• (bkz: gokhan kutluer) in ilk kitabi.

    kızlar, oğlanlar, şehirler, kediler, köpekler, takıntılar, yaralar, ilaçlar ve biraz da italya...
    bu kitapta hepsi var.
    hatta bir şeyden hep var.
    ama başka bir şeyden de hiç yok...
    bu kitapta kimsenin adı yok.
    üzgünüm; onlara seslenemeyeceksiniz.
    bazılarının yüzleri gözünüzün önüne gelecek. odalarına misafir olacak, aynı şeylere kızacak, üzülecek ve belki güleceksiniz ama onlara isimleriyle hitap edemeyeceksiniz.
    birkaç tanesine hakaret etmek isteyebilirsiniz. sorun yok. üzerlerine alınmayacaklar.
    çalıştığı yeri kapattırmaya çalışan çocuğu öyküden çekip almak isteyebilirsiniz, ama sizinle geleceğini pek sanmıyorum, çünkü sizinle adını dahi paylaşmayacak kadar ketum.
    dudaklarını bükmüş, camın önünde öylece oturan o küçük kıza da yanaşmayın. kimseyle konuşmak istemiyor. zaten yeterince üzgün...
    isimsiz karakterlerine sımsıkı bağlı öykülerin oluşturduğu bulut fabrikası'nı okurken sizi harekete geçirecek duygulara karşı koymamanız dileğiyle...

    ınternet uzerinden on siparisi verdik, heyecanla bekliyoruz.
  • elde edilen tüm geliriyle, bisiklette kariyer hedefleyen genç bir sporcuya sponsorluk sağlanacak olan kitaptır.

    ön ve arka kapaklarında farkına varmasanız da içinde bolca bisiklet var. en azından bir bisikletçinin pedalının bir tur dönmesine katkı sağlayacak olmak güzel bir his.
  • ego tatmininde paravan olarak kullanılan bir kitap.

    yav, noldu bizim bisiklet işi? ikinci baskıyı mı ne yapacaktı bu kitap. kaç baskı olması gerek şu bisikleti vermek için? ufacık çocuklar da kampagnolo sürmeyiversin, al sora, tiagra, neye yetiyorsa işte. yoksa o bisiklet sözünü kitabı satmak için mi verdin, derler adama. bak ben diyorum örneğin. adam hem kitabını satıyor, hem de yardımsever ayakları yapıyor. iyi düzen.
  • gökhan kutluer in yazmis oldugu sahane kitap. kitap tiyatro sahnesine de uyarlanmistir. herkesin mutlaka okumasi gereken bir eserdir.

    gokhan kutluer' i yillardir takip ederim. ufak bir blog yazarligindan herkesin hayalini kurduğu yerlere geldi. aslinda herkese ornek oldu. olay sadece bisiklet degildi. gokhan abi insanlara hayallerinin peşinden kosmalari gerektigini bunun icin cabalamalari gerektiğini gosterdi. ve bunun zor ama imkansiz olmadigini gösterdi bizlere. aslinda herkes icin bir kapi acti ve bunu hepimiz an ve an izledik. tüm basarilariyla bilikte sevindik.

    gokhan kutluer in bu kitabı para kazanmak icin yazmadigina eminim. yine bir hayali vardi pesinden gitti ve gerceklestirdi. hic bir zaman hayali para olmadi. olsaydi zaten kesinlikle herkesten iyi yapardi. sonra gun geldi elazig bilmem ne spor kulübünden bir ise yaramaz cikti ve kiskandigi gokhan kutluer hakkinda yalan yanlis seyler yazdi. once iki kitap okuyun sonra birseyler basarin insanlara ornek olun sonra gelin gokhan kutlueri elestirin. lutfen sayin kekanlar iki bisiklete binip iki yarisa girip gokhan kutluer i elestirip prim yapmaya calismayin.
  • adını edebiyat dünyasına altın harflerle yazdırmayı başarmış, yazdıkları eserlerle tüm cihanın takdirini kazanmış müellifleri okumadan, nasıl olur da günümüz yazarlarını okur ki bir insan? eğer ki niyetin güzel bir roman okumaksa, eğer yazım hüneriyle tarumar olmaksa, dehasına şapka çıkarmaksa adres belli değil mi? orhan pamuk, elif şafak, iskender pala, tarık tufan, ahmet ümit okursam, haksızlık etmiş olmaz mıyım gömütteki haşmetli babalara? buna hakkımın olmadığını düşünüyorum. dünya klasikleri bu meselenin şahikasıysa şayet, zirvelerde dolanmalı, tasvirlenen o lezzeti doyasıya tatmalı diye düşünüyorum.

    peki ya bu hârikulâde eserlerle orgazm olan bir okur, para verir mi sonra tuna kiremitçi'ye, tahammül edebilir mi iclal aydın'a? ilk gençliğinden beri sahaflık yapan, üzerindeki gömleğe bile kitap kokusu sinmiş bir sahaf, dükkanına uğrayan bir yağıza şöyle der, "oku! 1980 yılı öncesini oku ama. yazarlığın para ve popülerite için yapılmadığı, salt edebiyat kaygısıyla yapıldığı, o devleri oku!"

    kitap yazmak, haddini aşmaktır bir nevi. yaşar kemal'e, oğuz atay'a, refik halid karay'a "yazar" demiş bi kere insanoğlu; "ben de yazarım" demeden evvel kırk kere düşünüp taşınmalı açıkça insan. onlar yazar ise ben neyim de hele bi he mi? fakat günümüzde pek çok kavram gibi "yazarlığın" da içi boşaltıldı. her önüne gelen kitap yazıyor artık. kapıcı selim abinin de kitabı var, pazarlamacı kenan abinin de... baksanıza, vasat bir bisiklet tamircisi çıkmış misal, "bulut fabrikası tüm kitapçılarda" diye 32 diş poz veriyor. bakın bu adam "kitabım da var benim" diye caka satıyor ya halihazırda. kitabı olmayanı dövüyorlar zaten.

    :-))

    kadim zamanların okuru ile şimdinin okuru arasında da hayli fark var. güzel bir kitap okuma kaygısıyla kitap satın alan insanlar bakıyorsun şimdi, içi boş kitaplarla kendini eyliyor. "kişisel gelişim kitapları" bunların en âlâ örneği. ayşe hatun önal'ın kitap yazdığı bir coğrafya düşünün. tüm yaşamını edebiyata vakfeden o namlı insanların eserleri, sahaflar çarşısının rutubetli koridorlarında alıcı bekleyedursun he mi? insan üzülüyor abi ister istemez.

    ben, kitap yazmaya utanırım ya! vallahi billahi utanırım! kitap yazmak bu kadar basite indirgenmemeli ya. düşünün işte, gökhan kutluer'in bile kitap yazdığı bir dünyanın mukimiyiz. kim gökhan kutluer? gökhan kutluer, bir bisiklet tamircisi. lastik patlağını yamar, zinciri yağlar vs.

    trençkotla bisiklete binmeyi çok seven bu bisiklet tamircisine, içerisinde tahkir edici hiçbir kelam bulunmayan, ziyadesiyle makul bir eleştiri yazısı yazdım "gökhan kutluer" başlığında. o yazımı twitter sayfasında reklam edip bendenizi apaçık tahkir etti. makul eleştiriye makul bir yanıt vermek gibi bir kolaylık dururken, hakir görmeyi yeğledi. vasat bir bisiklet tamircisinden de başka ne beklenir ki gerçi?

    https://eksiup.com/3723be814492

    en ufak eleştiriyi dahi kabul etmeyen, eleştiri yapan insanı anında "kıskanç, kötü niyetli, ezik, ekşici piç" ilan eden, eleştiriye tümüyle kapalı bir kafa yapısı. şaka gibi değil mi? güzel kardeşim, sen nasıl ulu bir insansın ki eleştiriye tümüyle kapalısın? hatasız cool olmaz! bak bugün atatürk'ü eleştiriyorlar, bak bugün mukaddes beşer hz. muhammed'i eleştiriyorlar, sen kimsin ya kimsin!!!

    ekşi sözlük kanalıyla gelmiş bir eleştiriyi twitter'ından faş etmese, belki bu kadar çok insana erişemeyecek bile. sosyal medya enstrümanlarından faş edip mevzuyu alevlendirmesinin sebebi ne peki? eşten dosttan inayet dilenmek... ekşi sözlük'te yazar olan birtakım arkadaşları bir bakıyorsun o makul eleştiri için dört bir koldan taarruza geçmişler. yahu sakin olun. ben küfür etmedim, ben kimseye sövmedim, kutluer instagram'da bisiklet poz vermek için yaşıyor sanki dedim, trençkotla bisiklete binilmez ki dedim, bisiklete binmekten ziyade, bisikletle poz vermeyi seviyor dedim, hepsi bu. gayriahlaki bir söylemim olmamış ki bu denli coşuyorsunuz. allahım yarabbim!

    bakın bu başlığı da "begumcan" isimli yâreni açmış. "gökhan kutluer" başlığında dört entry yazmış, yetmemiş, gelmiş bi de kitap tanıtımına... bilmeyen de sanır ki sıradan biri gitti kitabı edindi de geldi burada yorum kasıyor. yok be anacım, paso arkadaşları cilalıyor zat-ı muhteremi!

    (bkz: gökhan kutluer/@sesege)

    şimdi bak bu entry'den sonra 129 kişi gelir müdafaaya. ne diyorum? "gökhan insanını da eleştirebiliriz. müstesna değildir. bu kadar."
  • (bkz: vasat dedin ve tebligatı hak ettin)

    migros'ta kasa yanındaki "ne alırsan 5 lira" sepetlerinde görürsem alacağım şaheser.
hesabın var mı? giriş yap