• ateist olmama rağmen benim de içime doğan huzurdur. aynı zamanda klisede de oluyor bu. sanırım tavan yüksekliği ile alakalı birşey.
  • bu huzurun en temel sebebi küçüklükten beri bir nakış gibi işlenen din olgusunun en önemli gereğini yerine getirmenden kaynaklanır. süperego devreye girer ve kişi suçluluk duygusundan kurtularak huzurla dolar. sonunda allah rızası için bir iş yapmışsındır, vicdanın rahatlar, camiden çıktıktan sonra da bu huzur tekrar kaybolur ve insan yeniden id'in soğuk nefesini ensesinde hisseder. bu süreç bir dahaki cami ziyaretine kadar devam eder.
  • biraz bekleyince yerini ayak kokusuna birakan huzurdur ayni zamanda.
  • saygısızlık olarak algılanmasın.
    camiye genelde çok sıkışırsam umumi tuvaletini kullanmak için gidiyorum. huzur doluyor muyum? evet yine bir nevi huzur.
  • bombaların yerle bir ettiği avam kamarasının yeniden inşası sırasında churchill demiş ki, "önce biz binalarımızı şekillendiriyoruz, sonra binalarımız bizi."

    araştırmalara göre, hipokampusta bulunan bazı özel hücreler, içinde bulunduğumuz alanların geometrisine ve düzenine uyum sağlama eğiliminde.

    yapılan bazı vr çalışmaları da insanların sert köşelerden ziyade yuvarlak hatları ve eğimleri bulunan mekanlarda kendilerini daha huzurlu hissettiklerini göstermiş.

    ayrıca cami gibi yüksek tavanlı yerler sizi, bakışınızı yukarı yöneltmeye zorlar, sanki bir dağ manzarasına bakıyormuşsunuz gibi huzurlu hissedersiniz...

    bu duyguyu, bildiğiniz, tanıdığınız ve sevdiğiniz bir çevrede olmanın verdiği güvenle birleştirdiğinizde de huzur ayyuka çıkar.
  • işin daha da enteresanı şudur ki, muhammedin yaydığı islamiyette cami diye bir şey yoktur.
    görüyorsunuz, huzur islamda değil insanda.
    huzur da insanın elinde huzursuzluk da, gerisi hikaye.

    edit: taştan betondan insan yapısı bina size manevi bir huzur veriyorsa, putperestleri ne hakla suçlayabiliyorsunuz? ya da şöyle sormak lazım belki de, putperestten ne farkınız var? onlar da "biz putlarımıza tapmayız, onlar bizi allaha yakınlaştıran unsurlardır" derlermiş. ben demiyorum kuran diyor bu.
  • ‘camilerde içinize huzur doluyor mu dolmuyor mu’ ya da ‘camilerde içine huzur dolmayanlar’ şeklinde bir başlık açsanız ve kininizi, nefretinizi orada kussanız daha hoş olmaz mı ? tamam yahu anladık en modern sizsiniz anladık, aşmışsınız her şeyi, geri kafalılar olarak hepinizden sonsuz kere özür dileriz. bu söylediğim, derdi konu hakkında mantıklı, işe yarar, iyi niyetle bir şey yazmak için değil de sırf aşmış gözükmek için kasım kasım kasılanlar için. yoksa yani inanan insanların, kutsal saydıkları mabedlerinde huzur bulup, rahatça ibadet etmelerine engel olan birçok sorunun biz de farkındayız.

    söz konusu, namaz vakti camiye gidip ibadet etmekse eğer maalesef çevresini, o kutsal mabedi zerre umursamayan, insana en ufak saygısı kalmayan ülkem insanı(%90) ve görevlerinin hakkını veremeyen, silah zoruyla çalışıyormuş gibi duran imamlar, müezzinler(%90) yüzünden çoğu zaman camiden huzur ile değil serzenişlerle çıkıyoruz. keşke cuma hutbelerinde insanın uykusunu getiren konular yerine bu tip cami adabı gibi konular işlense, inanın çok daha faydalı olur.

    yok eğer olay, sadece yapıya girip gezmekse huzurun en güzel halini yaşayabileceğimiz birçok cami mevcut. tabii özellikle tarihi ve simgesel camiler bu konuda tatmin edici olurlar. adeta ruhu vardır bazılarının. bazen de kişisel sebeplerden dolayı bir cami sizin için özel olabilir, bu da çok güzel bir şeydir.

    kendi adıma içimi huzurla doldurması bakımından en etkilendiğim 5 camiyi saymam gerekirse:
    - bursa ulu camii
    - şehzade camii
    - begova dzamija (saraybosna)
    - süleymaniye camii
    - defterdar ibrahim paşa camii
  • herkes ileri geri gözlem kasmış, ama hayatın içindeki ince nükteyi anlayamamış!
    ''mekanımızı nasıl buldunuz'' harici bir değerlendirme yapalım biz.

    cami: cem eden, toplayan, derleyen.
    mescid: secde edilen yer.
    cemaatleri bir araya getiren anlamında olan "el-mescidü'l-câmi" terimini biz bugün cami şeklinde ifade için kullanıyoruz.

    bir yere girerken; oranın mana alanını bilerek, aslî şekliyle anarak, tahayyül ederek, dikkat ederek, benlik saldırılarına karşı uyanık, özen göstererek, hayır, yarar, fayda, pozitiflik, iyilik umar vaziyette dalıyorsak oraya sağ ayağımız ile girmişiz demektir.

    eğer içeri girdiğimizde; gözümüze kusur, burnumuza püsür, aklımıza muzur, nefsimize kahır cevelan ediyorsa ne yazıktır ki sol ayakla girmişsinizdir. sıkıntı, kasvet basar da basar.

    sağ ayak çalışıp bir dahakine öyle girmeye çalışın.

    yukarıdaki manayı ''yatarken, iş görürken, dönerken, alırken, verirken'' durumlarında da tefekkür edersek anlayışımıza hayırlı yollar açmış oluruz.

    sağınıza solunuza bir de bu noktadan bakın derim.

    ne ararsan ara!
    gördüğünü, duyduğunu,
    bulduğunu, bildiğini,
    kendinde ara!
    kin ve hased gütmezsen eğer,
    şeytan giremez bu sıklaşmış saf'a.
  • ayakkabılar çıkarılararak, bazen çıplak ayak girilen, binbir çeşit milletin ayağını, ayağındaki mantarı, terli kıçını sürdüğü yere yüzünü sürmenin verdiği huzursuzlukla harmanlanan bir huzurdur..
  • içinde siyaset yoksa duyulan huzurdur. son dönem hangi camiye girsen akp propagandası yapılıyor.
hesabın var mı? giriş yap