• daha türk'ler tarafından keşfedilmemiş, vizesiz gidilebilen, fiziksel olarak dünyanın en güzel insanlarını (kadın&erkek) barındıran kent.
    denizi soğuk insanları sıcak yerdir, fiyatlar uygundur, podgorica hava limanında 75 km uzakta olup yaklaık 1 saat 20 dk yolu vardır.
    podgorica'dan otobüsle ulaşım olmadığından araba kiralanarak gidilmesi veya önceden transfer alınması tercih sebebidir, lakin taksiler 80€ - 100€ fiyat çeker.
    bunun dışında çevrezinde bulunan kotor, herceg novi, sveni stefan gibi yerlere 3-5 € 'ya otobüsle gidebilirsiniz.
    20€'ya tekne turualmanız mümkündür. kentte pek atm olmadığından yanınızda nakit bulundurmanız tavsiye olunur.
    internetten rezervasyon yaptırmayın, kafanız bulanır, gidin çantaları bir yere bırakın ve tüm kenti 1-1,5 saatte gezerek uygun bir yer bulabilirsiniz.
    dubrovnik'e günde 2 sefer 07:30 ve 15:30 düzenlenmektedir bunun da küşü başı fiyatı 16,5 €'dur, hırvatistan vize istemese de yanınıda nakit ile geçmeniz gerekebilir, kapıdan çevirebiliyorlar.
    dudrovnik 3 saat sürse de sınırda bekleyebilirsini yol 5 saat olabilir.
    burdan split'e ve saraybosna'ya da günlük otobüs seferleri bulabilirsiniz, bunlarında yolculuk süresi 5-7 saat arasıdır.

    özellikle gençlerin hazır vize yokken gidip görmesi gereken bir yer olduğunu söyleyebiliriz.
  • karadağ'ın küçük ve şirin tatil beldesi. genelikle hırvatistan'ın yakın tatil merkezi dubrovnik ile kombine bir tatil turu için tercih ediliyor. budva'ya thy'nin direk uçuşu olan podgorica'dan karayoluyla ulaşım mümkün. karadağ henüz ab üyesi değil, bizim gibi aday ülke konumundalar. ancak 2004'ten beri euro kullanıyorlarmış. etrafta banka şubeleri var ancak çok fazla exchange office yok. eğer kredi kartı imkanınız yoksa üzerinizde nakit euro bulundurmanız iyi olur.

    budva'nın merkezinden gezilecek ve denize girilecek yakın yerlere taksi veya 1.5 euro'ya otobüs var. taksimetre var ama taksilerle pazarlık yaparsanız daha ucuza geliyor. araba kiraları ise günlük 40 euro'dan (+5 euro kasko) başlıyor.

    öncelikle budva, türkiye trafiğine alışık olanlar için adeta bir cennet; bir kere ana arterler hariç trafik ışığı yok, çünkü ihtiyaç da yok. herkes birbirine yol veriyor ve geçiş üstünlüğüne harfiyen uyuyor. hız limitlerini asla aşmıyorlar ve kimse kimseye ters ters bakıp her fırsatta kornaya abanmıyor. elbette medeni ülkelerin ekseriyetinde olduğu gibi yaya olarak yola adımınızı attığınızda arabalar zınk diye durup yol veriyor. bir türk olarak çok mahcup hissettim araçları durdurup karşıya geçerken, hatta yol veren sürücü teyzenin biri eliyle geçsene neden bekliyorsun diye işaret bile etti. ah be teyze anın tadını çıkarıyorum diyemedim elbette.

    yakınlardaki görülecek yerlerden birisi olan sveti stefan'a her on dakikada bir otobüs bulabilirsiniz, rivayete göre brad pitt ve angelina jolie buradaki yarımadada evlenmişler. ancak dar bir köprüyle ulaşılan yarımadaya oradaki otel müşterileri haricinde girilmesine izin vermiyorlar. dolayısıyla en fazla civarındaki plajlarda denize girebilirsiniz. ancak plajlarda şezlong ve şemsiye 15-45 euro arasında değişmekle beraber bizim halk plajlarından halliceler. denizi ise budva'nın genelinde olduğu gibi birden derinleşiyor, zemin kayalık ve su pis. benim girdiğim yerlerde deniz suyu bildiğin benzin kokuyordu. temiz bir deniz istiyorsanız merkezin dışındaki tenha koyları keşfetmeniz daha mantıklı olacaktır.

    bir başka görülecek yer olan kotor körfezine ise 20 euro'ya taksiyle ulaşılabiliyor. ancak burası da ıvır zıvır satan küçük dükkanlar ve kafelerin bulunduğu bir kale içi (old town) ve küçük bir marinadan ibaret. etrafı dağlarla çevrili ve çok içte kalan bir körfez olduğu için esinti yok ve insan bunalıyor. görecek zamanınız kalmazsa çok büyük bir kayıp olmaz bence.

    budva, sırplar ve ucuzcu ruslar'dan sonra maalesef türkler tarafından da keşfedilmiş durumda, sokaklarda "lan lan karıya bak" diye yanındakini dürten yurdum öküzlerine rastlayabiliyorsunuz. gerçi bizim abazalar da haklı, metrekareye iki tane güzel kız/yakışıklı çocuk düşüyor. hatta budva'nın turist kızları o kadar meşhur olmuş ki hemen her dükkanda onlara özel tişörtler gördüm.

    budva genellikle gençler için eğlenceli bir yer. etrafta bolca tarihi mekan, müze, kültür turu, kitapçı vb arayan orta yaşlı sakin turistler için keyifsiz olabilir. ama içki sudan ucuz olsun, club ve barları bol olsun, yazlık sevgili bulma imkanı olsun, her köşeden manken gibi hatunlar/çocuklar çıksın diyen disko disko partizani tipler için şahane bir yer. hele de ingilizce, sırpça veya rusça biliyorsanız çok rahat edersiniz. club'ların önünde birbirinden seksi hatunlar ellerinde menülerle müşteri topluyorlar. ancak önce bir tam tur yapıp ondan sonra mekan seçmenizi tavsiye ederim.

    sahildeki mekanlarda eğlence gece saat birde birden bitiyor, sonrasında zil çalıp okul kapanmış gibi mekanlardan dağılan sarhoş teen-ager'ların sağda solda kustuğunu görmek mümkün. budvalı arkadaşım, buranın yerlilerinin aşırı gürültüden çok şikayetçi olduklarını o yüzden mekanların gece birde programlarını bitirdiklerini söyledi. hakikaten sahilde birbirine bitişik mekanlardaki müzik gürültüsü adeta bir kakafoni halindeydi.

    yeme içmeye gelince. öncelikle ilk dikkat çeken şey kasabanın üzerine sinmiş ağır ve yağlı bir ızgara kokusu. artık her ne yağı kullanıyorlarsa dükkanların çoğundan berbat bir ızgara dumanı çıkıyor. her köşe başında atıştırmalık bir şeyler bulmak mümkün. 1.5 euro'ya kalın bir dilim pizzayla karın doyurabilirsiniz. ancak et ürünleri ve balık restoranları da bol. bizim döner buralarda da meşhur olmuş. ancak bizdeki lezzetin yanından bile geçmiyor elbette. lavaş ekmeğin içinde patates, domates, yeşillik ve ıvır zıvırla doldurup 3 euro'ya veriyorlar. domuz etiyle probleminiz yoksa seçenekleriniz çok daha fazla oluyor.

    bir restorana oturalım derseniz mutlaka deniz ürünlerini denemelisiniz. fiyatları euro olmasına rağmen bizden çok daha uygun. ancak çorbalar ve salataları gerçekten sınıfta kalıyor. salatadan domates, salatalık söğüşü anlıyor çoğu garson. kalamar için getirdiği zeytinyağlı, limonlu sosu ben salataya boca edince adamın gözleri büyüdü resmen.

    budva'nın en harika yanı ise içkilerin sudan ucuz olması. hele de bir biraseverseniz, envai çeşit birayı 1.5-2 euro'dan başlayan fiyatlara bumanız mümkün. marketlerdeki içki raflarına bakınca gözüm döndü resmen ve "pek sayın" siyasi iktidarımızın kendi vatandaşlarını vergi adı altında nasıl soyduğuna bir kere daha şahit oldum. 15 euro'ya bir şişe jagermeister alabiliyorsunuz örneğin.

    eğer apartta kalıyorsanız, marketlerden alışveriş yapmanız çok daha ekonomik olacaktır. hemen postanenin karşısında büyük bir alışveriş merkezi var. burada büyük bir market bulabilirsiniz. ayrıca onun hemen arka sokağında sebze ve balık pazarı ile daha da büyük bir halk market bulabilirsiniz. bir kilo biftek 18-20 liraya geliyor. tekstil ve ayakkabı gibi ürünler kur farkından dolayı bizdekinden daha pahalı, ancak kozmetik, gıda ve içki bizden çok daha ekonomik.

    booking.com gibi yerlerden rezervasyon yaptırdıysanız mutlaka kalacağınız yeri de arayıp teyit edin, ancak hiç rezervasyon yapmadan çantanızı alıp gelseniz de açıkta kalmazsınız, her tarafta otel ve apart ilanları var. sonuçta bir hafta yiyip içelim, gündüz plajda gece barlarda takılalım diyorsanız budva size uygun bir yer. ama küçük bir yer olduğu için bir süre sonra sıkıcı olmaya başlıyor söyleyeyim.
  • 23 haziran - 01 temmuz 2017 itibari ile gezimi tamamladığımız ve sıcak sıcak notları sizlerle paylaşmak istediğim, karadağ sınırları içindeki güzel tatil şehridir.

    özellikle yazımı karşılaştırmalı olarak yapmış olduğum diğer eski yugoslavya şehir gezilerimle yazmak istedim. bu şekilde gitme planı olan arkadaşlarım içinde daha fazla bilgiyi iletme olanağı yakalayabileceğimi düşünüyorum.

    öncelikle havayolu ile gittiğimden bu yönden başlamak istiyorum.

    thy ile yaklaşık bir saat yirmi dakikada ulaşılan, son derece basit bir havalimanı var. havalimanı başkent podgorica'da. dubrovnik havalimanından biraz daha büyük. atatürk havalimanından bir iki euro daha ucuz olan bir free-shop barındırmakta. alkol ürünlerine sakın el dahi uzatmayın. şehir içindeki her markette daha ucuzunu bulacaksınız. sakin.

    gidişimiz biraz maceralı oldu. süper bir kalkış ve harika bir seyri-ü sefer ile gidip, tam inişe geçip yavaş yavaş alçalırken, bir anda yaklaşma açısını kaybeden uçağa müdahale eden pilotların after-burnerlara yüklenmesi ile yüreğimiz ağzımıza geldi. tonlarca ağırlıktaki uçaktan gelen gacırtı ve çarpmaya benzer seslerle sarsılsakta, havada atılan fazladan iki tur sonunda inmeyi başardık. pilotları zorlayan bir pist olup olmadığını bilmiyorum ama havalimanına ayak basınca etrafının dağlar ile kaplı olduğunu ve havalimanının bu dağların ortasında kalan küçük bir düzlükte olduğunu gördüm. belki de bu bizim bu yaşadığımız korkulu anların sebebi olabilir.

    tabi daha uçaktan iner inmez aşırı sıcak havanın bize merhaba demesi bir oldu.

    piste direkt yaya olarak inip biraz yürüyerek ana binaya girilen bir havalimanı burası. çok kısa süren ve sadece pasaport okutularak girilen bir güvenlik alanı var. pasaportunuzu kontrol eden görevli o dar kabinde, kapalı alanda sigara içiyordu. bana inanılmaz ilginç geldi.

    ancak anladık ki burası da belgrad gibi. sabit hava durumu duman altı. klasik balkanlar ve insanları olarak aralıksız sigara içiyorlar. sigara çok ucuz.

    daha gitmeden kalacağımız otele havalimanında budvaya ulaşım için fiyat sorduğumuzda bize 50 euro fiyat vermişti. tabi ki klasik pazarlık ederiz öz güveni ile dışarı çıktık. ancak bizden daha deneyimli taksiciler ile karşılaştık. kısaca durumu anlatayım. bir kere etrafta alternatif yok. yani taksi yoksa otobüse binerim gibi bir durum yok. podgorica'nın bile dışında olan havalimanı için tek ulaşım ya tanıdık birisinin sizi alması ya da taksi. alandan çıkarken budva için 55 euro taksi bedeli olduğunu tabelada okuduk. dışarı çıktık, ancak "ucuz taksi" , "cheap taksi" diyen adamlar haklı olarak pazarlık konusuna yanaşmadılar. neyse biz kendimizi 50 euroya hazırlamıştık. dışarıda da bu fiyatı alınca tamam olduk.

    sonrasında sıraya girip bizi alacak taksiyi bekledik. iki dakika sonra aracımız geldi. adının boban olduğunu sonrasında öğrendiğimiz taksici, bize kendi telefonundan paylaştırdığı internet ile yaklaşık 1 saat sürecek taksi yolculuğumuz için süper bir imkan sağladı. (evet bir saat uçak bir saat taksi) evdekilere sağ sağlim vardığımızı belirttik. taksiden inerken boban bize kartını verdi ve dönüşte kendisini arar isek 35 euroya geri götürebileceğini söyledi. saolsun sözünü tuttu ve bizi bu bedele ve biraz süratli bir şekilde (ne gerek varsa) alana geri götürdü. isteyenlere iletişim bilgisini verebilirim. whatsapp ile herşey kolay.

    taksi camından ilk izlenimlerimiz ise şöyle.

    tabelalar latin harfli. bunun tam tersi (kril alfabesi) belgrad'da bu bizi bayağı bir yormuştu. yollar çok rahat ralli yapılacak virajlara sahip ve tek şerit. podgorica-almanya arasında gidip gelen tren hattı var. hani saatlerini öğrenebilirsiniz belki işinize yarar. ancak trenleri bayağı eski.

    aşırı yeşil. evler biraz bize karadeniz bölgesini hatırlattı. bir çok ev arasında bayağı boşluk var.

    yeni bir tünel yapmışlar. 2,5 euro ile yolu bayağı bir kısaltıyorsunuz. içinde yavaş gidin uyarı tabelaları var ama herkes basıyor gaza.

    yolun üzerinde petrovac, sveti-stefan gibi yerlerden geçeceksiniz. araçla geliyorsanız buralarda da durabilirsiniz. yol dağ eteklerinde olduğundan bu güzergah üzerinde tabelasını gördüğünüz yere gitmek için yoldan çıkıp döne döne sahil kenarına daha da dar bir yoldan inmeniz gerekiyor. ne hikmettir bilinmez bu dar yollarda giderken , muhakkak karşı yönden bir ağır araç ya da kamyon geldiğine şahit olduk.

    yolculuğun sonunda taksimiz bizi stari-grad noktasına çok yakın bir yerde bıraktı. eski şehrin olduğu yere araç giremiyor. gittiğinizde valizleri bu kısa mesafede taşımanız gerektiğini aklınızda tutun.

    otelimizden bahsetmek isterim. kaldığımız otel 4 yıldızlı ve tarihi şehir içinde yer alan, en yüksek booking.com puanlı otel idi. ismi hotel astoria. bizim ülkemizde olsa maksimum 3 yıldız alabilecek bir küçüklükte otel idi. otelde sadece bir adet balkonlu oda var ve o oda executive suit olarak geçmekte. haliyle bu yüzden havlular ve mayoları her gün yıkadıktan sonra kurutamadık. yataklar über sert. illa tarihi şehir içinde kalmak benim için önemli değil derseniz, "ben niye oraya seçmedim" diye kısmen üzüldüğüm hotel gibi hotel, avalayı öneririm.

    etrafta otopark var. günlüğü 25 euro. daha merkeze uzak yerlerde park edebilirsiniz ama boş yer bulmak gerçekten zor.

    kısaca bu duvarlar içindeki eski şehirden ve sonrasındaki diğer konulardan bahsetmek isterim.

    dubrovnik ile kıyaslar isek bu şehir oraya göre 8 kat küçük. evet bu kısımda karşılaştırmalar daha çok olacak. hırvatistan (kendisi avrupa birliği aday ülkesi) anladığım kadarı ile yugoslavya dağıldığında en iyi durumda imiş. ya da durumunu anlayıp en iyi şekilde kendisini ortama hazırlamış. öncelikle budva içinde toplu taşıma yok. her yere yürüyüş var. yakın yerlere gitmek için mediteranian-express isimli otobüslere binmelisiniz.
    eski şehrin olduğu bölümde sahilleri çok küçük. daha büyük sahiller için ya şehrin ilerisine ya da başka koylara gitmeniz gerekmekte.

    deniz ince kum değil. misket büyüklüğünde taşların olduğu ve iki adımda derinleşen denizlerden. denizin bu derinleşen kısımları kaya, sonrası ise dev kayalar şeklinde. yani derin suda yüzme bilmeniz lazım. deniz ayakkabısı alın. dua edersiniz bana.

    klasik adriyatik denizinin berrak ve şerbetli suyunu burada da bulabilirsiniz. ancak bana ve eşime göre dubrovnik daha güzel bir denize sahip.

    sahil kenarındaki şemsiye ve iki adet şezlong bedeli 10 eurodur. hangi otelde kalırsanız kalın, bu şekilde her gün para vermeniz beklenmekte. ya da sahil yolu üzerinde kurulan akşam pazarından 8 euroya bir şemsiye ve 4 euroya da katlanan ve güzel sırtlığı olan yer minderi alabilirsiniz. en azından bir hafta kalacaksanız, bu geride bırakacağınız yatırıma üzülmezsiniz.

    sanki binlerce fabrikaları varmış, sanki turizm dışında extrem bir gelirleri varmışçasına denize çöp atan, sigarasını atan bir topluluk içinde idik. ilk gördüğümüzde acaba yabancılar mı atıyor diye düşündük ama hayır kendi insanı bu denizi ve çevresini kirletiyor. teknesi denizden geçerken mazot ve yağ kaçırıyor, tekneden denize bira kutusunu fırlatıyor. işte bu sanırım bu adamların neden hırvatlar kadar iyi olmadığını bize anlatıyor.

    eski tarihi şehir içinde adam gibi bir çöp kutusu yok. şehrin dışında var ama içerde iseniz, elinizde çöp etrafta geziniyorsunuz. eski şehrin içinde bir kaç yemek yenecek (pizza, börek, pastane ve bar vb) yer olsa da asıl olay sahil şeridindeki restoranlarda. bunu yazmazsam öleceğim. içinde tamamen mutsuz çalışanların olduğu ve bu mutsuzluğu size de sıfır iletişim ile çok başarılı bir şekilde aktaran bir adet "pekara" bulunduğunu hatırlatırım. merak edip bu mutsuz kızların çalıştığı ve dükkandan içeri girdiğinizde "neden geldin ki" bakışı ile sizi kovmaktan beter edilmek için ziyaret etmek isterseniz zevkle mesajlarımda belirtirim. zaten eski şehir içinde tekler...

    insanlarından bahsetmek istiyorum. yaşayan halk gerçekten çok fakir. ancak klasik ve bana çok tuhaf gelen bir davranış tipleri var. cepte kuruşu sayacak kadar az para var ama şaşalı giyimler, bakımlı saçlar , son model bmw mercedes için çaba sarf ediyor gibiler. hepsinde en az iki çocuk var.

    erkekleri hırvatlara ve sırplara göre yakışıklı. klasik üç numara kısa saç. geneli sarışın kumral ve atletik vücutlu.

    ancak kadınlarda uzak ara hırvat kadınları önde. çünkü fiziksel açıdan bana hoş gelen bir çok detay hırvat kadınlarında var. çocuk sahibi olsalar bile fizikleri yerinde. ince ayak bilekleri var.
    fakat bunu karadağ'da hiç bir şekilde kadınlarda göremedim. bir kaç istisna dışında aşırı kalın ayak bilekleri, iki metreye yakın boy ve çakır gözler. ha tabi bunlardan hoşlanıyor iseniz doğru yerdesiniz.

    halkı inanılmaz rahat. donsuz geziyorlar. evet bunu eşimle de çok defa teyit ettik. hatunlar süper ama süper rahat. kimse kimseye bakmıyor. saçma sapan hareket yapan tuhaf tipler yok. sahilde her on kadından 8 tanesi tanga ya da yeni moda brazillian bikini giyiyor. bunlara sahip olmayan ise normal bikiniyi kıvırıp göt arasına sokarak (bir nevi el yordamı ile tanga) takılıyor. göte ve memeye doydum diyebilirim.

    ancak burada ve belgrad için belirlediğim eksikliği hemen dile getireyim. penti yok. burada bu girişimi yapacak bir iş adamı olursa paraları taşımak için uçak tutması gerekecek. öyle bir kötü hatta fena sütyen ve don satışı var. romanya bükreş'te iken adım başı penti ve koton var idi. aynısını buraya yapan zengin olur benden demesi. ha bir de ıslak mendil yok. bunu restoranlara pazarlayanlar içinde acaip açık bir pazar. bir tarafına restoran adı diğer tarafına da reklam aldınız mı ohh para sayma makinesi sesi buraya kadar geldi...

    oraya gelen özellikle tatil için gidecek türkler için bir kaç kelam etmek isterim. halkın yarısı özellikle otellerde ve restoranlarda güzel ingilizce konuşabilirsiniz. ancak bir çok market ve alışveriş noktasında iletişim ciddi bir sorun. belgrad kadar kötü değil ama yine yine söylüyorum. gündelik hayatta işe yarayacak belli kelimeleri cidden öğrenip ya da kağıda yazıp yanınıza alın. para üstü alırken, bir şeyi tarif ederken cidden işinize yarıyor. üstelik yerel halkında bu bilginize destek olduğunu göreceksiniz.

    bir gün ortamda denize girdikten sonra soluğu sveti-stefanda aldık. kısaca bilgi vereyim. 15 dk mesafede (5,5 km) başka bir koy. yukarıda belirttiği otobüsler ile 1,5 euro vererek gidiyorsunuz. biletinizi atmayın. kontrol ediyorlar. bu yerin özelliği ise içine sadece misafirlerin girebildiği bir otel şehri. bu şehir denizin ortasında ve karadan bir yol ile bağlı. haliyle ortaya çıkan bu yol şekli yüzünden iki adet yanyana c harfi şeklinde plaj oluşmuş durumda. bu plajdan soldaki halk plajı gibi. standart çakıl sahil. ancak sağdaki sahil sadece özel olarak girilen ince kum sahil ve girişi 100 euro. fotoğraflarda gösterilen, süpersonik turkuaz renkli gösterilen yerler hep burası olup sakın aldanmayın. tüm halk diğer sahilde. burasının diğer fantastik fiyat politikası ise budva'dan farklı olarak şezlongların denize yakınlığı ile fiyatın artması. ilk sıra denize sıfır yerler 50 euro iken en arkadaki sıra 15 euro. ne fark ediyor derseniz 5 adım...

    sveti - stefan etrafında market, restoran ve diğer ihtiyaçları karşılayacağınız yerleri de barındırmakta ve ucuzlar. gerçekten ucuz. üşenmeyip şemsiyenizi götürürseniz sizden kralı olmayacaktır.

    takip eden günlerde kotor'a gittik. kotor'a gitmek için tanıdık eş dost hatta kimi araya sokarsanız sokun, bir şekilde araba kiralayıp gidin. çünkü otobüs ile gitmek için hem budva dışında bir otogara gitmeniz hem de sıcak ile birleşen dar bir yolda otobüs içinde bir saatten fazla yol gitmenizi gerektirecek.

    gelelim kotor'a. süper küçük bir sahili var. denize girmek istemeyebilirsiniz. zaten önemli özelliği cruise gemilerinin yanaşıp, unesco dünya mirasında yer alan bu şehirdeki tarihi yerleri turistleri gezdirmek. erken gidin. süper kalabalık. tüm gününüzü yiyecek.

    gelelim gece hayatına.

    biz gitmeden okuduğumuz yazılarda inanılmaz bir gece hayatından bahsettiler. ben bana göre ikiye ayrılan gece hayatından bahsetmek istiyorum.

    akşam yemek saati onlarda 19:00'dan sonra başlıyor. bir erken acıktığımızdan (klasik mesaili) sahil kenarında yer alan, süper kaliteli ve ucuz, olimp, jadran isimli restoranlarda süper yerlere geçiyorduk. yerel halk daha erken geliyor ve uzun sohbetli yemeklerden sonra evine geçiyor. bu benim için en uygun olan birinci ayrım.

    ancak bu grubtaki gençlerin bir çoğu sahil yoluna paralel caddede yer alan gece kulüplerine akıyor. bu da ikinci ayrım. öncelikle pantolon şartı erkekler için var. şortlu almıyorlar.

    ortamda fiyatlar güzel ancak etrafa baktığınızda , jandarma er gazinosu gibi kafası üç numara traşlı bir sürü adamın birbiri ile yaptığı bağıra bağıra sohbetten başka bir şey göremiyorsunuz. vitrin için içeride kızlar var ama amatörü eğlendirir. o hatunlar hiç bir zaman durdukları masadan ayrılmıyor ve kodaman değilseniz size selam vermiyorlar.

    haliyle bizim için gece hayatı süper restoranda güneşi batırıp, kadehi bir euro olan şarapların içinde yüzüp sonrasında kendimize yolda dondurma alıp, keyifle insanları izlediğimiz bir kafa dinleme sekansına dönüştü.

    budva içinde bize göre alternatif bir yer arayanlara hitap edecek, majestic otel altında yeni açılmış olan, örneğini en iyi şekilde anlatabileceğim şekli ile bebek lucca'nın kopyası bir mekan var. evet içerisi boş ve tam köşede olan bu mekanda herkes bir kapı etrafı ayakta sohbet ve birbirini kesme alanı yaratmış durumda. yemek ve içme konusunda da çok başarılı olan bu mekanı pas geçmeyin.

    gündüz zamanı ortamlarda çoğunlukla kendi dillerinde hareketli müzikler çalmakta. ancak bir yerden sonra anlamadığınız dilde çalan bu şarkılar sizi sıkmaya ve baymaya başlayabiliyor. 2017 yılının resmi yaz marşu olan despacito bile bir mekanda sadece bir kez çaldı. eşimle beraber spotify nedir bilmediklerini düşündük.

    uykumun yorgunlukla harman olduğu şu anlarda ara verdiğim yazıma ara ara editler gelmeye devam edecek olup, sorusu olanlara her zaman olduğu gibi ışık hızında gelecek bir mesaj yakınlığında olduğumu hatırlatırım.
  • karadag'da muhte$em bir sahil kasabasi.

    budva, adriyatik denizi kiyisindaki en eski yerle$im yerlerinden biri olmasinin yanisira da gunumzde karadag turizminin merkezi konumundadir. super barlari ve bitmek bilmez gece hayatiyla, eski yugoslavya cumhuriyetlerinde gencler arasinda en cok tercih edilen yerlerden biridir.

    kucuk bir dubrovnik'tir, ha bir de sveti stefan'i vardir ki of, o da ba$ka bir entry konusudur.
  • mogren plajı haricinde, sahilleri abartılmış balon şehir. gece hayatı kotor'un yanında sıfır resmen. budva'nın iki çekilir yanı kotor'a yakın olması ve sveti stefan adası. eğer karadağ'da vakit geçirecekseniz 3-4 saat budva'da takılıp koşarak kotor'a geçin.

    ayrıca budva'ya arabayla gidecekler otopark fiyatlarına hazırlıklı olsun. biz 1 saatlik ucuz otopark arayışı sonrasında günlüğü 5 euroluk bir yer bulabildik. merkeze de yürüyerek sadece 10 dakika. ana caddedeki otoparkların saati 2 euro. blogda otoparkın adresi de mevcut. günlük 5 eurodan kafa rahat gezersiniz.
  • mayis ayinda birkac gunlugune gidip geldigimiz sehir. asil sebebi isti ama hafta sonundan gittigimiz icin tatil gibi de oldu biraz.

    kaldigimiz otel butikti, sehir merkezinden (herkesin bildigi o ana caddedeki babaluu'dan) yuruyerek 5 dakika falan uzakliktaydi. otelin sahibi kadina acayip saygi duydum cunku kadin hem resepsiyonda, hem kahvalti hazirliyor, hem odalari temizliyor hem de 3 tane cocugu var. liliana, you rock canim.

    old town'a gittik bi, orada kalenin icinde yemek yiyip kahve ictik. ortamini cok begendim ama herhalde bizim gittigimiz gun cok ziyaretci yoktu, karanlik coktukten sonra bildigin medieval horror yasadim desem yeridir. bir saat once oturup yemek yedigim yer hakkinda kim bilir burada kac kisiye iskence ettiler dusunceleri edinmeye basladim hemen.

    sehrin marinasiyla denizinin neredeyse hicbir sinirla ayrilmayisi (?) cok sasirtici geldi bana, daha once bu tarz bir yerlesme plani gormemistim. yemeklerini begendim ama kendilerine ait bir mutfaklari varsa da ben sahit olmadim, geneli klasik deniz yemekleri ve pizza makarna gibi italyan mutfagindan parcalardi.

    fiyatlar bana ucuz geldi, belki biz ucuz yerde yedik bilmiyorum, kalenin icinde yedigimiz yemege iki kisi 13 euro verdik. babaluu'da da 2 tane cappucino ictik, yanlis hatirlamiyorsam ona da 5 euro civari odedik. kahvelerini gercekten cok begendim.

    denize girmedim cunku cok soguk geldi bana, belki hava biraz daha isindiktan sonra gidip tekne turuyla gezilebilir diye dusunuyorum. gittigim her ulkenin supermarketlerini gezme meraklisi oldugum icin aroma & voli'ye de gittim, urunlerin neredeyse yarisi turkiye'den gitmisti. ilk defa bir ulkede bu kadar turk urunu gordum (avrupa'daki turk marketleri haric tabi, ulkenin kendi marketinden bahsediyorum).

    insanlar sakin, kimsenin acelesi yok, gordugum kadariyla bizden de cok daha mutlular. artik gittigim ulkelerde insanlarin hep turkiye'dekilerden daha mutlu oldugunu hissediyorum, ya da benim algim o yonde oldugu icin bana oyle geliyor, bilmiyorum.

    kisaca birkac gunlugune gidip gorulebilecek bir yer bence. ve cogu kisinin de daha onceden bahsettigi gibi turk sayisi cok fazla.
  • buraya turizm cenneti demek için gerçekten hiç turizm cenneti görmemiş olmak lazım. old city dışında kumburgaz'dan hallice bir yer. velhasıl old city kısmı dubrovnik ya da kotor kadar olmasa da fena sayılmayacak olan karadağ şehri.
  • the dark side of the sun filminin cekimleri bu kasabada yapilmi$tir. kasabanin filmdeki -eski hali yani- goruntusu ile turizm cenneti olmu$ bu kasabanin $u an ki hali oldukca farklidir. eski hali daha guzel gibiymi$ sankim. ya$anacak yerler listemde 5. siradadir. loto tutarsa elbette.
  • sonradan görme sırp ve rusların işgaline uğramış şehir, old town'u açık hava avm'si tadında, new town'u herkesin belirttiği gibi alanya, kuşadası. doğu taraftaki slovenska sahili bize konyaaltını hatırlattığı için girmek istemedik, stari grad'da dolanırken hasbel kader gördüğümüz bir kapıdan girip küçük bir sahile çıktık. sahilin büyük bir kısmına otel el koymuş, diğer kalan kısım da yarı yarıya, şezlonglu ve şezlongsuz olarak ayrılmıştı, ki güneşliksiz şezlong 2€'ydu slovenska sahilinde yamulmuyorsam 5€'dan başlıyordu.

    neyse bu taraftaki deniz çok güzeldi, stari grad'ın duvarının dibinden yüzebiliyorsunuz, kuytu olduğu için de rus apaçilerinin sürat tekneleriyle açıkta yarattığı dalgalar dışında öyle aman aman bir dalga yoktu.

    yeme içme ohrid'den buraya geldiğimiz için biraz fazla geldi bize, yine lüks ohrid'dekine benzer bir kalitedeki restoranda 2 adet bir buçuk kadehlik şarap, bir kalamar tava (350-400 gr), bir levrek file (250-300 gr) ve bir salataya 45€ ödedik, yine türkiye standartlarına göre restoran'ın kalitesini göz önünde bulundurursak (cibali balıkçısı ayarında bir yerdi) hayli makul sayılır.

    birazcık daha ucuz ve denize sıfır jarden adlı restoran da çokca öneriliyor ancak biz gittiğimizde hiç yer yoktu belirtmek lazım.
  • 2017 haziranı - temmuza bağlayan hafta ziyaret için sabırsızlandığım adriyatik kıyısında eski yugoslavya toprakları olan tatil yeridir.

    dönüşte geniş yazılarımla bilgilendireceğim.

    eski yugoslavya gezilerim

    (bkz: belgrad/@hosvelkam)
    (bkz: dubrovnik/@hosvelkam)
    (bkz: #69184402)
hesabın var mı? giriş yap