• teoriye göre bu filtre belirli bir seviyeye ulaşan uygarlıkların ya kendi kendilerini yok etmelerini yada bu filtreden geçip daha çok gelişmesini öngörüyor. insanlık bu filtreden geçtimi geçmedimi konusu birçok insan için merak konusu olmuştur. ben ise siz değerli suserlere birkaç bilgi vermek istiyorum.

    -ilk atom bombası meksika çölüne atıldığında gelişmiş bilgisayar simülasyonları yoktu, patlama etkileri bilim adamları tarafından kağıt üzerinde hesaplanıyordu. kağıt üzerinde bile patlamanın merkezindeki ısı güneşin sıcaklığından daha fazlaydı. daha önce böyle bir ısıya ulaşılmadığı için otmosferin buna nasıl bir tepki vereceği bilinmiyordu. atmosferdeki oksijen füzyon reaksiyonu gösterip dünyayı güneş sisteminin ikinci güneşi haline getirebilirdi. buna rağmen atom bombası new mexiko çölüne atıldı çünki amerikan emperyalizmi beklemezdi.

    -cern de inşa edilen hadron çarpıştırıcışı ilk inşa edildiğinde oluşturacağı manyetik alanın etkileri tam olarak kestirilememişti. çarpıştırıcıyı ilk çalıştırdıklarında yüzlerinde oluşan ifadeyi kimsenin görmesini istemezlerdi sanırım. öyle büyük bir manyetik rezonans oluşuyordu ki dünyanın manyetik alanını ilk çalıştırıldığı anda yok edip insanlığı ölümcül kozmik radyasyonla baş başa bırakabilirdi. şu an ise cern dünyanın manyetik alanında bir kayma olursa bunu düzeltmekle görevli tek kuruluş.

    gördüğünüz üzere insanlık birkaç kez feleğin çemberinden geçmiş durumda. bana kalırsa büyük filtre tek bir filtre değil, parça parça karşımıza çıkıyor filtreyi her geçişimizde insanlık teknolojk sıçramalar yaşıyor.
  • benim gözümde uzaylıların nerede olduğunu en iyi açıklayan hipotezdir. kısaca uzaylı dostlarımızın gelişmek için çok fazla zamana sahip olmadığını; bu kısıtlamanın sebebinin de doğal ve yapay yollardan oluşan bir hayatta kalma eleğinden geçememeleri olduğunu belirtir. bu elek temelde ikiye ayrılıyor. biri yaşam formlarının kendi kendini yok etme potansiyeli. diğeri ise evrenin yaşam formlarını yok etme potansiyeli.

    büyük filtreye göre zeki yaşam formları kendi tabiatları yüzünden birbirini yok etme eğilimindedir. bu yüzden de çoğu yaşam formu gelişme imkanı bulamadan yok oluyor olabilir. ilkel bir yaşam formu olan insanoğlunun kısıtlı teknolojisi ile diğer canlılara nasıl zarar verdiğini göz önünde tutarsak bunu daha iyi anlarız.

    zeki yaşam formları kendi dünyalarına verdiği zarardan dolayı bir süre sonra yaşanmaz, çorak bir gezegen ile baş başa kalıyor olabilir. bizim için bu anlamda en büyük tehlike bir nükleer savaş olurdu. ben bu durumun dünyanın başına geleceğini düşünenlerdenim. bir savaş ya da iklim değişikliği ile dünyanın altını üstüne getirdikten sonra zengin kesimin güneş sistemi içindeki kolonilere yerleşip dünyayı kaderine terk edeceğini düşünüyorum.

    yaşam formları barış içinde yaşıyor olsa bile uzay oldukça çetin ceviz bir ortam. süpernova patlamaları, karadelikler, çarpışan yıldızlar, gök taşı çarpması gibi etkisini anlamakta dahi zorlanacağımız olaylar mevcut. dünya her ne kadar samanyolu galaksisinin sakin, uzak bir köşesinde bulunsa da gelecekte bunlardan biriyle karşılaşma olasılığımız var. en yakın olasılık ise bir gök taşının çarpması. geçmişte bunun birkaç kez gerçekleştiğini biliyoruz. chicxulub kraterini oluşturan, havaya kaldırdığı toz yüzünden senelerce dünyayı karanlığa gömen gök taşı bunun en iyi örneği. bu gök taşı dünyadaki yaşamın büyük çoğunluğunu ve dinozorları ortadan kaldırmış, memelilerin ise saklandıkları yerden dışarı çıkabilmesine sebebiyet vermişti.

    çeşitli sebeplerden dolayı yaşam formları yok oluyorsa onlarla karşılaşmak için zaman aralığımız oldukça kısıtlı. bir de seti paradoksu denen bir durum var. seti projesi dev çanaklarla uzayı dinlediğimiz bir proje. her ne kadar uzayı dinlesek de uzaya çok az bilinçli sinyal yolladık. her medeniyetin sadece uzayı dinlediğini düşünürsek kimse kimseyle iletişime geçemez. bu durumda da hem iletişim kurmaya çalışıyor hem de çalışmıyor oluruz. yani bir paradoksun içine düşüyoruz.

    galaksilerin merkezlerinde bulunan dev kütleli karadelikler, kısa yaşamlarını büyük bir patlama ile sonlandıran dev yıldızlar, radyasyon, yaşam formlarının egoları, gök taşları yaşamı eleyebilecek potansiyele sahip unsurlar. ancak insan gibi bir canlı da tek başına yeterli bir sebep.
  • dünya gibi abiyogeneze müsait yığınla gezegen olsa bile bildiğimiz anlamda canlılığın ortaya çıkması yine de çok düşük bir ihtimal. diyelim ki çıktı, bunun "zeki" formlara dönüşme ihtimali yine en büyük filtrelerden birisi. bizi primatlardan ayrıştıran şey muhtemelen diğerlerinin biraz üzerinde olan zekamız. bunda da en büyük etken o dönem yaşanılan ormanların zamanla kaybolarak savana yaşamına adapte olmak zorunda kalmamız. buna bağlı olarak iki ayak üzerine kalktık ve iki ayak üzerinde dengede durabilmek için gelişen beyin yapısı "yan ürün olarak" muhtemelen diğerlerinden ayrışan zekamızı ortaya çıkardı. al sana başka bir büyük filtre.
    öyle kardashaev ölçeği gibi medeniyetlerden bahsetmek çok havalı olsa da, bugün bildiğimiz anlamda zeki yaşam formu bulabilmek çooook değişkenli bir denklem.
    onun için, medeniyet kurup da nükleer gibi senaryolarla kendini yok edene kadar zaten hali hazırda pek çok olası büyük filtreyi göz önünde bulundurmak gerekir.
    natgeo'nun dünyanın oluşumu diye güzel bir belgeseli vardı, bilimsel bulgular ışığında olası geçmişimize dair güzel bir projeksiyon denemesi yapmışlar, gayet başarılıydı ona göz atmakta fayda var.
  • fermi paradoksunun en olası çözümlerinden birisidir ve evrimdeki doğal seçilim mantığının kozmolojik bir skalada ele alınmasının ürünüdür. buradaki videomuzda fermi paradoksu'nun büyük filtre hipotezi de dahil birçok çözümünü ele almaktayız.
  • (bkz: #134327026)
  • (bkz: great filter)
hesabın var mı? giriş yap