• barış manço'nun anlamsız görünen anlamlı şarkısı..

    [bardağı masaya koyar, rakı doldurur.. bir sigara çıkarır.. kibriti üçüncü denemede yanar, sigaradan bir nefes çeker, rakıdan da iki yudum.. ardından derin bir nefes alır, söze girer.. : ]

    sözüm meclisten dışarı dostlar;
    bugünlerde kendimi 'hıyar' gibi hissediyorum..
    hani, dilim dilim doğrasalar beni,
    marmara, ege, karadeniz, ve hatta akdeniz 'cacık' olur diyorum..

    derdim öylesine büyük ki dostlar..
    kırka yarıp, yine, kırka bölseler,
    ve, kırk bostana gübre diye serpseler,
    kırkbin tane ot biter de, kırkbin derde deva olur diyorum..

    [iç çeker]
    ne oldu bana böyle, durup dururken..
    oğlan, aldı başını gitti. kız, zaten lafımı dinlemezdi..
    düğmem kopuk, paçam sökük.. oramda buramda çengelli iğneler..
    bir de, "çengelli iğne nazar bozar" derler..
    hanımın çorabı kaçık, başında bigudiler..
    karabaş bile, karabaş bile suratıma bakıp bakıp havlıyor..

    [rakı doldurur]
    övünmek gibi olmasın ama dostlar;
    kendimi 'hıyar' gibi hissediyorum..
    hani ince kıyım doğrasalar beni,
    [bir sigara daha yakar]
    akdeniz 'cacık' olur diyorum..
    ve hatta atlas okyanusu..
    ve hatta hint oykanusu..
    ve, hatta hatta büyük okyanus bile, cacık olur diyorum.
    böyle cacığa rakı mı dayanır..

    "çivi çiviyi söker" derler, soğuktan donanı buzla ovarlar..
    ben; zaten yanmışım dostlar.. peki, beni fırına mı koysalar..?
    zeytin suyuna kuru ekmek,
    böyle gelmiş,
    böyle gidecek..
  • "ve hatta atlas okyanusu.. ve hatta hint oykanusu.. ve, hatta hatta büyük okyanus bile, cacık olur diyorum" sözlerinde mantık hatası var zannedilen eser. evet, atlas okyanusu hint okyanusu'ndan daha büyüktür ama manço burada okyanusları küçükten büyüğe sıralama çabasında değildir. manço istanbul'dadır. cacık giderek daha uzak denizlere ulaşır. marmara, ege, karadeniz ve hatta akdeniz.. akdeniz'den çıkınca önce atlas'a ulaşırsınız yada hint okyanusu'na, daha sonra büyük okyanus'a..
  • şu yaz sıcaklarında beni serinletebilen tek içecek/yiyecek/meze/besin.

    iyi ki türk'üm dedirtiyor insana. he ya ne sandın?
    basılı ilk yemek kitabı melceü’t-tabbâhîn'de (aşçıların sığınağı) yazıyor işte. tabii çok daha öncesine gidersek dîvânu lugâti't-türk'e kadar gitmemiz gerek de sizin için fark eder mi be kardeşim?

    hamdi ulukaya diye bir adam gitmiş abd'de bildiğin türk yoğurdunu " chobani " ismiyle " yunan yoğurdu " diye satıyor ulan! bak nerden nereye...

    kardeşim bu son 20 yılda fırsatını bulan zaten çok şey çaldı da bir de tarihimiz ve kültürümüz çalınıyor ve bizimkilerden hiç ses çıkmıyor, delirmemek elde değil vatansever isen!

    neyse hanımlar beyler. bu cacık yapılır iken salatalık rendelenmez! bıçakla ağız burun girişilir. makbulü budur. sarımsak rendelenir, dövülür fark etmez.

    cacık soğuk tüketilir. kurufasulye ile pilavla, karnıyarıkla on numara gider.

    bak şimdi gel de bitir yazıyı. kuru fasulye ayrı yazılır diyor türk dil kurumu!

    size kafayı taktım ağalar... siz o kurumdan temizlenene dek savaşım devam edecek sizinle. cacıksız kalın inşallah.

    dipçe-i rahmet: bu vesileyle büyük büyük dedem cacıkçı neşet efendi 'nin ruhu içün bir fatiha okuyalım inşallah.
  • yoğurdu ve/veya sarımsağı sevenler için hoşlanılmaması zor olan yiyecektir. cacığı cacık yapan en önemli unsur, -bence- sarımsaktır. elbette sarımsaksız da cacık olur; ama yoğurt, hıyar, zeytinyağı ve nane karışımına "cacık" demek biraz ayıptır. o karışıma anca "cac" denebilir (mesaj kaygılı espritüelliğim üstümde). velhasıl, "ben sarımsak sevmem arkadaş" demiyorsanız, cacığı yedikten sonra sevgilinizle buluşmak veya sosyal ortamlara girmek gibi bir durumunuz yoksa, cacığı sarımsaktan mahrum bırakmak ayıptır, günahtır. "yoğurdu kaseye koy; salatalıkları hızlıca ve küçükçe doğra; sarımsak dişlerini dilimle; zeytinyağı ve nane koy" formülüyle 3-5 dakikada cacık yapmak mümkün; ama bu kadar hızlı yapılmış bir cacığın yeteri kadar lezzetli olmayacağını iddia etmek zor değildir; zira mükemmellik ayrıntılarda gizlidir.

    evet, iyi bir cacık yapmak için gereken ayrıntıları -naçizane- maddelendireyim:

    · "sarımsaksız cacık, tam anlamıyla cacık olmaz" dediğime göre sarımsaktan başlayayım. "sarımsağın ne ayrıntısı olacak yahu?" demeyin. sarımsak dişlerini birkaç parçaya bölüp cacığa atmak olmaz. üşenmemek ve sarımsağı havanda bir güzel dövmek gerekir; zira birkaç parçaya kesilen sarımsaklar, yeme esnasında ağızda garip bir tat bırakırken, dövülen sarımsak, gerçek tadını cacığa verebilecektir.

    · yoğurda üvey evlat muamelesi yapmayın; kaseye koyduktan sonra kendi haline bırakmayın. kullandığınız yoğurdun cinsine ve markasına göre değişiklik gösterse de, kendi haline bırakılan yoğurt topaklanmalar yaratacak ve yeme esnasındaki keyfi azaltacaktır. dolayısıyla, yoğurdu çırpmayı ihmal etmeyin (yarım saat çırpmaya gerek yok elbette; birkaç dakika yeterli).

    · "ben hıyarı büyük taneli seviyorum" gibi bir tercihiniz yoksa, üşenmeyin ve hıyarları bir güzel rendeleyin. rendelenmiş hıyar, -daha çok su salması sayesinde- cacığa daha güzel şekilde nüfuz etmektedir.

    · zeytinyağını sevmemek veya o anda bulamamamak gibi bir sıkıntınız yoksa, mutlaka iyi kalite sızma zeytinyağı kullanın. evde zeytinyağınız yoksa, yağ mağ koymayın. ayçiçek veya mısır yağıyla cacık olmaz; olmamalı.

    · nanesiz cacık, sinema çekimi korsan filme benzer; yine de işinize görür; ama -çaktırmasa bile- keyfi az olur. evde kuru nane bulundurun (taze nane zor bulunuyor diye "kuru nane" dedim) ve cacığa illa ki koyun. görselliği arttırmak için naneyi cacığın üstüne serpmek güzel olabilir; ama görüntüden ziyade tadı önemseyenler için naneyi cacıkla harmanlamak daha uygundur.

    · bütün bu işlemlerden sonra, kaşığı cacığa daldırma sırasının geldiği sanılabilir. evet, cacık hazır gibidir; ama tam da hazır değildir (kabül; cacık manyağıyım ben. gelmeyin üstüme; dökerim cacığı). cacığı hazırladıktan sonra açgözlülük etmeyip bir saat kadar - özellikle yazın- buzdolabında bekletin. bu bekleme cacığı soğutacak, -daha da önemlisi- malzemelerin yoğurdun içine iyice işlemesini ve dolayısıyla cacığın azami lezzeti almasını sağlayacaktır.

    bu ince noktalardan sonra gelelim fasulyenin, aman cacığın faydalarına. evet, -çoğu kişi farkında olmasa da- cacık, çok faydalı bir besindir. (oldukça uzayan bu yazıyı daha da uzatmadan, bu faydaların ayrıntılarını özetleyeyim).

    cacığın ana maddesi ne? elbette ki yoğurt. her yaştan insanın sofrasından eksik olmaması gereken besinlerden biridir yoğurt. birçok açıdan faydalı olduğu, tıp dünyasınca onaylanmıştır. sonracığıma, cacıkta sarımsak var. sarımsağın da birçok hastalığa karşı koruyucu olduğu, modern tıbbın açıkladığı bir gerçektir. sonracığıma, cacığa zeytinyağı konulur. zeytinyağı, sıradan bir yağ değildir; hatta sıradan bir besin de değildir; klasik ve modern tıbbın birçok faydasını saydığı bir besindir. sonracığıma, cacığa nane eklenir. gerçi nane, bu kadar faydalı üç besinin yanında biraz devede kulak gibi kalıyor olsa da, gayet faydalı (özellikle mide için) bir besindir.

    velhasıl kelam; hiç üşenmedim; cacığa methiyeler düzdüm; bu methiyeleri de -gerekçeleriyle birlikte- sizlere sundum. ama cacık; yaparken de, yazarken de, yerken de, bu uğraşıyı hak eden özel bir yiyecek. siz siz olun, cacıktan mahrum kalmayın. artık, bir saat önce hazırlayıp dolaba koyduğunuz cacığı bir güzel yemenin vakti geldi. afiyet olsun...
  • ilahi yaz lezzeti... tanrı yaz sıcaklarını kurgularken, kendi kendine "fazla mı gelir acaba be? yanmasın garibanlar..." dediğinde aklına gelmiş, ol demiş ve olmuştur kendisi. böylesine klimatik bir etkiye sahip bir yiyeceğin "normal" olması imkansız. allah'ın mucizelerinden biri olabilir ancak. sırf bu mükemmellik için kaç ateist mümin olup camilerde müezzinliğe başladı, sayısını unuttum.

    tüm gün, bol baharatlı, sarımsaklı cacık içeyim; ama ne işeyeyim ne de sıçayım istiyorum. o hep kalsın benimle, damarlarımdan cacık aksın.

    böyle de tutkuluyum işte. bir yiyeceğe bile böyle duygular beslemek, yengeç burcu erkeği kişiliğimden kaynaklanıyor olmalı. yoksa, adriana lima'ya yazılmadı böyle entry ya hu... seviyorum seni cacık!
  • sutu olan, yourdu olan, icine katcak otu olan her milletin mutfaginda vardir. milli mesele haline getirmemek gerektir.

    17 yıl sonra edit: kralını yunan yapıyor yalnız hakkını teslim etmek lazım.
  • osmanli yayla yemegi.yogurt,tuz,biber,hiyar ve çe$itli baharatlardan olu$ur.kekik eklenip azicik da limon sikilirsa iyice leziz olur.hastasiyim.
  • " “kendimi hıyar gibi hissediyorum” parçasını yaptığım dönemde kendimi aşırı bir yalnızlığın içinde hissediyordum. türkiye’de bir müzik dünyası var, benim bu olayda belli bir yerim var. benim gibi a,b,c,x,y,z gibi şahısların da belli görevleri, yerleri var. bu şahısların çok büyük bölümünün benim anladığım gibi veyahut yıllar önce hepimizin anladığı gibi görevlerini yerine getirmedikleri düşüncesi bende uyanmıştı. ve bu düşünce içinde yalnız kalmışlığımı anlatmak istedim. müzikle sınırladım ama, ülkemizdeki kitlelerarası iletişim yapan kişilerin görevlerini yapmamalarına karşı hafif bir protesto olarak çıktı o parça. bir takım çabaları elinin tersiyle iten insanları, bu kraldan çok kralcı insanları yermek için yaptım. kader, felek, ah vurulmuşum, yanmışım edebiyatı yaptıktan sonra, milyonlarca liralık mercedes arabalarda gezen insanların dramını göstermek için yaptım. o şarkının sözleri çok daha uzundu baştan, bir şarkı boyutlarını aştığı için durdurmuştuk. o zaman kendimi niye hıyar gibi hissettiğime, yalnız hissettiğime daha bir açıklık getiriyordu. sonra baktım, aşırı bir protesto olayına dönecekti, oradan kurtarmak için bu şekilde bıraktım.

    barış manço"
  • barış manço'nun en enteresan çalışmalarından olan dertli bir adamın rakı masasında anlattığı derdini dinlediğimiz bir şarkı bu. bir şarkıdan öte şiir tadında ilerleyen bu eser gerek rakı kadehlerinin sesiyle gerek sigara efektleri ile insanı kedere itiyor adamı. kısacası yanınızda kimse yoksa ve rakı içmek istiyorsanız,sizinle dertleşebilecek bir dost gibi; çok derin,çok güzel,çok...
  • insanoğlunun tekerlekten, ateşten ve coca coladan sonraki en büyük icadı.
hesabın var mı? giriş yap