• cok canim yandi o ayakkabisiz, sariya boyali sacli bedenin yol kenarindaki halini gorunce... bir anda, nedense magazin hafizamdan bir kare geldi, sanirim savas ay'aydi, agliyordu bu genc kadin hungur, hungur, bana ne olur bir sans daha verin diye, medyadan ve "biz"den, halktan bir sans daha istiyordu, neden bizden istiyordu, neden yasama, yurutme ve yargiydik onun gozunde, iste, o yol kenarinda bulunan bedenin benzerlerini daha once gordugunden muhtemelen... ve bir sekilde, cocuk kadindi, bir seyler olmak istedi, televizyonlarda gorduklerine benzemeliydi kendince belki de, onlara benzedi sonu, ucuncu sayfalara haber oldu, bir iki sabikasi, cevrilen bir film ve simdi de, olmus genc bir kadin bedeninin arkasinda kalan "zaten fuhus yapiyordu" tukurukleri... evet, bu ulkede ve dunyada birileri fuhus yapiyor, cunku bir kadinla sevismek icin para odemeyi midesi kaldiran erkekler var... bir de yol kenarinda cansiz ve hatta ayakkabisiz bedenler...
  • "kızımı televole kültürü bu hale getirdi" diye açıklama yapan bir babanın kızı, insanların çocuk yetiştirmeden önce sınavlara tabi tutulması, ehliyet benzeri belgeler alması gerektiğini ölümüyle bizlere öğretmiş su damlası kadar güzel, bir kızcağızdı burçin bircan.

    basına malzeme edilen günlüklerinden öğrendiğimize göre, 16 yaşında evden kaçmasına ramen, uyuşturucu dünyasının en derinlerinde gezinirken bile, evine, ailesine dönmek istemiş, namus belasına babası tarfından rededilmiş bu kız. sonra öldüğü gün, acıdan kıvranmak yerine, ardından kendini temize çıkartmak için, "ama televole kültürü işte bir genci daha zehirledi" denmiş.

    tabiki burda televole kültürü diye bir sistem, bir yapı olduğunu, bunun insanların akıllarını bulandırdığını, şuursuzca, sahte bir dünyaya özendirdiğini inkar edecek değiliz. hergün fırtınalar formatında bir düzmece hikaye, kim kimin nerde, neresini sıktı mottolu bir sinameke haberiyle beyinlerimiz uyuşturuluyor, bir takım fazla zengin, fazla güzel, fazla şaşalı insanlara hayatlara özendiriliyoruz. ama her genç kız çantasını toplayıp evden kaçmıyor, manken olacağım diye, kimbilir kimlerin yataklarından geçip sonra ucuz bir bez parçası gibi, bir mezarlık kıyısında uyusturucu ile zehirlenmiş bedeni cansız bulunmuyor. yok mudur ailenin hiç sorumlulugu, şuncacık coçuga hayatın güzel yanlarını öğretecek, ona o herşeyden çok arzu duydugu güveni sevgiyi verecek sağduyusu özverisi. onu kurtarmaya çalışacak, gerekirse herşeyini buna yatıracak vicdanı. kedi besleseniz bu kadar sorumsuz olamazsınız. mamasını, aşısını, veterinerini düşünmeniz gerekir.

    insanı sadece üzmüyor bu yüzden burçinin ölümü, öfkelendiriyor, zehirliyor, silkeliyor. "onun içinde varmış .rospuluk" diyenlerin sözleri bıçak gibi batıyor adama. deli mi bu kızlar bu çocuklar, elden ele sadece bedenleri sömürülmese, biz bu sömürüyü, cam ekran önünde aç kurtlar gibi agzımız sulanarak izlemesek, tv kanalları bu pisliği satamasa, anne baba olmak bir döllemeye yahut bir evlat edinmeye bakmasa, hergün bile bile jilet yutarlar mı?

    oysa ancak, burçin bircana uyuşturucu sağlayanlar hapse atılacak, ceza çekecek bu trajedinin ardından. onun göz göre göre ölüme yürüyüşüne kibirle seyirci kalmış ailesi cezalandırılmayacak. onun ufacık bedenini, güzelliğini sömüren, kim bilir hagi masalar meze eden rezil sistem ceza almayacak. onun gibi nicesini reyting malzemesi olarak, kamu vicdanı ayaklarında gözümüze sokanlar da ceza almayacak, ve bu sitemden geçen nice insanı gören, izleyen, izlettirilen bizler de pek yakında unutacağız.
  • nilgün marmara bir şiirinin başına şimdi kimin olduğunu hatırlamadığım bir yazarın şu cümlesini ekler:

    "ben babamın yuvarladığı çığın altında kaldım."

    gecenin bu vakti hakkında girilen entry sebebiyle burçin'in mezarlık kenarındaki görüntüsü yıllar sonra tekrar gözlerimin önüne geldi. gecenin bu vakti sol frame'de bir yandan cübbeli ahmet hocanın penis boyu mevzu bahis edilmişken içim daha bir sıkkın vaziyette bir şeyler karalama ihtiyacını iliklerimde hissettim. erkek egemen hal bazen öyle ciğerimize işlemiş ki, ettiğimiz kelâmın altında ne kadar ararsak arayalım kendi süzgecimize takılmayan, ilgili dile ait cümleler dudaklarımızın veya parmaklarımızın arasından süzülebiliyor. öyle bir hata yapıyorsam buna dikkat eyleyenlerin mazur görmesini diliyorum.

    burçin'in hikâyesi, bir yırtamayan hikâyesidir. insanlar yırtık olabilir, insanlar yaşamak istedikleri ideale kendilerini en yakın nasıl hissediyorlarsa öyle yaşamayı isteme hakkına da sahiptir. lâkin özellikle 90'lı yıllar, ilgili uğurda nice gencin ve özellikle genç kadının kronolojik sıra gereği önce aile ve çevrede, sonra yırtmaya çalışmak veya kendini ispat etmek arzusunda şımarık, züppe, hadsiz ve hudutsuz zenginin elinde, bütün bunlara her aşamada eklemlenen erkek egemen medyanın elinde kıymaya dönüştürüldüğü yıllar oldu türkiye'de. bunun hizaya getiriş aygıtı, kıyma makinesinin tokmağı ise öncelikle eroindi. burçin'den 4 yaş küçük olmama rağmen öyle net hatırlıyorum ki üniversiteye gitmek istemediğimi. zira üniversite=eroin idi algımda ve bunu pompalayan medya aslında bunun en büyük tedarikçisi idi dolaylı ve doğrudan yollardan.

    burçin'in o fotoğrafı aklımdan hiç gitmiyor. uzatsam ne olacak? cübbeli ahmet hocanın penisiymiş, o videolardaki kadının akıbeti neydi, neye benzerdi, ne oldu hiç bilinmeyecek. bu ülkede kadın olmak gerçekten zor. hemcinslerim beni bağışlasın, hepimiz adına utanıyorum cinsiyetimden. ve siz, babanızın yuvarladığı çığın altında kaldınız hepiniz, az ya da çok. ne kötü.

    bölük pörçük bir dile getiremeyiş. burçin bircan, mezarlığın yanında uzanan cansız bedenin sahibi.
  • büyüdüğüm çevrede "su testisi su yolunda kırılır" tabiri, burçin gibi bataklık içinde yaşamak zorunda kalan insanlar için çok kullanılır.
    sırf senin benim gibi yaşamıyor diye, ölüm reva görülür onlara.

    30 yaşında bir kadınım ve düşününce, tesadüfler ve şanslarla dolu bir hayat sonucu o bataklıklara düşmediğimi anlıyorum artık. daha iyi olduğum için değil. daha namuslu olduğum için değil. daha akıllı olduğum için değil. sadece şans yanımdaydı.

    tek suçu şansız doğmak olan burçin ve burçin gibiler için de merhamet duygusu taşıyın. onlar da en az bizler kadar hak ediyorlar. el uzatın. yardım edin.
  • 11 sene önce kokain, eroin, ex ve bir kısım "insan" müsveddelerinin el birliği ile öldürülüp,
    bir mezara bırakılan güzelim çocuk,
    güzelim kadın...

    bu kadının günlüğünde adı geçen insanlar sorguya alındılar mı zamanında,
    merak etmekteyim?

    derya danacı
    yasemin kozanoğlu
    mithat can özer
    vb'leri...

    bir güzel kadın ki, içim acıyor şu an öğrendiğimde hikayesini...

    ailesine 1.5 aylıkken evlatlık verildiği için babasının savaş ay'ın programına bağlanıp, daha ilk cümlesine bu açıklamalarla başlaması neyin nesidir, bilinmez. bilmek de istemem zira.

    ama bir güzel kadın öldürülmüştür be sözlük..
    bir çocuk kadın göz göre göre öldürülmüştür,
    uyuşturucu ve ...rospu ruhlu erkeklerin batağında!
    yok muydu yanında bir "iyi" insan bu canım çocuğun ?! sorarım, sormak isterim.

    üstelik erkek egemen bir ülkede, ruhu gerçekten ...rospu olanlar tarafından "...rospu" yaftalamaları ile öldürülürken bu çocuk kadın,
    yok muydu?

    eminim burçin'in hikayesini okuyan bir çokları da "onca şey yaşamış. oh olsun" demiştir,
    içten içten.
    bazı kadınlarımız bile demiştir bu yüzsüzlüğü,
    eminim.

    son olarak lafımı bir dini vecize ile bitireyim, bir deist olarak.

    "o ilk taşı en günahsız olanınız atsın!"
  • nedense ölümünün üzerinde yıllar geçtikten sonra ,google da birşeyler ararken gözüme çarpan bu yaşıtım kızcağızı görünce içimden "ne olmuştu, ne bitmişti, detayları neydi bu olayın?" diye geçirip araştırmaya başladım bu kızcağızı. benimle aynı yaşlardayken, yani onun gibi , onun yaşlarındaki birçoğumuz üniversitede okuyup güzel bir hayat yaşarken ve geleceğimiz için umudumuz, bağlılığımız, ve farklı planlarımız varken o nasıl yoksunlukların, nasıl vurgunların içinde debeleniyormuş, en çok buna içim sızladı. bir suçluluk hissettim...onun karşısına çıkabilecek iyi bir insan yok muydu, ben birşeyler yapamaz mıydım, yanında yakınında hiç mi iyi insan yoktu, içten içe kabullenemedim kızcağızın bu talihsizliğini ve korktum, ya o ben olsaydım!??!?!

    insanın içini sızım sızım sızlatan duygular ve kimi zamanda dehşetle okuyabileceğiniz, günlüğündeki notlarla hazırlanmış bir metropol hikayesi burçin bircan adlı kitabın satırlarına, uzuuun ve detaylı dökümüne buradan ulaşabilirsiniz:

    http://www.burakersemiz.com/a/id4.htm
  • requiem for a dream in abarti spun in yapay ve ucuz oldugunu dusunen bendenizin yuzune tokat gibi carpan anilarin sahibi sahis. hayati bastan sona kabus olarak yasamis bir insan. savas ay'in kizi daha olmeden durumunu babasina aciklamasindan sonra babasinin "burçin bize 1,5 aylık bebek olarak geldi. yani evlatlık geldi. öz evladımız değil ama bebekken geldi elimize...." gibi bir cumle ile sozune baslamasi dikkatimi cekmisti. hayati film yapilmalidir. gerekli insanlar asilmali kesilmelidir.
  • turkiye sinirlari icinde nice orospu cocuklarinin bulunduguna kimbilir kac kez sahit olmus genc kiz. artik o olu bir beden fakat onu o hale sokanlar simdi baskalarinin pesinde. para pul icin sondurulen nice hayattan bir tanesi.
    (bkz: ananizi sikeyim cok afedersiniz)
  • koskoca bir milletin "timsah gozya$lari"na hedef olan merhume. insanin $imdi onunla ilgili haberleri okuyup seyrettikce; "kiz bunca aciyi cekip, itilip-kakilirken, erkeklere pazarlanirken, eroin enjekte ederken neredeydiniz bre gafiller!" diye haykirasi geliyor.*
  • izmirden istanbula yeni kaçtığı zaman tanıştığım kız, bir arkadaşımın arkadaşıydı. o zaman 16 yaşındaydı daha. çok kötü şeyler yaşamıştı anlattıklarına göre istanbul'da da kurda kuşa yem olmasın diye yardım etmek istedik sanırım ettikte. ama gitti sonra. 1 sene sonra yarışmayı kazandığını duyduğum da çok sevinmiştim onun adına, kurtuldu demiştim. kurtulamamış, yazık oldu genç bir insana.
hesabın var mı? giriş yap