• başucu kitabım diil üstüme örttüğüm kitaptır.
  • bir rehber şarkısı. klibi de var.

    her günün bi' akşamı, gecesi, sabahı sonrası var.
    girdiğim uzun yolda, çetrefilli kavga döngüsü var.
    son, gitmekle gelmiyor.
    ömrümle uzuyor.
    sarmaşık bilmece sordukça söylüyor.
    her kim suretiyle eşse, içinde cennetse...
    ceremesi burada, cehennemi de.

    hayat sürerken ördün.
    zamanı günle böldün.
    gerekli miydi gördüğün,
    karanlık işte.
    yaşam olurken buydu.
    (or'da günlerin isimleri yok)
    elinde gerçek oldu.
    (vaad edilmiş hayatlar bur'da yok)
    sebepsiz gece oldu gün doğarken.
    (durduğum yer düşler...)
    seninle doğdu ömrün.
    (yazdığım sonun esamesi yok)
    hesap yaparken söndün.
    (içtiğim suyun semeresi yok)
    gün dönümüyle öldün.
    (durduğum yer düşler...)
    bitti işte...
  • şiirin tamamı şöyledir:

    tarihi bir olmaz akış gibi,
    oh sanki evrenin en son gecesini yaşadım
    sanki dinozorlar ve ben ve en hızlısı öbürlerinin
    bir ilkel eşitlikte buluştuk. (evrenin kendi kurduğu gecesini.)
    ben! çocukları sevdim yaşadım. dünyaya alışmadım
    kuru güller gibi yersiz ve inceydim biraz. hep
    bunu duydum. bunu yaşadım. pastanelerde şurda burda.
    oturdum emekli konsoloslarla iskambil oynadım.
    emekli konsoloslar, kutu yapımcıları büyük pastanelere,
    hamurkârlar, pabuççular, polis hafiyeleri, kesekağıtçılar
    saraçlar, kurşun dökücüler, muhasebeciler, su yolcuları
    şarkı düzenleyenler, saat tamircileri'..
    şimdi tarihte saat kaç?

    tarihi bir olmaz akış gibi,
    tarihin yanlışı olmazdı biliyorum. olsaydı!
    yanlışı olmaz gecikir. ancak. bir yapma incelik gecesinde
    danteller ve tüllerle ve krizantemle ve
    belki de bir maktupla lady montague'den
    ve bayram şenlikleriyle. oysa ben, kış geldi
    dağlara filan gittim. gözlükleri sevdim,
    coin de feu'lü bankerler kullansın diye. incil'i ve
    aquinolu thomas'ı okurken. ve titrek yaşlı kadınlar,
    la dame aux camelias'yı dinlenme yurtlarında.

    sırf bir haziran doğru çıksın diye,
    oturdum, bütün bir kış dikiş diktim.
    gözlükleri ve saatleri sevdim, okşar gibi sildim camlarını
    okşar gibi siliyorum, gözlükçüleri ve saatçileri
    saatime bakıyorum, hiç kızmıyorum, hiç kızmıyorum
    biraz geri kalmış, düzeltiyorum.

    tarihi yersiz bir akış gibi
    geçmişte ve akdenizde çalkalanan. onaltı toplu kalyonlarda
    hatalı bir sekstant gibi. kahramandır. başa çıkılmazdık. acırdık
    cerbe dolaylarında ve celali dağlarında ve oralarda.
    ve amasya'da. başının sözü edilirken şehzade mustafa'nın
    ve hacı bektaş kulları bunalırken ve
    mustafa kemal bunalırken amasya'da.
    halk içinde bir büyük imkanı kaçırdık. ama
    bütün cinselliğimle akdenizi avuçluyorum. bütün. şimdi
    akdeniz.
    ortak. öyle büyük ki zaten bütün uluslara yeter,
    tuzu ve karidesi ile -karides malum deniz tekesi-
    ve bütün cinsel isteğimle akdenizi avuçluyorum.
    hazırlanıyorum -hâlâ- yanılmışların ve hazırların gecesine
    ölmüş bütün babaları suçluyorum. babalarla
    ne zorum var aslında. ben ki ölmüş bütün biçimleri kullanıyorum.
    güneş vuruyor başıma artık. ortalıktayım
    güneş vuruyor
    güneş vuruyor
    seni ve
    göğüslerini ve
    akdenizi ve
    başıma vuran güneşi birlikte avuçluyorum

    saat, saat kaç hâlâ
    bilmem? ben güneş saati kullanıyorum.

    tarihi bir hazin balkıma gibi
    biliyorum kafiyeyi bozduğumu.
    başka şeyleri de bozduğumu. ve biliyorum ki
    hüzün varsa içinde, bozukluk bile hoşuna gider naci'nin
    biliyorum ki bozukluk bağışlanır, sevilir bile
    içinde bulunan herkesin ölmüş olduğu eski fotoğraflarda
    ve akdenize yelken basan kotralarda
    kuytu mağaralarında karadenizin
    sessizlik ve görülmezlik bir büyük bahanedir.
    adam, şarkısını söyler ve çeker gider
    bir büyük meydana çıkınca gözbebeği
    ve sıkıntısı bir oda sabahına. tatsız ve
    yanlış geçirilmiş bir geceden... ve
    kim bilebilir bir ufak pirinç tablete
    bozulmaz adımı yazdığımı.
    yani eramilden birinin mührüne
    yemenden yahut yunandan kalmış
    yani sonsuz girdi çıktısından mütarekenin
    kim bilebilir bir aldanışın sonunda adımı
    bir köprünün
    enikonu bir köprünün korkuluğuna kazdığımı
    ve bütün tüller, iskarpinler ve seçme şaraplar
    ve danteller ve röprödüksiyonlar ve
    kocaman çiçekli balkonlar ve bir tüylü şapka için
    soğuk denizlerde balina avlarını ve büyük kırımları
    şimdi saat kaç?
    yıldızlar evet diyor uzaklarda.
  • ölümünden birkaç yıl önce, can yayınları uyar'ın tüm şiirlerini "büyük saat" adıyla basar ve şairin itirazlarına rağmen bir de imza günü düzenlemek ister. uyar, şairliğin bu tür tertiplere ters olduğunu düşünse de, erdal öz'ü kıramaz ve teklifini kabul eder. imza günü, uyar'ın beklediği gibi, salona uzunca bir süre gelen-giden olmaz. şair de kitaplarının satışından pek fazla okuru olmadığını bilmektedir zaten.

    uyar'ın bomboş salona bakıp üzüntüyle votka-limonunun içtiğini gören erdal öz, yayınevinde çalışan iki kişiyi ayarlayıp şairin okuruymuş gibi uyar'ın masasına gönderir. yayınevinin elemanı olan o iki kişiden sonra gelen yedi kişiyle beraber, koca imza günü toplam dokuz kişi ile tamamlanır ve şairin dediği gibi, tarihe gömülen koca koca atlar, tarihe gömülür o kadar.
  • turgut uyar’ın 1984’te can yayınlarından çıkan şiir kitabı..
    şu ara raflarda yapı kredi yayınları tarafından çıkarılmış haliyle yer almaktadır. ‘yeni’ büyük saat’in, turgut uyar’ın sağlığında yayımlanan 'büyük saat' ten farkı; içinde kendisinin elediği, bunun yanında kenarda köşede kalmış unutulmuş şiirlerinin de olması...
    bu şiirlerden bir kaçı;

    yad (turgut uyar’ın yayımlanan ilk şiiridir ayrıca)
    yasin efendi (arz-ı hal’in ilk basımında yer almıştır)
    sonnet
    mersiye
    turnam seninle (türkiyem’in ilk basımında yer alan şiir)
    kantar köprünün yalnizliği
    bir garip ölmüş diyeler
    gecelerde
    kasaba küçük sonbaharda
    sokaktan geçen kadin
    müstehcen şiir
    nutuk
    gazi mustafa kemal paşa
    cinayet
    şimdi gelsem ki
    ……..

    şimdi gelsem ki
    …. şimdi gelsem ki sen, yıkanmışsın
    saçlarını taramışsın
    alnında mini mini damlalar
    bir hafiflik bir incelik yüzünde.
    buğu ardından yıldızlar gibi
    parmak uçların pembeleşmiş,
    sere serpe yatağa uzanmışsın…
  • şiirin modern manifestosu. gözleriniz varsa.
  • bağımlılık yaratan bir rehber şarkısı.
  • sonunda ikinci baskısı yapılmış olan şaheser. yky yapmış bu işi. katkısı olanların ellerinden öpmek gerekir. üstelik birinci baskıda olmayan şiirler de var.
  • edip cansever'in yerçekimli karanfil ve şairin seyir defteri adlı şiir kitaplarıyla birlikte başucu kitapları arasında yerini alan turgut uyar`ın tüm şiirlerinin yer aldığı kitap... evet bir ara zor bulunuyordu ama şimdi çoğu kitapçıda bulunabilecek kitap.
hesabın var mı? giriş yap