solucanlar
    2.körfez dramı
    3.ölüm adalet istiyor
    4.odessa merdiveni
    5.deniz filosuyla karşılaşma
    --- spoiler ---
  • hacettepe üniversitesinde sinema televizyon derslerinin başucu filmi, filmdeki her sahnenin bir açıklaması var hocamıza göre
    -filmin başında yanlış hatırlamıyorsam 7 kare kayaya çarpan dalgalar için= rusya çalkanıyor, su nasıl kayayı
    aşındırırsa, rusya da kaya gibi gözükse de ufalanacak
    -kurtlu eti gösteren sahne için= rusya içten çürümeye başladı
    -kuruladığı tabakta tanrı ile ilgili sözler yazdığı için yere atan asker için= tanrı varsa biz niye bu haldeyiz
    şeklinde devam eden ve sınavda bunları bir de bizim cümlelerimizle duymak istediği için her karesini 2 sene geçmesine rağmen hala hatırladığım film
  • "potemkin zırhlısı'nda, ünlü "branda bezi kurşuna dizilecek hükümlüleri ayırır" sahnesi, şaşırtıcı bir anlatım gücü taşır. yönetmen bu oluntuda, "hükümlülerin gözlerini bağlayan devasa bir çatkı imgesini, yani canlı varlıklar üzerine serilen muazzam bir kefen imgesini" görüyordu. oysa ki, gemilerde, ölüme hüküm giymiş kimseler hiçbir zaman böyle büyük bir bezle örtülmemişlerdi;örtü, yalnız güverteyi kan lekelerinden korumak için kullanılmaktaydı. filmin askeri danışmanı, bilgisizliğini açığa vurarak ele güne kendini gülünç göstermemesi için aynsenştayn'a yakarır; çünkü bu, gemideki yaşamı körcesine çarpıtmak demekti; ne var ki yönetmen bile bile bu gerçeğe boş verdi; ama, bununla yaşamı hiç de bozup değiştirmiş olmadı; sonunda bu küçük olay böylece bir yoğunluk kazanarak, derin, simgesel bir anlama ulaştı. diderot, sanatta hakikate-uygunluğun gerekçesini açıklarken şöyle yazar: "övgüye değer her kompozisyon, her şeyde ve her yerde doğa ile uyuşma içindedir; şöyle diyebilmeliyim: böyle bir olay hiç görmedim, ama varmış demek" diderot'nun bu düşüncesi her zaman için geçerlidir. aynsenştayn'ın filmindeki branda örtülü sahne, seyircilerde hiçbir kuşku uyandırmadı; çünkü, olayın derin hakikatine inanmışlardı."
    http://www.halksahnesi.org/…iss_sanatta_hakikat.htm

    ancak usta'nın örtünün altında kendisinin de bulunduğunu yazmakta olan er'in davranışından kendi kuramı açısından çıkardığı sonuç biraz fazla iyimser geliyor bana. "film, görgü tanığını bile güçlü bir empati ile etkileyip onun anılarındaki gerçek olayı değiştirebilmektedir." demek yerine, sözkonusu askerin basit bir şarlatan olduğunu düşünmek daha mantıklı görünüyor nedense. ama bu yine de sıradan izleyici gözünde sahnenin yumruk etkisini değiştirmez elbette.
hesabın var mı? giriş yap