• doğru tespit.
    ben şahsen bütün erkeklerle aynıyım. bir kişiyle farklı gibiydim ama o sonradan estetik ameliyatla bire bir ben oldu. üzüldüm ama ben, sonuçta o kişinin varlığı hoşuma gidiyordu. hepimiz aynı değiliz lan diyorduk.

    şimdi mesela ben gidiyorum bakkala, bakkal aynı ben. nalbur var mesela alt mahallede, görsen var ya yemin ederim klonlandık zannedersin. dolly gibiyiz adamla. adama naber diyorum "bildiğin gibi" diyor. hissediyoruz birbirimizi. boşuna değil ergenliğimden bu yana penseye, kontrol kalemine derin bir ilgi duyarım. şu gün oldu koskoca insanım hala kontrol kaleminin içindeki ampüle dalar dalar giderim. cern deneyi bile o kadar etkilemiyor beni.

    lakin elbette benim yorumum tanıdığım erkeklerle sınırlı. aranızda benimle aynı olmayan birisi varsa çıksın söylesin.
    vallaha darılırım.
  • kadın milleti tarafından ortaya atılmış, gerçeklik payı olmayan iddia.

    (bkz: ajdar)
    (bkz: brad pitt)
  • size erkeklerle ilgili bir şey söyleyeyim. erkekler genellemeye tabi tutulmalıdır. çünkü erkekler kadınları genellemeye tabi tutarlar. çünkü erkeklere böylesi kolay gelir ve erkekler tabiatları gereği kolayı sever. erkekler tanıştıkları her kadına "kadınlar" genellemesi üzerinden yaklaşırlar. çünkü erkeklerde her kadını ayrı ayrı tanıyacak, her kadına ayrı alaka gösterecek, karşısındakine "kadınlar" değil "bir kadın/bir insan" gözüyle bakacak göt yoktur. onlar için kadınlar vardır, sen ben o değil. sadece kadınlar.

    size erkeklerle ilgili başka bir şey daha söyleyeyim. erkekler korkaktır. tüm o sinirli/gururlu/güçlü görüntülerinin arkasında bakkala ekmek almaya gönderilmekten korkan bir çocuk vardır. çünkü erkekler çocukken bakkala gönderilmekten nefret ettikleri gibi, büyüdüklerinde de sorumluluk almaktan nefret ederler. çünkü sorumluluk yapılması gereken iş, tutulması gereken söz, kısıtlanması gereken rahatlık, ödenmesi gereken aidat gibi gerçeklikleri içerir. ve erkekler mantıksız, şımarık, kaprisli olmakla suçladıkları kadınlar tarafından alay konusu olacak kadar mantıksız, kaprisli ve şımarıklardır. sorumluluk bir yetişkinlik değil, sorumluluk sadece ekseriyetle kaçılması gereken bir mahkumiyettir. götlerinden kan alınmadığı sürece sorumluluk aktarılabilir, devredilebilir, "altından kimse görmeden sıyrılabilir" bir şeydir. ortada sahipsiz kalan sorumluluğu ise o güçsüz dedikleri kadınlar yüklenir.

    erkeklerle ilgili size çok şey söyleyebilirim. erkekleri yeterince iyi tanıdım. babamdan başlayıp patronuma, patronumdan başlayıp sevgililerime devam eden bu sıkıcı yolculukta erkekleri gerçekten iyi tanıdım. ve son damlaya kadar da hep genelleme yapmaktan kaçınmaya çalıştım. oysa şimdi itinayla "özelleştirdiğim" tarafından, inatla ve muhteşem bir umursamazlıkla "genelleştirildiğimi" görüyorum ve artık ben de genel yargılarımı köküne kadar sokmakta bir sakınca görmüyorum.

    velhasıl, tıpkı bütün kadınların yaptığı gibi tribimi atayım, gideyim. çünkü biliyorsunuz, kadınların dertleri, sıkıntıları, açmazları, çıkmazları, endişeleri, kaygıları yoktur. kadınların tripleri vardır. içi boş, anlamsız, geçici, ciddiye alınmaması gereken tirpler. işte bir erkek, bir kadınla bu yüzden asla iletişim kurmaz. kurduğu nadir anlarda ise duydukları endişe, kaygı, öfke, isyan, çaresizlik değildir. duydukları sadece triptir. bir kadın, bir erkek için, salondaki oturma grubuyla eş değerdir. kendine has kırgınlığı, kızgınlığı, ihtiyaçları olmayan cansız ve ruhsuz bir eşya. çünkü erkek karşısındakinin insan olduğu gerçeğiyle yüzleşirse onunla temas etmek durumunda kalacaktır ve dedik ya, erkek güçsüz olmakla suçladığı kadınların taşak konusu olacak kadar zayıf, korkak, kaprisli ve şımarıktır. belki de bu yüzdendir kendini o muhteşem gururunun arkasına gizler.

    son olarak erkeklerle ilgili size şunu söyleyeyim. erkeklerle iletişim kurmayı denemeyiniz. bir erkeğe sinirlendiğinizde derdinizi anlatmaya çalışmayınız. kötü giden bir şeyler varsa düzeltmeye yeltenmeyiniz. bir eksik gördüğünüzde kapatmayı aklınızdan dahi geçirmeyiniz. bir erkeğin "anlamasını" sağlamak istiyorsanız o erkeği terk ediniz. erkekler sadece terk edilmekten anlar. ve sonrasında "kadınlar..."la başlayan içli ağıtlar yakmaktan.
  • şu ara kadın suserlarda hortlayan erkekleri linç etme hevesi içeren başarısız anketlerin ana teması. başarısız çünkü hanımlar yolda yürüken omuz atıp kavga çıkarsa kendini anlamlı hissedecek sorunlu hırbolar gibi davranıyorlar fakat bu anketleri erkekler pek siklemiyor ne yazık ki. :(

    her bir anketin altına yazılacak bir kucak lakırdı var fakat örnek verirken birilerini direkt hedef almış olacağım için anketlere yazmaktan kaçındım. tanımadığım insanları zor durumda bırakma ihtimalim olabilirdi. ama ille yazmam lazım, evet. bu ara boş vaktim çok. heh heh...

    erkekler de okuyabilir. spoiler içermiyor. entri genellemeler içerir yalnız. adı üzerinde genelleme. sen istisnasın biliyorum. üzerine alınma. ahhah!

    şimdik;

    kızlar, biz bu anket işini, çamur atma işini pek beceremiyoruz bence. hım? baksanıza, bizim tarafın kadını suçlayan anketlere tepki gösterdiği tarzda kontratak pek gelmiyor erkeklerden. ser veriyor sır vermiyor biçler, değil mi? anlaşmış gibi neyi neden yaptıklarını açıklamıyorlar. biz ise yaygarayı pek seviyoruz. birazdan benim de yapacağım gibi :) adamlar adet döngümüzden vajinal duşa, kadın bağı nasıl kullanılırdan en çok nasıl hediyeleri beğeneceğimize kadar her şeyi ama her şeyi öğreniyor. konuşmaları için söz verildiğinde ise ıslık çalarak etrafı seyrediyorlar. ne olup bittiğinin aşırı farkındalar çünkü.*

    erkeğin sinir eden özellikleri, erkeğin en bok halleri, bu erkekler de amma ataerkil gibi kışkırtma hevesindeki anketlerde erkekler tarafından yazılmış "siz erkeği dırdırınızla hayatından bezdirdiğiniz için, hep haklı olduğunuz için, çok konuştuğunuz için biz de ne bok yesek bilemiyoruz" ya da "baştan aşağı sinir edecek özelliklere sahipmişim :/" "tarif edin de hacetinize göre delik delelim hanımlar" gibi giriler pek yok. yalnızca birkaç erkek "benim hatun da şuna kızıyor" tarzında yazmış. bir iki de kibar serzeniş var falan...

    bu kadar az tepki göstermeleri bir işaret olabilir mi? bizim anketlere yardırdığımız gibi yardırmıyor erkekler. umurlarında değil. çözmüşler çünkü. kadınları anlamadıklarını söyleyip dursunlar. çözmüşler işte. esas erkekler çözülemediğinden feminizm var, kadın sığınma evleri var, erkek çapkın kadın orospu. kendi bokunuzla kavga ediyorsunuz. adamların "yheaa bu kadınlar anlaşılmaz" dediği o. düz olmayışımız, hayatı kendimize zindan edişimiz, mazoşizmimiz onlara anlamsız geliyor. (biz derken ben dahil değilim allahıma! birazdan siz diline dönüp verip veriştiricem zati)

    çok sevdiğim bazı kız arkadaşlarımın da günlük hayatta söylediği şeyler okuduklarımın çoğu. üzücü. danışıp, yol gösterin deyip, yol gösterince laf da dinlemiyor benim hatunlar bu arada... cidden üzülüyorum. onların nezdinde burama kadar gelen duyguları aha da burada pöyküreceğim!

    diş macununu ortadan sıkmak falan gibi günlük ev arkadaşı didişmelerini bir kenara itiyorum. zaten adamla hayatını birleştirmişsin klozet kapağını indirmedi diye, bir saniyeni alacak bir aktivite yüzünden, kavga ediyorsan o birliktelik bitmiş. sen küpeni ortada bırakacaksın, o klozetin kapağını indirmeyecek... adil olacaksınız. raad olacaksınız. ha mesela, tuvaleti pis bırakıyorsa o zaman da konuşma. çünkü böyle bir barzoyla zaten niye birliktesin? neyse.. bu tarz abuk detayların dışında kalan şikayetler cinsimi s.kiim dedirtti. şikayet ettiğiniz şeylerin hepsi sevmeyen erkek davranışı. şimdi hadi benim gibi babası piç biri değilsin, şanssızsın, idmansızsın, toyken bir kere duvara tosladın... hayvanın birine çarptın diyeyim*. baştan anlamadın oynadığı oyunu. seni mendil gibi kullanıp atan, hayatını mahveden, sevişmekten başka derdi olmayan adamları defalarca hayatına sokmayı nasıl başardın? seni aptal yerine koyan adamları ya da... "beni sürekli salak yerine koyuyorlar" bu nasıl bir itiraftır arkadaş?! bir kere dağıldıktan sonra böyle adamları yüz metreden tanımanız lazım. bu nasıl oluyor ya? biz daha zekiyiz diye geçinen bir cinsin nasıl burada yakınacak kadar çok defa canı yanar? kendi arkadaşlarıma da aynı tepkiyi gösteriyorum. abi nasıl yani ya? aptal mısınız?

    adam sevgilim var dediği halde kız özel mesajdan "ne güzel siktiydin yine siksene" diye yardırıyor. sonra burada erkeklere küfrü basanlara eline sağlık kar'şim, bu erkekler de hep bizi kullanıyor vay şerefsizler, diyor. bu nasıl iş arkadaş? bu nasıl şuursuzluk? erkekler salak, he mi?

    üniversitede bi kızla ödev grubunda tanışmış, yakınlaşmıştım. çok iğrenç bir tabir ama kızla muhabbet bu kelime üzerinden döndüğü için kullanacağım; kızcağız meğer okulun kaşarıymış. nereden bileyim dedikoduyla aram yoktu okulda. kaşar olduğunu kendisi söyledi;

    "duymuşsundur beni. allahın kaşarı diyorsundur bana. beni herkes kullanıyor, üç-beş gün birlikte olup ayrılıyorlar halbuki ben aşık olmak istiyorum, sürsün istiyorum" demişti. yok, dedim, beni ilgilendirmez, kimseyi ilgilendirmez. sonra o aralar kendisiyle ilgilenen çocuktan bahsetti;

    "ben de ondan hoşlanıyorum, hem de çok. ya bu bari sürse kaybetmek istemiyorum" falan dedi... kızın kaşar olduğunu bütün okul biliyormuş.

    hoşlandığı çocuk;
    "yağdı yağmur çaktı şimşek, sen okulun en harika kızısın, sana tapıyorum, böylesini görmedim, evlenelim biz, seninle harika günlerimiz olacak..." modundaymış. dedim ki, dur! daha dün bir bugün iki. bu çocukta bu kadar çabuk böyle hissedecek kapasite var mıdır sence? tamam sen sevilesi bir kızsın ama bunu farkedecek kafa var mı onda sence? cidden bu kadar çabuk karar verebilecek biri mi senin sevilecek biri olduğuna? insan sarrafı mı bu? sen babandan küçükken ayrılmışsın. bu yüzden erkeklere zaafın var. konu erkekler değil seninle ilgili. bu çocuk ciddi değil, amacı farklı bence aman yavaş git." fakat diyemedim ki, sana bütün okul kaşar diyorsa bu çocuk ele güne karşı elini taşın altına kolay kolay sokmaz. denmiyor işte. bana çarçabuk güvendi diye iki gündür tanıdığım insana hadsizlik etmem prensip olarak.

    neyse ne...

    o akşam buluşmuşlar, hemen o akşam sevişmişler. bizimki uçuyor ay çok tatlı bilmemne... "iyi güzelim hayırlı olsun da keşke biraz tanısaydın." dedim. hiç muhabbet yokmuş. elele gezme, havadan sudan konuşma falan hiç... sonraki iki akşam aynı terane. anneannem "yatır sik kaldır dik" der böyle kadınlara. neyse.. dördüncü gün çocuk orta sahadan şutu çekmiş bizim kıza. bu nasıl ağlıyor, hep böyle oluyor lanet olsun bu orospu çocuklarına, diye. mallık değil mi şimdi bu? ciddi düşündüğün adama ciddi yaklaşmamışsın. elinden adamı yatağa atmaktan başka bir şey gelmiyorsa bu balodan kaçmış prensenses gibi ayakkabıyı bulsun peşime düşsün tavrı neden? o da alış verişini yapmış bitirmiş. yahu bu erkekler aptal mı ki sevmeyeni, emek vermeyeni sevsin? sen onun için ne yaptın ki? tanımaya çalışmadın, merak etmedin, dinlemedin, tartışmadın, didişmedin. duygularını yok saydın erkeğin. o da seninkini. sağlıklı bir tavır onunki.

    ağırdan almak zorunda değil kadınlar. yanlış anlaşılmasın. herkesin kendi cinsel yaşamı ve kimsenin haddine değil burun kıvırmak. fakat ipucu şu; ağırdan almayınca ciddi görünmediğiniz için karşı taraf da ciddi düşünmüyor. demiyor musunuz erkekler düz diye. istisnalar hariç, iletişimde ektiğini biçersin. sen adama değer verip vakit harcamadın. adam da sana harcamadı. bu. aha dümdüz bir yorum işte.

    bir tane daha.. buyrun;
    bir arkadaşım psikopat olduğunu düşündüğüm sevgilisi il dışından geldiğinde sevgilisiyle otelde kalırdı. bir gün baktım bizim kız bağırıyor. telefonda bir para tartışması. dedim, kuzum ne oldu? dedi ki; otel parasını ben vermiştim bana yollaması lazım. nası yani lan? neden? "çünkü hem şeyapıp* hem de ben mi hesap ödeyeceğim? hayatta olmaz şekerim" nasıl ya?! bakın bu kız okumuş, görgülü, giyinmeyi, oturmayı, kalkmayı bilen bir kızdı. sevgilisi o muhabbetten sonra ne düşünmüştür? o gün sevgilisinin değil arkadaşımın psikopat olduğuna kanaat getirdim. ilişkinin neden bok gibi olduğu ortadaydı. "kızım sen hasta mısın?" dedim. aman be üf, boşver, gel chima'ya girelim, dedi. ???

    sonra bir dangoz daha buldu aynı arkadaş. onunla başına geleni hiç söylemeyeyim. o anlatırken birlikte ağladım. sonra bastım küfürü. çok az görüşüyorum artık. bu ikinci dangoz "hiçbir kız arkadaşımla seninle olduğu gibi saygısız şeyler yaşamadım" demiş bir de. daha az düz bir adam, baya baya ipucu vermiş mesela. anlayana...

    geçen şunu yazdım (bkz: #45903100). bu kızçeyi, annem de ben de defalarca kendini boşa yıpratıyorsun falan tarzı yumuşak şekillerde uyardık. el kızı diye ağzına edilmesine izin verecek değilim. en son entriye yazdığım olaydan sonra açtım telefonu "bak ablacım. benim kardeşim piç. olgunlaşmasına on yıl var. belli ki daha çocuk. senin ilgini ayakta tutmak için saçmalıyor ama sen yelkenleri suya indirip sevgi gösterdiğinde çamura yatıyor. haayatına devam et, bizim oğlanı siktiret. gurur meselesi de yapma geçer unutursun" dedim. kardeşimi boklamam gerekti kız aydınlansın diye. diyemedim "mal mısın?!" diye. demeyi çok isterdim.

    baştan büyüsü bozulmuş bir ilişkide, adam gibi davranmayacağı belli olan erkeğe kişilikli davranmayıp yine de kontrol altına alayım derseniz kaçınılmaz son gelir. erkeklerin de, gizleseler de, duyguları olduğunu unutuyorsunuz. düz bunlar deyip yardırıyorsunuz. onların da şikayetleri, sıkıntıları, talepleri oluyor ama fırtına kopacak, kavga çıkacak diye bir süre idare ediyorlar.

    daha neler vardı... işte mesela, kızın sevgilisine, eski kız arkadaşı fotoğraf atmış watsappdan da oğlan da demiş ki, fotoğrafta bir de köpek var ben köpekleri severim ondan yollamıştır. kız sinirden pancar olmuş. neresinden tutayım bunu? çocuk cidden suçsuz olabilir korktuğundan sıkmış olabilir mesela. ya da diyelim eski sevgilisiyle gönül bağı var. bırak kardeşim. bırak gitsin. adam bizzat kendisi kalbine söz dinletemiyor sen mi değiştireceksin onun kalbindekini? sal gitsin ya...

    yine sene geçen sene... bir kız arkadaş erkekler için "fıstıklar yenmiş leblebiler kalmış" tabirini kullandı. bu kız yalnız kalmamak kendisine hastalık seviyesinde bağlı biriyle görüşüyor iki senedir. sosyo kültürel anlamda tamamen zıtlar. şöyle ki, çocuk ankara kızılay'da selanik neresi bilmiyor, kız yılbaşında bir geceliğine paris'e gidebiliyor. e bu kızın bir de bağımlı kişilik ve anksiyete problemleri var. bu gariban bir kenarda, bizimki evlenilecek erkek arıyor birileriyle evlilik amaçlı görüşüyor tanışıyor bir yandan. sen fıstıksın, erkeklerin piyasada gezenleri leblebi, he mi?

    yurttaşlarım, romalılar!

    bakınız erkekler anketlere bulaşmıyor. siklerinde değil çünkü.

    sen üç günde "saçlarında yıldızları görüyorum" seviyesinde aşık olamıyorken, her fırsatta "aşk yalan, aşık olamıyorum" diye entri girerken, bir adamın sana üç günde tapmaya başladığına nasıl inanıyorsun? zaman verirsin. dikkatli olursun. konuyla alakası olmadığını anladığın yerde ceketini alır çıkarsın. niye kanırtırsınız anlamıyorum ki. bakınız geçenlerde ego zedelenmesi ve aşk ile ilgili ayrımı vurgulayan bir entri debe'ye girmişti. bulamadım şimdi ama entrinin yerini bilenlere, ben aşıktım beni terkedip gitti diye ağlayıp canı acıyanlara günde üç doz öneririm.

    "desaylar bilal... desaylar..."

    sen kendine değer vermezsen kadın veya erkek karşındaki insan hiç değer vermez. layık olduğun muameleyi almadığını düşünüyorsan ilişkiyle inatlaşmayacaksın. en başta bir sıkıntı olmuş demektir. daha en başta yolu dönmüştür ilişkinin. üzgünüm ama o vakitten sonra artık toparlanmaz bu. sonra seni umursamayan adamı başka biri için sürünüyorken, aşık halde görürsün. "allah allah bu nasıl oldu? bende ne kusur var?" diye kafayı yersin. bakın şu var mesela. (bkz: #44076155)

    ha elinden geleni yaptıysan, eminsen, ıskalamışsın bu seferlik. gol değil deyip devam et. özgüven yitirecek bir şey yok.

    ben de kendi çapımda piç olduğumdan özet geçeyim; sevmek nedir önce sen öğren. önce kendini gerçekten sev.

    sözlerime son verirken sözlerimi üzerine alınanlara şu şarkıyı armağan ediyor cillop gibi sözlük karmama muhtemelen veda ediyorum.

    öptüm kızlar. görüşelim bi ara mutlakaaaa. mesaj fasilitem kapalı ama bak feysden mutlaka ekle beniii.

    yours faithfully,
    enyedirenk.
  • bu tür yalanlanması ve karşı çıkılması imkansız, overrated olup da bir de üstüne aşırıanlam yüklü aforizmaları, araba farına denk gelmiş tavşan, olmadı geyik pozisyonuna sokmanın tek bir yolu var saniyorum. o da onları daha büyük bir aşırıanlam denizinin içine atmaktır.

    misal bütün erkeklerin aynı olması meselesi, tersinden bütün kadınların aynı olması meselesiyle bağlantılıdır. hatta onu da bütün insanların aynı olmasıyla düzkontak yapip test edebiliriz. test sonucu basit, en sevdiğim iki tür insan vardir matematiğine göre, iki tür insan vardır: sen ve diğerleri. onun da tersinden bakarsan, ben ve diğerleri. benim ve senin dışındaki bütün erkekler ve kadınlar aynıdır.

    ama aşırıanlamın olduğu her yerde bir gerçeklik kerterizi de vardır. insan en kolay kendini kandırır, doğru olmasini istediği şeyin doğru olduğuna inanır.
    ama unutmamak gerek, sigarayı birakan, rüyasında hep sigara içtiğini görür. yoksa korktuğumuz herşeyin başımıza gelmesiyle ilgili düzenlemelerin yapıldığı bu mükemmel sistem kendi başina varolabilir mi? sigara kendi kendini içebilir mi?
  • "bütün erkekler aynı" cümlesini, ilk olarak pazarda kocasını kaybetmiş bir çinli kadın söylemiştir.
  • butun genellemelerin yanlis oldugunu birkez daha kanitlayan, cani yanmis kadindan duyulabilecek ama ayni zamanda o kadinin dunyadaki butun erkekleri tanidigini da dusunduren vay be ne kasarlar varmis dedirten onerme.
    tartismalari kisisellestirmek gibi bir huyum yok ama madem butun erkekler ayni madem fark yok neden gozlerini kapattiginda ilyas salmani hayal etmiyorsun?
  • tanıdığı 3-5 erkekle bütün dünya erkekleri için çıkarımda bulunan, talihsizliklerini bütün erkeklere mal eden kalbi kırık kadın beyanı.
hesabın var mı? giriş yap