• artik c mi kaldi, hicbiryerde kullanilmiyor diye ileri geri konusanlari odunla doverler.
  • suikast işini tim filan yapmaz.hiç erlere suikast yaptırılır mı allaasen.c timleri gönüllü erlerden kırkağaç ve yeni foça'dan 17 kişiden oluşan 20 şer tim eski foça komando okulunda 11 hafta kurs görür.ben de 58. dönem kursiyeriyim oradan biliyorum.
  • bu gece twitter'da fethullahçı orospu çocuklarının diline doladığı askeri tim düzenidir.
    sözde (bkz: gaffar okkan)'a suikastı bir c timi gerçekleştirmiş.
    ulan akıl var izan var, hiç c timiyle suikast yapılır mı? bir de 4 ay saklanacaksın sonra bütün tim ha? ve kimse o timi arayıp sormayacak ha?

    c timleri er-erbaşlardan,
    b timleri uzman erbaşlardan,
    a timleri (bordo bere dedikleriniz) ise astsubay ve subaylardan müteşekkildir.

    c timleri gönüllü askerlerden oluşturulur, manisa kırkağaç ya da izmir eski foça'da alınan eğitimlerden sonra timler kura ile memlekete dağıtılır ve artık çavuş rütbesindeki askerler gider görevlerini yaparlar. 17 çavuş ve 1 tim komutanından oluşur. denetlemesi ağırdır, kuralları ağırdır, eğitimi çok ağırdır... ve bu 17 kişi askerlik sağ salim biterse evine döner. ortada böyle bir suikast yapan c timi olsa, hiç çıkmaz mıydı ortaya? sıradan asker lan bu, askerlik muhabbetleri ömür boyu bitmez.
  • türk silahlı kuvvetlerinin özel harekat birimlerini kimlerden oluşturacağı nasıl kullanacağı eğitimlerinin neler olacağı vs 30 yıldan fazla süren bir deneme yanılma ile bugünlere, jöh seviyesine gelmiştir. işte o deneme yanılma sürecinin en başlarında 70'lerden 2003-4'lere kadar özel harekat çok karma, farklı sınıfların departmanların, rütbelerin oluşturduğu ve tek elden yönetilmesi günümüze göre biraz daha güç ve vakit alan bir yapıydı. hatta bu denkleme polisi ve kontrgerilla birimleri katarsak özel harekatçılık tsk harici yapıların da eklenmesiyle daha da karmaşık hale geliyordu. bu kadar değişik varyeteye sahip bir özel kuvvetler anlayışında tabii eğitim de, silah da, kabiliyet de çeşit çeşit farklı farklıydı. tepeden bakınca komando ihtisası bitirmiş subay astsubay dağcılık ve özel harekatta listenin en tepesinde en eğitimli olan kesimdi, sonra komando temel eğitimi alan subay astsubay, mavi bereli er erbaş vs gelirdi. polis özel harekatlar ve kontralar bulundukları yere, orada ne kadar kaldıklarına, aldıkları eğitimlere motivasyonlarına kadar listenin en tepesinden en altına kadar da oynayabiliyorlardı. uzatmayayım.

    işte bütün bi çorba yapı içinde en büyük insan gücü komando taburlarından (komando tugay daha pek yokken) ve uzun dönem zorunlu askerlerden, mavi bereli komando er ve erbaşlardan sağlanıyordu. ancak zorunlu askerlikte eğitimli personel yaratmanın sıkıntısı işte orada. askerlik o dönem 18 ay. bu 18 ayın kaç ayını eğitime ayırıp çok kaliteli birlikler yetiştireceksiniz, onu yaparsanız üstüne kalan kaç ayda bunlardan verim alabileceksiniz? komando temel eğitimde hayatında silah görmemiş bir gencin foçaya kırkağaca gidip jandarma komando olması 10 haftalık bir eğitime bakardı. kalan 15-16 ayda komando erbaş görevi süresince olan deneyiminden de bir şeyler öğrenerek son üç ayında çok kaliteli asker olabilirdi. ve yetişmiş personele olan aşırı ihtiyaç yüzünden bu komando er ve erbaşlar terörle mücadelenin çok büyük yükünü üstleniyorlardı. ama ortada öyle bir vaziyet vardı ki yani bu da yetmiyordu. 1985 ve sonrasında sahaya bunların üstüne çok kritik noktaları gidip spot olarak dolduracak, averaj bir komandodan daha eğitimli daha cevval demir gibi personel tipi gerekiyordu. zira doğu ve güneydoğuda bildik mavzerli davaro eşkiya yerine artık düşman değişmişti. doçka uçaksavar intikal ettiren, hepsi otomatik tüfekler taşıyan, çok mobil, ideolojik olarak çok motive, organize taktikler kullanan çok çok değişik tiplerle karşılaşılmaya başlanmıştı.

    bu yeni cevval personel kimlerden seçilecekti peki? olağanüstü halin uygulandığı her ile bu daha eğitimli komandolardan bir tim yerleştirilse o rakam subayların astsubayların doldurabileceği bir kontenjan olamazdı. uzman jandarmalar o sayılarda o yıllarda henüz yoktular (sanırım o kadar uzman eğitecek bütçe yoktu). o yüzden daha eğitimli özel harekat birimleri yaratmak için ikinci dünya savaşından bu yana dünyada başka kimsenin gitmediği bir yola, zorunlu askerliğini yapan er erbaşlara gidildi. onlara normal bir komando erbaşın iki katı uzun eğitim verilerek kendilerinden yararlanma süresi aşağı çekilecek ancak kabiliyetleri iki katına çıkartılacaktı. bu birime de c timi denildi. türkiyedeki zorunlu askerliğin kabiliyet açısından kaymak tabakasıydılar. isimleri neden c idi? emin değilim, sanırım amerikan özel kuvvetler kılavuzunu izleyerek onların sfoda a-timleri (bkz: a takımı) esas alınmış, timdekiler er olunca bunlara a demeyelim c diyelim demiş olabilirler. yani tim yalnızca subaylardan veya eşiti derecede eğitim deneyimle oluşsa a timi, astsubay uzmanlardan oluşsa b timi diyecekler gibi bir kanaat oluşuyor. bilene sormak lazım.

    c-timleri yalnızca gönüllülük esasına göre vardı. komando erler foça ve kırkağaçta eğitimlerini bitirmeden önce son iki hafta içinde komando tabur komutanı içtimada herkesi dizer ve kendilerine c-timi adında çok elit ancak çok tehlike görecek bir birim oluşturulduğunu, buraya gönüllü olarak gireceklerin tekrar eğitime alınacağını, çok ateş göreceklerini ve yürüyeceklerini, normal bir birimden daha çok zayiat vereceklerini, ancak en az beş misli zayiata sebep olacaklarını ve mücadeleyi bizzat omuzlarında taşıyacaklarını söylerdi. tabii komando olacak erler o esnada zaten hayvan gibi motive olduklarından (ve dahi başlarına ne gelecek tam bilmediklerinden, bilseler de iplemediklerinden) öbek öbek gönüllü olur ileri çıkarlardı. bunlardan çok çok ağır bir seçme programında (koşu, savaş beden eğitimi, atış) seçilebilenler c-timi namzeti olarak ayrılarak düz mavi bereli arkadaşlarının acemiliği bitirmelerini ve dağıtıma çıkmalarını izler ve komando eğitim alayında tam 10 hafta daha eğitime kalırlardı.

    bu ikinci dalga eğitim çok çok daha ağırdı. burada c-tim mensupları askerliklerinin sonuna kadar bir arada olacakları timlere dağıtılarak zorluklara tim olarak beraber göğüs geriyorlardı. bu kadar da değil, her timin komutanı olacak uzman ya da astsubaylar timlere ataşlanıyor ve bu 10 haftalık eğitimlerini timleriyle beraber timlerinin başında alıyorlardı. yani henüz görev yerlerine seçilmeden tam kadro bir eğitim ve tatbikat programları vardı. komando temel kursundayken erlerin hiç görmediği güç engel parkurlarını aşmaya zorlanıyorlar, günlerce arazide kalıyorlar, hayatta kalma talimnamesinden sözlü sınav oluyorlar, aç bırakılıyorlar, avladıkları ve topladıklarını yedikleri en az iki günlük bir "düşman hatları gerisi" provası yapıyorlardı. bu sırada sızma eğitimlerini de uğurladıkları arkadaşlarının yerine gelen düz komando acemi erlerine karşı yapıyorlardı. mesela arazide boyanmış etmiş ilk kez araziye çıkan yeni gelen acemiler o sırada dağda bir c-timinin olduğu söylenmeden eğitime götürülürdü. c-tim kursiyerleri akşam olunca bu acemi grupların içine sızar, onun bunun tüfeğini çalar, yemeğini vs sabote eder, yapabilirse bir iki acemi erin ağzını kapatır kaçırır götürürdü. ertesi sabah acemiler bir uyanır bakarlar ki aa tüfekleri yok arkadaşları kayıp. hepsi hemen eğitim dairesi yapar ve ayakta uyudukları, bu işin şaka götürmediği, gerçek bir çatışma ortamı olsa şimdiye ölmüş oldukları söylenirdi. sonra c timleri toz toprak çamur içinde poşularla gelerek tüfekleri ve çaldıkları diğer ekipmanları geri getirirler, tüm gözler de onları izlerdi. elit asker böyle diğerlerinin imrendiği şekilde oluşturuluyordu. sonra komando tepeye erler tırmanır halde ateş altında intikal falan simüle ederken, teröristi canlandıranlar hep c-timciler idi. bunlara şalvar poşu mekap ayakkabı bulunur ve gerçekten de pkklı gibi düşünüp hareket etmeleri sağlanırdı. tekrar altını çiziyorum bunlar sivil hayatta askerlikle hiç alakası olmayan insanlarken 20 hafta sonunda dönüştükleri şey buydu. siviller birden cephe gerisinde operasyon yapabilecek kadar motive komandolara dönüşüyorlardı.

    tabii bu söylediklerim hep jandarma için. kara kuvvetleri muvazzaf personel eğirdir falan o sıralarda temel komando kursunu 9 haftada, jandarma muvazzaflar komando kursunu 16 haftada bitiriyordu. 20 hafta eğitim gören c timleri ve komutanları o yüzden hal ve tavır olarak, tehlikeye yaklaşımları açısından bayağı değişiktiler.

    toplam yekünlerini bilemiyorum ama komando eğitim alaylarında 12 komando eğitim bölüğü vardıysa bunların 8'i komando, 2'si c-timi, 2'si mekanize komando bölüklerinden oluşuyorlardı. yani sistemin tam verimle iş görüyor olduğu yıllarda tsk'da görev yapan her 4 komando erine nazaran 1 c-tim elemanı vardı.

    eğitimleri sonunda dağda komando andını okuduktan sonra kura çekerler ve birliklerine timleri bozulmadan dağıtılırlardı. kura torbasında %99.8 doğu ve güneydoğu anadolu da olsa özellikle 2000-2004 arası ben bunların bir miktar ankara'da kullanıldıklarını da gördüm. sivil giyimleri ve kulak içi telsizleriyle kuvvet komutanlarının geçtiği güzergahlarda silahsız gözcülük yapıp askerliğinin ilk kısmını komple dağda, ikinci kısmını komple şehirde kışlaya pek girmeden yapan şanslı bir azınlık da vardı ama çok çok azlardı.

    80'lerin sonları ve 90'ların başlarında c-timleri bugün görsek duysak oha diyeceğimiz şeyler de yapıyorlardı. "düşman hatları gerisinde operasyon" mantığını anti-terör dahilinde bir çerçeveye oturtmuşlar, uzun saç ve sakal bırakabiliyorlar, sivil giyinerek araziye çıkabiliyorlar ve arazide terör örgütü mensubu gibi davranarak çok efektif istihbarat toplayıp yer yer de punduna getirerek komple terörist timlerini elimine edebiliyorlardı. ama böyle kolluğun güvenlik kısmını asimetrik yöntemlerle evlendirince sorunlar da çıkmıyor değildi. dağda karşılaştığınız grubun kim olduğu birileri tetiğe asılmadan önce şabanoğlu şaban gibi parola ve işaret ile anlaşılmak zorunda kalınabiliyordu. ama bu tabii çok çok nadirdi. il jandarma gruplarının hangi hafta nerede operasyon yaptıkları en ince detayına kadar birbirleriyle haberdar olduklarından topografik haritada üzerinde c olan bir kutucuk bir bölgedeyse orayı diğer komando birlikleri es geçer ya da dikkatli olurlardı. üniformalı komandoların başka yerde olması teröristleri de başka yerlere intikale zorladığından c-timlerle dolu olan bir yere teröristin girmesi, hele hele aman diyeyim açıkta falan konaklaması çok kanlı sahnelere sebebiyet verirdi zira orada en az beş ölü ele geçmezse bir şanssızlık oldu herhalde diye düşünülürdü.

    günümüzde artık kalmadılar. bunun da birkaç sebebi var.

    a - zorunlu askerlik süresinin artık böyle bir şey yapmaya müsaade etmemesi. 2004 yılında kullanımdan büyük oranda kalkan c-timleri, askerlik daha 15 ay iken bunun 20 haftasının eğitimde geçmesiyle personelden yeterli verim alınamayacağı düşünülerek rafa kalkmıştı. askerlik süresi ondan sonra 12 ay şimdi de 6 aya inince, 20 hafta eğitimle 1.5 ayda terhis olup gidecek ölüm makineleri yaratmanın askeri bir mantığı kalmadı.

    b - hem terörle mücadelede hem silahlı kuvvetlerde artan profesyonelleşme. o eğitimi terhis alıp gidecek gönüllü er erbaş yerine ateş altına girmeye gönüllü subay astsb ve uzmanlara vermek daha akıllıca bir yaklaşım. bunu yıllarca sürdürebilip eğitim ve deneyim seviyelerini çok daha yukarılara çekmek mümkün, hem bunların tek elden yönetilebilmesi denkleme ekleniyor. jandarma özel harekat işte böyle bir şey.

    c- zorunlu askerliğin bu derece bir görevle çok bağdaşmaması. türk toplumu hala çok militer de olsa sivilden zorla getirip kışlaya soktuğumuz gençleri komando yapmanın, o komandolar içindeki gönüllülere de "terminatör gibi bir şey olmak ister misiniz" diye sormanın etik olarak yan basan bir tarafı da vardı. komando predator terminatör gibi şeyler olmak isteyenin kariyer perspektifinde başvurması bundan daha adildi. öte yandan bir c-timi mensubunun yaşadıklarını gördüklerini yaşayıp görüp sivil hayata adapte olması hem kolay değil, hem de o kadar fiziksel ve moral yükü üstlendikten sonra sıfır özlük hakları sıfır ödenek maaşla git sivil hayatta ne yaparsan yap demek hoş değildi.

    88-92 arası nasıl bir şeyler olduklarına dair bazı resimler :

    hozat kırsalında bir c-timi mensubu. tikko'dan ele geçen kaleşnikofla aynı tikkocular gibi giyinmiş. palaskasından başka tsk ekipmanı taşımıyor. sakalı var.

    yine aynı yıllarda aynı timin bir başka mensubu. elinde türkiye'de o yıllarda yok derecesinde az bulunan ilk model 5.56mm hk33. altına da 40mm hk79 bomba atar takılı. o yıllarda tsk'nın en iyileri hala sevk fişeğiyle atılan tüfek bombası kullanırken c-timleri daha nadir ekipmana sahiptiler.

    ovacık taraflarına yayılmış c-timi mensupları biri g3, diğeri kaleşnikof akm, diğeri ise m16a2 taşıyor. hepsi farklı mühimmat kullanan silahlar. bu silahları seçmelerine izin de veriliyordu. farklı silah taşımaları tabi paşa gönülleri öyle istiyor diye değil de hepsine g3 verilince asker oldukları ayan beyan ortaya çıktığı için. hepsinde farklı silah olunca daha bir tikkoya pkkya benzedikleri için pusudan öyle görsel referansla çıkabiliyor, teröriste yaklaşabiliyor, köy ve mezralarda pkklı gibi davranıp yerel halktan bilgi toplayabiliyorlardı.

    bazı mensupları arazide 20 gün kadar geçirdikten sonra saç sakal karışmış olarak kışlaya dönen ve üniformalarıyla mavi bereleriyle poz veren tim mensupları diğer düz komando erlerle beraber.

    hozat ilçe j. kom. tabur komutanının (daha komando tugayı gibi bir konsept yokken) land rover aracının önünde resim çektiren bir komando ve iki c-timi mensubu
  • hayatım boyunca taşımak zorunda kaldığım en büyük pişmanlığın adı..

    foça'da eğitimde birlikte olduğumuz tim benim dışımdaki tüm mevcudu ile c eğitimine kalırken, ben, verdiğim bir yemin yüzünden ayrılmak zorunda kalmıştım onlardan..

    dağıtımda iran sınırına yakın bir komando taburuna timimden ayrı yapayalnız giderken hissettiğim burukluğu tarife kelime bulmak zor.. daha sonra haberlerini aldım, elazığ'a düşmüşler.. teskereye kadar irtibatta kalıp mektuplaşmıştık bir kaç kez.. saklarım hala o mektupları..

    şu an çoğu malum yerlerde biten kıllarım ziyadesiyle kadayıfa dönse de o gün seçtiğim o yolun sıkıntısı hala omuzlarımdadır.. aradan geçmiş haniyse yirmi yıl, dönemediğim o yemin için kendime sövüp dururum hala.. o yeminin zorlamasıyla gelen tercihin yaktığı ateş bunca yıldır hiç sönmedi..
  • nitelikli eğitimi tabana yayıp saha tecrübesine sahip personel yetiştirmek ve ihtiyaç halinde ciddi miktarlarda personel sağlamak varken, profesyonelleşmenin bir çok eksi yönünü sayabilirim. en önemlileri de siyasallaşma ve cemaatler.
  • sevgili anglachelm'in son yazdıklarına bakayım derken, c-timi hakkında bu yazısını okuyunca yazmak istedim.

    ben 2002/2 uzun dönem askerlik yaptım. askerliğin düşmesi ile 2003 ağustosta hakkari yüksekova'da ki özel harekat taburundan teskere aldım. anglachelm'in yazdıklarına bakınca benim torunun çömezi son c timi olmuş demekki.

    askerliği yenifoça jandarma komando er eğitim alayında yaptım. askerliğin en kötü yanı her yönüyle yeni doğmuş bir bebeğe benzemeniz. sudan çıkmış balığa dönmeniz.

    hiç bilmediğiniz bir ilde, hiç tanımadığınız insanlarla bir süreliğine kader arkadaşı oluyorsunuz. bu insanlarla anlaşabilirsiniz de anlaşamayabilirsiniz de.. zira koğuşta ki ranza arkadaşınız, sivilde sümüğünüzü bile atmayacağınız bir adam/adamlar olabiliyor. (buradan bir akp trolü ile aynı ortamda, yanyana olduğunuzu düşünün)

    acemi birliğinde çok iyi arkadaş olduğum ve 27 yaşında uzun dönem asker olmak zorunda kalan ömer ile çok iyi arkadaş olmuştuk. ömer c timine giricem lan ben deyince bende gelirim o zaman devrem dedim ve ikimiz de gönüllü olduk..

    şimdi buraya bir parantez açayım.. cumhuriyet muhafızlığı denilen bir bölümde vardı bunlar için çankaya veya anıtkabir garanti idi ama eli yüzü düzgün, kıvanç tatlıtuğ gibi çocukları seçiyorlardı ve bu seçtiği çocuklarda, dövme, yara izi, faça izi falan istemiyorlardı..

    ilginç bir şekilde c-timi dedikleri kişilerde de bu kontrolleri yapıyorlardı. yahu bu adam dağa gidecek teröristle savaşacak, yarası olması, kaçık tipli olması daha iyi değil mi ?

    ömer, sakaryalı, 99 depremini iliğine kadar görmüş, ailesini kaybetmiş, evleri başına yıkılmış, okulu bırakmak zorunda kalmış bir adamdı. o dönemki psikolojisi ile evet façaları vardı ve alınmadı. beni ise aldılar.. ömer'le ayrıldık..

    şimdi sözlüğümüzün subayı ve benim yazılarını hayranlıkla okuduğum anglachelm şöyle bir şey demiş :

    --- spoiler ---

    c-timleri yalnızca gönüllülük esasına göre vardı. komando erler foça ve kırkağaçta eğitimlerini bitirmeden önce son iki hafta içinde komando tabur komutanı içtimada herkesi dizer ve kendilerine c-timi adında çok elit ancak çok tehlike görecek bir birim oluşturulduğunu, buraya gönüllü olarak gireceklerin tekrar eğitime alınacağını, çok ateş göreceklerini ve yürüyeceklerini, normal bir birimden daha çok zayiat vereceklerini, ancak en az beş misli zayiata sebep olacaklarını ve mücadeleyi bizzat omuzlarında taşıyacaklarını söylerdi. tabii komando olacak erler o esnada zaten hayvan gibi motive olduklarından (ve dahi başlarına ne gelecek tam bilmediklerinden, bilseler de iplemediklerinden) öbek öbek gönüllü olur ileri çıkarlardı. bunlardan çok çok ağır bir seçme programında (koşu, savaş beden eğitimi, atış) seçilebilenler c-timi namzeti olarak ayrılarak düz mavi bereli arkadaşlarının acemiliği bitirmelerini ve dağıtıma çıkmalarını izler ve komando eğitim alayında tam 10 hafta daha eğitime kalırlardı.
    --- spoiler ---

    yemin töreninin hemen ardındaki hafta bize c timi hakkında söyledikleri şuydu;
    - nöbet kesinlikle yok. (kısmen doğru)
    -çarşı izni istediğiniz kadar var. (kısmen doğru)
    -batıya düşme şansınız yüksek (kuyruklu yalan)
    - maaşı çok yüksek (kısmen doğru. batıda ki bir onbaşının maaşının biz on katını alıyorduk)
    - verilen belge ile iş garantiniz var. ( silahlı güvenlik olmak istiyorsanız doğru, belge dediği de hizmet belgesi.. bir de üstün hizmet var onu alan direkt bankada silahlı güvenlik olur diyorlardı bizde yalakalara verdiler onları ahaha)
    daha da hatırlayamadığım bir kaç şey vardı. yalnız gönüllülük biraz yalana kaçıyor.

    jandarma komutanlığı, her bölükten en az 1 tim (17 kişi) istiyor ve bunu zorunlu tutuyor.. haklılar da, bin küsür acemiden 17 kişi bulamadınız mı diyorlar. fakat doksanlarda terörden yılmış halk, zaten oğulları komando oldu diye hayıflanırken bir de üstüne uyarıyordu "hiç bir şeye gönüllü olma"

    e haliyle gönüllü, gönülsüz kandırılmış, acemi askerleri bir heyet deneyecek o zamanın şartı 6 barfiks, 30 mekik ve şınav.. pentlanton vardı bir de sanırım ama heyet bizi sokmadı. (ağustos sıcağında serin yemekhane dururken kim güneşte bekler değil mi?) ben mesela hiç 3 barfiks çekemiyordum ama heyetin karşısında nasıl olduysa 6'yı çektim..

    neyse, dağıtıma son 2 hafta kala heyet geldi, bizi denetledi.. hepimize de gönüllümüsün diye sordular ama "ben gönüllü değilim" diyemedik zira çok pis tehdit edilmiştik.. zaten bizim gruptan bir çocuk " ben gönüllü değilim" dedi ve direkt elendi. sonrasında çocuğa nazi zulmü yaptılar resmen...

    tabi anglachelm'in anlattığı gibi "dağlarda çok intikal edeceksiniz, teröristle endirekt siz çatışacaksınız, aralarına sızacaksınız vs" gibi şeyleri bize söylemediler.. 2002-2003 dönemi şu meşhur kitapçı bombalanana kadar terör olayı neredeyse sıfır durumundaydı.

    2 hafta sonra acemi birliğinden 10 gün dağıtıma çıktık. yani benim zamanımda on hafta daha yenifoça'da kalma işi olmadı. zira dağıtımdan sonra asıl eğitim alacağımız eski foça 4. tugay komando okulu idi. bakın burayı anglachelm kesin bilir.

    komando okulunu izmirli yazarlar görmüştür, o zamanlar foça'da sahil tarafında, önünde kocaman komando heykeli olan bir yer burası. burada tüm askerlere branş eğitimi veriliyordu. hayatımın en ilginç askerlik anıları buradadır.

    buradaki eğitimin yenifoça ile alakası yoktu. yenifoça'da ki eğitimin komandolukla alakası yoktu. eğitim sertti, ağırdı ama inanılmaz dinleniyorduk.. çünkü hiç bir şekilde angarya işle uğraşmıyorduk. koğuşta sadece yatağımızı düzeltiyorduk. zaten bize asker demiyorlardı kursiyer diyorlardı. branş eğitimi alıp, bröve takmaya gelen üsteğmene de kursiyer diyorlardı, onbaşı olan bana da kursiyer diyorlardı.. aramızda kesin bir sınır olan rütbenin bir anlamı yoktu.. bir üsteğmen, hiç bir şekilde kantin sırasını bozamıyordu mesela, ya da int. cafe sırasında "çekilin lan veletler" diyemiyordu zira onlar da kursiyerdi, biz de kursiyerdik.. her yerde bununla alakalı yazılar vardı. sabah 5'te kalkıyor, kahvaltı yapıyor, 6 da iştima alıp 11 e kadar yazılı ve uygulamalı kurs görüyorduk. 11-15 arası serbest zaman 15-17 arası ise spordu..

    çarşamba akşamları 19-01 arası yarı intikal dediğimiz arazi görevlerine gidiyorduk. cuma akşamları ise tüm geceyi kapsayan "intikal" dediğimiz olaya.. kısaca görev simulasyonuna gidiyorduk.. hayatımda ilk ve son kez helikoptere burada bindim ben.
    en sonda dağıtıma gitmeden önce 5 günlük görev simulasyonuydu ki, bayağı zordu..

    kısaca yenifoça da gördüğüm eğitimin on katını yaptım, attığım merminin yüz katını attım ama eskifoça yenifoça kadar yormadı beni sözlük.

    `dağıtım konusu:`

    eskifoça'nın ilk haftası bizi sinema salonuna soktular (evet sinema salonumuzda vardı) burada gideceğimiz yer ve anglachelm'in dediği gibi de oradan gelen tim komutanımızla tanışacaktık.. kura torbası geldi. 40 timdik ve 40 bölge vardı. evet istanbul vardı, ankara vardı, izmir vardı. yani her bölge vardı ama ağırlık tabi doğudaydı. mesela marmara bölgesinde sadece istanbul varken doğudaki illerin hepsi vardı hatta bazılarında 2 tane özel harektan bile vardı.

    her timin yenifoça ve kırkağaçta belirlenmiş bir tim çavuşu vardı ve bu tim çavuşları kurayı çekecekti.. tabi her timin bir numarası vardı ve o numaraya göre gidiyorduk. bizimkisi 38 idi..

    sona kalan dona kalır mantığı ile 3 il kalmıştı.

    ankara
    malatya (diye hatırlıyorum başka ilde olabilir. )
    hakkari
    bize önce ankara çıktı timde ankaralı olduğundan olmaz dendi (benim o ankaralı)
    sonra malatya çıktı fakat malatyalı da vardı.
    geriye yüksekova kalmıştı bizde onu almayı kabul ettik ama timin birinde de ankaralı vardı ve onlara bir tek orası kalmıştı, ankara'yı çekmeyen time ankarayı vermeyi de etik bulmadılar ve şöyle bir çözüm buldular..

    bizim timdeki malatyalı arkadaşı bizden aldılar ve ankaraya gidecek time verdiler, oradaki ankaralı arkadaşı da bize verdiler.. böylelikle bizim tim 16 yenifoça 1 kırkağaç acemisi askerden oluştu =)

    sonra eskifoça eğitiminde 2 refüze verdik.. bir arkadaş eğitim sırasında sakatlandı, diğeri ise eğitmen subaylar tarafında c timi için yetersiz bulundu ve biz 15 kişi yüksekova'ya gittik. minumum 15 kişi tim oluyorsunuz zaten +2 zaiyat için ekstra alınıyormuş.

    gelelim anglachelm'in bahsettiği dağ komandolarını korkutma kısmına.

    eskifoça'da bunu biz değil, gösteri tatbikat yapar ve sıradan acemilere değil biz c timi kursiyerlerine yapar. tabi 90'lar zamanında belki de anglachelm'in dediği gibidir bilemem.

    eskifoça öyle bir yerdir ki, arazide karşılaşacağınız her koşula karşı sizi eğitir. hayat idame eğitimi vardır fakat bunu bizde değil, rütbeli kursiyerlere uygularlar. gecenin köründe dağa helikopterle atıp, alın size bir harita bir pusula şu noktaya gidin derlerdi. bizde ise bu eğitime artık gerek olmadığı için kaldırmışlardı.. eskifoça'da köy araması eğitimi için kullandığımız bir köy vardı.. bir pkklının nerelere saklanabileceğini, evlerdeki zulaları, saklanma yerlerini falan hep gösteriyorlardı ve biz terörist rolü oynayan gösteri tatbikat askerini buralarda buluyorduk. gösteri tatbikat askerlerinin eğitimi biz c timinden çok daha zorluydu, zira nerede bir gösteri var, nerede bir tatbikat var bu gariplerimi gönderirlerdi. hani helikopterden helikoptere şarjör değiştiren komando (ahahah) var ise bu adamların arasındadır zira bu adamlar bizim dağıtımımız sırasında kurs belgemiz verilirken gösteri yaptılar ve hareket halindeki unimogun altına biri bomba koyuyordu, diğeri ise o hareket halindeki unimogun altından o bombayı alıyordu. bu adamlar bizim kabusumuzdu zira 5 günlük görev simulasyonunda çok sızdılar, çok silah çaldılar.. bizim time sızanı biz yakalamıştık =)

    kısaca c timi seçimi, eğitimi böyleydi şimdi gidelim yüksekova özel harekat taburuna ve gerçeklerle yüzleşelim.

    `yüksekova özel harekat taburu ustalık dönemim:`

    82/2 dönemi askeri olduğum için usta birliğime teslim olduğum zaman, 82/3 lerin usta birliğine teslim olması ile aynı zamana gelir. yani ben teslim olduğumda alt devrem hazırdı. özel harekat taburlarında ufakta olsa devrecilik vardır ama rütbecilik yoktur zira c timi askerleri 2 çavuş ve gerisi onbaşı olmak üzere zaten rütbeliden oluşur. bu sebeple rütbecilik yapmanın bir anlamı kalmamaktaydı. devrecilik ise dede seviyesinde ki tim tv kumandasının sahibi olur ve gazinoda sigarasını tüttürür seviyesindeydi o kadar.

    maaş iyi olduğundan özellikle durumu iyi olmayan askerlerdik hepimiz, aileden para istemez üstüne gazinoya lig tv bağlatmıştık. 2002 dünya kupasını yenifoçada izleyen bir asker ve galatasaraylı olarak digiturkte ilk izlediğim derbi fenerbahçenin galatasaraya hakkıyla 6 gol attığı maçtır.

    kış dönemi gittiğim için terör ve kaçakçılık yok denecek kadar azdı ve biz dizimize kadar batan kar ile dağda mal mal dolanıyor, zorunlu spor yapıyor, her sabah tüfekli hareketlerle güne başlıyorduk.. arada bir bizi 21. jandarma tugay komutanlığına kayak eğitimine götürüyorlardı. kayak kaymayı da orada öğrendim. hala duruyorsa 21. jandarma sınır tugay komutanlığında kayak merkezi var arkadaşlar sadece rütbeli asker ve ailelerine açık ama... teleski bile vardı lan ahahah

    bu arada bizde a timi subaylar (bordo bereli denilen) b timi sözleşmeli er ve erbaş c timi ise biz oluyorduk. yani a-b-c diye gidiyorduk ama a timi yoktu tabi.. bordo bereliler biraz daha durumun getirisine göre toparlanıp dağıldıkları için daimi değillerdi. fakat bazı tim komutanları ve bölük komutanlarımız bordo bereli dönemleri de olmuş subaylardı.

    biz burada bol bol kaçakçı avladık efenim, yeri geldi uyuşturucu kaçakçılığı yapan, yeri geldi çay sigara mazot kaçakçılığı yapan ama bol bol kaçakçı yakaladık. 2002-2003 döneminde dediğim gibi pkk çok sessizdi ve şehitleri zamanında döşenen mayınlara bastığı için kaybediyorduk. bu sebeple her timde olan dedektörümüz bizim göz bebeğimizdi.. öncü dedektörü sallar öttüğü yere beyaz sprey boya sıkar biz de basmazdık.. o kadar terör azdı ki toplamda 7 tim göreve gitmişliğimiz bile olmuştu (b-c timleri) ;

    nöbet nispeten yoktu. kıytırık bir silahlık nöbeti vardı ve çoğu zaman karargah askerlerine devrederdik. çarşıya istediğimiz zaman çıkardık, bir bahane yeterliydi. param geldi komtanım der çıkardık. komutan makbuzu getir lan derdi ama gelene kadar unuttuğundan sıkıntı olmazdı. yine de yüksekova'da çarşıda ne yapılabilirdi ki?? askeriyeden uzak her yer güzel lan ahahaha

    burada bir dip not düşeyim.. halkı askeri sevmez, terörü destekler, zengindir zira bir çoğu kaçakçıdır. (o dönem herkesin altında 4x4 jip vardı. hem de grand chrooke falan, o döneme kadar istanbul'da o kadar lüks araba görmemiştim ben)

    yine de bize yardımcı olurlardı, asker olduğum her yerimden belli olduğu halde çok yardımlarını görmüşümdür.

    neyse çok ama çok uzattım, c-timi özel harekat komandosu 90'larda anglachelm'in anlattığı gibiydi bizim yüksekovada ki kışlada benzer resimler vardı. fakat benim zamanımda bizimle normal dağ komandosu arasında ufak bir maaş farkından başka bir şey yoktu. bizim normal kışla içi kamuflajlarımızda mesela hangi özel harekat isek onun bröveleri olurdu. ben usta birliğime teslim olduğum dönemde tugay yasakladı zira askerler bizi rütbeli asker sanıyormuş. 2004 yılı itibarı ile de bitirmişler demek.. okuyunca duygulandım..

    bu arada size batıda ki özel harekattanda bahsedeyim.. size c timi bölge seçimlerinde benim ankaralı olmamdan ötürü bizden bir arkadaşın, başka time gidip ankara özel harekata gittiğini söylemiştim...

    efenim, batıda ki (ankara, istanbul, izmir vs) özel harekat taburları bu çocukları ankara'ya teslim olduktan sonra 2 hafta bile kışlada tutmamış, direkt bir görev silsilesi verip araziye göndermiş.. gezici tim diyorlarmış bu batıdaki özel harekatlara. bunlar diyarbakır, malatya, şırnak, van, hakkari gibi tüm doğu illerine gidip 15 gün ile 3 ay arasında kalıyorlarmış bizim arkadaş "ankarayı bir teslim olurken, bir de teskere olurken gördüm" demişti..

    sanırım ekşisözlük yazarlığımın en uzun entrysi oldu kalın sağlıcakla.
  • tahminimce uzun yıllar önce rahmetli olan kuzenimin dahil olduğu birlik.

    olaylı 92 nevruz olaylarını bize anlattığına göre sanırım o yıllarda askerliğin yapmıştı. ben sadece kendisinin jandarma olduğunu biliyordum. fakat izne bildiğin hacı sakalı ve belinde tabanca ile geldiğinde değişik bir şeyler olduğunu anlasam da yaşımın küçüklüğünden çok da anlam verememiştim duruma. şimdiye kadar da herhalde jitem'e bulaştı diye düşünüyordum ki anglachelm 'ın entrysini görene kadar.

    kendisini genç yaşta kanser nedeniyle kaybettik. teyzem hala söyler. ne olduysa askerde oldu diye. o yıllarda askerlik hele hele böyle bir birlikte daha da zordu. çok sessiz sakin birisiydi ne yaşadıysa içine attı.
hesabın var mı? giriş yap