• filmlerin ideolojik şifrelerini çözmek için anahtarlar sunan, seyirciyi koltuğuna gömülüp gördüklerini yutan kitleden çıkarıp farklı okumalar yapmaya kışkırtan, zihin açıcı kitap. asıl güzelliği kendi tezlerini empoze etmeye değil okura kendi antitezlerini yaratma fırsatı yaratmaya çalışmasıdır.

    orjinal adı the politics and ideology of contemporary hollywood film 'dir.
  • başucu niteliğinde bir sinema kitabı da budur. geçenlerde yeniden andığım yalnızlık sineması ile birlikte türkçeye çevrilmiş en iyi sinema kitabıdır dersek abartmış olmayız. zaten literatür sanıldığı kadar zengin değil. bunun sinema kitaplarının ülkemizde neredeyse veba muamelesi görmesiyle yakından ilgisi var. bu durum hemen hemen 100 yıldır hiç değişmedi. çünkü sinema vakit geçirilecek bir eğlence aracı hükmünde algılandığı müddetçe bu vahim durum sürecektir.

    bu sinema kitabını neden okumalıyız sorusunu şöyle yanıtlayabilirim:

    "politik kamera" adlı kitap sinemanın bir boş zaman geçirgeci olarak değil, ciddi bir sanatsal-estetik-politik ve elbette ideolojik bir silah olarak nasıl dolaşıma sokulduğunu araştırırken freud ve klein ekseninde psikanalizden, marx ve althusser ekseninde marxizmden, hegemonik söylemler boş bıraktığı elverişli alanlardan, çağdaş feminist literatürden, ataerkil yapının yapıçözümünü yaparken derrida'dan faydalanarak amerikan kültürünü enine boyuna tartışıyor.

    alanı genişleten yazarlar görsel malzemeden yararlanıp dergi ve gazetelerin tanıklığına da başvuruyor. altyapı ile üstyapı arasındaki ilişkiyi sorunsallaştırırken marxizmin çağdaş bulgularından hareket ediyorlar. bu aslında althusser kaynaklı yapısalcı marxizmdir.

    amerikan tarihindeki keskin dönemeçler filmler vasıtasıyla örneklendiriliyor: 68 kuşağı, feminist vizyonun modernizasyonu, vietnam savaşı, watergate skandalı... yanı sıra daha birçok ulusal ve ulusaşırı mesele önemli filmlerin derinlemesine analiziyle sorgulanıyor. tercih edilen filmler kartel yapımları olduğu kadar düşük bütçeli bağımsız yapımlar da olabiliyor. dolayısıyla yelpaze bir hayli geniş.

    masaya yatırılan filmler arasında bonnie and clyde, the godfather, the exorcist, apocalypse now, straw dogs, taxi driver sayılabilir. hepsi de bilindiği gibi modern amerikan sinemasında mühim bir yere sahip. özellikle babaerkillik, savaş mitosunun yanıltıcı doğası, çürüyen bürokrasi, farklı kimliklerin bastırılması gibi konular sayılan filmler vasıtasıyla çözümleniyor. lacancı psikanalizden türeyen "sanal" terimi bu fenemonleri anlamak için ideal bir zemin oluşturuyor.

    siyasi ve ekonomik yapıların eşzamanlı olarak hollywood sinemasına nasıl yansıdığı, sosyolojik olguların ve cinsel eğilimlerin muhafazakâr bakışla filmler aracılığıyla nasıl kodlandığı, mevcut ideoloji ve statükonun tutucu anlatılar marifetiyle nasıl yeniden üretildiği gibi hayati meseleler derinlemesine film analizleriyle gün ışığına çıkarılıyor.

    ve olmazsa olmaz niteliğinde, bağımsız sinemacıların dominant bir sinema güdümünde nelerle karşılaştıkları ve yaşadıkları problemlerle nasıl baş ettikleri de es geçilmiyor. bu bağlamda stüdyo sistemi içinde çalışan ama mevcut yapıyı sarsan filmler çeken kubrick, amerikan rönesansını başlatan arthur penn, katolik kökenli scorsese, küçük filmlerden majör örneklere geçen coppola ve daha birçok sinemacı kitabın merkezini oluşturuyor.

    marvel döngüsüyle oyalanan, netflix menşeli çoğu güdük filmlerin pompalandığı bir ortamda sinema sanatının hakiki değerlerini göremeyen ve klasik amerikan mirasının belli başlı anlatılarına vakit bile ayırmayan okur kitlesi de bu eleştirinin hedefinden kurtulamaz. kitap her ne kadar 80'lerde yayımlanmış olsa da ileriyi görerek analizinin içine kısmen postmodernizmi de koyduğu için bugünlere ışık tuttuğunu bile söyleyebiliriz. dolayısıyla kitapta ele alınan meseleler güncelliğini muhafaza ediyor.

    yaklaşık 10 yıldır yanımdan ayrılmayan politik kamera'nın, 2012 ile 2015 yılları arasında the godfather mitosu'nu yazmamda şahsıma inanılmaz katkıları oldu. hâlen ilham almaya devam ediyorum.

    harikulade.

    not: akabinde politik kamera'nın devamı sayılabilecek sinema savaşları'nı okumak artı bir katkı sağlayacaktır.
  • su an icin fiyati 30 milyon civarinda olan bir kitaptir.. ebatina bakip pahali bulunabilir fakat samanin altindaki sulari gormek isteyen sinefillerin kesinlikle edinmesi gereken bir kitap olmakta.. kanimca.. kanimca.. kanimca..
  • vietnam yenilgisi, watergate skandalı, nixon'ın istifası, carter iktidarı, nikaragua ve iran'da yaşananlar, reagan iktidarı gibi amerika birleşik devletleri'nin yakın tarihine damga vuran ulusal ve uluslararası politik gelişmelerin ışığında, yükselen sağ dalgayı çok isabetli bir takım savlarla açıklayan ve bu yeni muhafazakar dalganın hollywood'taki dışavurumunu bilince çıkaran bir başucu kitabı.

    kitapta ırklar arası gerilimlerin, kadınlara yahut ezilen cinslere karşı cinsiyetçi bakış açısının, aileyi kutsayan ahlakçılığın, amerikan hegemonyacılığını ideolojik anlamda pekiştiren şovenizmin hollywood ürünü filmlere ne kadar ve nasıl yansıdığı üzerine detaylı analizler yer almakta. bilhassa korku/canavar filmlerinin, felaket/kriz filmlerinin, komplo filmleri olarak formüle edilen politik gerilimlerin ve vietnam filmlerinin ayrı tür başlıkları altında ele alındığı ve incelendiği bölümler gerçekten ufuk açıcı. nihayetinde kitap, nasıl olup da farklı türlere ait birçok filmin karelerinden aynı beyaz-muhafazakar-ırkçı-kapitalist erkeğin fırlayabildiğini son derece politik bir dille ve gayet makul savlarla destekleyerek izah edebiliyor.

    meraklısı için kitapta george a. romero'nun dead/ölü üçlemesine ve brian de palma sinemasına dair ilgi çekici analizler de mevcut.
  • michael ryan ve douglas kellner'ın birlikte yazdığı türkiye'de ayrıntı yayınları'ndan çıkmış ciddi bir araştırmanın ürünü olan, alt başlığıyla çağdaş hollywood sinemasının ideolojisi ve politikası'nı irdeleyen bir kitaptır. yıllarca çok farklı bir bakış açısıyla izlediğimiz filmlerin (içinde korku filmlerinden tutun duygusallığın dibine vuran yapımlar da dahil) politik sebepleri bir bir dönemleri içinde incelenmiş ve sosyolojik anlamda çıkarımları yapılarak karşılaşılan manzara hayretler içinde bırakmıştır. okunduktan sonra, izlenen saçma bir hollywood filminin altında bile bir bit yeniği aratan, sinemayla ilgilenenlere tavsiye edilmesi şart bir kitaptır.
  • douglas kellner ile michael ryan'ın kılı kırk yardığı bir çalışmadır . olmadık yerlerde beklenmedik çözümlemeler yaparak yıllarca farklı gözle izlenen pek çok filmin foyasını ortaya çıkarmıştır. 70'li ve 80'li yıllarda ki abd'deki muhafazakar atağın hollywood 'da yansımasını çeşitli türleri inceleyerek analiz etmiştir.
  • biri sinema profesörü diğeri felsefe profesörü iki amerikalı yazar douglas kellner ile michael ryan'ın 1960-1990 yılları arasında amerikan sinema tarihiyle paralel olarak amerikan toplum tarihini ele aldıkları kitap. türkçede ismi politik kamera. ayrıntı yayınlarından çıkmıştır ve sinema'nın alt metinlerini çözümlemede fikir sahibi olmak isteyenler için birebirdir.

    tanıtım yazısı:
    "politik kamera, altmışlı yılların sonlarından seksenlerin ortalarına kadar uzanan ve abd toplumunda politik ibrenin giderek artan bir hızla sağa yöneldiği bir dönemde hollywood sinemasının bu yönelime nasıl karşılık verdiğini ele alan, kültür ile politika arasındaki ilişkiye dikkat çeken bir üslüpla yazılmış eleştirel bir inceleme. ryan ve kellner, altmışların özgürlükçü ve eşitlikçi değerlerle örülü toplumsal atmosferinden reagan'ın vahşi kapitalizmine giden yolu, hollywood sineması üzerinden kat ediyorlar. ryan ve kellner'a göre sinema ideolojik üretim açısından vazgeçilmez bir araç; çünkü her ikisinin de sıkı sıkıya ilgili oldukları bir ortak nokta var: temsil. sinema dışarıda 'duran' bir şeyi bize 'göstermez', onu temsilin süzgecinden geçirerek, şu ya da bu biçimde dönüştürerek, bize bir yapıntı sunar. sinemada gördüğümüz her şeyin arkasında, temsil biçimine ilişkin bir tercih yatar. ideoloji de temsiller üzerinde yükselir; toplumsal kurum ve değerlerle, cinsiyet rolleriyle, kişisel varoluşumuzla ilgili yapıtaşları temsilin vazgeçilmez katkısıyla oluşturulur. dolayısıyla sinema, ideolojinin idamesine destek veren temsil biçimlerini yeğleyerek hâkim ideolojik gerçekliğin yeniden üretimine katkıda bulunabileceği gibi, alternatif temsiller aracılığıyla onu sarsmayı da amaçlayabilir. zararsız görünüşlü ek çok hollywood ' hikâyesinde 'kılık değiştirmiş toplumsal arzular, sıradanlıkları metaforik yüceltmeyle örtbas edilmiş korku ve kaygılar boy gösteriyor. muhafazakâr hollywood sinemasında bolca rağbet edilen metaforik anlamlandırma biçimi, psikososyal gerilimleri yatıştırmaya yönelik bir boşalım mekanizması oluşturuyor. böyle olunca, örneğin, baba'nın erkeklerini bu kadar 'erkek ' yapanın ne olduğu, şeytan'daki masum kız çocuğunun neden şeytanlaştığı, jaws'daki köpekbalığının aslında kime ve neden dehşet saçtığı, havaalanı ve yangın kulesi gibi felaket filmlerinde felaketle birlikte nelerin savuşturulduğu, kıyamet'te vietnam'la nasıl hesaplaşıldığı, rambo'nun neden şiddete doymadığı üzerinde yeniden düşünmek gerekiyor. patolojik bir eril cinsel kimlikle, bireyci alternatiflerle, seçkin liderlere bağlanmış umutlarla yüklü, karşılanmamış özlemlerin ve hüsran duygularının saldırgan bir şiddete dönüştüğü babaerkil muhafazakâr toplumda, imdat çağrılarını görmek için muhafazakâr kültürel üretimi geri şifrelemek bile yeterli olabiliyor. ryan ve kellner, hollywood'un ideolojik şifrelerini ustalıklı bir içgörüyle çözerek, hollywood formüllerinin bize gerçekte ne söylediğini anlatıyor. muhafazakârlık sözlüğünde 'erkek' ve 'kadın' olmanın, özgürlüğün, başarının, doğanın ailenin, teknolojinin vb. ne anlama geldiğini merak edenlere ve daha eşitlikçi alternatiflerden umudunu kesmemiş olanlara... "
  • yazarlar; eleştirel bir bakış açısıyla abd'de 67-87 arası çekilen filmlerin çoğunun (bunların içinde çok taşaklı filmler de var) abd muhafazakarlığına ve de kapitalizmine hizmet ettiğini söylüyorlar (80'lerde abd'de kültürel olarak muhafazakar, ekonomik olarak da -devletin rolünün tamamen azaldığı- liberal bir akım "new right" vardı. türkiye'de de özal bunlardandır; özelleştirmeler, ideolojinin bitişi, devletin halka yardım politikalarının bitmesi, zengin-fakir ayrımının artması vs.) işte bu bakış açısıyla ele alıyor.

    ayrıca feminist bir bakış açısı da hakim. buna genel olarak şöyle varıyorlar diyebilirim; 68 öğrenci hareketi, vietnam'dan başlayarak savaş karşıtlığı vs. liberal hareket sıradan abd halkının tepkisel olarak daha muhafazakar olmasına yol açtı, bu durum çoğunlukla felaket, uzaylı, süper kahraman filmleriyle (star wars, rambo ve diğer birçok film) ile desteklendi (burada bireyciliğe aşırı vurgu var, yani liberalizm); bunu eleştiren yapımlar da hem aşırı liberal oldukları için (yukarıdaki liberalizm ve ona olan tepkiler) ,hem de benzer biçimde sorunları, çözümleri vs. bireyci olarak ele aldıkları için, ayrıca her koşulda beyaz erkek abd'liyi öne tuttukları için (mesela kadınlar çoğu zaman nesne konumunda ya da vietnam savaşı'nı eleştiren filmlerin çoğu savaş karşıtlığı veya oradaki halklar işgal edildiği için değil de kendi halinde yaşayan abd'li beyaz erkeklerin oraya gönderilip harcanması nedeniyle oluşan eleştirel filmler) bunlar sürekli oluşan neo-con'ların işine geldi diyor.

    kitap güzel bir şekilde film türlerine göre ayrılmış. eleştirilerin dozunun fazla olduğunu düşünüyorum. neredeyse eleştirmedikleri kimse yok, tam en sonunda robert altman'ı över gibi oldular derken ona da sallamışlar.
  • star wars u da muhafazakar hatta gerici bulan görüşlere yer verip harcamış kitaptır.
  • 1967'den 1983'e kadar abd siyasi tarihini filmler üzerinden okuyan derinlikli çalışma. bu dönemi de kendi içinde 3'e ayırır yazarlar:

    1967-1971 : devrim dönemi. 68 kuşağının izleri, özgürlük ve doğaya kaçış imgeleri.
    1971-1977 : karşı devrim dönemi. her iki siyasi tavrın birbiriyle rekabet ettiği dönem.
    1977-1983 : liberallerin yenilgisi, muhafazakarların mutlak zaferi.

    politik ve sosyolojik manzarayı romanlar ve filmler üzerinden okumanın sadece "teori"ye dayanan "bilimsel" yaklaşımdan daha doyurucu ve yetkin izahlar ortaya koyduğu artık bugün kabul etmek zorunda olduğumuz bir gerçek. gerçi türkiye'de bu yaklaşım hala hafife alınıp küçük görülüyor. (klasik romanlar üzerinden iktisat ve politik okumaları yapan mustafa özel hoca ve türk sineması ve kemal tahir romanlarından yine türk siyasi hayatını inceleyen kurtuluş kayalı dışında tabii)
hesabın var mı? giriş yap