• sektör: eğitim
    pozisyon:öğretmen
    maaş: 0 (sıfır)
    gss borcu: 1.980 tl
    öğrenim kredisi borcu: 9.700 tl
    sigorta: yok
    yemek: yok
    yol : yok (gidecek iş yok)

    selam qızlar. fakir fantezisi olanlar eqlesin.

    debe edit: turritopsis nutricula ölümsüzdür.
  • laaan hani biz salonun ortasında leğende yıkanmıştık?

    hani hiç rotring kalemimiz olmamıştı?

    hani mahellede top oynarken annemiz ekmeğe salça sürerdi?

    beraber yazmadık mı o iç burkan fakirlik anılarımızı?

    herkes dalga mı geçti lan? yalandan mı yazdınız onları? ben çok ciddiydim amk?

    şimdi ne ara ceo oldunuz, adını bile anlamadığım mesleklerinizden 10 bin dolar falan kazanıyorsunuz??

    ve ben niye hala fakirim?
  • dizi-film sektörüne dair ortalama maaşları yazayım merak ediliyordur büyük ihtimal.

    başrol: min 20.000 max 150.000
    yan roller: min 1.000 max 20.000
    yönetmen: min 5.000 max 25.000
    senarist: min 3.000 max 10.000 (asıl mantık toplam bütçenin %5'i ya da 15'iydi yanlış hatırlamıyorsam ama uygulandığını duymadım.)
    görüntü yönetmeni: min 3.000 max 7.000
    yardımcı oyuncu (figüran): diyalogsuz 30 diyaloglu 100
    ışık şefi, set amiri: min 1.500 max 4.000
    menajer: çoğu, oyuncu kaşesinin %20'sini alır. yne de 20-30 arası değişen diyelim.
    yapımcı: en düşük bütçeyle çektiği diziyi min 300.000 haftalık parayla çeker, reytinge göre para kazanır. bir diziyi devam ettirmesi için dizi reyting oranlarının 4.5 üstünde olması yeterlidir. iyi para kazanması için 6-7 reyting oranını görmesi gerekir. bu oranları yakalayan dizi kanaldan ekstra para kazanır o hafta için.

    bahsettiğim tüm paraları haftalık olarak düşünün. kesin bir rakam değil hiçbiri. sadece ortalama. mutlaka alt sınırın altında ya da üst sınırın üstünde kaşe alan vardır. kaba taslak bir bilgilendirme amacıyla yazmış bulundum.

    çalışma şartları

    genellikle sitcom harici çok mekanlı diziler 6 gün çalışır, 1 gün tatil yaparlar ki ona da repo denir sektörde.

    sabah 9, akşam 5 gibi bir sistem tabii ki yok. bazen günde 4 saat çalışırsın bazen 20 saat. 72 saat aralıksız dönüşümlü set yapıldığına, başrolün de sahne aralarında 30ar dakika uyuyarak 3 gün aralıksız çalıştığına şahit olmuşluğum var.

    "abi biz filmciyiz." cümlesi sihirli bir şekilde tüm kapıları açar. çoğu işinizi kolaylıkla çözersiniz.

    tahmin edilenin aksine çoğu oyuncu ekiple gayet içli dışlıdır. başrol kaprisi denen şey daha çok jeneriklerde "ve bilmem kim..." olarak yazan oyuncularda olur. sözlükte sayfalarca sosyalistliği, hümanistliği övülen bir oyuncunun sadece sigarasını taşıtmak için adam çalıştırdığını ve o adama da köpek muamelesi yapıp tüm ekibin önünde bağırarak aşağılayarak küçük düşürdüğünü gördüğümde benim de hayallerim yıkılmıştı mesela.

    dedikodusu, arkadan iş çevirmesi, ayak kaydırması en bol sektördür. biriyle ters düşüp yıllarca işsiz kalabilirsiniz.

    hemen hemen herkes birbirini bir yerlerden tanır. 1-2 işten sonra farklı setlere gitseniz de hiç yabancılık çekmezsiniz.

    tüm yönetmenlerin bi çeşit gizli dayanışması vardır. yönetmenden olumlu referans almak yükselmenizi hızlandırır. bir yönetmen, bir oyuncu için "çalışmayın bunla" dediği zaman oyuncu yüksek ihtimal ya sektörden silinir ya da sikik sikik işlerde yok pahasına oynar ki bir sürü örnek sayabilirim.

    uykusuzluk temel sorun. 3 saat uyuyup tekrar çalışmaya başlar çoğu ekip. genellikle hep hasta gezerler zaten.

    sürekli sorulara maruz kalırsın ve bir süre sonra zaten "normal" işlerde çalışan arkadaşın kalmaz.

    her yerde olduğu gibi burada da para konuşur. etrafta gururlu, devrimci geçinen nice oyuncuların biraz daha para için yaptığı yalakalıkları, yavşaklıkları, yattığı 60 yaşında pörsümüş yapımcıları ya da drama müdürlerini gördü bu gözler:)

    bari biraz da kendimce "en"leri yazıp sonlandırayım.

    en çalışılası yönetmen (bkz: mustafa şevki doğan) kesinlikle çalışan herkesin baba yerine koyduğu, insaflı çalıştıran, oyuncusundan çaycısına kadar herkese eşit yaklaşan babacan biridir.

    en iyi yapım: (bkz: ay yapım)
    (bkz: gold film)

    en kötü yapım: (bkz: limon film) (bkz: show tv iç yapımlar) hatta genellikle tüm kanalların iç yapımları.

    en yetenekli oyuncu (bkz: ahmet mümtaz taylan) açık ara bu adam bu iş için doğmuş.

    en ağır çalıştıran yönetmen (bkz: osman sınav) şimdi değil ama bi' 7-8 sene önce kök söktürürdü. çekimi 1 saat sürecek sahneyi 5-6 saate kadar yayabilme yeteneği var.

    en eğlenceli oyuncu (bkz: güven kıraç)

    en profesyonel oyuncu (bkz: burak özçivit) kendine dikkat etmesi bakımından. vücuduna ve sağlığına çok iyi bakıyor. (bkz: kenan imirzalıoğlu) ekibi canlandıran ve işini yaptığı sırada başka hiçbir şeyi düşünmeyen birisi.

    en komplekssiz oyuncu (bkz: gizem karaca)

    en profesyonellikten uzak oyuncu (bkz: halil sezai paracıkoğlu) çalışmadım kendisiyle ama sette buzlu kovaya kafasını sokup ayılmayı bekleyen dolayısıyla seti saatlerce bekleten bunu günde birkaç kez yapan biriymiş kendileri

    en soğuk oyuncu (bkz: murat eken)

    en kompleksli oyuncu (bkz: şafak sezer)

    en titiz yönetmen (bkz: çağan ırmak)

    en yapılacak iş (bkz: yan rol) haftada 2-3 gün çalışıp nispeten çok iyi para kazanırsın. sonra bir de prodüksiyon var ki onun kaşesini yazmadım. genelde yapımcıyı tırtıklarlar. yalancı olur ve ekipleriyle emir kipiyle konuşurlar. çoğu sektörün en kendini geliştirmeyen bireyleridir.

    en zor iş: inanın seçemedim. hepsinin işi ayrı ayrı zor. oyuncusundan çaycısına kadar. şubat ayında kar yağarken denizde 1 saat sahne çeken oyuncu biliyorum. sonraki 3 hafta ciğerleri elinde gezmişti. o yüzden "çok para kazanıyorlar yeaa" demeden önce bir daha düşünün.

    debe: aslında tüm entryyi silip "pezevenklik, ayda 500.000 ehuehuehu" yazıp trolleyesim gelmedi değil de sanırım "kutsal bilgi kaynağı"na bir faydam dokunmuş. teşekkürler herkese, mesajları tek tek cevaplamaya çalışıyorum fakat maalesef sigarasını tutturan ünlüye cevap veremiyorum etik bulmadığım için.

    bir arkadaş dün gece ay yapım'ın sabah kahvaltıda poğaça verip bir de üstüne meyve suyu dahi vermediğini yazmıştı mesaj ile. buradan belirtelim. hatta sektörel şikayeti olanların da mesajını bekliyorum.

    o değil de dizi film sektörünün fuatavnisi olcam lan ben korkun benden ünlüler, aç bırakan yapımcılar, başrole tıklayan yönetmenler, bi adamla aylarca beraberlik yaşadı diye bayıla bayıla izlenip yüzbinler kazanan erkekler:)
  • pozisyon-şehir-maaş bilgileri için özel siteler vardır herhalde, ekşi bunun için verimsiz bir platform ama subjektif görüşlerini yazanlar sayesinde burası değerli. maaşını yazmanın görgüsüzlük olmasının tek yolu, bunun yeterince bilgi verilmeden yapılması. "ceo, 50 bin lira" yazanın derdi ego mastürbasyonu olabilir, ama detay veren, hikayesini anlatan birinin başkasına yararı çok.

    bilişim sektöründe -kısıtlı vaktimde- gördüğüm çalışma koşulları ve maaşları:

    bir kere istanbul dışında iş yok. sadece kamu ankara'da, kalan her şey bir tane şehirde. (edit: kamudan kastım, devlet memuru olmak değil sadece, kamuya bağlı ekosistem. yine de kelebekcukun mesajla verdiği bilgi yararlı: "ankarada sadece kamu yok, sırf odtü teknokentte 2 sene öncesinin versine göre 4000 ün üzerinde mühendis çalışıyor ve bunlar özel girişimlerdir. bilkent cyberpark ve hacettepe teknokent i katmıyorum bile")

    ve istanbulda tüm hayat kalabalığa karşı mücadele olduğundan, paranın da kullanım amacı kalabalıktan izole olmak, yalandan kendini bir tık özel hissetmek oluyor. yani 5 bin de kazansan, 15 bin de kazansan, o para suyunu çekecek azıcık daha nefes alabilmek için, yoksa hayat kaliten 3 kat artmıyor maaşınla orantılı olarak. helikopterin olmadığı sürece o trafiğe girecek, çiftlikte veya adada yaşamadığın sürece kuş sesiyle değil, inşaat sesiyle uyanacaksın.

    teknik uzman...yazılımcı olur, güvenlikçi olur, sistemci olur, neyse artık. sözde uzman ama apayrı işlere koşturulduklarından bir konuda uzmanlaşmaları çok zor. adam bir hafta içinde değişik yerlerde wireless network kuruyor, ips güncelliyor, sunucu kurulumları yapıyor, veritabanı satıyor. hiç birini düzgün yapamıyor doğal olarak. 3000-6000 kazanıyor. sertifikalar gırla. geometri bilmeyen kapıdan giriyor, cisco certified olmayan giremiyor, öyle bol. ingilizce konuşacak kadar var ama sunum yapacak kadar yok.

    bunların teknik satış \ servis sağlayıcı tarafında olanlarının ömrü yollarda, kötü beslenmeyle geçiyor. çalışma saatleri diye birşey yok, her daim ulaşılabilir olmalılar.

    kurum - kullanıcı tarafında olanların ise teknik açıdan uzmanlaşmaları daha mümkün ama diğer taraftan da sorumluluklarının arasında şartname hazırlamak, ürün değerlendirmek gibi antin kuntin bürokratik işler ağırlıklı. büyüyünce direktör olup 10 bin sınırını aşarlar.

    satışçılardan sürüyle var. herkes satışçı, herkesin ağzı laf yapıyor. komisyon maaş oranının 40-60 ile 75-25 arasında değiştiğini gördüm. tepedeki başarılı kesim çok kazanıyor, kalan çoğunluk ise birkaç bin lira (ama dışardan bakınca sanırsın hepsinin durumu iyi, o imajı vermeleri lazım). çoğu o kadar gezmiyor, çünkü bağlantıları her yerde kuvvetli değil ve yerel kaynak kullanmak daha ucuz.

    herkes iki kişinin yapacağı işi yapıyor. mesela sekreter-lojistik-pazarlama-yarı satışçılık yapanlar var, çoğu kadın. 2000'e, taş çatlasın 3000'e, bütün bunlar artı sürekli olarak bakımlı olmaları ve kibar olmaları gerekiyor. herkesin ağız kokusunu bunlar çekiyor. tam ayarında mesafeli olmalılar. bir hata yaptıklarında da "kadın işte" diye damgayı yiyorlar. 10 kere hayata gelsem 9'unda erkek olurum, 10.'sunda da travesti. kadın olmak çok zor.

    danışman, proje yöneticisi, "sıçtık gel kurtar bizi" adamları... eğer niş bir uzmanlık alanı yakalarlarsa, yöneticileri dahil kimsenin ağız kokusunu çekmezler. yani hem talebi bol, hem de bileni az bir alan lazım. stresi de bol, çünkü başarısız olunca suçu atacak biri yok, bunu herkes görüyor, lafla kurtaramazsın. ve illa ki başarısız olunuyor. sehayat çok, hayat düzeni yok. ingilizce iyi değilse türkiyeye mahkumiyet. aynı işi yabancı şirkette bölge bazında yapınca 5 bin yerine 25 bin kazanmak zor değil (tabii giderler de artıyor).

    ingilizcenin iyiliğinden kastım şu: kimse konuşurken senin gramer hatalarından not kırmaz. iş yemeğinde muhabbet edebiliyor musun, espri yapabiliyor musun sunum esnasında, yazışmaların yeterince profesyonelce mi, bunlar önemli. bunu da okulda, kursta öğrenemezsin, gidip yabancı diyarlarda çalışmak en kestirme yolu.

    bunların türkiyede halen bu kadar geçer akçe olmasına epey şaşırdım. "amerikalı" olmak resmen gördüğün saygıyı ikiye katlıyor. en azından bir müddet bir nevi dokunulmazlık kazanıyor, o küçük ve kişisel mücadelelerin dışında kalıyorsun. tabii bu da iki ucu keskin bıçak çünkü ağzını yaya yaya konuşur, senden daha tecrübeli insanlara tepeden bakarsan, düşüşün de o kadar acıtır.

    mesela garip iş maceralarımın birinde, büyük bir kamu kuruluşunun tepesindeki birine defalarca sunum yapmış, artık anlatacak şeyim kalmamıştı. her toplantı arası birkaç hafta olduğundan adam anlattıklarımı unutmuş oluyor, her seferinde ayrı bir açıdan yaklaşıp, ayrı bir grup istekle geliyordu. neyse, epey zaman harcadıktan sonra o işi artık kapatacağımız, ya herro ya merro diyeceğimiz toplantıda itiraf etti: "valla ben sizin dediklerini hiç hatırlamıyorum". ulan kaç aylık koca proje! ben artık sahibinden.com'a girip sahil kıyısında bir ev aramaya başlarken bu devam etti: "ama arkadaşın türkçe konuşmaya gösterdiği özeni hatırlıyorum, bizim arkadaşlar da kendisiyle iyi anlaşmışlar, bugün onayı veriyorum". yahu ben o sektörde dünyanın en ileri teknolojisini kullanarak proje tasarlıyorum, ihaleye giriyoruz, kaç ülkeden düzinelerce insan bu konuda çalışıyor, fakat son kertede iş boğaziçili gibi türkilizce konuşmadığıma, iş yemeklerinde o kıymalı pidelere burun kıvırmadan ellerimle girmiş olmama kalıyor. artık yurtdışı bağlantılı tipler zamanında bunları nasıl ezmişlerse, nasıl bir ego yarışı yapmışlarsa, adamın aklında bu detaylar yer etmiş.

    peki kendi işini yapmak?
    cesaret edemem. kamu zaten fantastik bir dünya, istanbulda da özel sektör vahşi batı gibi. büyük şirketlere birkaç yüz bin dolarlık iş yaparsan, kar marjı %10-30 arası değişiyor vereceğin hizmete göre. ama bazen zararına iş alman lazım stratejik hesapları ele geçirmen için. zira türkiyede bir manyaklık var, herkes %80-90 iskonto bekliyor. büyük şirketler alıcıları şımartmışlar, liste fiyatlarının manası kalmamış. en baba kurumlarla çalışmama rağmen kıytırık bir yurtdışı eğitim vaadinin, fiyat kadar önemli olabileceğini gördüm. daha kötü tiplerle çalışsam, bazı tanıdıklarımın yaptığı gibi otel odalarına kadın yollamakla da uğraşabilirdim. neyse, şartnamelerde her şey alıcı lehine. gık desen paranı vermeyebilirler, artı ürünü iade edip 100-200 bin dolar ceza ödetebilirler. batan çıkan firma çok o yüzden, 10 tane iş yapıp 11.sinde tamamen batabilirsin. başarılı olursan da bu devlete binbir vergi veriyor, ondan sonra o vergilerle alınmış onlarca makam aracının bodrum katında beklediği kamu binalarında ihale kovalamak için hangi bölümde ne tarikatı hakim, onu çalışıyorsun. tam satacakken de imza atacak adam tutuklanıyor bir gece yarısı operasyonuyla. manyak manyak işler, anlatamazsın da yurtdışına bunları.

    hep diyorum, çare skynet. o zamana kadar da sahil kasabasına gidin, ahtapot yiyin taze taze (benim yaptığım şey...artık gelirim sıfır, kafam bi milyon)
  • sektör: askerlik
    pozisyon: eğitim çavuşu (kısa dönem)
    ücret: 21 tl (aylık net ~ 2010)
    artıları: altınızda onbaşı ve erler var egonuzu tatmin edebilirsiniz.
    eksileri: üzerinizde milyon tane komutan var egolarını tatmin edebiliyorlar.
  • işsizim, hem de ağır. 10 bin 15 bin alanlar var bi saniye. lan kazı kazanda kazanmayı hayal edebildigim en yüksek meblag 10 bin benim. allahinizi severseniz ciddi misiniz lan? ben aylık 2 bin alanlara zengin gözüyle bakıyor, ve hedef olarak ancak 2 bin lira kazanmayı koyuyodum önüme, bin lirasini giderlere versem bin lirasi oh mis, hatta iyi bi cocuk olursam araba bile alabilirdim. ama siz 10-15 diyince.. lan ya.. dil bilmek çok önemli tabi. neyse memurluk da güzel tatili fln var, garanti iş.. dimi lan :(
  • kurum: yerel
    pozisyon: kuş kahvesinde çaycı
    mesai: haftaiçi/haftasonu sabah 7 akşam 7
    maaş: 650 lira + ssk + yemek
    artıları: kuş sesi dinleyebilmek
    eksileri: kahvenin sahibi rüstem abinin gay olması
  • meslek: fuckbuddy aranıyor
    maaş: çok yüksek yazayım kızlar gelsin
    artıları: bu başlıkta fuckbuddy aranıyordan daha fazla dikkat çekerim.
  • kurum: bakkal.
    pozisyon: bildiğin bakkal pozisyonu.
    mesai: esnek.
    maaş: keyfime göre
    artıları: olm bakkalım lan ben bakkal !
    eksileri: lan bakkalım diyorum bakkal ??
  • ortalama sözlük yazarlarının 4-5 bin tl kazandığını gösteren anket.

    sonra iett'ye 10 kuruş zam gelmiş diye ortalığı ayağa kaldırıyolar amk. atan çok, inananı sikiyim.

    1 yıl sonra gelen edit: bugün de simite zam gelmiş diye ayaklandılar.
hesabın var mı? giriş yap