• birkaç kilometrelik, yer yer 40 - 50 metre genişliği bulan, kumsal şeridi ve ince beyaz kumu ile bir doğa harikasıydı büyükçekmece..

    gündüzleri denize girer, kumdan kaleler yapardık. birbirimizi kuma gömer, su çıkarana kadar amaçsızca kazar dururduk kuru kumu. rüzgar kuzeyden estiğinde deniz dümdüz olur pırıl pırıl dibi gözükürdü. ellerimizle yakaladığımız minik kum balıklarını* oyun kovalarına koyar, sonra salardık..

    gümüş balığı sürüleri de vardı. bildiğin tül perde parçasını iki çocuk gerdirir, sabahtan akşama gümüş balıklarının peşinden koştururduk denizde. sığ suda gümüş balığı yakalamak bayağı teknik bir işti. ama bir denk getirdik mi bir seferde 20 - 30 tanesini birden yakalamak mümkün olurdu. kazara dandik balık ağımıza takılan deniz minareleri* ve karidesler ise tekrar denizi boylardı, gümüş balıkları ise paylaşılıp annelere götürülürdü, pişirilsin diye. anne havasındaysa akşama küçük çaplı bir ziyafet, uğraşamam ben 3 tane balıkla derse balıklar tekrar denize salınırdı..

    bazen denizi yengeçler basardı. o kadar çok yengeç olurdu ki her adımda kımıl kımıl ayağının altında oynaşırlardı insanın, huylanırdık. yengeçler sayesinde ayaklarımızı kuma basmadan yüzmeyi öğrendik. çeşitli tekniklerle yengeçleri yakalamayı öğrendikten sonra, bunları toplar, kumsalda bir leğene doldururduk. takır takır ses çıkarırladı, en büyük yengeç, en hızlı yengeç, en büyük kıskaçlı yengeç, en renkli yengeç... en sonunda leğeni devirir, hep birlikte nasıl da hiç şaşmadan denize doğru koşabildiklerini izlerdik..

    akşam güneşin batmasına yakın insanlar evlerine döndükten sonra kumsalda mahalle maçları başlardı. beşte devre onda biter. yan sokağın hırs yapmış çocukları bir gün öncesinin ağır yenilgisinin intikamını almaya kasarlardı. kondisyonu iyi olanlar kuru kumda koşar, göbekli çocuklar her daim ıslak kum tarafındaki koşması kolay kanatta çalışırlardı. maç bittikten sonra kazanan kaybeden hep birlikte denize doğru depara kalkardık..

    büyükçekmece sahil şeridinde kumsala dik sokaklar vardır. eskiden sadece altı yedi evden oluşan ilk kademe sokaklar vardı. bu 100 metrelik yerleşim şeridinin gerisi olduğu gibi tarlaydı. sebze, buğday ve ayçiçeği tarlaları. baraj* daha yoktu. sular kesilip dururdu. elimize bidonları verir köşebaşlarındaki kaynak çeşmelere yollarlardı bizi, su sırası beklerken sinek avlardık. yollar topraktı ki ilk asfalt yapıldığında çok üzülmüştük. kanalizasyon yoktu. fosseptik çukurlarına* dolan boklarımız, düzenli olarak vidanjörler ile çekilir yukarılardaki tarlalara dökülürdü..

    büyükçekmece pazar günleri hınca hınç dolardı. doğal olarak insanlar bu en yakın cennet denize akın ederlerdi cümbür cemaat. sonra istanbul büyüdü, büyükçekmece yakınlaştı, yeni sokaklar, yeni evler yapıldı. sular akmaya başladı. kimse birbirini tanımaz oldu. sonra birileri güzelim kumsalın üzerine beton döküp yürüyüş yolu yapmaya karar verdi. kanalizasyon yapıldı, birileri ana kanalizasyon borularını boylu boyunca kumsal şeridinin ortasından geçirmeye karar verdi, hem de logar kapaklarını* birer metrelik kuleler şeklinde kumsalın ortasına dikerek. en son gördüğüm, kalan son 500 metrelik kumsal şeridinin muhtelif yerlerine, betondan soyunma kabinleri, helalar, büfeler, duşlar serpiştirmişlerdi, başka yer yokmuş gibi..

    son 15 senenin şehir planlamasını bir tarafa bırakalım, binlerce yılda oluşmuş kendine has ekosistemi bulunan doğal kumsalın üzerine döktükleri her santimetreküp beton götlerine girsin. hala daha birşeyler yapmaya çalışıyorlar, palmiye falan dikmişler, bitti, uğraşmayın boşuna, bitirdiniz büyükçekmeceyi.. kumsal gitti, büyükçekmece biittiiiii...
  • bir ay kadar önce taşındım büyükçekmece'ye taaa göztepe'den, herkes çok şaşırdı, 12 yıldır göztepe'de, 15 yıldır anadolu yakası'nda oturuyorum. başka yerde oturmam derdim hep, ta ki deli öpene kadar.

    ofiste cinlerimin tepeme toplandığı bir gün "bırakıp gidiyorum, yemişim emeğini, alışkanlıklarını, sıfırdan başlamayacağım ya" deyip hayatımı hallaç pamuğu gibi attırdım.

    büyükçekmece'ye taşındım, büyükçekmece'yi tepeden gören bir mahallesine, şimdi oturdum bahçemde, hava mis, tertemiz, güneş var, karşımda koy, ayağımın dibinde köpekler uyuyor, ben kahvemi içip şu kısacık hayatın tadını çıkartıyorum.

    taşınma aşamasında o kadar çok usta ve esnafla muhatap oldum ki kafalar hala semt kafası, halı yıkamacı bile alt kattan üst kata kutu taşıdı, herkes herşeye yardımcı olmaya çalışıyor, insanların hala insan gibi yaklaşabildiğini ve davranabildiğini gördüm, yaşama dair ümidim arttı.

    huzurlu, sakin, kafa dinlemek için kalkıp abant'a gittiğim günlere gerek kalmadı, sokaktan günde iki araba geçiyorsa biri benimki zaten, tek şikayetim köpek fazlalığı, ona da alışıyorum zannımca.

    bir de kuaför sorunum var tabii ki göztepe'deki on yıllık kuaförüme gidebilmem mümkün değil, güzel bir kuaför bilen -özellikle sabah yedide dükkan açanından olursa memnun olurum- varsa yeşillendirirse memnun olurum.
  • küçüğü ile büyüğü arasındaki isim farklılığının nereden geldiğini bilmediği halde saçma sapan yorumlar yapan yazar müsvettelerinin andığı ilçedir.

    (bkz: önüne gelen yazar oluyor)
  • akp'nin bilinçli olarak operasyon yaptığı ilçedir.

    ve kaybetmelerine rağmen, var güçleri ile bağırıyorlar "büyükçekmece" diye. düşündünüz mü "neden" diye? hemen ortaya koyalım.

    büyükçekmece için akp'nin yerel seçim öncesindeki kampanya sloganına bakalım.

    akp, öylesine burayı istiyor ki, kendi gelenekleri de dahil 25 seneyi kayıp sayıyor. bu ilginin sebebi bu kadar ile bitmiyor.

    istanbul büyükşehir belediyesi'ne ait dergilere bakın, en başta büyükçekmece'ye yapılacak olan yatırımlardan, imar sorunu çözümlerinden, imtiyazlardan bahsediyor.

    sadece ibb eski başkanı aday oldu diye mi yapılıyor bunlar? o kadar saf olmayın.

    büyükçekmece neredir? istanbul'un batısında, nüfusu 248.000 olan bir istanbul ilçesi. her ne kadar yüksek bir nüfus gibi gözükse de, istanbul'un ilçeleri arasında bakırköy, beykoz, tuzla gibi "tenha" ilçeler arasında. hatta bu ilçelere göre yüzölçümü de büyük. yani kim kime, dum duma bir ilçemiz büyükçekmece.

    tüm bunlara rağmen, istanbul'un dışında bir ilçenin akp'ye geçmesi için, akp kolluk güçleri dahil tüm gücü kullanıyor.

    bu ısrarın tek bir nedeni var. o da bu.

    evet, şu türkiye tarihinin en saçma projesi kanal istanbul için tüm kavga...

    görüldüğü gibi, kullanılması planlanan 2 ayrı yer var. birincisi, büyükçekmece'de sonlanmakta. ikincisi, küçükçekmece gölünde sonlanmakta.

    şu anda ikinci ihtimal üstünde duruluyor. fakat projenin "rahatça" gerçekleşmesi için ufak bir pürüz var, küçükçekmece belediyesi ve esenyurt belediyesi bu seçimde chp'ye geçti.

    akp, bu ihtimali görerek tüm gücünü chp'nin çelişki yaşadığı büyükçekmece'ye yığdı. yatırımcılara sözler verildi. ihaleler yapıldı. taşeronlar ayarlandı. rantlar paylaşıldı. ama olmadı, büyükçekmece, tüm kazmalığına rağmen chp'de kaldı.

    hatta o da yetmedi, ibb de chp'ye geçti. yani kanal istanbul, "rahatça (yapılamaz demiyorum, akp y-chp'yi korkuttuktan sonra yapılır)" yapılması adına herşey elden gitti.

    şimdi akp, ne tesadüf, büyükçekmece'de seçim iptali istiyor. türkiye'nin en kalabalık iki ilçesi esenyurtta değil, küçükçekmece'de değil, büyükçekmece de büyükçekmece diye tutturuyor.

    sizce tesadüf mü? tabii değil.
  • akp'nin almak için en çok uğraş verdiği ilçelerden biri. seçim dönemi boyunca adeta kamp kurdular. telefona gelen mesajların haddi hesabı yok. eğer akp seçimi kazanırsa, gözünü diktiği göl havzasını talan eder, çekmece sahili beltur büfeleriyle, nargilecilerle dolar, ne kültür parkta ne de sahilde içki satan yer kalmaz. umarım bu mikrop çekmeceye sıçramaz.
  • bundan otuz sene önce çekmecede on-yirmi tane ev varmış {biri bizimkiymiş, yazmazsam çatlarım} albatros mevkiinde bir tek ev varmış {işte bu bizimki}, daha çok çadır kurmaya gelen turistler bulunurmuş... sonra otuz senede mantar gibi bitmiş evler, büyükçekmece serpilmiş, gelişmiş, boku çıkmış... artık yazlık değil, basbayağı bir ilçe imiş büyükçekmece... ben niye masal anlatıyorum ki? oldu bunlar.
  • buyucekmece denince akla ilk gelen seylerden biri,zamaninda taaa aksaray'dan kalkan beyaz zemin uzerinde, kirmizi cizgilerin oldugu, uzerinde "buyukcekmece belediyesi" yazan, icerisinde otobusun kalkmasini beklerken elinde surahiyle gelip "ayran icer misin?" diye sorup, les gibi bardaklarda ayran icmenizi bekleyen saticilarin bulundugu o302 otobuslerdi.muavinler gelip paralari toplar ve bazen 2 saati bulan yolculugunuz baslardi...
    ben hatirlamiyorum nedense buyukcekmece denizinde oyle dibinin gorundugu kadar berrak bir deniz ortaminda kumlara gomulup cimebildigimiz gunleri.benim bildigim buyukcekmece denizi yarim saat yurudukten sonra derinlesen bir kum tabanli deniz olup, her kulacta birisinin kafasina vurma tehlikesi yasayacaginiz, bok ozutlu bir denizdir.yuzmeyi ogrendigim yillarda gozu karartip girmisligim vardir tabi ki.ama yuzmeyi ogrendikten sonra albatros lokantasinin solunda kalan beton yerden (yani daha giriste boyu gecen) ya da gurpinar, pekmezkent sahilinde denize girmisimdir.neden mi basimdan gecen bu olaylari anlatiyorum?buyukcekmece budur da o yuzden.gunduzleri denize girmek buyukcekmece'de yapilan yegane istir.ikili uclu kiz gruplari etrafinda hilal taktigini benimsemis, ve cadirlariyla belkide kampcilara tas cikaran, kizlar her denize girdiginde koloni halinde denize girip yan taraflarinda deveguresi yapan insanlara asina bir yerdir buyukcekmece.
    gelelim buyukcekmece gecelerine...iste mantiksizligin son noktaya ulastigi geceler burada yasanir.buyukcekmece sahilinin yurume yolu yaklasik yuruyerek 20 dakika ya da yavas yurunurse yarim saatte tepilebilecek uzun bir kordondur.iste bu kordonda geceleri kimsenin anlam vereeyecegi bir yuruyus zinciri, bir insan seli yasanmaktadir.baska hicbir yerde olmayan turunden.omuz omuza insanlar birbirine carpmamak icin neredeyse bir istiklal caddesi yogunlugunda (hatta bazen daha fazla) bir o yone bir bu yone yurumektedirler.neden? spor icin mi? sanmiyorum. temiz hava? atma recep din kardesiyiz...manzara guzelligi?ulan bogazda bu kadar insanin ceyregi yurumuyor. kiz kesmek? belki bu olabilir ama bir kestiginiz kizi bir daha goreceginiz vakit yarim saat sonradir. tabi hilal teknigi kullanan kampcilardan degilseniz. ama bence asil neden buyukcekmece sahilinde bunca yuruyen insanin olmasi suru psikolojisinden baska birsey degil. gercekten de oyle. ne yapalim bu aksam? dondurma alip yalayip 6 kere gitgel yapalim sahilde. bu fikre karsi cikilmayan tek yer buyukcemece sahilidir.
    tabi yasam tarzlari degisiyor.celik degisiyor. buyukcekmece degismez mi? adres cafe'si kasaba'si ve diger yerlere minder atip "yayilin amina koyim!" diyen isletmecileriyle buyukcekmece geceleri de yuruyen yurdum insanlarini oturtup, 5 milyon hesapla duran kizlari kesmeye megillendirmistir.ama bunda da kesinlikle kiz kesmede verimlilik falan konulari soz konusu degildir. yine o suru psikolojisi. nerde kalabalik var onlar biliyordur isini, hem eglenmesek de onca insan da eglenmiyor nasil olsa mantigi.
    evet budur efendim buyukcekmece.bir de kisi var tabi buyukcekmece'nin.anlatmaya deger hicbirseyi olmayan kisi...
  • doğma büyüme büyükçekmece'li olaraktan gonuşuyom ve diyom ki lan çekmece'ye bar açılmış olm. baya böyle sahilin sonundaki ismail şafak dondurmacısının yanına iki üç tane bar açılmış. şahsen alışık değilim böyle bir duruma. 6 yıldır üniversite bahanesiyle ankara topraklarındaydım ve ne zaman yaz gelip ben istanbul'a dönsem, sıkılırdım çekmece'den. hep "ya çekmece emekli yeri yeeaaa" derdim, en fazla tanıdıklarımın meyhanesine gider içerdim, yaşlı emekli amcalarla beraber. olmazdı yani, sonra ver elini 2,3 saat otobüs yolculuğu ile taksim, kadıköy falan filan. o zamanda dönüş yolu sorun olurdu, ne zaman taksime içmeye gitsem, lan son birayı içmeyeyim, sonra yolda çişim geliyor diye tedirgin olurdum. dün gece dolanayım dedim, anaaa bi de ne göreyim, baya bar açılmış lan, baya böyle garılar gızlar içki neyin içiyor. allaaah dedim uçtum, bu sefer harbi şahitlerim var. hem de böyle bomonti filan vardı barda. baya fıçı bomonti içtim diyorum olm çekmece sınırlarında. yine de esenyurt sosyetesinin işgalina karşı tedbirli olmamız gerekiyor, savunun yoldaşlar, ileri!
  • her gece pat! küt! diye onlarca havai fişek patlatılan yer. ne kutlanıyor, neye seviniliyor bu kadar anlamıyorum.
  • amsterdam'daki meşhur amsterdam yazısının aynısı bu ilçede büyükçekmece olarak bulunmakta. büyükçekmece'yi sevenler b ve ü harfinin arasında fotoğraf çektiriyor. programı amsterdam'a gidemeyecek kadar dolu olanlar, yenibosna'dan 400 numaralı otobüse binip b ve ü harflerinin arasında fotoğraf çektirebilir.
hesabın var mı? giriş yap