• birgun ormancinin biri dallari nehrin uzerine sarkan agacin dallarini keserken baltasini suya dusurur. "aman tanrim!" diye bagirdiginda tanri belirir ve "ne diye bagiriyorsun?" der. ormanci baltasini suya dusurdugunu ve yasamini surdurebilmek icin o baltaya ihtiyaci oldugunu soyler. tanri suya dalar ve elinde bir altin balta ile tekrar belirir. "baltan bu muydu?" diye sorar. ormanci "hayir" diye cevaplar. tanri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde gumus bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar: "baltan bu muydu?"; ormanci yine "hayir" diye cevaplar. tanri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde demir bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar: "baltan bu muydu?"; ormanci "evet" der. ormancinin durustlugu tanrinin cok hosuna gider ve baltalarin ucunu de kendisine verir. ormanci mutlu bir sekilde evine doner. bir zaman sonra ormanci esiyle birlikte nehir boyunca yururken karisi suya duser; ve ormanci "aman tanrim" diye bagirir. tanri yine belirir ve sorar: "ne diye bagiriyorsun?" ormanci "karim suya dustu" der. tanri suya dalar ve jennifer lopezle birlikte geri doner. "senin karin bu mu?" diye sorar. ormanci "evet" der. tanri sinirlenmistir. "yalan soyluyorsun. gercek bu degil" der. ormanci "ozur dilerim tanrim. ortada bir yanlis anlasilma soz konusu. eger jennifer lopez icin hayir deseydim bu sefer catherine zeta jones ile geri donecektin. ona da hayir deseydim karimla donecek ve her ucunu de bana verecektin. tanrim... ben fakir bir adamim ve uc karimin sorumlulugunu tasiyabilecek durumda degilim. jennifer lopeze evet dememin sebebi budur."

    bu hikayeden cikarilacak ders : ne zaman bir erkek yalan soyluyorsa bunun iyi ve saygin bir nedeni vardir ve bu baskalarinin yarari icindir. kendimiz icin birsey istiyosak, ekmek musap carpsin.
  • "bu hikayededen çıkarılacak ders" yüzünden hikayeler çoktan hikaye oldu aklımın derinlerinde, bu anlamda beni bunaltan bir cümle. dil denilen iletişimci, üzerinde hala kafa yorulan, söylenenlerin havada uçuştuğu, yazılanların kazındığı, şiddetine göre belki zamanla silindiği, insan elindeki sihirli değnek maalesef ortak arıyor. yoksa dil olamıyor. senin "kalem" dediğine o da "kalem" demezse onu "kalem" olarak algılamazsa tek yaptığın ses çıkartmak, karalamak oluyor. nevar ki "kalem" dediğinde yalnızca "kalem"i kasteden ise kalemiyle ders çıkartılacak sıkıcı hikaye yazıyor.
    elindeki sınırlı dille sınırsız hikaye, dünya, eşya yaratmayı başaran, seni hikayelerine davet edenlerin yazdıklarından ne ders çıkartması.. onlar sadece büyülüyor.
  • çoğu hikayeden çıkardığım sonuç için (bkz: göte giren şemsiye açılmaz)
  • okuduğumuz hikayelerden alacağımız anafikirlerdir. konuyu örneklersek: +16

    düşistan’nın padişahı sinirullah hakverir halkıyla iç içe olmayı çok sever ama etrafındaki yalakalar nedeniyle bir türlü halkının gerçek görüşlerini öğrenemezmiş. ne zaman halkın içine çıksa hep önceden hazırlanmış mizansenlerle her şey kendisine tozpembe gösterilmiş. sinirullah bu durumun halkın tepkisizliğinden kaynaklandığını düşünürmüş. çünkü ülkesindeki en kötü olaylarda bile halktan gelen en ufak bir eleştiri ya da hareketlenme olmazmış.
    padişah en sonunda dayanamamış ve halkının nereye kadar sabırla tepkisiz kalacağını denemek için bir yöntem düşünmüş. aklına güzel bir fikir gelmiş ki akıllara ziyan. kesin halk ayaklanır diye içten içe gülmüş. bu fikre göre kraliyet başkentini tam ortadan bir duvarla ikiye bölecek, bir taraftan diğer tarafa geçen herkesten de vergi alacakmış.
    duvarın güzergahı üzerindeki evler bir bir yıkılıp içindekiler sokağa atılmış. inşaat süresince padişah halkın tepki vermesini sağlamak için elinden gelen tüm zorlukları ve zulümleri yaptırmış. ama tık çıkmamış. uzun çabalar ile bu duvar yapılmış. sonra da duvardan geçen insanlardan başlamışlar vergi almaya.
    bu aşamaya kadar halktan beklediği tepkiyi alamayan padişahın umudu kırılsa da vergi toplama işini uzattıkça beklediği yakınmaları almaya başlayacağı konusunda hala umutluymuş.
    ama gel zaman git zaman halk bırakın tepki vermeyi duvara da vergiye de alışmış. bunun üzerine sinirullah iyice öfkelenmiş ve vezirine emir vermiş:
    “tez duvar geçiş vergisini 2 katına çıkarın!”
    ama zammın üzerinden aylar geçmesine rağmen yine tepki yok. sinirullah bu sefer daha bir hiddetle bağırmış:
    ''derhal duvar vergisi 4 katına çıkarıla. melunlara müstehaktır.''
    fakat ne yazık ki aylar geçmiş halktan yine çıt yok, padişah iyice delirmiş:
    “bu kadar koyun bir halk olur mu? bu halktan bir bok olacağı yok. bunlara tahammül edemeyecekleri bir zulüm yapıp yola getirmek gerekir.” diye düşünmüş.
    aklına çok fena bir fikir gelmiş. hemen vezirini çağırıp emrini vermiş:
    “vezir efendi öncelikle duvar vergisini 16 katına çıkarın…” vezir araya girmiş:
    “aman efendim halk bunu nasıl öder? isyan çıkar…”
    padişah:
    “nerde o günler!” demiş.
    “ama daha bitmedi. eğer bu parayı vermeden geçmek isteyen ya da veremeyecek durumda olduğu halde yine de karşıya geçmek isteyen olursa diye kapıya haremağasının seçeceği bir zenci koyun. bu zencini siktiği karşıya ücretsiz geçebilir.”demiş.
    böylece uygulama başlamış. ilk günlerde zenciye pek iş düşmemiş. sonraki günlerde padişah saraydan bakıp zencinin icraatlarının arttığını gördükçe halkına bakıp size bu az bile demiş. sizden umudum kalmadı ama belki paranız bitince zenci korkusuna aklınız başınıza gelir. fakat ilerleyen günlerde de halktan en ufak bir tepki bile gelmemiş. artık sinirullah hakverir iyice çileden çıkmış ve halkı bir meydanda toplayıp başlamış bağırmaya:
    “ey halkım! bu duvardan ve yapılan uygulamadan şikayetiniz var mıdır?”
    halktan hiç ses gelmemiş. padişah tekrar:
    “ hiç mi şikayetçi değilsiniz bu durumdan? hadi şikayeti olan elini kaldırsın da söylesin. ben padişah olarak bir şey yapacak değilim. hem zencini n yaptığından kötü daha ne yapayım size!” padişah umutla kalabalıkta gözlerini dolaştırırken arkadan bir el havaya kalkmış. padişah sevinçle:
    “ha şöyle! söyle bakalım şikayetin derdin nedir?”
    eli kaldıran adam cılız ve korkak bir ses tonuyla:
    “padişahım sen çok yaşa! her şey iyi hoş ama şu zenci sayısını arttırsak geçerken kuyruk oluyor..!”
    tabi padişah mavi ekran… “sabaha kadar sikin amn kym bunları…”
    hikayeden alınacak ana fikirler:
    1) kraldan çok kralcı ülkelerde halkı yönetmek istiyorsan sikeceksin.
    2) böyle başa böyle tarak böyle göte böyle yarak hesabı böyle halklara böyle yönetici gerekir.
    3) ağlamayan çocuğa meme vermezler.
    4) kralların ne gördüklerinden çok neyin onlara gösterildiği önemlidir.
    5) krallar bir şey yapmayacağız derler ama inanın bir zencinin size sikmesinden daha çok can acıtabilirler. yani ses çıkarın ama topluluk olarak çıkarın. örgütlenin.
    6) vicdanı olmayanın inancı olmaz (hikayenin neresinde varki?).
    7) her hikayeden bir ders çıkarmak gerekmez. eğlence olsun diye de okuyabiliriz.
  • okurken ya da dinlerken hiç farkına varmadığınız gibi "vaaaay amk, meğersem herifçioğlu neler demek istemiş" diye iç geçirmenizi sağlayacak olan ve kişiden kişiye göre değişen anafikirin başlangıç cümlesi. *
  • ders cikarilan hikayeler in bitis cümlesi
hesabın var mı? giriş yap