• ne yazık ki çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri bölümü, bu bölümde ders vermek zorunda kalan(!) kimi hocalar da dahil olmak üzere, sırf bir yere gireyim ama "ne olursa olsun iibf'den olsun" mantığıyla nereye gittiğini bilmeyen bilinçsiz (-ki bu bilinçsizliğin suçunu öğrenciden tamamen soyutlamak imkansızdır; eşşek değilsin ya yazmadan önce bi bak bakalım, sanayi devrimi nedir? ne bok okuycam ben diye...) öğrencilerin kafalarında bir türlü anlamlandıramadığı, anlamlandırmak yerine de itin götüne sokmayı tercih ettiği yerdir.

    denilir ki çeko iibf'nin en dandik bölümüdür. tabiatı gereği öyledir efendim. örneğin siz alın rehberlik ve psikolojik danışmanlık bölümünü iktisadi ve idari bilimler fakültesine yerleştiren. dandiğin önde gideni olacaktır. çünkü bu bölümün yeri zaten iibf değildir. peki neden hep bu fakültenin çatısı altındadır her üniversitede? gelin biraz geçmişe gidelim...

    bundan hemen hemen 20 yıl önce demokrasi nedir düşe kalka, vura öldüre öğrenmeye çalışan milletimin, bu en tabi ve acı da olsa başka türlü mümkünatı olmayan bu gelişim sürecinini tokatlayıp, "siz kendiniz öğrenmeyin biz size -bildiğimiz şekilde- öğretiriz" diyen cunta, sözümona yeni anayasa ve seçimler ile demokratik yaşama geri dönmeye hazırlanırken, bu ülkede sanatın ve fennin gelişmesini önlemek adına kurulmuş olan yök ile de üniversiteleri yeniden düzenliyordu. tüm gerekli şaklabanlıklar yapıldı, son anda gözden kaçırdığımız br şey var mı diye inceleme yapılırken, cuntanın istanbul komutanının gözüne tüyleri diken diken eden bir kelime takıldı: sosyal! sosyal-sosyalist-sosyalizm... ha siktir! hemen çantalar topantı ve istanbul üniversitesi'nin kapısı çalındı. konu şuydu: üniversitede sosyal siyaset diye bir bölüm vardı. sosyal zaten fişlenmiş bir kelimeydi bir de başına siyaset gelmesi... aman aman.. bizi bozar bu sosyallik bu siyasetlik... kapanacak bu bölüm. üniversitenin zaten şamar oğlanına dönmüş, o canım cananım hocaları şok olurlar. "aman efendim, bu şöyle bir bölüm, böyle yararlıdır..." en sonunda bir orta yol bulunur; bölümün akademisyenlerinden biri, "ya ben labour economics diye bir kürsünün var olduğunu biliyorum ama tam olarak bizim bölümü anlamlandırmıyor (not: çeko'nun batı üniversitelerinde social policy başlığı altında okutulduğunu unutmamak gerek"), aslında biraz da endüstriyel bir anlam gerek... he tamam tamam buldum çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri olsun... evet biliyorum çok çakma... evet biliyorum resmen kitap özeti gibi... ama napalım bölüm mü kapansın... varsın uyduruk bir ismi olsun....". işte bildiğin içtimai siyaset, sosyal siyaset ve de sosyal politika araştırmaları olur sana çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri... bölümü biraz daha güçsüzleştirmek ve amacından saptırmak için de (zira akademik olarak sendika-devlet çatışmasını inceleyen tek bilim dalıdır; dolayısıyla tehlikelidir) siyasi bilgiler fakültesinden alınıp iktisat fakültesine verilir; zaten bir cunta kuklası marmara ünivertesi de aynı yanlışı bölümü iibf'de kurarak yapar, yanlış yanlışı izler... sonuç olarak bölüm yerinden yurdundan, kimliğinden, ve az çok da içeriğinden edilmiş bir hale getirilir.

    bu çeko'nun tarihsel başarısızlığıdır. ama kimliğini elbette hala taşır. peki bizim angut öğrenci milletimiz napar? sırf iibf'de diye bu bölümü yazar, ardından iktisat ilem işletme ilem ilgilenicem" derken, kendisini sosyolojinin tam ortasında bulur. oysa istekli kalpler için, çeko hala iibf'de hiçbir bölümün veremeyeceği bir perspektif sağlar; pencereleri şirketlere ya da teorilere değil doğrudan topluma dönüktür. iktisat ile ekonomiyi,işletme ile şirketleri kavrarken, çeko ile işletmeler, ekononomi, devlet üçgeninin arasında kalan toplum ve bu dört öğenin birbiriyle olan reaksiyonları gözlemlenir, bir bulmaca gibi çözülür; sistem (matrix) daha iyi anlaşılır.

    hazır tekel işçileri herkese umut olmuşken ve dikkatleri üzerine toplamışken eklenmesi gerek son nokta da, çeko bölümü öğrencisiyle ve devletiyle bu kadar zayıflamamış olsaydı, ankara'daki eylem çok daha kolay çözüme ulaşır, devlet ve kapital karşısında sendikalar ve işçiler günümüzde olduğu kadar zayıf ve yalnız kalmazlardı.

    giderek insan kaynakları yönetimine evriltilmeye çalışan (özellikle marmara üniversitesi'nde bu çaba ve değişim korkutucu boyutlara gelmiştir) çeko(-ki zira çeko ve insan kaynakları birbirinden çok farklıdır, çeko sosyoloji ve siyasetin, insan kaynakları ise işletmenin konusudur), umarız aklı selim bir üniversite tarafından adam gibi yeniden düzenlenir bir gün...
  • ismi yüzünden özellikle orta yaşı aşmış insanlarla girilen diyalogların genellikle başarısızlıkla sonuçlanmasına sebep olan bölüm. şöyle ki;

    +ee... bölüm neydi oğlum senin?
    -çeko.
    +ha?
    -çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri.
    +ne?
    -iktisat, iktisat...
  • 6 sene önce mezun olduğum bölüm. insan kaynakları departmanında çalışmak için kurumsal bir şirkette çalışmak gerekiyor ve kurumsal şirketlerin merkezleri istanbul'da olduğundan izmir bölgesinde bu pozisyonda iş bulmak neredeyse imkansız. sen de diğer i.i.b.f mezunlarının yaptığı işleri yapar, muhasebe, satın alma, satış-pazarlamada falan çalışırsın. kısacası tüm i.i.b.f mezunları aynı işi yapar. çünkü piyasada işletme, iktisat, çeko, kamu yönetimi vs. mezunları aynı kapıya çıkmaktadır. banka sınavlarından, şirket ilanlarına kadar her yerde "i.i.b.f. mezunu eleman alımından" bahsedilir. daha çeko, iktisat diye ayrıldığını görmedim... o yüzden zaten diğer i.i.b.f bölümleriyle aynı dersleri gördüğünüzden kimse size "çeko da ne?" diye sormaz. müsterih olunuz...
  • okuduğuma bin pişman olduğum bölüm.

    bi de istanbul üniversitesi bölüm hocalarının sürekli kullandığı bir laf vardır ki her duyduğumda beni güldürüyor
    '' mezun olup işe girdiğinizde kimse size bölümünüzü sormayacak fakültenize bakacak siz hepiniz istanbul üniversitesi iktisat fakültesi mezunu olacaksınız.''

    eee olduk da ne oldu kimse yüzümüze bakmıyor hoca kandırdın bizi.
  • mezunlarının rahatlıkla nerelerde iş bulabildiğini merak ettiğim bölümüm. kocaeli çeko mezunu 150 tane arkadaşım var, en az 75' i işsiz. 25' i kpss kovalıyo. çeko kızları hariç tabi. kimisi manken oldu kimisi evlendi...
  • eğer karadeniz teknik üniversitesi'nde okunuyorsa hiç de kolay olmayan, kol gibi matematiksel derslere ve en ince ayrıntısına kadar işlenen hukuk derslerine sahip olan bölümdür. sosyal güvenlik ve iş hukuku derslerinde memurun, işçinin tazminat hesaplamalarını bile el ile yaptırılar adama. hele ki benim dönemimdeki sosyal güvenlik hukuku hocası hesap makinası kullanımını kati surette yasaklamıştı, kafayı yiyorduk sınavlarda. matematiksel iktisat analizi dersindeki anasının gözü gibi nü'ler, sigmalar ve buna göre çizilen grafikler ağzımıza sıçıyordu. çalışma ekonomisi dersi ise hiçbir zaman öyle basit olmadı. hele ki harun terzi'den alınıyorsa o ders... 5 sene okudum ve aklımda kalanlar hesaplamalarla kafayı yediğim, hukuk dersleriyle çıldırdığımdır. başka okul ve bölümleri bilmem ama herhalde istatistik dersi sınavında kitap defter açılmayan ve herbiri 2 satır olan endex hesaplamalarını ezberlemek zorunda olan bizlerdik. hiçbir zaman kolay bir bölüm olmamıştır. çeko'ya kolay bölüm diyenler ya karşıdan atıp tutanlardır ya da ktü'de okumuyorlardır. bu ülkede muhasebe sınavlarının yarım saatte test olarak yapıldığı okullar var zira...
    artı şunu da belirteyim... öyle sanıldığı gibi işsiz kalınmıyor. hiçkimse size " ay çeko mezunu musun? biz işletme mezunu arıyorduk" demiyor. daha önce de dedim yine diyorum, piyasada bütün i.i.b.f bölümleri aynı işverenler için. kimse üzülmesin, ağlamasın... 6 senede sadece 6 ay işsiz kaldım, o da götümün keyfindendi afedersiniz. beraber okuduğum arkadaşlarımın bazıları önemli bankalarda müdür yardımcısı bile oldu bu 6 senede. korkmayın, kimseye de korku salmayın.
  • ebeveynlerin (anlamakta) eş dost çevresine anlatmakta zorluk çektiği bölüm.
    dost: nereyi kazandı sizin oğlan?
    baba: valla böyle çevre koruma mı, çekomastik mi diyollar bişi ama..
    dost: 4 senelik mi?
    baba: 4 dedi emme bilemedim ki şimdi hayırlısı.
  • - hangi bölümde okuyosun peki?
    - çeko
    - hmmm.. çevre koruma mı?
    - hayır.çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri.
    - anladım.. iki senelik mi?
    - hayırrrr.. dörttttt.

    şeklindeki diyologlara maruz kalmanıza sebebiyet veren bölümdür.
  • karambole girdiğim ve halen çıkma mücadelesi verdiğim bölümüm.

    2003 öss tercihleri sırasındaki karmaşa esnasında ben epeyce rahattım aslında. yeni puan sistemine göre beklenen puanlar ile oluşturulmuş rehbere göre girmek istediğim bölümün 14 puan üzerindeydim. yaptım tek tercihimi, sağa sola akıl vermeye başladım. sonra yeni yeni açıklamalar geldi vs. ulan dedim ben bi sıralmaya bakayım. eşit ağırlık tan 43 bin küsürlerdeyken ben girmek istediğim bölüme geçen sene son girenin 42 bin küsürlerde olduğunu görünce eteklerim tutuştu. hemen bi 4 tercih daha ekleyiverdim listeme. son olarak bi de izmir'den bi yer yazayım dedim. ne de olsa abim orda okuyor yanına giderim rahat olur düşüncesiylen. açtım rehberi. baktım eşit ağırlık puaniıyla alan bölümlerde en üstte çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri var. dershane hocamın bu bölümün geleceği parlak iş imkanları bol dediğini hatırladım bir an. nasıl olsa buralara kadar düşmem diye düşünüp yazıverdim. kader işte oraya kadar düştüm.

    şu an son sınıfım ve bölümümden memnun muyum diye soruyorum kendime. sonra son sınıf olmama rağmen bu entry'i iş yerinden girdiğimi farkediyorum. memnun olsam işim ne burada. film prodüksiyonuyla ne alakam vardı da kendimi kurgu setinin önünde buluverdim. aslında bu benim kişisel tercihim oldu, belki başka bir bölüm okusaydım da şu an yine çalışıyor olabilirdim ama asıl cevabını veremediğim soru bölümü mü sevmiyorum yoksa okulumu mu? aslında okulumu sevmediğimden kesin eminim. (bkz: deü iibf) hatta nefret ettiğimi bile rahatlıkla söyleyebilirim. ama bölümden de çok memnun olmadım. kişiliğime karakterime ve yeteneklerime uygun düşmediğine inandığım için ama. yoksa geleceği olan, çalışma sahası geniş ve iyi bir eğitim aldığınız takdirde bir işletmede hemen her pozisyonda rahatlıkla çalışabileceğiniz ama en önemlisi geniş alanlı eğitiminiz sayesinde ilerde çok iyi bir yönetici olma ihtimalinizi arttıran bir bölüm. iktisat, işletme, maliye, hukuk, psikoloji, sosyoloji ve kamu yönetimi bölümlerinden oluşan bir yelpaze sunuyor bu bölüm size. ayrıca sanılanın aksine bitirince ne olcan sorusuna vereceğiniz bir cevabınız da var: insan kaynakları.

    okumayı, okulu, sınav olmayı bu kadar iğrenç bulmayan, düzeni seven, planlı programlı bir adam olsaydım eminim iyi bir insan kaynakları müdürü olurdum. sonra genel müdür'e kadar yolum vardı. belki de böyle bir adamdım da okul öyle nefret ettirdi ki farkında varamadım. belki de şartlar farklı gelişseydi okulu bile sevebilirim. ne bileyim, kim bilebilir ki?

    neyse bunlar kişisel mevzuular, girmesenize lan özelime!!!!!

    5 yıl sonra gelen edit: askerden dönüşte insan kaynaklarında kariyer yapmaya karar verdim ve halen de ik alanında çalışıyorum. iyi ki çeko okumuşum, çok faydasını görüyorum. okurken çalıştığım için eksik kaldığım konularda da kitaplar okuyarak açığımı kapatmaya çalışıyorum. sonuç olarak ik alanında kariyer yapmak istiyorsanız, gidin çeko okuyun. ve özellikle iş hukuku, sendikalar ve toplu sözleşme hukuku gibi derslere ayrıca önem verin. o derslerde anlatılanlar için sonra şirketler para verip eğitim diye gönderiyor sizi.
  • istanbul üniversitesi iktisat fakültesi çalışma ekonomisi bölümü'nde okuyacak arkadaşlara,

    öncelikle büyük hayallerle gelmeyin. istanbul üniversitesi'nde kolaymış, eşeği bağlasan geçermiş gibi söylemlere inanmayın. okuyan bilir.

    ingilizce muafiyet sınavını geçip geçmemek tam bir strateji işi. çünkü inglizceniz iyiyse girmemek sizin lehinize. bu yolla dönem içinde iki kredili dersten sorumlu olursunuz. çok kolay ve test olarak yapılan sınavları 100, 90,85 gibi puanlarla vererek not ortalamanızı yükseltirsiniz. yok eğer ingilizceniz kötüyse mutlaka girin belki bir şekilde kopyaydı, şifreydi geçersiniz ve büyük bir dertten kurtulursunuz.

    seçmeli derslerinizi seçerken isimlerine aldanmayın. örneğin; ben birinci dönem başında büyük bir heyecanla uluslararası ilişkiler dersini seçmiş bulundum. kaldım. neden? çünkü hocası gıcık ve notu çok kıt bir adamdı. demem o ki; seçmeden önce üst sınıflarla konuşun, hocası kıl olmayan bir ders seçin. özellikle ikinci dönem doğal kaynaklar ekonomisi seçmeye gayret edin. hoca sınavda not, kitap açmamıza izin veriyor.

    hocaların adlarını vereceği kitapları almayın. kullanılmıyor çünkü. şahsen benim rahat 100tl zararım var. zaten finale, bütünlemeye, vizeye çalışırken sınıfın en iyi notundan çalışırız. kitap, bir-iki ders dışında hikaye anlayacağınız.

    şimdi geldik en önemli uyarıya: derslere girin.yoksa ne adam akıllı bir arkadaş ortamınız olur nede dersleri anlarsınız. ayrıca mesele sadece diploma değil. olmamalı yani. okulda deneyim edip öğreneceğiniz o kadar çok şey var ki. o nedenle girin derslere. hakkını verin okulun.
hesabın var mı? giriş yap